+41
*
neyseki korktuğum olmamıştı.
benim daha önce aysel'i, özür dilemek için getirdiğim mekana geldik.
buranın bu saatte açık olduğunu bilmiyordum.
ben bu binler para bile vermeden inerler diye düşünüyordum ama,
taksimetreye bakmadan cebinden 50 lira çıkarttı yanımda oturan bin.
elimi cebime atmış para üstü verecektim ki
-bekle burda, birazdan gelicez. dedi
-tamam abi. dedim
arabadan indiler, ben beklemeye başladım.
karanlık bi şeyler çevirdikleri belliydi ama hiç düşünecek modda değildim.
derken mesaj geldi telefona.
"özür dilerim.." yazıyordu sadece.
"yalanların için mi?" diye cevap yazdım.
ama mesaj gitmedi, "beklemede" yazdı mesaj raporunda.
emin olmak için aradım,
"aradığınız numaraya ulaşılamıyor" dedi telefondaki ses.
yine gidiyordu eylül.
o korkuyla hiç düşünmeden bastım gaza.
içerden çıkmalarını beklediğim elemanlar mekandan çıkmak üzereydi ben giderken,
kapıdan gördüler gazlayıp gidişimi.
bana baktı ikisi de.
ama heriflerin parasını alıp kaçmış gibi olacağımı düşünemeyecek kadar meşguldü o an kafam.
o an odaklandığım tek şey eylül'ü bu sefer gitmeden yakalamaktı.
buraya gelirken sallana sallana süren ben, şahin'in canını çıkartırcasına sürüyordum zaten boş olan yolda. mahalleye girmem belki 10 dk bile sürmemişti.
acı bir frenle durdum binanın önünde. evin ışığı kapalıydı.
binadan muhtemelen en son çıkan ben olduğum için bilerek yapmasam da kapıyı açık bırakmıştım şansıma.
direk daldım içeri.
2'şer 3'er çıktım merdivenleri.
2. kata çıkmam 10 saniyemi bile almadı.
zile basmadan yumrukladım kapıyı.
yaklaşık 1 saat önce şekil yaparak çıktığım kapıyı şimdi ölümüne yumrukluyor, açılması için dua ediyordum.
yine gitmesinden çok kurkuyordum zaten ama aptal yerine konduğum için sinirle çıkmıştım o kapıdan. ama çok pişman olmuştum.
açılması için kapıya vurduğum her yumruk biraz daha arttırıyordu pişmanlığımı.
kız gibi ağlamadım ama gözlerim dolmuştu lan beyler, hızlı hızlı kırpıyordum yine gözlerimi.
bu seferki çok sert olmuştu,
resmen ellerimle göndermiştim eylül'ü, deli gibi pişmandım.
ayaklarımı sürüyerek indim aşağıya geri.
sese uyanıp camdan aşağı bakan bina sakinleri önce iki üç küfür etse de sonra sesin kaynağının ben olduğumu farkedince küfürün dozunu hafifletmişler, uzatmadan geri içeriye girmişlerdi.
dönüp bakmadım bile hiç birine.
arabayı olduğu yerde bırakıp durağın kapısını çaldım çaresizce, elemanın "hayırdır" bakışları arasında geçtim içeri, "ne oldu" sorularına cevap vermeden içerdeki koltuğa uzandım. gözlerim dolu doluydu hala. sımsıkı yumdum gözlerimi ağlamamak için. çok zor da olsa sabah olmuştu. taksiciler gelmesin diye saat 8 olmadan fırladım yattığım yerden.
gececi eleman çoktan gitmişti.
gece çalışmış gibi eve gidecektim durumu anneme çaktırmamak için.
arabayı evin önüne park ettim ve bahçe kapısından içeri girmek üzereydim ki,
bir zaman aynı benim yaptığım gibi sırtını kapıya dayayıp uyuyakalmış olan eylül'ü gördüm...
Tümünü Göster