+2
-1
bugün insanlık için küçük kendim için büyük bir karar aldım, bir daha şu 3 konu üzerinden kimseyle tartışmayacağım:
1- din, 2- siyaset, 3- tavuğun mu yumurtadan yoksa yumurtanın mı tavuktan çıktığı.
sadece buraya bunlarla ilgili birkaç tweet atıp tüm bilgi ve fikirlerimi sonsuza dek beynimin zifiri kuytularına gömecem.
öncelikle din hakkında tartışmama sebebim herhalde her özgür fikirli insanların malumudur. yeni fikirlere tümüyle kapalı kişiler için
aklın ve mantığın pek önemli olduğunu sanmıyorum. bunları diğer insanlardan ayıran en önemli özellikleri bilim ve akılcılıktan bihaber
olmalarıdır yalnızca. bir düşünceye körü körüne bağlı ve o düşüncesinden şüphe etmekten dahi çekinen insanlarla tartışamazsınız.
siyasette de durum çok farklı değil ama siyasi duruşlar daha çok vatan, millet ve birey kavramlarına biçilen değerlerle ilintili olduğundan
bunları tartışmak tamamen boş uğraştır diyemeyiz. neyse ki bu değerleri özgürce seçebildiğimiz bir ülkede yaşıyoruz ancak bu fikirlerimizi
eyleme dökme konusunda o kadar özgür olduğumuz söylenemez. nedeni sanıyorum çok açık; bir ülkenin halihazırda var olan yönetim şekline aykırı
eylemler her daim düzeni bozucu unsurlar olmuşlardır ve devlet denilen olgu da bu düzeni sağlamak için var zaten.
yani bir ülke anarşizm anlayışını benimsemediği sürece vatandaşları her daim kısıtlamalara maruzdur ve o ülke için özgürlükten söz edilemez.
evet şu an en gelişmiş ülkeler olarak gösterilen amerika da özgür bir ülke değil, ingiltere de değil, rusya da değil. türkiye hiç değil.
haliyle amerika en özgür, ingiltere %70 oranında özgür, türkiye suriye'den daha özgür, afganistan pek özgür bir ülke değil gibi söylemler de
felsefi açıdan değersizdir zira özgürlük kendi içindeki tanımı nedeniyle biraz özgür, çok özgür, şu oranda özgür gibi ayrımları reddeder.
yani ya özgürsündür ya da sistem tarafından kısıtlanmış durumdasındır.
tavuğu tartışmama sebebim daha açık. henüz insan olmuş değiller, evrimleşip insan gibi mükemmel(!) bir hale gelene kadar tartışılmamaları
gerektiğini düşünüyorum. bir de tartışmak çok spesifik bir tabir gibi durdu şu ana kadar anlattıklarım her türlü görüş bildirme durumları
için geçerlidir bana kalırsa. ama şimdi çoğunuza ironik de gelecek olsa son kez din ve tanrı hakkında tüm düşündüklerimi
yazacam hem içimdekileri boşaltmış olurum hem de ne kadar mantıklı ve açık fikirli insanlara bir şeyler katsam o kadar mutlu olurum.
şimdiye kadar kime ateistim dediysem her seferinde ilk tepkileri "o zaman neden yaşıyorsun? veya
neden ahlaksızlık yapmıyorsun?" oldu. ilk sorunun aslında tümümüz için geçerli tamamen bilimsel bir cevabı var ama bu evrime inanmayanları
pek tatmin etmeyecektir muhtemelen. yine de yazayım; elbette tüm hayvanlar alemi gibi biz insanlar da atalarımızın -genlerini nesilden nesle
aktararak- aşama aşama geliştirmiş olduğu içgüdülere sahibiz ve bunlardan belki en temel olan 'yaşama içgüdüsü' bu soruya verilebilecek en
bilimsel cevaptır. hatta hayatta kalmak için sahip olmamız gereken 'güç' de bunun bir sonucudur. yani canlılardaki yaşama içgüdüsü nedeniyle
güçlü olanlar hayatta kalıp nesillerini devam ettirirler. yaşama içgüdüsüde evrimsel aşamadaki en önemli özellik olarak bir sonraki nesillere
aktarılmıştır. bu açıdan bakıldığında yaşamın tek amacı hayatta kalmak ve üreyip genlerini bir sonraki nesillere aktarmaktır da denilebilir.