0
abi beni bir dövdüler, orasını anlatmamın mümkünatı yok. saniyesi boş geçmedi dayağın. %100 verim aldık, hala takdir ederim. klagibtir. fakat dayak bittiğinde annem bu çalışmayı süslemek istiyor. beni yerden kaldırıp tuttuğu gibi olanca gücüyle koltuğa fırlatıyor. o dayağın üstüne ben yerçekimden arınınca sanırım tamamen bu etten kemikten bedenden arındığımı falan zannediyorum. mükemmel bir iniş gerçekleştirdiğim koltuktan aynı salisede geri fırlayıp anneme koşturuyorum. "anneeee çok süper oldu hadi bi daha" diyorum. ölüp gitsem, yanımızdaki kadının o afallayışı ve annemin göz damarının çaresizlikten titreyişini asla unutamam.
annemde bu olayı takiben sinir hastalığı baş gösteriyor. iki yıl kadar %40 üşütük geziyor. fakat bir daha asla tek fiske yemiyorum. balkondan kusuyorum, dört beş tepsi domates salçasının üstünde gezinip yuvarlanıyorum.. yok.. dokunmuyorlar. babamın çoktandır sıçmadığım takım elbiselerine yeniden "merhaba" diyorum. yok. habire nasihat. artık dayak yiyebilmek için kendi limitlerimi zorlamaya başlıyorum. evin muhtelif köşelerinde titreme nöbetleri geliyor. o dayaği yemeliyim! final akşamı babam eve geliyor. ben karşısına dikilip "baba allah aşkına yalvarırım iki tokat at" diyorum. babam gülüyor. koduğumun ters pgibolojisi benim ağzıma sıçıyor. bitiriyor beni. çareyi anneannemde arıyorum. anneannem ve o muhteşem oklavaları dostum... mmmm işte bunu seviyorum! fakat anneannem de elini sürmeyince ben artık kontrolü tamamen kaybediyorum. anneanneme yarım kilo kadar ceviz fırlatıyorum.
babam akşam eve geliyor. durumu öğreniyor. gayet sakin hala. inanılır gibi değil arkadaş. karşısına alıyor beni. konuşuyor.
"evladım zehir ettin bize dünyayı ne istiyorsun? ne sıkıntın derdin var senin oğlum nolur söyle bize" diyor. "baba beni nolur bi kerecik dövün" diyorum. "bi kere döversem uslanacak mısın?" diye soruyor. karşılıklı sözler veriliyor.
abi onca yıl artık nasıl bir birikmişlik varsa babam tüm gücünü uzak doğu sporları ve esnaflığı sentezleyip öyle bir