+1
Size bir savaş anlatmak isterim. 20 ya da 30 kişilik bir çifçi grubu göç etmektedir. Gittikleri yönde ise o bölgenin gördüğü en zalim ve acımasız savaş kabilesi vardır. Yemeklerini bile çalarak karşılarlar.
Çiftçi kabilesi yagmurlu havada yorgun düşmüş bir şekilde bu köyün sesine doğru giderler. Tabi onlara doğru ışıkla gelen bir ekibin saldırı yememe şansı yok bu kabileden. Hemen 5 kişilik güçlü bir ekip gider onları karşılamaya.
Atlılar çiftçilerle karşılaştıkta onlarla dalga geçer ölüm seçenekleri sunmaya başlarlar. Çiftçiler bir anda yere yatar ve toprağa iyice yapışırlar. Atlılar güler. Bari az korkutsaydık diyerek içkilerinden içerler. Tam o anda, bir aydınlık ve müthiş bir ses ile gökten bir yıldırım atlılara düşer.
Atlılar orda ölür. Çiftçiler ise yere yattıklarında yıldırımın onlara değil en yüksekteki yere düşeceğini bilmektedirler.
Kabile sesi duyar duymaz. Toplu bir şekilde yıldırıma hareket eder. Durumu gördüklerinde çiftçilerden korkar ve onları yıldırım tanrısı sanarlar. Çiftçileri besler. Ve onların altında çalışmaya başlarlar.
Bu sırada yemek toplamak için giden bir atlı birliği kabileye geri döner. Kabiledeki herkesin bir kaç köylüye taptığını görür ve inanamaz. Ne olduğunu sorduğunda insanlar olayı anlatır. Olaydan etkilenmeyen birlik tek bir hamlede tüm köylüleri kılıçtan geçirir.
Çıkar ve kabileye her şeyin yalan olduğunu anlatırlar. Kabile onlara inanmaz. Tanrılara zarar verdiklerine inanır ve hepsini kılıçtan geçirirler.
1 saniyede tüm inancınızı değiştirebilen bir şey düşünün. Ya da tek kılıç bile kullanılmadan ele geçirilen bir bölge.
Zihne sahip olan biz miyiz? Yoksa o bizim yeteneklerimizi kullanmamıza izin mi veriyor?