1. 651.
    +35 -1
    istanbul'a şubat ayı içinde güzel kar yağdı. şu an için hava mevsim normallerinden biraz daha sıcak, kar mevzusunu kapattık gibi yani. buna bir yandan üzülürken, ki kar yağarken mangal yakıp sucuk ızgara yapmayı ve rakı içmeyi gerçekten çok seviyorum, diğer yandan da seviniyorum. sevinmemin nedeni ise kar fotoğrafçılarından kurtulmuş olmamız. ulan hadi kar yağdı, istanbul daha bohem bir hale büründü; eyvallah da be zütveren, git bari boğaz'ı çek, beyoğlu'nu, emirgan'ı fotoğrafla. sitenin içinde ne yarak var da boş havuzu, kamelyayı, d bloğu ya da güvenlik kulübesini çekiyorsun? bu nasıl kemirgen bir zihniyettir anlayamıyorum. onu da geçtim, yine aynı günlerde terasta sucuk kızartıyordum. tam ikinci dubleyi bitirdim, bi aşağı bakayım dedim. üçlü ergen kız grubu ellerinde fotoğraf makinası, tıpkı geçenlerde olduğu gibi hoplayıp zıplayıp fotoğraf çekiyorlar. bahsetmiştim zaten bundan. bu sefer, daha farklı olarak saç perçemleriyle kendilerine bıyık yapıyorlar ve boyunlarını felçli gibi bükerek değişik hareketlerle birbirlerini fotoğraflıyorlardı. bağırdım yukarıdan, kızım dedim, boşa uğraşmayın öyle. tükenmezi alıp iniyorum aşağı, bıyık çizicem üçünüze de. kaçtılar amk, topukladılar anında. o arada üçüncü dubleyi doldurdum, bi de sigara yaktım üzerine. kendi kendime gülümsedim, gerizekalılar yaa dedim. halbuki sabretseler biraz, mühendislik bölümlerinden birini kazansalar, zaten otomatikman çıkıcak bıyıkları. neyse, kar serpintisi vardı inceden. bi dilim sucuk attım ağzıma, içeri girdim sonra. üzerime battaniye aldım, rakı başucumdaydı, sigaranın dumanı ise bir ip gibi yükseliyordu tavana doğru. zeki demirkubuz'dan kader'i izlemek iyi bir fikirdi galiba
    ···
    1. 1.
      0
      Rezervasyon
      ···
   tümünü göster