http://fizy.com/tr#s/1dl7ny
geçen akşam biraz fazla erotizme kaçtık sanırım, baştan okuyunca öyle olduğunu farkettim, ama yazarken kendimi kaptırmışım aq
*
bunu o ayarda bir şeye dönüştürmeye niyetim yok, ama yine de aşk sahnelerini, gerek ilham gerekse atmosferi yaşayabilmemiz
* için bundan biraz daha düşük ayarda yazmaya devam edeceğim. ferregrafi bekleyen varsa zaten boşuna takip ediyor demektir, kaldı ki sözlükte o türden ve benimkinden çok daha eğlenceli bir dile sahip yüzlerce hikaye zaten var.
neyse, dediğim gibi 1-2 volume kısmak yeter, neticede çoğumuz yetişkin insanlarız, cin ali öykülerine de döndürmeye gerek yok.
ne diyorduk? heh,
... altımda boxer, bir elimde kızın ayakları, bir elimde kızın donu, kilitlenip kalmış vaziyetteyim, yani böyle çok güzel bir yemek tabağı hazırlarsınız ya da şekilli pasta yaparsınız
*, sonra onu yemeye kıyamazsınız ya, karşısına geçer izlersiniz ya..işte aynı hesap..sanki o sahneyi doyasıya izlemek ister gibiyim..geniş kalçası, lekesiz bembeyaz bacakları, yanlara kaykılmış toplu göğüsleri..şehla bakışları..rüyada gibiyim..rüyadan da öte..
ama rüyaların sonunda uyanırız..
ben yarı kitlenmiş halde, onu tamamen çırılçıplak bırakmak adına son hamlemi tamamlamaya uğraşırken, birden derin bir soluk veriş eşliğinde yüksek tonda fısıldadı.."tsigalko... dur..dur.."
beynim değil verilen komutlara göre hareket etmek, onları algılamayı bile zor becerebildiği için, ne yapmama gerektiğini anlamamış şekilde, iyice afallayarak durakladım, elim hala donu asılıp germekte..
"dur" dedi bu sefer sesli bir şekilde, elimdeki topluklarını kurtarıp bacaklarını yana devirdi, beni yarıya kadar indirmiş külodunu sert bir hamleyle tekrar bacaklarına geçirdi, yatakta bir tam tur dönüp, dizlerini kırarak ve o dizleri kollarıyla sarmalayarak yatağın başında oturur pozisyona geldi..
ben mala bağlamış durumdayım, idiot gibi kalakaldım, bir elim hala önde, üstüme çimento boşalmış gibi, heykelleşmiş duruyorum..
ayşen korkmuş gözlerle yüzüme baktı.."tsi..tsigalko..yapamam ben.."
kaşlarım havaya kalkmış olmalı..beynim tamamen boşalmış durumda, böyle bir şapşallaştım, limon emdirilen bebekler gibi ambale bir halde bakınıyorum buna..
tekrar konuştu, kegib kegib..arada derin nefesler alarak..
"yap... amam..ya..yapa... özür dilerim..özür..dilerim.."
yatağa oturdum..
hala bir şey düşünemez haldeyim, hani böyle çok talihsiz bir haber alırsınız da, bütün duyularınız kilitlenir, telefonunuz elinizden düşer, ağlamadan,itiraz etmeden, tepki vermeden, zombileşmiş gibi bir köşeye geçer oturursunuz ya..aynen öyle oturdum yatağa yanlamasına..odanın ortasına doğru bakıyorum..
bir süre öyle sessiz geçti..ayşen in hıçkırıklarıyla bölünen sessizlik dikkatimi dağıttı, ona doğru döndüm..
yalandan gözyaşları beyler..neredeyse yaş bile akmıyor..
"özür dilerim tsigalko..yapamam yani..bu..bu kadar bile yapmadım... yapamam"
evet tecrübesiz olduğunu zaten fark etmiştim az çok, eminim ceren kadar bile sevişmişliği yoktu,
ee ulaşılmaz kız ya? yani, öyle herkesle sevişmez, öpüşmez bile..amk havasına sıçtıklarım..
benim kaşım gözüm iniyor kalkıyor, az önce gözüme bir şey kaçmış da, çıkarmaya uğraşıyormuş gibi mimikler yapıyorum istemsiz olarak..
ulan bu kadar da olur mu ya? insan düşmanına yapmaz bunu..bir an önce karşımda ne vardı, şimdi ne oldu..üzerinden hiç çekilmemeliydim..teması öyle tamamen kesersen böyle ayılır işte..
ayşen biraz sakinleşti, herhalde kız beni zor kullanacağımı filan da düşündü bir ara, ama ben istesem de onu bir şeylere zorlayamazdım zira daha kendime bile hükmedemiyordum o şaşkınlık anlarından sonra..kalktı, dolabını açtı..önümde hala sadece donla dikilip bir şeyler arıyor..onu öyle görünce bir anlığına sönen ufaklık yeniden sertleşti..yüzümü asıp kafamı başka tarafa çevirdim..odanın duvarına bakıyorum hıyar gibi..
bu aldı alacağını, üzerine bir tişört, altına bir eşofman geçirdi şip-şak..karşımda tamamen giyinik, hala kaygılı ve epey dağılmış halde dikilmeye devam etti..
ben de ona baktım, fazla göz göze kalamadı, hemen kafasını çevirdi, yüzünü ekşitti..ağır utanıyor olmalıydı..beyler en başından beri diyorum ya,
karşımda güzel bir kız vardı, evet, ama aynı zamanda da çok ama çok salak bir kız vardı..bunlar kendi kendine bir şeyler ispatlamak için her taku yapabileceklerini iddia ederler ama sonra iş aniden ciddi boyuta gelince hayatın acımasızlığıyla duvara toslar gibi toslaşıp zırıldamaya başlarlar..
sonradan anne hathaway ın havoc diye bir filmini izlemiştim, ayşen in hareketleri, oradaki, önce kaşar takılan, sonra da gibince ağlayıp pişman olan salak sarışınla, ya da son anda yataktan dönen hathaway ile birebir aynıydı aq..yani filmi ben çeksem anca o kadar benzer o sahneler...
demek ki bu işler hep böyle..
iç çekip ayağa dikildim..yanımda büzülünce birden o beygir gibi yakıp yıkıcı hatun, bir anda küçük bir kız çocuğuna dönüşüvermişti..ürkek bakışlarını üzerimden çekmeden, son bir şeyler daha söyleme ihtiyacı duydu,
"daha önce yapmadım ben, ilki böyle olsun istemiyorum..özür dilerim..cidden"..ağlak ses tonunu mimikleriyle destekledi..
ben ifadesiz bir yüzle,
"tuvalet ne tarafta?" diye sordum..gidip asılıcam, yoksa o gece uyutmaz beni o taşak ağrısı..
gösterdi, "duş da alabilirsin istersen? havlu vereyim?" diye, yardımsever ev sahibesi modunda sordu..
olur tabi, alırım..parayı da çıkarken komidinin yanına bırakıver..
ulan gibmeye geldiğim evde, kendimi gibilmiş gibi hissediyordum be resmen..eve eskort çağırırsınız ya, aha aynı o durum... resmen gibildim, şimdi o postaların üzerine bir de duş alıcam, ayşen de ücretimi verecek, defolup gidicem... aynen böyle hissediyorum..
sinirim yeni yeni gelmeye başlamıştı..beynim normale anca dönüyordu..
canım istemeye istemeye attırıp duş aldım..
kapıya havlu getirdi, kapının arkasından uzatıyor..
ulan senin ben dıbına koyayım, daha yarım saat önce ikimizde neredeyse çırılçıplakken altımda inleyen sen değil miydin? şimdi güya utangaçlık taslıyor...
iyice sinir oldu, banyonun içinde kendi kendime homurdanıyorum...
hızlıca kurulandım, giyindim çıktım,
odasına gitmedim, direkt koridora çıktım, bu gördü aralıktan,
"nereye?"
"e..gidiyim ben.." amın evladı daha oturacak yüz mü bıraktın..yanıma geldi, "bir şey unutmadın demi içerde?"
"yok..yok.."
ben öyle bozuk bozuk tavırlara girince, tekrar,
"tsigalko gerçekten üzgünüm..bu kadar bile ol... yani..ya.." gene ağlamaya başlayacakmış havasına girdi,
kadınlar için en kestirme kaçış yolu
"tamam sorun değil" deyip geçiştirdim duygusuzca..ceketimi askılıktan alıp sırtıma geçirdim, dönüp ardıma bile bakmadan kapıyı açıp daireden çıktım, arkamdan,
"tamam, görüşürüz" dedi çegingen bir sesle..
nah görüşürüz..
nah..
tepki bile vermeksizin, merdivenleri kullanarak katları indim ve gecenin bilmem kaçı, sabaha karşı kendimi sokağa attım...
hafif soğuk olan havada, ellerimi ceplerime sokmuş, kendi kendime alçak sesle küfrede konuşa, o üşüyen insanlara özgü, hızlı-kısa adımlarla yürümeye başladım..bu saatte merkeze minibüs yoktur..yürümeye kalkarsam kurt-kuş giber... gece eğlendiğimiz yere gidip, o çeşit çeşit dükkanların arasında açık bir çorbacı aramaya ve sabaha kadar oyalanmaya karar verdim..
neden sonra telefona elimi atmak geldi..ulan öyle bir dalmışım ki hatuna ve geceye, dış dünyayı tamamen unutmuşum..baktım, bir sürü mesaj..cevapsız aramalar..
"gerçek dünyaya hoş geldin"
ee, rüya bitmişti... bu gecenin ve ayşenin dışında da bir dünyam, orada bana ait olan sorumluluklar ve beni düşünen insanlar vardı..ve bunun da etkisiyle, çorbacıda mercimeğimi yudumlarken, kızgınlık ve hayal kırıklığının yerini, pişmanlık ve endişe benzeri duygular aldı..
rüya, bitmişti..