diğer muallakler ne yorum yaptı bilmiyorum ama -hiçbir yorumu okumadım, hikayenin sonunu da özellikle sonradan okudum- bence nasıl bin oldum anlatıyorum'un zirvesi son partlardı. finali de epey beğendim.
finali özellikle geç okudum ki, final gecesi yorumları görürüm de etkilenirim diye, ondan. bi de atmosfer falan duygusaldır şimdi o gece, durup dururken şaraba vurmayayım dedim kendimi amk
*
tsi, öncelikle teşekkürler. maddi kazancım yok diyorsun bu işten, doğrudur, ancak bence olmalı. buraya yorum yazan yazmayan herkes de bunu kabul eder. şu hikaye de yazılı olarak kitaba basılsa hemen alırım, kitaplığın en üst rafına da yerleştiririm. çünkü olay her ne kadar bir sözlükte başlamış, büyümüş ve bitmiş olsa da bana göre senin yazdığın kısımlardan oluşan 102 sayfanın bir edebi değeri var.
şimdi, hikayenin detayları ya da anlatımın üzerine pek bir şey yazmayacağım, diyeceğimi dedim zaten -amk meleğinin ebesinin dıbına kadar yolu var, yeniden ayrıca belirtmek isterim
*- yalnız final partlarına dair iki kelamım var..
hikayenin sonunu ucu açık bitirmen; senden hiç beklemediğim amma velakin şukumu kazanmış bir harekettir, peşinen söyleyeyim. yani hikayenin başından beri çokça klişelere boğuldun, kusura bakma ama herkesin seveceği yazar olmak için zütünü yırttın. sözlüğün beyaz'ı gibisin amk. gerçi yazdıklarının bu kadar tutmasının bir sebebi belki budur; popüler olandan ayrılmayışın, herkesin anlayacağı dilde, genelin beklentisinden şaşmayarak yazmandır, bilemeyeceğim. belki doğru olan da budur ama buna korkaklık da denir; ben çoğu partında sezdim bunu. resmen sosyal medyada paylaşılmalık, özlü söz kıtırlarında boğuldun bazen. isteyerek yapmamışsındır gerçi ama olan bu, neyse..
ama hikayeyi o kadar güzel bağladın ki tüm bu olumsuzluklar uçtu gitti.. nilay'la olan o son diyaloğunuz, ebru'nun sizi görmesi, o yanlış anlaşılma anı ve ilk defa haklıyken, haksız konumda olmak; ironik olarak daha önceki günahlarının ceremesini o an çekme korkusu ve bunları aktarımın, tek kelimeyle muazzamdı; keza başı başına mezuniyet gecesini aktarımın, nilay'ın duygusunu ve senle olan ilişkisini samimice, bu kadar harbici yansıtman falan nefisti yani. belki nilay'ın son olayda ebru'yu nasıl ikna ettiğini anlatmadın ama sonuçta nasıl olduğunu tüm okur biliyordur: yalanlar, yalanlar ve başka yalanlar.. (amk ben de yazarken inceden sana mı öykünüyorum resmen kopyacı gibi hissettim şu an kendimi
*)
aynı saikle yazmamıştır elbet ama yeri cennet olası turgut uyar der ki:
'..ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı..'
belki ayşen'le birlikte olabilseydiniz baştan, her şey farklı ilerlerdi, belli mi olur? belki sen böyle olmazdın, belki hayat böyle akmazdı, garip işte ne bileyim. an'a göre yaşıyoruz her şeyi, oysa ki bir 'an', diğerini tutmuyor.. başta ve sonda bile ayrıyız, arasına 'hayat' diyorlar, bir orası meçhul nihayetinde.
gayrısı ne diyeyim, ben de bilmiyorum. teşekkürler lan. işte hepsi o. hepimizi iyi hissettirdin ki bu birisine 'seni seviyorum' demek kadar değerlidir duygumuzda, valla bak. sen de isteyerek ya da istemeden sevdin hepimizi, biz de seni sevdik (neyse, daha fazla muallakleşmeden
*)
hepimiz senin hikayenle 'iyi' olduk, belki bir saat, belki de geriye kalan hayatımız boyunca öyle kalacak. bu kolay değil, insanlara etki etmek kolay değil sanıldığı kadar.. şimdi kalbim hikayeyi mutlu sonla bitirmek istiyor, beynim sen ne yapıyorsun amk diyor, bu kadar yalan, kaçış mutluluk getirir mi? ama galiba kalbimi dinleyeceğim bu sefer, hatta şimdi bi sigara yakıp evet diyeyeceğim, evet amk ebru ile tsi belki şu an evlenme planları yapıyorlar? olmaz mı olur. her şey olmasını istediğimiz kadar olur gibik hayatımızda, değil mi?
eyvallah tsi. her satırın, her kelimen için sağolasın.
p.s: amk şimdi okudum yazdıklarımı, seni klişecilikle eleştirip, kendim dibine batmışım amk, harbiden kopyacın oldum bin, poor reyiz yarak yesin
*
p.s(2): he bi de, casting olayı için haklı gerekçelerin var, eyvallah anlayabiliyorum da hem finali eleştirenleri eleştirmek hem de casting yapmamak olmuyor. çünkü 'fazla bir şey yazamam, yazdıklarımla da tatmin olmazsınız' diyorsun ama e yarraam sen bi yaz, biz bir hal çaresine bakarız. mesele tatmin olup, olmamak değil (tabi senin için bunu bilemedim tsi, sonuçta o kadar zencili mencili geçmişin var
*) mesele o insanların hayatlarını da tıpkı finalde olduğu gibi bizim hayal gücümüze bırakman. çok zor bi şey değil bu, sen de farkındasındır. bırak onlar için de düşünebileceğimiz bir şey olsun. o kadar da bin olma amk
*
p.s(3): lan bunu yazsam mı yazmasam mı bilemedim, ama yazmazsam içimde kalacak amk: hepinizi seri eksileyen bin bendim beyler
*. kusura bakmayın ama ortam, geyikten goygoydan geçilmiyordu -gerçi bazen sırf muallakliğine de yaptığım oldu
*- amk bi ara dedim acaba bunlar bi evde toplanıp batak mı atıyorlar aynı anda, iyice kahve muhabbeti dönüyordu lan?!
demem o ki kusura bakmayın. siz de basın eksimi hak geçmesin, hakkınızı helal edin muallakler.