+5
ismi Muna. Bugün tanıştık. Halep'ten beş ay önce gelmişler. Mendil satıyordu, laf attım hemen yanına geldi. Türkçe bilmediği için canı çok sıkılıyormuş. "Hiç konuşmadan akşama kadar geziyorum" dedi. Konuştu da konuştu. Konuşmaya susamıştı. Halep'teki evlerini anlattı. Sonra evlerine düşen füzeyi ve babasıyla küçük kardeşinin ölümünü. "Annem, ben ve ağabeyim hayatta kaldık, bizi sivil savunma ekipleri yıkıntının altından çıkardı." Hiç durmadan anlatmak istiyordu. "Çok mu korktun?" diye sordum. "Hep ağladım" diye cevap verdi. Cebinden bir kağıt çıkardı, bir cep telefonu numarası. "Mendil satarken polisler yakalarsa bu kağıtı uzatacağım, gelip beni hapisten çıkaracaklar. Ama ben zaten yanımda poşet taşıyorum polisleri görünce hemen mendilleri saklıyorum." içim paramparça oldu. "Kağıdı iyi sakla" dedim, "Zaten numarayı ezberledim ki" diye cevap verdi. Ağabeyi tekstilde işçi olarak çalışıyormuş. "O çok büyük" diye anlatıyor ama 15 yaşındaymış ağabeyi. "Annen merak eder geç oldu hadi eve git" dedim, "Tramvayla gidiyorum. Para kazanmam lazım, o yüzden biraz daha çalışayım" diye cevapladı. Koca dünyanın yükü sırtına binmiş. Daha pek çok şey anlattı. O kadar rahatladı ki. O sırada yanımdaki arkadaş fotoğrafımızı çekmiş. Eğer size biri "burada Suriyelilerin ne işi var" derse yüzüne iğrentiyle bakın. Muna. Henüz 9 yaşında. Hayatın tüm yükü omuzlarında.
| Samet Doğan