1. 2951.
    +11
    http://fizy.com/tr#s/1aht1k

    o gün, ebrunun "ya bak her şeyi konuşucaktın hani?" "bir şeyin var senin?" "ne zaman anlatıcaksın?" ısrarları,

    benim elimin yavaş yavaş sızıya dönüşen ağrısı,

    üzerimdeki belli bir seviyenin altına inmeyi reddeden tedirginlik ve endişe ile geçti..

    ne dersi ne de etrafımı dinleyebildim, doğru dürüst bir şey de yemedim..lan yumruğu atan mı benim, yiyen mi benim anlamadım aq..

    hem, serhata ne oldu lan acaba? derse de gelmedi..bir daha da görmedim? ne oldu lan..ne olacak lan..lan! lan dıbına koyucam haaa!

    ebruya da en sonunda buna benzer bir sertlikle (tabi dıbına koyma tehdidi olmaksızın) kızdım, "kızım yeter ama artık bak! yok dediysek yoktur, kalbini kırdıracaksın zorla."

    bu postadan sonra bir daha sormadı..ama bariz şekilde bozuk attı çıkışa kadar..susturmayı başarmıştım ama bedeli de büyük olmuştu.

    en sonunda, bunu minibüsüne bindirmeden önce, sarılıp boynuna öpücükler kondurarak, yorgun bir fısıltıyla,

    "canım..çok kötü hissediyorum şu an..toparlar toparlamaz anlatacağım" dedim. yüzüne yapay bir acıyla baktım, buruk bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma "bak değişik bir sorun var, anlayış göster" der gibi.
    konuşma gereği duymadan, gözlerini kırptı, tamam dercesine, gülümseyip bu kez ona sarıldı, "tamam, ne zaman anlatırsan dinlerim, yanındayım" demekti bu da.

    aramızdaki soğukluğu kaldırdığıma inanmış bir vaziyette onu yolcu ettim..

    peki acaba ben şimdi bu kafayla yurdun yolunu bulabilecek miydim?
    ···
   tümünü göster