+44
-2
*
bi kaç saniye sonra kafamı toparlayıp benden hiç beklemediğiniz kadar mantıklı cümleler kurdum.
-oturur musunuz 1 sn lütfen. dedim zütüm yusuf yusuf atsa da dışardan gayet sakin.
adam önce tepki vermese de bi kaç saniye şiddetli soluduktan sonra harbiden de oturmuştu yerine.
-biz buraya konuşmaya gelmedik mi? dedim
cevap vermedi adam onaylarcasına.
-o zaman konuşalım lütfen. dedim
benden böyle bir sakinlik, böyle bir olgunluk beklemediği için o şaşırdı kaldı bu sefer.
önce ne diyeceğimi bilmesem de masanın üzerinde duran telefona takıldı gözüm ve bu herifi daha önce nerde gördüğüm geldi aklıma ve girdim lafa.
-bakın, adınızı bile bilmiyorum, sizi eylül'le tanıştığım ilk günlerde onun telefonunun ekranında gördüm, başka da tanımam etmem sizi, açık konuşmak gerekirse eylül de hiç bahsetmedi sizden, ben bi kaç defa merak ettim sizi ama açmadı eylül konusunu, okul bırakma olayı yüzünden aranız bozukmuş, öyle söyledi bana, üstelemedim ben de, ama bu şekilde tanışmak istemezdim ben de. dedim
adam sakin sakin beni dinliyordu.
-kızım, o bu kadar süre bensiz yapamaz, nasıl olurda dönmez hala aklım almıyor, bi şey mi yaptın yoksa kızıma. dedi herif çaresizlikten öfkeye doğru yükselişe geçerek.
-asla, o benim için çok değerli, kılına bile dokunmadım, hiç bi şekilde baskı yapmadım. dedim
-o da seviyor mu seni. dedi adam.
-sevmese yanımda olmazdı. dedim
güldü adam. taşak geçer gibi, acır gibi güldü.
-yol yakınken dön delikanlı. dedi
-nasıl yani. dedim anlamayarak.
-sonra çok üzülürsün. dedi
-beni tehdit ediyorsanız işlemez bey amca, eylül zaten senin kızın, ona bi şey yapamaz, beni onla tehdit edemezsin, ben çok acılar çektim, en fazla canımı alırsın, o da sökmez. dedim
-senin için söylüyorum, ben kızımı çok iyi tanıyorum, vazgeç bu sevdadan, bi macera yaşadınız bitti gitti işte. dedi
ben güldüm bu sefer.
-bizim maceramız ömerlik değil ömürlük be amca. dedim
-ya bi gün gittiğinde ne yapacaksın. dedi adam.
-bi yere falan gittiği yok, sadece üniversiteye gidip geri gelecek. dedim
-emre'yi tanıyor musun? dedi
kafa sallayarak istemeye istemeye onayladım.
-eylül'ün ilk aşkı, beraber büyüdü onlar, çok sevdiler birbirlerini, ilkokulu da, liseyi de, üniversiteyi de beraber okudular. eylül sıkılgan bi çocuktur. en sevdiği bebeğiyle bile maksimum 2 gün oynamıştır, ama hayret senle 2 yıla yaklaşmış. dedi alaycı bi tavırla.
daha önce şans eseri eylül'ün evinde video kaydını izlediğimiz çocuklar cevabı bana çoktan vermişti ama ardından gelişen olaylar yüzünden bu konuyu bi daha açmamış, içimde hep bi yara kalsa da üzerini kapatmıştım.
ama şimdi acı acı vuruyordu bunları eylül'ün babası yüzüme.
-ben onu çok sevdim. diyebildim sadece.
-hah işte, o da emre'yi çok sevdi, sadece canı sıkıldı ve senle oynamak istedi, bi gün geldiği yere mutlaka geri dönecek, bunu unutma, ben uyarıyorum seni, üzme daha fazla kendini, genç adamsın hem bak. dedi
-daha fazla konuşmak istemiyorum. dedim cesaretimi toplayıp.
-sen bilirsin, ben uyardım seni. dedi
tam kalkmış arabaya gidiyordum ki.
-sakın ola eylül'ün izmir'e gidişine engel olmaya çalışma. dedi bu sefer harbiden tehdit ederek.
o an içimden inadına göndermeyesim geldi ama bunu eylül'e yapamazdım.
sinirle arabaya doğru yürüdüm.
arabaya bindim ve hiç beklemeden bastım gaza.
kocaman bir "vay amk" çekebildim sadece.
Tümünü Göster