+18
-1
acaba Wiktoria Esther'i tanıyor muydu? bilinçli olarak mı sormuştu? gibi sorular aklımı kurcalayıp duruyordu telefon çalmış duymamışım bile.
Wiktoria kafama vurdu şaka amaçlı ve uyarıcı bir tavırla Niko (amirimiz) bu halini görürse vay haline dedi. Doğru söylüyordu acilen
toparlanmam gerekiyordu. Hey Wiktoria beni yirmi dakika yarım saat kadar idare edebilir misin? dedim. kahve yapıp kendime gelmeliydim
aslında ikimiz de iş hakkında hiçbir şey bilmiyorduk ama Wiktoria iyi kızdı ve tamam ama bir şartla dedi. Nedir? dedim gelirken bana da kahve
getir diyince şaşırmıştım kahve yapacağımı nerden bilebilirdi ki?. Pek üstünde durmasam da tamam diyip gülerek ayrıldım yanından. Kantine gittim
Esther da oradaydı. Sigara içiyordu ve oradaki arkadaşlarıyla konuşuyordu, selam verip vermeme arasında gidip geldim o ara gözgöze geldik tam
selam verme manasına gelen sırıtmayı yapacaktım ki gözlerini kaçırdı ve beni tanımazdan geldi. Şaşırmıştım ne olmuştu ki pantolonumu ütüleyen
kadın neden birdenbire soğumuştu anlamlandıramadım.
Kahveleri yaptım ve Wiktoria'yla beraber içmek için odamıza zütürdüm. Wiktoria'nın gözleri kanlanmış ve ben yeni farketmiştim... Söyle bakalım
güzel kız dün gecen nasıldı? dedim birden manasızca. Acaba çok yersiz mi oldu birden pat diye böyle bir soru sormak diye düşünürken Wiktoria
cevapladı ne olmuş ki? bilmem gözlerin baya kanlanmış sen de uyuyamadın herhalde dedim. bana bakıp sessizce kaldı. Kahvesinden bir yudum aldı
sanırım dili yanmış olacak ki yüzü bi buruştu sert yutkundu sonra başladı anlatmaya... Özledim dedi çok zor bi hayat geçirmiş 6yaşında annesini
11 yaşında babasını kaybetmiş 14yaşına kadar da dedesiyle kalmış sonra dedeyi de kaybedince hayat onu isvicreye kadar getirmiş... Pek
duygusal bir insan değilim fakat bu kızın hikayesi benim bile duygulanmama sebep oldu... kantonda onun dışında olağandışı bir şey olmamıştı.