0
Çaresizlik bana aitti, ilk defa akşam yatarken küs yatmayacağız kuralımı çiğneyip sana zaman tanımak zorunda kaldım. Keşke arabadan inerken iki defa sarılıp gülümseyerek, yalan mı gerçek mi olduğunu anlayamadığım ve olumlu düşünüp kurtarma çabasına o an için inanmaktan başka çaremin olmadığı samimiyetinle yollamış olsaydım seni. iddia ettiğin ve hiç atmadığım sms'lerle düşüncelerini paranoyaklaştırdığın gibi değil. Hiç bir şeyden haberim yokken, sen kafanda aldığın kararı benden habersiz uygulamaya başladığında verdiğim tepkilere odaklandığın gibi değil. Suratıma beton gibi duygusuzca bakıp seni son kez yurduna bırakma isteğime bile tecavüzcü şüphesiyle yaklaştığın gibi değil...
Ağırdı bitanem, ilk iki hafta zaman geçmedi. Hani sen ilişkimiz hakkında sıradaki hamleden bahsetmiştin ya bir keresinde; ben çok uzun zaman önce söylediğin "değer vermeyi biliyorsun üstad" deyişine güvenmiştim. Her fırsatta hayatında giderdiğim ekgib duygularını, tatmin ettiğim hislerini bana söyleyip onure edişine güvendim. Stratejik hamleleri en son bundan üç yıl önceki hayatımda uygulamıştım minnoşum. Arada konuşurduk, hiç anlatmadım ama "Kıyamam" demezdim ona sana dediğim gibi, avcunun içini de öpmezdim, basar giderdim en ufak atarında tıpış tıpış gelirdi sonra, kapı açma gibi kılıbıklıklara da girmezdim, her istediğinde yanında da olmazdım ipleri eline vermemek için, her sabah 'günaydın' mesajı da atmazdım. Anladığınız evrensel dili biliyordum bebeğim, benden önce sen de yaşamıştın zaten. Ama sen farklıydın minik aşkım. Verdiğim değeri anlayıp da bana açık açık söylemiştin ya onun için korkularım yok olmuştu, referans noktam o olmuştu; rahattım. Gözükara sevdim, plan yapmadım, ölçüp-biçmedim korkmadım. Sen benle satranç oynamaya başlasan bile ben o sözlerini unutamadım. En büyük ekgibliğini giderdikten sonra gerisini teferruat olarak gördüm tatlı parçam...
En azından artık bir zamanlar; "ne yaparsam yapayım, onsuz olmuyor" dediğin gibi kendini bir başkasına muhtaç hissetmeden yaşayamayacağın bir acziyet duygusu içinde değilsin. Kendi ayakların üzerinde durabiliyorsun. Kanatların falan çıkmamıştır herhalde bebeğim. Benimle ve benden sonraki yaşamın arasında çok da büyük fark olmadığını görmüşsündür özgürlük alanı açısından. Rahat rahat sigara içmeni kar say istersen kendine. P.çin birisini hayatına al mesela, her gördüğün boy aynasında daha sen kendine bakıp söylemeden o söyler, "aşkım ne kadar şekilsiz, düz popon var" diye. Fondötensiz karşına çıkmaman gerektiğini de söyler, elbise kombininin kötü olduğunu da. Ne kadar objektif bir sevgilin olduğu için sevinirsin artık; benim seni gözümle değil de kalbimle gördüğümü aklına getirme çabasına girmeden. ilişkimizin en son günlerinde bile hala sana gelirken deli gibi heyecanla sürdüğümü, geç kaldığında bile seni beklemenin büyük bir keyif olduğunu içtenlikle söylediğimi aklına getirmeden.
Seni bu kadar özel yapan durumun ne olduğunu tam olarak tanımlayamam minik aşkım; belki yaş farkı, belki sevimliliğin, belki yaramazlığın, bazen öğretmenliğin... Hiç olmayan abin veya baban olduğumu bile hissederdim birçok defa. Oğlan çocuğu gibi saçlarını okşayasım gelirdi, serçe parmağımı tutturasım gelirdi bazen. Sonuç olarak yıllar önce askeri lise hazırlık sınıfında eğitim, disiplin, komutanların baskısı ve anne özlemi derken döktüğüm gözyaşlarım vardı; bir de yıllar sonra sen vardın. Yıllar önce üniformayı giyip, apoletleri omzuma taktığımda hissettiğim çocuksu gurur vardı; yıllar sonra koluma taktığım sen vardın. Daha önce hiçkimseye diyemediğim "hayatımın geri kalanı" ifadesini inanarak söylemiştim senin için.
Unutmak veya özlememek değil de alışmak dersek eğer; evet bitanem, o süreci de tamamladım. Sen benden çok daha öndeydin zaten. Umarım okursan kahkahalarla gülersin inşallah. Senin adına sevinirim...
Tümünü Göster