0
1-) ufuk çizgisine kadar dümdüz bir yol ve ve yolun sonu düz bir hat şeklinde dağlık .dağlık alana dikkatli baktığımda kıvrımlı bir tırmanış görünüyor. yolda hiçbir trafik levhası yok zaten ne yöne gittiğini bilmiyorum . asfalt bozuk değil arabayla çok rahat hızlanabiliyorum ve genelde motorun kaldırabildiği kadar basıyorum önümde hiçbir şey yok yolda yalnızım. arabam çok gürültülü değil çevredeki sesleri de hafiften duyabiliyorum. yolun geçtiği arazı alabildiğine dümdüz bir ova . etraf kurak değil hafif yeşilimsi . arazide birkaç bodur ağaç var o kadar gerisi savan tipi .hava güneşli açık beyaz bulutlar var ama serin bir hava var gerçekten gökyüzü harika görünüyor ama . arada hafiften yağmur çiseliyor ama çok geçmeden tekrar duruyor. yolda giderken arabanın camından baktığımda arazideki hayvanları görebiliyorum .etraf gayet ıssız tek insan benim çevrede . yanımda da bir tüfek var
2-)yolda bir göle rastlıyorum . su benim bulunduğum tarafta berrak ama ileri baktıkça rengi yeşile dönüyor yosunlu . suda kıpırdama yok çarşaf gibi dümdüz . gölüm etrafı yeşillik büyükçe ağaçlar var yaprakları yeşil .göldeki yosun kokusu bariz bir şekilde belli ediyor kendini . su soğuk . önce göle birkaç taş atıyorum ve dalgaların kıyıya kadar gelişini izliyorum . etrafı da dinliyorum bu arada . sonra ayakkabılarımı çıkarıyorum paçalarımı sıvayıp diz kapaklarıma kadar giriyorum göle . aslnda tamamen girip yüzmek istiyorum ama hem göle güvenemiyorum hem de çevreye . göl dibe çekebilir beni hem su yılanı da büyük ihtimal vardır durgun su sonuçta yanımda kıyafet olmadığı için çıplak girmek zorundayım o da yemiyor . çevreden her an biri çıkabilir . kıyısında biraz yürüyorum en son yüzümü yıkıyorum saçlarımı ıslatıp çıkıyorum .
3-)gördüğüm fincan değil metal bir kap . asker matarasına benziyor biraz . kenarında köşesinde çizikler var çok hafif eziklikler var . önce fincanı kokluyorum herhangi pis bir koku yok biraz tozlanmış o kadar . yanımdaki suyla yıkıyorum iyice temizleniyor . hoşuma gidiyor kabı çantama atıyorum hemen
4-)anahtar eski tip uzun bakır rengini almış bir anahtar . deliğinden uzunca bir ip geçirilmiş büyük ihtimal eski sahibi boynunda taşıyormuş . anahtarı iyice inceliyorum başındaki işlemelere falan bakıyorum eski ve güzel bir anahtar tabi renk de atmış . üzerime siliyorum anahtarı sonra her eski anahtara yaptığım gibi yalıyorum anahtarı . ağzıma çocukluğumdaki metal tadının aynısı geliyor eski anılarım canlanıyor . anahtarı boynuma asıyorum ve her adım atışımda göğüs kafesime hafif hafif vurduğunu hissediyorum
5-)ayıya bakıyorum yeterince uzakta . birkaç saniye etrafıma bakıyorum kaçı yolu için ama bulamıyorum . ağaca tırmanmayı düşünüyorum ama ayıların da ağaca tırmanabildiğini biliyorum tırmanamasa bile ben düşene kadar ağacın altında bekleyeceğini biliyorum . aslında onu öldürmek istemiyorum ne kadar benim için çok tehlikeli de olsa güzel hayvan severim ayıları . tüfeğimi elime alıp dizlerimin üzerine çöküyorum . öldürmek istemediğimden önce korkutmak için ayının hemen üstüne 2 el ateş ediyorum ama etkilenmiyor tek amacı bana saldırmak . tüfeğimi hızlıca doldurup bütün şarjörü ayının üzerine boşaltıyorum ki hem bana saldırma ihtimali kalmasın hem de can çekişmeden ölsün . direk kafasına nişan alıyorum bikaç temiz atış ve ayıyı düşürüyorum
6)bu tip yazılara çok alışkın olduğum için fazla enterese etmeden bakıyorum duvara tırmanıp sırf merakımı gidermek için göz ucuyla bakıyorum . tipik bir askeri mekandan pek farkı yok . ilgimi çekmiyor ve iniyorum duvardan
analizini bekliyorum panpa
Tümünü Göster