0
son olarak şu var: "tanrıyı içimde hissediyorum, ona dua ettiğimde veya namaz kıldığımda kendimi acayip şekilde rahatlamış hissediyorum"
diyenler var. bu rahatlamanın sebebinin tanrı olmadığını kimse ispatlayamaz, ancak herhangi bir şeye karşı duyulan inancın günümüzde
fizyologlar tarafından rahatlık sağladığı kanıtlanmıştır. güçlü bir inancı olmayan biri namaz kıldığında kendini bir cami hocası kadar
rahat hissetmez. bunun da tanrıdan gönderilen rahatlama hissiyle en ufak bir ilgisi yok, tamamen inanan kişiye göre değişiyor.
yani siz namaz kıldığınızda veya kuran okuduğunuzda huzurlu hissediyorsanız bu tanrının var olduğunu değil, inancınızın güçlülüğünü gösterir
ne demiş nietzsche? "güçlü bir inanç, yaşam için, ortaya çıkmış herhangi bir tek gerçek mutluluktan çok daha büyük bir uyarıcıdır"
en popüler teist/deist savlarına bilgim yettiğince cevaplar vermeye çalıştım. şimdi kendim semavi dinlerde gördüğüm mantıksızlıkları
(tabiki kime göre neye göre) yazacam. merak etmeyin kurandan çelişki filan yazmayacam zira ne göstersek bir kulp buluyorsunuz.
öncelikle teistlerle şu noktada anlaşamıyorum: yeryüzünde yüzden fazla din var ve kendileri davalarında haklılarsa allah benden bu kadar
din içinden yalnızca kendisinin dinini seçmemi bekliyor ve beni dinine yönlendirecek en ufak bir kanıtı yok. üstelik bana sormadan etmeden
beni yaratmayı seçmiş ve inanmazsam sonsuza dek yakmakla tehdit ediyor. inanırsam kurallarına sıkı bir şekilde bağlı olmamı bekliyor.
anlaşılan bana dünyada iyi bir hayat vermek yerine tüm hareketlerimi kendisinin belirlediği sınırlar çerçevesinde yapmamı istiyor veya
biraz daha kaba bir tabirle açıklamak gerekirse beni kendisine köle yapıyor. müritlerinin ise tüm bunlara cevabı "sınav"
insan durup düşünüyor tabi ne sınavı neyin sınavı? giberim böyle sınavı diyip telefonu kapatası geliyor ama buna da izin verilmiyor sanırsam
yahu islamiyetten önce sana inananları cennete koydun eyvallah da hıristiyan bir aileden gelen çocuğun ne suçu var? yahudi veya?
özellikle bu örnekleri veriyorum zira islam dışında toplumların en çok hassasiyet duyduğu dinler bunlar. bu çocuk bir de körü körüne
inanan bir aileden geldiyse vay haline. bunca aile ve çevre baskısına rağmen bu kişiden kendi dininden kurtulup islamiyeti seçmeyi beklemek
adaletsizce değil mi tanrım? bu hıristiyanlık veya musevilik yine iyi, en azından kişi neye inanmak istediğini kendisi özgürce seçebiliyor.
peki ya islam ülkeleri niye bu konuda bu kadar sert? müslüman bir aileden gelen kişi dinden çıktığında neden idam ediliyor? zaten öteki
tarafta yakacaksın burda rahat bırak bari be! dinde zorlama yok derler bir de, peh!
kaldı ki bu özgür irade olayı da tam anlamıyla fiyasko. bırak din gibi çok çok spesifik bir kavramı, bir renk seçme oyununda kırmızı mı
yoksa mavi rengi mi seçeceğin bile geçmişte yaşadığın deneyimlerinle ve yine o anda var olan düşüncelerini oluşturmuş geçmişinle alakalı.
bilim 21. yüzyılda iradenin özgürlüğünü tamamen geçersiz sayarken, tüm hayatını değiştirecek olan bir seçimi çevre ve aile baskısından
kurtulup seçmek bir insandan nasıl beklenebilir? ve eğer bunu başaramazsa sonsuza dek cehennemde yakmak nasıl bir merhametsizliğin ürünüdür?
bir de cehennemin var olma nedeni nedir bilen anlayan beri gelsin. insanları bu cehennem olgusuyla korkutup dinine çekmeye çalışmak mı?
kendisine inanmayan kuluna karşı duyduğu öfke mi? hiçbir emek sarfetmeden bu dünyaya geldin ve bana inanmadın yan o zaman!! düşüncesi mi?
bunlardan hangisi sonsuz merhametli bir tanrıya yaraşır? buna da nietzsche'nin çok güzel ve olayı özetleyici bir sözüyle nokta koyuyorum:
"ne? insanları kendisine inanmaları koşuluyla seven bir tanrı ha? bu sevgiye inanmayanlara korkunç gözlerle bakan,
tehditler savuran bir tanrı! ne yani! her şeye kadir bir tanrı duygusu saklı kalmak koşuluyla bir sevgi!
onur duygusunu da, öcalma susamışlığını da altedememiş bir sevgi! ne kadar şark'a yaraşır şeyler bütün bunlar!
"seni seviyorsam sana ne bundan?" işte bir söz ki bütün hıristiyanlığı eleştirmeye yeter."
Tümünü Göster