Tekrar uyandığımda, henüz rüyada olduğumu kanıtlamayacak nitelikte bir netlik ve berraklıkla kalktım. Farklı bir yerde. Kendimi yatağımda yüzüstü bulmam gerekirken, genişçe bir yatakta sırt üstü bir şekilde daha farklı bir beden de buldum. Gri bir tavan ve pürüzsüz şekilde beyaz duvarlar. Her taraf bembeyazdı. Yataktan doğrulduğumda duvarlardan birisi şeffaflaşarak manzarayı gösterdiği an zihnime o an olup biten her türlü yaşanmışlık ve tarihle ilgili bilgiler girmeye başladı. Hala kendimi gerçeklikte sanıyordum. Nasıl oldu da evden buraya geldim ve 2762 yılındayım!?
Ve neden başka bir bedende farklı bir gezegendeyim? Bunları öğrenmek için her zamanki meraklı hislerimle yataktan çıkıp şeffaflaşmış duvarın karşısına geçtim. Gördüğüm manzarada Mor renkli bir bitki örtüsü ve beşgen şeklinde yapılaşmalara sahip bölük bölük şehirler vardı. Ve duvarın hemen yan tarafında ''dikkat, bulunduğunuz yükseklik 34 km'dir.'' uyarısı yazıyordu. Manzarayla aramda, görüş açıma göre 60 km mesafe olduğunu söyleyebilirdim. Buna rağmen net görünen şehirler muazzam büyüklükte olmalıydı.

Manzarayı incelememi bitirdikten sonra odadan çıkmaya karar verdim, ancak tüm duvarlar dümdüzdü ve odada yataktan başka hiç birşey yoktu. Kapı herhalde gizlenmiş olmalı diye düşünürken, şeffaflaşmış duvarın tam karşısında bir kapı şekli çizildi ve mandal yerine bir parmak boyutunda delik açıldı. Tahmin ettiğim gibi o deliğe işaret parmağımla dokunduğumda kapı açıldı. Karşıma çıkan şeylerse, bulunduğum odadan daha ilginçti. Fakat şu var ki, rüyaya girdiğim andan itibaren, sadece rüyayı gördüğüm gün içerisinde yaşadıklarımı hatırlayabildiğimden, gördüklerimi sorgulayabilmek için fazla gücüm yoktu. Hala eve gidebilmenin derdindeydim...