0
uzunca bir toprak yol görüyorum karşımda. uçsuz bucaksız değil ama yolun sonundaki köyü görebiliyorum. yolda birkaç minik taş ve yolun kenarlarında biten otlar var. çevremde farklı ağaçlar var. çeşit çeşit. hepsi meyvelerini vermiş burnuma kokuları geliyor. yere düşen meyvelerin izleri yolu kirletmiş. yağmur havası var gökyüzünde. öten kuşlar böceklerin huzursuz sesi kulağıma geliyor ama yolda bir canlıya rastlayamıyorum. yine de sesler yalnız hissetmemi engelliyor. bir süre sonra yol üçe ayrılıyor. yollar arasında bir fark yok. düz devam ediyorum.
150-200 metre sonra bir su birikintisi görüyorum. yeterince temiz değil. çevredeki tüm hayvanların bu suyu kullandığı anlaşılıyor. yaklaşıp kendime bakıyorum suda. fazla değişmemişim ama yürümenin verdiği yorgunluk suratımdan anlaşılıyor. parmağımı yavaşça gezdiriyorum suyun içinde. parmağımdan gelen soğukluk tüm bedenime yayılıyor. orada misafir olduğumu hatırlayıp tekrar çıkıyorum yola.
yolda yürürken turuncu tonlarında bir fincan görüyorum. elime alıp inceliyorum. çiçek desenleriyle sade ve şık görünüyor. ama anlam veremiyorum. benim yolum daha farklı, daha vahşi. böyle bir fincanın olmaması gerekiyor. tutup ormanın içine atıyorum fincanı. çarpma sesini duyunca kırıldığını anlıyorum.
daha fazla yürümek istemiyorum. gördüğüm ilgi çekici bir ağacın altına oturuyorum. çevreme bakınırken üstü otlarla kaplanmış bir sarı anahtar gözüme çarpıyor. yapacak daha iyi bir işim yok elime alıp inceliyorum anahtarı. arabamın anahtarına benziyor. farklı bir tarafı yok. garip kıvrımlar işte. etrafındaki izlerden uzun süredir burada olduğunu anlayabiliyorum. yorgunluğum geçene kadar elimde çeviriyorum anahtarı. sonra bulduğum yere atıp tekrar yola devam ediyorum.
ileriden garip hışırtılar geliyor kulağıma. duyduğum onca ses içinde bana farklı gelmesinin nedeni seslerin bana doğru yaklaşması. izlemek için güzel bir manzara olmadığını anlıyorum ve yolun ortasında durmak yerine otların arasına saklanıyorum. zamanlamam güzel, birkaç saniye sonra koyu kahverengi bir ayı otların arasından çıkıyor. hiç dost canlısı değil. çıkardığı homurtular bunu gösteriyor. gideceği yolu kafamda çiziyorum. hemen yanımdan geçecek. normalde kokumu alması gerekiyor. ancak bir şeyden tedirgin olmuş. yanımdan öylece geçip gidiyor. o gittikten sonra ayının geldiği yola doğru gidiyorum.
farklı bir yola girdiğim için köyü göremiyorum artık. onun yerine karşıma uzun bir duvar çıkıyor. duvar oldukça eskimiş. boyası patır patır dökülüyor. eğlence olsun diye tekmeliyorum birkaç kez. tekmeledikçe altından bir işaret çıkıyor. üstünü temizleyince girmek tehlikeli ve yasaktır yazısını okuyorum. içerisi hakkında bir merak uyanıyor içimde. korkmuyor da değilim hani. ama duvar tırmanamayacağım kadar yüksek. fazla uğraşmayıp geldiğim yoldan geri dönüyorum. gitmeyi amaçladığım yola.
Tümünü Göster