+16
-5
adaleti mümkün müdür ?
birazcık sorgulayan ve düşünen kişiler eminin bu konuda tereddüt etmiştir.
öncelikle bunu sorgulayabilmeniz çok önemli.
eğer sorguluyorsanız önemli bir ön yargı duvarını kırmışsınız demektir.
insanların pgibolojisiyle ilgilenirseniz her şeyin çocukluğa dayandığını görürsünüz.
dizilerde filmlerde çocukluğa inmek diyorlar ya hani ?
heh o işte.
her şey ana karnından başlıyor. ergenlik dahil kişiliğiniz hamur gibi yoğuruluyor .
annenizin hamileyken dinlediği müzikler bile etkiliyor kişiliği.
hamileyken yapılan tartışmalar bile sizin kişiliğinizi kötüye itebiliyor ileride.
-hatta yapılan bir deneyde su hücrelerine çeşitli sesler dinletiliyor.
klagib müzikte açılan farklı şekil gösterirken hücreler,
sert, bağırışları içeren rahatsız edici sesler dinletilince farklı tepkiler gösteriyor. düşünün yani-
bilindiği üzere dünya üzerinde 12 çeşit karakter var.
lakin hiç kimse birbirine benzemiyor değil mi ?
neden ?
çünkü insan beyni hard diski boş bilgisayar gibi.
hangi programı yüklersen o çalışıyor.
çocukluğun önemiyle ilgili bir örnek vermek gerekirse;
bir erkek çocuğa 3 mobilya ustası tecavüz ediyor.
çocuğun pgibolojisi bozuk elbette.
neyse tedaviler falan çocuk normal hayata dönüyor büyüyor falan.
30 yaşından sonra yakalanıp intihar etmeden önce 30 a yakın mobilya ustasını öldürdüğü öğreniliyor.
olayla hiç alakası olmayan suçsuz insanlar.
şimdi sen bana bu adam günahkar diyebilir misin ?
hadi bu uç örnek oldu.
anne sevgisi göremeyip yıllarca sevgisiz büyüyen bir çocuk,
ileride sevdiği kadından ret yiyince onu öldürüyor.
sevgisizliğin ve reddedilişin acısını ondan çıkarıyor.
bunun çocukluk ile akalası yok diyebilir misin ?
diyemezsin. her şey çocukluk, özellikle 0-6 yaş arası döneme bağlı..
ailesi için papaz olması için yetiştirilen bir insanı,
ailesi tarafından haham olması ümidiyle büyütülen bir insanı,
ya da yıllarca ineğin kutsal olduğu, başka hiçbir şeyin kutsal olamayacağı gerçeğiyle büyüyen bir insanı düşün.
kuran burada error veriyor işte, diyor ki hak din cennet.
olmaz. olamaz.
adalet bunu neresinde ?
bu adam nasıl adil bir sorgulama bilincine sahip olabilir ki ?
nietzche gezgin ile gölgesi'nde uzun uzun anlatıyor..
eğer belli bir bilinç seviyesine ulaşmazsan, düşüncelerin senin düşüncelerin değildir.
sana empoze edilen, dikte edilen fikirler doğrular gerçeklerdir.
bu ve bunun gibi yüzlerce konu var iken, düşünmeden yaşamak aptallıktan başka bir şey olmuyor.
inanmak ya da inanmamak hepsi sizin elinizde.
bana göre 2 yol var.
1- sorgulamazsın, inanarak mutlu mesut, adına cennet denilen harika bir yere gideceğini sanarak ölürsün.
2-sorgularsın, her şeyin doğrusunu ararsın, din denilen şeyin dünyayı yöneten adamları ne kadar mutlu ettiğini görür
mutsuz olur, düşündüğüne pişman olur ve ailenin sana öğrettiği her şeyi baştan sorgularsın.
ve bu sorgulamanın sonunda bilinçli zeki akıllı diğerlerinden üstün ama normal olmayan bir insan olursun.
zira normallik her zaman çoğunluk kavramıdır.
bazıları kuranda mantıklı 5 cümle görür, onu kabul eder.
bence doğru olan kuran'da anlayamadığın bir cümle dahi varsa onu düşünmen,
araştırman sorguladıktan sonra hala mantıksız geliyorsa o dini kabul etmemendir.
tanrı, yücelerin yücesi bir harf dahi olsa hata yapamaz değil mi ?
bu arada sana ailenin öğrettiği şeyler nereden geliyor onu da bir düşünmelisin.
annene babana kim öğretti bunları ?
anneleri babaları. değil mi ?
onlara kim öğretti ?
onların anne ve babaları..
yani şu okuma yazma oranı %3 ün altında olan osmanlı imparatorluğunun örf ve adetleriyle büyüyen insanlar.
inandıkları dini hiç sorgulayamamış, duyduklarını almış olan insanlar.
dinin dogmatikliğini kabullenmiş, boynu bükük insanlar..
annenizin babanızın bildiği ve öğrettiği din işte onun azıcık büyümüş hali.
özet: sorgulayan adam okur, sorgulamayan adam okusa da bir şey anlamaz.
ve beyler, ne olursa olsun.. dininiz düşünmeye değer.