1. 26.
    0
    Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi:

    Esas, Türk millîyetinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak istiklâli tamme malikiyetle temin olunabilir. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun istiklâlden mahrum bir millet, beşeriyeti mütemeddine muvacehesinde uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye kespi liyakat edemez.

    Ecnebî bir devletin himaye ve sahabetini kabul etmek insanlık evsafından mahrumiyeti, aczü meskeneti itiraftan başka bir şey değildir. Filhakika bu derekeye düşmemiş olanların istiyerek başlarına bir ecnebî efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.

    Halbuki Türkün haysiyet ve izzeti nefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.

    Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evlâdır!

    Binaenaleyh, ya istiklâl ya ölüm!

    işte halâsı hakikî istiyenlerin parolası bu olacaktı.

    Bir an için, bu kararın tatbikatında ademi muvaffakıyete duçar olunacağını farzedelim! Ne olacaktı? Esaret!

    Peki Efendim. Diğer kararlara mutavaat halinde netice bunun aynı değil midi!

    Şu fark ile ki, istiklâli için ölümü göze alan millet, insanlık haysiyet ve şerefinin icabı olan bütün fedekârlığı yapmakla müteselli olur ve bittabi esaret zincirini kendi elile boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir milllete nazaran yâr ve ağyar nazarındaki mevkii farklı olur.

    Sonra Osmanlı hanedan ve saltanatının idamesine çalışmak, elbette, Türk milletine karşı, en büyük fenalığı işlemekti. Çünkü millet her türlü fedekârlığı sarfederek istiklâlini temin etse de, saltanat devam ettiği takdirde, bu istiklâle müemmen nazarile bakılamazdı. Artık, vatanla, milletle hiçbir alâkai vicdanîye ve fikrîyesi kalmamış bir sürü mecaninin, devlet ve millet istiklâl ve haysiyetinin muhafızı mevkiinde bulundurulması nasıl tecviz olunabilirdi?

    Hilâfet vaziyetine gelince, ilim ve fennin nurlara müstağrak kıldığı hakikî medeniyet âleminde gülünç telâkki edilmekten başka bir mevzuu kalmış mıydı?

    Görülüyor ki, verdiğimiz kararın tatbikatını temin için henüz milletin ünsiyet etmediği meselelere temas etmek lâzımgeliyordu. Umumca mevzuubahs olmasında azîm mahzurlar tasavvur olunan hususların mevzuubahs olmasında zarureti mutlaka bulunuyordu.

    Osmanlı hükûmetine, Osmanlı padişahına ve müslimînin halifesine isyan etmek ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmek lâzım geliyordu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster