+54
*
Eylül'ün başı omuzuma düştü beyler.
uyuykalmıştı.
çok heyecanlanmış ama uyanmasın diye nefes alış verişimi bile yavaşlatmıştım.
ona ilk defa bu kadar yakından bakabiliyordum.
kafamı çok fazla çevirmeden görüş alanımın sınırlanırını zorluyordum.
yüzünün her detayını inceliyordum.
yüzünde 1 gram makyaj yoktu ama ona rağmen pürüzsüzdü sanki.
sadece alnının sağ köşesinde ufak bir çizik vardı,
o da belli ki çocukluktan kalma bir yaraydı.
saçlarının kokusunu duyabiliyordum.
çok güzel kokuyordu diyemem ama içime her çektiğimde huzur doluyordum lan beyler.
çok garipti.
kolumda saatim olmadığı için bakamadım saate ama tahminimce saat akşam 8 civarıydı.
Eylül'ü rahatsız etmemek için cansız mankeni oynuyordum.
o durumda asla uyumazdım ama bu koşturmaca bana da ağır gelmişti.
çalan telefon uyandırdı uykumuzdan bizi.
benim de içim geçmiş kafamı Eylül'ün kafasına dayamışım.
uyanınca farkettim.
çaktırmadan yan gözle baktım.
"Emre arıyor" yazıyordu ekranda.
Eylül hiç düşünmeden direk meşgule aldı, telefonu çantaya koymadı, elinde bekliyordu ki çok geçmeden 2. ye çaldı telefon.
Eylül yine direk meşgule aldı.
Derken 3. çaldı.
Eylül bu sefer uzatmadı, aramayı susturup telefonu sessize alıp çantasına attı.
Kafam yine trilyon olmuştu.
Bunlar daha bu sabah birbirlerine mutlu mutu el sallamıyorlar mıydı.
Şimdi ise Eylül Emre'nin telefonunu açmıyordu.
O zaman belli ki Eylül'ün yanımda konuşmaktan çekindiği bir şey vardı.