0
sevgili uzay çağı, öncelikle nükleer santrallerin ellerinden öperim. güneşin önünü kapatan uçaklara da selamlarımı iletirsen sevinirim. 2011 yılından yazıyorum bu mektubu sizlere. bizim çağın artık taku çıktı. bir an önce kapanması lazım. i̇nsanlar birbirlerinden nefret ediyor. petrol için çocukları öldüren yaratıklar var. ayrıca ”amerika birleşik devletleri” diye çok büyük bir bela var başımızda. bu amerika belasının bütün eylemlerinin, ortak noktası; şiddet. i̇stediğine ulaşmak için herkesi öldürebilir. çocuk, bebek, yaşlı veya genç hiç farketmez. bir de yeni bir amerika yetişiyor, i̇srail adında. onlar da amerika’nın sağ kolu. ve çok güçlüler. filistin diye bir ülkeyi haritadan silmek istiyorlar. hem de orda yaşayan tüm insanlarla birlikte. yani milyonlarca insan daha öldürmek istiyorlar ve bundan hiç utanmıyorlar. i̇stediklerini yapmakta serbest bu güçlü devletler. ben türkiye’de yaşıyorum. burda yaşmak ne kadar zor anlatamam. henüz 100 yıl bile olmadı türkiye cumhuriyeti kurulalı ama tam dört defa darbe oldu bizim ülkemizde. sırf düşünebildiği için adına ”insan” denen varlıklar olmamıza rağmen; bizim ülkemizde düşünmek yıllardır suç sayılıyor. öyle basit bi suçta değil ha. düşündüğün için; öldürülebilirsin veya yıllarca hapis yatabilirsin. daha neler neler var ama anlatamıyorum. çünkü; bizim ülkemizde çok fazla anlatırsan; yine cezaevine düşersin. teknoloji baya ilerledi şu yıllarda. tüm dünya artık interneti kullanıyor. ama bizim ülkemizde interneti kullanmakta yasak. 22 ağustos’ta yeni bir yasa çıkarıcaklar. filtre koyucaklar internetimize. dur sen söyleme biliyorum, durumumuz çok vahim. ve işin kötüsü tüm bunlar kimselerin umrunda değil. ama bu bizim suçumuz değil. korkuttular bizi yıllarca. ”karışma, konuşma, bulaşma” dedi ailelerimiz. çünkü; bu düzene karşı çıkanları hep cezalandırmışlar. 16 yaşındaki bir genci idam edebilmek için; yaşını bile büyütmüşler. neyse konumuza dönelim. biz doğanın anasını ağlattık. doğal çevre diye bişey kalmadı. bütün dünya da ağaçların yerini betonlar alıyor. geçenlerde japonya’da bir deprem oldu ve nükleer tehlikesi yaşandı. tüm dünya nükleer tehlikeye karşı önlemler aldı ama bizim ülkemizde nükleer santral yapılmasına karar verildi. başbakanımıza göre bilgisayarın yaydığı radyosyonla, nükleer santralin vericeği zarar aynı. bir de kapitalizm var tabi ki. kapitalizmi basitçe açıklayayım sana ”paraya tapma”. paraya tapıyoruz artık. ama kapitalizm çok acımasız. her şeyi paraya çevirebilir. i̇nsanları bile paraya çeviriyor. ve artık bütün dünya bunun etkisinde. zaten dayatılan düzene uymaktan başka bi şansın yok. biliyorum ki; 2060 yılına geldiğinde takvim, yani bizler sana ulaştığımızda her şey daha kötü olucak. emir komuta zinciri altında yaşamaya devam edicez. tepemizde kocaman eller sürünün peşine dahil edicek bizi. atom bombalarıyla şehirleri tekrardan yok edicez. çünkü; biz acımasız yaratıklarız. ağaçlardan, hayvanlardan ve hatta insanlardan bile nefret ediyoruz. denizleri bile doldurup betonlar dikiyoruz. uzun lafın kısası biz yaşamanın takunu çıkardık. hazırlıklı ol bize karşı 2060. yok etmek için yaratılmış yaratıklarız biz. seni de yok edicez. mars’ta hayat arama çabamızda bundan ötürü zaten. dünyanın artık pimini çektiğimizin farkındayız. kaçmak için yer arıyoruz. mektubumu bitiriyorum, tekrardan dediğim gibi nükleer santrallerin ellerinden öperim. güneşin önünü kapatan uçaklara selamlarımı iletirim. sağlıcakla
alıntıdır beyler sizle paylasmak istedim sadece
özet yok okuyun öğrenin azcık .