/i/Bilim

"hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. ilimin ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir".
M.K ATATÜRK
  1. 26.
    0
    Arkeolog, tarihçi, antik diller uzmanı, sosyal bilimci Zecharia Sitchin’e göre Kutsal kitaplarda anlatılan olaylar dinsel bir öykü değil, gerçek tarih! Dünya Tarihleri/Zaman Çizelgesi” adlı kitabında şöyle diyor; “mitoloji bir hayal değildir, fakat eski hatıraların saklandığı bir hazinedir; Kutsal Kitaplar bilimsel ve tarihsel bir döküman olarak harfi harfine okunduğu takdirde, hayal edilenden daha eski ve büyük uygarlıklar varlıkları anlaşılacaktır. Uzak geçmişte, dünya başka canlılar tarafından kullanılmış bir yerdir; Mısır Piramitleri iniş alanlarının fenerleridirler, Sina Yarımadası 4.000 yıl önce tanrılar savaşında yok edilen özel bir üstür.”Tevrat ve incil dinsel bir metin olarak değil, tarihsel/bilimsel bir döküman olarak okunmalıdır, antik büyük uygarlıkların kökeni dünyadışıdır. Kutsal kitaplardaki tüm mucizeler onların teknolojisinden başka birşey değildir. Sitchin, antik bilginin dünyaya Annunakiler tarafından getirildiği ileri sürerken, modern bilimin antik bilgiyle uyum sağlamaya başladığını ve devamı olduğunu söylemektedir. Tevrat´ın “Genesis” bölümünün 6. Bölümü´nde adları geçen ve Tufan´dan önce insanoğullarının kızlarıyla evlenen “Nefilimler”in Nibiru’dan geldiğini yazar. Gezegenin adının anlamı artı veya haç demekti. “Nefilim” sözcüğünün özgün anlamı, “Tanrının Oğulları ya da göklerden gelen Devler”dir. ibranice´deki “Nafal” sözcüğü de “Nefilim” yorumunu destekler gibidir ve “Düşüş/Düşenler” anlamındadır. iniş yeri veya irtibat merkezi Sina Dağı´dır. yani uzay üsleri Sina Dağı´ndaydı ve Kudüs´ün önemi bu yüzdendi. Tüm antik metinler, kutsal kitaplar, Eski Yunan ve Eski Mısır mitolojilerini içeren metinler, piramit yazmaları ilk uygarlık olan 6.000 sene öncelerde yaşayan Sümerlerle ilişkilidir. Diğer bir deyişle efsanelerin ve mitlerin kaynağı Sümerler’dir. Sümerliler “Bildiğimiz herşey bize Anunnaki tarafından öğretildi.” diyorlardı. Mezopotamya Yaradılış Miti, Tevrat´daki Yaratılış Bölümü´nün ilk satırlarıyla aynı anlamdadır ve burada Anunnaki ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.
    Kadim milletlerin yaratılış efsanelerinde göklerden gelenlerden, göklerden verilen hükümdarlıklardan sık sık söz edilir. Bunlara sembolik demiş, halk üstünde otorite ve üstünlük kurmak için uydurulmuş deyip geçmişiz. Bu bilgilerin herkese mal olamayışının sebebi budur. Tüm kadim halklar göklerden Dünya’ya inen ve istediklerinde göklere yükselebilen tanrılara inanmaktaydı. Ama bu hikâyelere hiçbir zaman inanılmadı, daha en başından itibaren bilginler tarafından mit olarak etiketlendiler. Yaklaşık 6000 yıl önce hiçbir öncesi olmaksızın Sümer uygarlığı anîden nasıl ortaya çıkıvermiştir? Bir biçimde, yaşam buraya ait değildi. Eğer yaşam bir dizi kendiliğinden kimyasal tepkime yoluyla başladı ise, Dünya üzerindeki yaşamın neden birçok şans eseri kaynak çokluğu değil de tek bir kaynağı vardı? Ve niçin Dünya üzerindeki canlı maddenin hepsi, Dünya’da bol bulunan kimyasal elementlerin çok azını ve gezegenimizde nadir bulunan kimyasal elementlerin pek çoğunu içermekteydi? Öyleyse, yaşam Dünya üzerine başka yerden mi getirilmişti? Yüz binlerce, hatta milyonlarca yıllık, acı verecek derecede yavaş seyreden insanın gelişiminden sonra her şeyi böylesine birdenbire ve tamamen değiştiren ve bir-iki- üç dokunuşta, yani M.Ö. 11.000, 7.400 ve 3.800’ler civarında, ilkel göçebe avcıları ve yiyecek toplayıcılarını, çiftçilere ve çömlekçilere, derken şehir kurucularına, mühendislere, matematikçilere, gökbilimcilere, metalürjistlere, tüccarlara, müzisyenlere, yargıçlara, doktorlara, yazarlara, kütüphanecilere, rahiplere dönüştürüveren şey neydi? Bu cevap, ortaya çıkartılan onbinlerce kadim Mezopotamya yazıtından birinde şöyle özetleniyor: “Güzel görünen her neyse, tanrıların lütfuyla yaptık.”
    Bu Gök ve Yer Tanrılarının başını AN (veya Babil/Asur metinlerinde Anu) çeker. O, Tanrıların Büyük Babası, Tanrıların Kralıdır. Anu’nun mekânı ve krallığının merkezi göklerdeydi. Kişisel öğüt veya iyiliğe ihtiyaç duyduklarında veya aralarındaki bir tartışmayı yola koymak için bir meclis olarak toplandıklarında veya büyük kararlar alacaklarında diğer Gök ve Yer tanrılarının gittiği yerdi burası.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster