iki birbirinden taban tabana zıt osmanlı devleti var. resmi tarih her ne kadar “yekpare türk tarihi” olarak belletse de; ikinci osmanlı devletinin türklükle ilişkililiği su zütürmektedir. sarayın içinde türkçe ana dile sahip kimse pek bulunmaz iken, kapıkulları içinde de, asla türk bulunmazdı. ilkinde (birinci kurulan osmanlı devleti) “yazı bile bilmeyen” kandaş esaslı kayi boyu (oğuzların 24 kolundan biri.), özellikle toprak esaslı ekonomisinde, “dirlik düzeni” (işleyebildiğin kadar toprağa karşılık düşen asker-savaşçı yetiştirme esaslı.) ile yapılanırken, ikincisinde “kesim düzeni” (toprak gelirinin mültezim denilen aracılara satılması.) bezirganlaşması ve padişahların asla bir türk ile evlenmediği, türk, çerkez, acem, arap, sırp, rum kırması bir “kast sınıf” egemenliği oluşmuştur. ikinci osmanlıda, resmileşmiş, aleni bir türk düşmanliği gelişmiştir.. öyle ki, “oğuz destanı, dede korkut masalları” bile “islami versiyonuna” çevrilmiştir. bu dönem, türk mit’lerinin, destanlarının, efsanelerinin, masallarının en etkin “unutturuluş” dönemidir. adı konmamış bir “kanlı yasaklılık” dönemidir. türk mitolojisinin yerini arap-acem mucizelerinin, riyazetlerin, büyülerinin, menkıbelerinin, hurafelerinin vs. “tıka-basa” aldığı dönemdir. araplarca “kıyamet alameti” sayılan türklüğün, türkmenliğin ikinci osmanlı devletince tam benimsenmesi; karacoğlan’dan dadaloğlu’na, şeyh bedrettinden yunus’a, karamanoğullarından akkoyunlular’a, saf bektaş veliden aleviliğe kadar türkçe’nin, türklüğün, kandaşlığın, türkmen yoldaşlığının, anaerkil etkinliğin sistemli “yok-edilişi”, türk mitlerinin de bitirilişidir.
osmanlılık için “türk bir “küfür’dür.” bu anlamda kurtuluş savaşında “milli” olmak, osmanlıya karşı hem kuramsal, hem eylemsel bir “özü” taşımaktadır. “türküm” diyebilmek, hem cesaret işi, hem de islami yobazlığa bir meydan okuma duruşu olmuştur. çünkü, özellikle ikinci osmanlı devletinin kuruluşu, hem kayı boyundan, hem de türkmenlikten osmanlının kökten ve hepten kopuşudur. “divanda, dergahta türkçe konuşulacaktır” anlayışı, osmanlının “kanlı müdahelesi” ile noktalanmıştır. böylece anadolu’da ki türk boylarının ve beyliklerinin osmanlılarca yok ediliş sürecini başlamıştır. karamanoğulları yok edilmiş, doğu anadolu’da 40 bin alevi öldürülmüş, bedrettin isyanı kanlı bastırılmış, bektaşi velinin devamcısı abdal musa’nın isyanı, acımasızca bitirilmiş vs. vs. bu süreç, aynı zamanda osmanlı hanedanlığının türk boylarından, beyliklerinden ve türkmenlerden bağımsız, “kozmopolit” bir “kast sınıfına” dönüşmesi süreci olmuştur. türkmen, çerkez, arap, acem, rum, sırp karması bir “melez kimlikleşme” içeren osmanlılık, dede korkut masallarını bile, islami kültürle eritip, çarpıtmıştır. evranı-ejderi, “çintemani ve rumi motiflerine” çevirerek hiçleştirmiştir. (osmanlıca, türkçe kelimelerin bile arap-acem grameriyle kullanılmasını içeren melez bir dildir.)
osmanlılık felsefesi, ideolojisi ve inancı, “yunus emre’yi bile küfür içinde” saymış ve böyle düşünce ve davranışların cezasının “ölüm” olduğunu daima yaşama geçirmiştir. türk olmak ise en büyük “küfür” içinde olmaktır. türk; “çingene ile, mezhepsizlerle, dinsizlerle, ayyaşlarla, serserilerle-baldırı çıplaklarla” aynı anlama gelmektedir. türk, hem argo olarak küfür (alçaltıcı söz) hem de “günahkar, soysuzluk-sapsızlık” olarak hakaret anlamları ile kullanılmıştır. “türk ü sütürük (azgın türk.), kızılbaş-ı evbaş(kızılbaş rezili.) nadan türk (cahil, kaba türk.), cemaat-ı kallaş (kalleş cemaat.), etrak-ı na pak (mundar, pis, iğrenç türk.), erişra etrük (şer, berbat, kötü türk.), türk bed lika (çirkin, iğrenç yüzlü türk) etrak ı bi idrak (idraksız, anlayışsız türk.) gibi sıfatlar, aynı zamanda osmanlının, geçmiş türk kültür ve inançlarından, mitlerinden kesin kopuşun yansımalarıdır da.
alıntı: faruk atalayer
özet: (bkz:
etrak-ı biidrak)