0
orman içerisinde toprak bir patika. dümdüz toprak değil, hafif hafif otlar, çimenler bitmiş üstünde. daha önce çok kişinin yürüdüğü bir patika değil. tam anlamıyla topraklaşmamış. çok çok az yokuş aşağı eğimli, yürüyorum. yağmur yağmış daha önce. çamur değil yol biraz nem var tabi yerde. gökyüzü gözüküyor ağaçlar tam kapatmamış, aralık var. hava güneşli değil ama çok kapalı da değil. bazı bölgelerde orman sıklaşıyor iyice, bazı yerlerde ise açılıyor. sıklaştığı zaman gökyüzünü kolayca göremiyorum. keçi yolu işte.
tek tük ıslak dallar ve yapraklar var yerde. nemli orman kokusunu içime çekerek yürüyorum. çok sessiz, sakin orman. tabi(klagib orman sesleri) böcek sesleri vs. geliyor ama gözle görülecek boyutta bir canlı yok. kuş falan yok, hareketlilik yok benden başka. yağmur ormanı gibi ama ağaçlar öyle çok yüksek değil. sanki biraz tropik, egzotik bir havası var. bizim buraların ormanlarından farklı olduğunu hissediyorum. patika stabil değil. öyle ki bazı yerlerde kayboluyor bile. sezgilerimle buluyorum yolu tekrardan. ama bazı yerlerde çok belirgin, sanki üstünden araba geçmiş gibi(ama arabanın oraya girmesine imkan yok)
acelem yok. sülalem raad. bazen gidip yapraklara, çimenlere, ağaç kabuklarına dokunuyorum. özümsemeye çalışıyorum etrafı. bütün doğayla bir olduğumu kavrıyor ve hissediyorum yürürken. güneş artık düşüşe geçmiş ama etraf hala aydınlık. bir kaç saat sonra hava kararacak. yine de günbatımı çok yakında değil.
önceki yağmurdan kalma çoğunlukla kenar kesimlerinde varlık gösteren, küçük ve en fazla 2-3 parmak derinliğinde, çok sığ öbek öbek su birikintileri var. sayıları çok fazla değil ama. gayet az. üstlerine basıp geçiyorum. özellikle kaçınmıyorum onlardan. ancak yol boyunca takip etmiyorlar beni. bazı yerlerde varlık gösteriyorlar sadece. göl, ırmak gibi baskın bir su birikintisine rastlamıyorum.
beyaz bir kahve fincanı. parçalanmış ve parçaları yolun çamurumsu yerlerine gömülmüş. daha önce çok insanın geçmediğini söylemiştim dolayısıyla şaşırıyorum ve yerden alıyorum. muhtemelen benden önce buradan geçmiş bir kafileden kalma. temizliyorum hepsini. daha sonra bir ağacın dibine toplu halde bırakıyorum parçaları. yoluma devam ediyorum.
anahtar çimenlerin üstüne düşmüş vaziyette. küçük ve metalik gri, ince bir anahtar. gördüğüm için şanslıyım. pek dikkat çekici değil, o sırada yere baktığım için görebiliyorum. ne iş bu diye şaşırıyorum yine. alıp cebime koyuyorum.
ayı patikanın biraz ilerisinde karşıma çıkıyor ve bana doğru dönük duruyor kısa bir süre. daha sonra üstüme saldırıya geçiyor. hemen ağaçların arasına dalıyorum. bir yandan patikayı kaybetme korkusu var üstümde. o olmazsa kaybolurum gibi. neyse ayıyı atlatmam çok uzun sürmüyor. tekrar patikayı buluyorum ama bir süre patikadan değil de patikanın biraz paralelinden ormanın içinden yürüyorum. ayının karşıma tekrar çıkmasını istemiyorum. temkinliyim, ama olaydan keyif de almışım. biraz koşuşturmaca çok iyi geliyor. daha sonra tekrar patikaya dönüyorum.
duvar sanki eski insanların yaptığı bir duvar gibi. neden burada acaba diyorum. inceliyor ve üstünde işaret ve yazı arıyorum. geçit veya kapı gibi bir şey bulup diğer tarafa geçmek istiyorum ancak bulamıyorum. duvar üstünden atlayamayacağım veya tırmanamayacağım kadar yüce. ancak arkasında sık ve uzun ağaçların olduğunu biliyorum. patika duvarın arkasında devam ediyor mu bilmiyorum. patikanın gelip de bir kapıya değil duvarın ortasına toslaması umudumu kırıyor. arka tarafı çok merak ediyorum ancak geçiş yok. duvarı sağıma alarak ilerlemeye başlıyorum eğer yürüdüğüm tarafta kapı çıkarsa gireceğim. yürüyorum, yürüyorum, yürüyorum...
Tümünü Göster