1. 1.
    0
    öylesine dolanıyordum yalımın etrafında. yan taraftaki inşaattan o kadar rahatsız olmuştum ki, ameleleri toplayıp gibsem yeridir. sonra... sonra bunu gördüm, elinden topu ve horoz şekeri... tanrım ne de güzel çocuktu öyle, 8-10 yaşlarıydı yanlış hatırlamıyorsam, tam gibilecek yaşta idi;

    -merhaba küçük çocuk, ben pembe tolga.
    +merhaba tolga amca.
    -neler yapıyorsun bakayım.
    +hiiiç, okulu astım gene, sığır gibi sokaklarda dolanıyorum.
    -aaah! iyi çocuklar hiç okuldan kaçar mı hiç? yapma bir daha.
    +tamam tolga amca kaçmam.
    -madem yapacak bir şey yok, gel, bana gidelim, sana yeni diktiğim bonzai ağacımı ve kürtaj aleti koleksiyonlarımı göstereyim.
    +peki.

    yalının merdivenlerini çıkarken zütünü sallandıra sallandıra bana kur yapan bu minik yavru bir anda erekte olmamı sağlamıştı, karar verdim, gibecektim onu. yalıyı gezdikten sonra mutfakta kendisine bir portakal suyu ikram ettim, tabi içine de nuri alço'dan 10.000 dolar karşılığı aldığım ilacı da attım.

    bilsin istemedim, yıllarca taşıyacağı bir utancı olsun istemedim bu masum yavrunun ama kararlıydım, gibecektim ali ait gib 'i.

    önce diz kapaklarına kadar olan çoraplarını çıkardım, ardından sürekli sayıklaması konsantrasyonumu bozduğu için ağzına verdim. ah masum çocuk! horoz şekeri sanıyordu minik pembe tolga'yı.

    ağzına boşalmadan çektim, sonra... pantolonunu indirdim, bir de ne göreyim! ay gibi parlayan, iki masum züt lobu...

    sonra... saldım pembe rüyayı içine ve aldım bu yağız oğlanın erkekliğini...

    hoşçakal elleri kirli nazlı gözyaşım... hoşçakal...
    ···
   tümünü göster