1. 26.
    0
    dede sözcüğü orta asya'da, islam dini ortaya çıknadan önce toplumdaki aydın, bilgili kişileri tanımlamak için kullanılan bir sıfattı. bunu dede korkut örneğinde görmekteyiz. ancak i̇slam'ın gelişmesi ve halifelik üzerine başlayan iç mücadele sonucu emevilerden baskı gören ve horasan üzerinden türkistan'a ve sind'e yönelen ehli beyt, burada emevilerin ırkçı ve baskıcı tutumundan kötü etkilenen ve bu sebeple i̇slam'a geçmeyen türk aşiret ve topluluklarına i̇slam'ı bir şekilde sevdirmeyi ve benimsetmeyi başarmıştı. yusuf has hacib'in kutadgu bilig adlı eserinde ehli beyt soyunun alevi(ali evi) adı ile dedelerin statüsüne getirilerek yeni dinde oluşan boşluğu doldurdukları görülür. daha sonraki dönemde batı'ya göç olgusu ile i̇ran'a, sonra anadolu'ya ve osmanlı devleti fetihlerinde hem kendileri hem de anadolu'da i̇slamlaşmayı sağlayan bektaşi tekkelerinin babagan-ı rum'da denilen 'dedelerin postu'ndan el almış babalar ile balkanların i̇slamlaştırılmasına girişilmiştir. dede'nin eşine ya da ailesinden gelen kadınlara zeyneb, fatıma ana gibi kutsal kişilerin devamı niteliğinde 'ana' denilmektedir.
    burada dedelerin öteki şia topluluklarında kullanılan ve yine oniki i̇mam soyundan gelenlere verilen ayetullah adı yerine dede adını kullanmasını[kaynak belirtilmeli] hem yukarıda açıklanan türk-anadolu i̇slam yorumundan, hem de aleviliğin anlayışta onikici mezhepten gelseler de uygulamada yerel inanışların (heterodoks şiilik) yanı sıra i̇smaili nızari anlayıştan ve sind(pakistan eyaleti'den gelen bu alevi tarikatlardan etkilenmiş olmasından anlay
    ···
   tümünü göster