Bundan 5-6 sene kadar evveldi, daha önceki hikayemi okuyanlar bilir lisedeki 10. sınıf senemde yazın yurt dışında dil okuluna gitmem gerekmişti. (Tam Ebrar'ın döndüğü zamanlarda beyler.) Dedim ulan yurtdışı, çok güzel gideyim de göreyim dil okuluna. 1 ay ingilizce öğrenirim, malum biraz gib gibiyiz hem de insanlarla kaynaşırız anlaşırız. Bunun için de önce beşiktaşta ofisi olan bir kadınla konuşmaya gittik. Bilenler bilir orada böyle işte züte yollatan, taka sardırtan eğitim danışmanlık gibi acaip isimli eğitim danışmanlığı şirketleri vardır amaçları da işte yurtdışında önce öğrencileri gönderip etrafı tanıtmak sonrasında ise sizi tutup o üniversitelere sokmaktır beyler, herhangi bir ülkede dil kursuna gitmenizi de sağlıyor bu elemanlar, yazın 1 ay gidip geri gelip okulda ingilizceyi kanırtayım diye bekliyor bu sırada da bir an önce Türkiye'ye döneyim, sevdiğim var bir tane onu göreyim diye de hırslanıyor, meraklanıyorum. Neyse velhasıl kelam gittik Beşiktaşa kadınla görüştük, tabii amaç şu: hem güzel bir yere gideyim hem de dil öğreneyim. Kadın işte anlatıyor anlatıyor dedi Malta var seçenekler arasında, beyler ben de maltayı bizim okuldaki bir elemandan duymuştum, millet orada her akşam içmeye gidiyormuş, işte shotlar 10 tane geliyormuş 10 shot 5 euroymuş filan böyle, abuk hikayeler (Euro o zamanlar şimdiki gibi 4 lira değil tabii) Şimdi Malta'ya gitme şansım vardı beyler, nasıl sevinmiştim anlatamam. Kadın anlattıkça böyle, orası olsun hocam orası olsun diye inat edecektim neredeyse. Tabii sonra diğer seçenekleri saymaya başlayınca benim yüz düştü beyler.