Sabah 7:40'da çalan alarmla birlikte göz kapaklarımın açılmamak için ettiği küfürleri duymazdan gelerek yeni bir güne merhaba dedim. Kafamda bir hayli fazla olan ağrıyı umursamayarak rutin bir sigara ve tuvalet ritüelini bitirip, sakince üstümü giyindim. Beyaz gömlek, siyah ceket ve pantolon. Altına da siyah kösele kunduralarım. Saçlarıma da biraz şekil verdikten sonra harçlığımı alıp attım kendimi sokağa. Gece yine yağmur yağmış, yerler kurumaya yüz tutmuş ama hala yer yer ıslak. Köşede Burak bekliyor, geç kalmadım sanırım. Uzaktan beni görünce hızlı adımlarla yanıma geldi, sıradan bir selamlaşmayla yolumuzda ilerlemeye başladık. 100 Metre bile gitmeden, Burak sohbeti başlattı; (Burak;bu) (Ben;B)

-Bu; Hazır mısın büyük gün için?

-B; Ne büyük günü?

-Bu; Okulun en büyük dırzosunun sevgilisiyle basıldın, ama ertesi günü okula geliyorsun. Bundan daha büyük gün mü olur oğlum?

-B; Haaa o iş. Harbiden ne yapacağım ya?

-Bu; Bence gitmeyelim okula, ortalık sakinleşene kadar.

-B; Korktuda gelemedi desinler arkamdan, dayak yemek daha mantıklı.

-Bu; Abartıyorsun be oğlum. Erkekliğin %99'u ne idi ?

-B; gibtir et, zaten devamsızlık aldı başını gidiyor. Dırzolar gibmese, evdekiler gibecek. Dırzolar acır da bırakır biraz dövüp.

Yavaş yavaş okula yaklaştıkça içimdeki adrenalin artıyordu. Okuldaki 2. senem ve ben bu iki senede haddinden fazla olaya karıştım. Okul benim yüzümden ikiye bölünmüştü resmen, gibindirikbiri'ni sevenler ve sevmeyenler olarak. Okula girmeden, köprü altında bir sigara daha içmek adetimiz olmuştu. iki kafadardık biz Burakla. Öyle aman aman yakışıklı değildik, zengin falan da değildik. Ancak ikimizde de şeytan tüyü vardı. Milletin zütünden ayrılmadığı güzel kızlar, milletin yanından geçerken titrediği arkadaşlar falan, ortamımız sağlamdı yani. Kısaca kendimden ve Buraktan bahsedeyim. 1.80 Boyundayım, fazlasıyla esmer, ince ama sağlam vücutlu birisiyim. Burak 1.70 civarlarında, kumral ve sempatik bir çocuk. Nerede kalmıştık? Heh, girdik okula.