+7
-1
ım.
balkonda oturuyor, elimde laptop sokakları seyrediyordum. insanlar vardı. renkli. hepsi rengarenk. evlerinde süslenip püslenmişler, arkadaşlarıyla 1-2 saat eğlenmek için atmışlar kendilerini dışarı. erkekli kızlı gruplar vardı. birbiriyle alay ediyorlar, gülüyorlar, eğleniyorlar, küfürler ediyorlar, mutluluk sarhoşluğu içindeydiler. onları büyük bir zevkle izliyordum. dedim ki türkiye ne kadar güzel bir yer lan aslında. biz gençler iyiyiz lan. mutluyuz hani.
içime bir mutluluk, bir yaşam enerjisi doldu. araba sesleri, kuş sesleri, insan lakırtıları, esnafların birbiriyle olan muhabbeti, adamı kahakaha krizine sokabilecek trakyalı konuşmaları... hepsi, aynı anda kafamın içindeydi. hepsini teker teker hissetmek istyordum sol elimdeki kahveyi ağır ağır yudumlarken. yazın rahatlığını hatırlatan rüzgarın, deniz kenarındaki evimde, çalışmaktan yoksun yaşama hayallerimi okşar gibi suratıma suratıma esmesiyle, yine eski anılarım canlandı gözümün önünde. lise yıllarım da vardı gözümün önüne gelen, sıralarda, o küçük kare mekanın içinde dönen süper ötesi muhabbetler de, herşey. mutluluk benim için buydu.
sevgililerim geldi gözümün önüne. ne kadar uzun zaman olmuştu değil mi bir kızın elini tutarken hissettiğim heyecanın yüzümden okunmasını engellemek için habire gülümsemek? ya o 14 şubatlar nasıldı? hani giderdik evlerinin önüne, hediyeyi annesi babası görmeden verebilmek için panik içinde çırpınır, sonra da adamı kilitleyen o ıslak ödülü yanaklarında hissedip hemencecik oradan uzaklaşmaya çalışırdık? bir yandan utanırdık bir yandan gurur duyardık erkek oldum ulan diye.
saçları geldi ilk kız arkadaşımın aklıma. kokusu.
koklamak. derin derin içine çekmek o kokuyu.
yine o yaz rüzgarları hayallerini, bu kez okşamak yerine inşa ederken. kurarken.
mesela evlilik hayalleri. mesela, sonradan yalan olduğunu anlayacağınız sana ne olursa olsun senden ayrılmayacağım cümleleri.
iç okşayan cümleleri.
neyse, hayallerden çıkıverdim kapının çalan ziliyle.
o, gelmemişti.
o çok uzakta ki.
ama umutlu değilim ben. hayır, tamamen mantıklı düşünüyorum ben evet.
evet mantıklıyım ben. ben dimi evet mantıklıyım yani.
çok ısrarlı değildi zil. bakmaya da üşendim şimdi kim kalkacak aman kim gidecek oraya.
neyse boşver. o değildi zaten.
ben hiç hayal kurmam.
sonra tekrar sokaklara daldı gözlerim. tekrar seyirlere daldığım için, artık yaşamk istiyordum. bende orada koşup aman eğlenmek istiyordum.
cep telefonumun rehberine bakalım dedim. aradım bir kaç eski dostu. işleri varmış hepsinin. normaldir. çalışıyor adamlar başlarını kaşıyacak vakitleri yok ki onların.
neyse. ben de tek başıma inerim dedim. toparlandım. içeri girdim. pantolon giymekle falan uğraşamazdım şimdi hiç.
hemen açtım kapıyı asansöre doğru gittim.
kapıyı açtım ve boş asansöre ilerledim. 1 e basıp aşağıya indim. apartman kapısını açtım. sokaktaydım artık. kaldırımdan gidiyordum. sağı solu seyrede seyrede ilerliyordum. herkes benden uzundu ama olsun lan. yinede devam ediyordum seyretmeye onları.
sonra karşıya geçerken beni ittirmeye başladı bir tanesi. bir kaç avutma, bir kaç iyi dilek cümlesi söyledi. acımıştı bana.
ağladım.