0
herkesi susturduğunuzu sandığınız bir sırada ülke gündemine giren öğrenci protestolarını bu kez "marjinal grupların işi" olarak yaftalamayı denediniz. ülkeyi karanlığa sürükleyen politikalarınıza destek vermeyen herkeste bir "marjinallik" aradığınızı bilmeyen yok zaten. lakin bu sefer sormak ihtiyacı duyuyoruz: marjinallik daha çok sizi ve çevrenizde toplanmış bulunan ekibi tarif etmiyor mu? çocuklarına gemiler alan, isviçre bankalarında hesaplar açtıran, çok küçük yaşta şirket sahibi kıldığı evlatlarının zaman kaybetmeden zenginleştiğini gören kaç kişi var bu ülkede? toplumsal ortalamanın çok dışında, toplumun genelinin paylaştığı bir kaderden fazlasıyla ayrı bir kaderi olan, türkiye'nin "marjında" duran açık ki sizsiniz.
bizim, "entelektüel düşünceden yoksun" olduğumuzu iddia ettiniz. hadi siz de kabul edin. "entelektüel" kelimesi ağzınızda gülünç duruyor. hal böyleyken, bize "düşünce" dünyasında meydan okumanız da bizim için bir üzüntü kaynağı oldu. biz ki, fikir adamlıkları ile aydınlıkları ile ülkemiz entelektüel yaşamındaki vazgeçilmez yerleri ile gurur duyduğumuz nazım hikmet'leri, aziz nesin'leri, sabahattin ali'leri, rıfat ılgaz'ları örnek alırız. cahit arf'ın, mustafa inan'ın, necdet bulut'un, behice boran'ın, pertev naili boratav'ın kurduğu ve ders verdiği kürsülerde okuyor olmak bizi onurlandırır.
bir de bizim solculuğumuz var. siz bunu çok önemli bir istihbarat, devlet görevlilerinin açığa çıkardığı büyük bir giz olarak sunuyorsunuz. oysa yurttaşlarımız böyle olduğunu ve başka türlü olamayacağını zaten biliyor: bizler solcuyuz! hiç düşünmüyor musunuz, ülkemiz düşünce hayatından sol düşünceli yazarları, edebiyatçıları, aydınları çektiğinizde geriye "entelektüel düşünce" ndıbına ne kalır? solculuktan emekli (dönek kelimesinden onlar pek haz etmezler) birkaç kalem ağasının küfür yazılarında söylediklerine fazla güvenmiş olabilir misiniz? onlar size çok büyük erdemler vehmediyor olabilir ama siz yine de bize seslenirken kendinizi "entelektüel düşünür" numunesi olarak görmemeliydiniz.
bilimi ve bilimsel düşünceyi din adamlarının fetvalarına ezdirmiş bir hükümetin başındasınız. karşı görüş belirten yurttaşlara sizin ve çevrenizdeki diğer yöneticilerin nasıl muamele ettikleri bilinmiyor değil. "ananı al da git lan" gibi vecizelerinizi ülkemiz entelektüel yaşdıbına önemli katkılar olarak görmeye başlamış olduğunuzdan korkuyoruz. bu halinizle bütünüyle karikatüristlerin ilgi alanına terk etmek durumunda kalırız sizi.
bir de bizi karşılaştırdığınız 68 kuşağı var. bu ülkenin geçmişindeki üniversiteli genç aydınlara kafanızı takmışsınız belli ki haklısınız, belki bizler tek tek 20'li yaşlarımızı sürüyoruz şu anda, ama "biz" bu memleketin üniversitelerinde çok eskiden beri varız. hatırlarsınız, siz adnan menderes kılığında karşımıza çıkmıştınız, memleketi inim inim inletiyordunuz. biz sokaklara dökülüp hürriyet istemiştik, eşitlik istemiştik. o zaman da üstümüze polisinizi salmıştınız. birimiz öldürülmüştü hatta. turan emeksiz'di adı. sonraki zamanlarda siz bu sefer süleyman demirel kılığına bürünmüştünüz. sene 1968'di. siz amerikalılarla memleketi batırmanın hesabını yapıyordunuz. biz amerikan askerlerini denize dökmüştük dolmabahçe'de. deniz gezmiş'tik.
siz, kenan evren oldunuz sonra, turgut özal oldunuz. sonunda dexer shawn kılığında çıktınız karşımıza. hep gericiydiniz, amerikancıydınız, halka düşmandınız. hâlâ öylesiniz. şunu asla unutmamalı ve artık hazmetmeye başlamalısınız: siz var olduğunuz müddetçe, biz de var olacağız. karanlığı savunanlar varsa, aydınlık için ateş yakanlar da olacaktır. halka zulmediliyorsa, onun hakkını savunanlar da olacaktır. bunlar arasında üniversiteli gençlerin kendi onurlu yerlerini almaları kadar doğal ve kaçınılmaz bir şey de olamaz.
ne sanmıştınız ki? rektörlük koltuklarına yandaşlarınızı yerleştirip, kampusları polisle doldurunca öğrencilerin de susacağını mı düşünmüştünüz? sizin ve arkadaşlarınızın gözü kendi çıkarlarından başka bir şey görmüyor diye, sizlerin gözünü para ve kâr hırsı bürüdü diye, bizlerin de öyle olacağını mı sandınız? öyle görünüyor ki aldanmışsınız. hayatta her şey çıkardan ibaret değildir sayın başbakan. dünyada mekanı, ahret için imanı maksimize etmeye odaklanmışsınız. oysa inandığımız değerler vardır. hürriyet deriz, eşitlik deriz, aydınlanma deriz, bağımsızlık deriz. bunlar uğrunda da hiçbir fedakarlıktan kaçınmayız.
bir de gerçekten merak ettiğimiz bir şey var. bizi hiçbir şeyi beğenmeyen, maraza çıkartmaktan başka bir şey bilmeyen ve düşünmeyen hastalıklı muhalifler olarak görüyorsunuz. gazetecileriniz (çok tekrarlıyoruz bu kelimeyi ama ne yapalım), yandaş gazetecileriniz bunu işliyor; siz konuşmalarınızda sözü hep buna getiriyorsunuz. meclisteki muhalefet partilerini böylesine hastalıklı bir gençlik kesimini kışkırtıp şımartmakla suçluyorsunuz.
şaka mı yapıyorsunuz?
size sadece muhalefet eden, önünde sonunda sizin yolunuza gelip, sizin yaptıklarınızı yapacak olanların "maraza çıkartan" muhalefeti ile bizi nasıl karıştırırsınız.
biz bu ülkenin vicdan sahibi, beynine ve yüreğine emek veren gençleriyiz. sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi sosyalist üniversitelileriz.
biz bu ülkenin değişmesi gerektiğini söylüyoruz.
biz bu ülkenin nasıl değişmesi gerektiği hakkında da çok fikre sahibiz. bu fikirleri tartışmak, halkımıza, okullarımızdaki kardeşlerimize, dünyaya anlatmak için sokağa çıkıyoruz.
anlamamış olamazsınız: biz protestocu değiliz. biz sadece sizi protesto etmiyoruz. biz farklı bir türkiye istiyoruz.
belki de böylesi işinize geliyor:
bunlar ülkenin tarihi binaları özelleştirme ile çerez parasına yabancı sermayeye peşkeş çekilmesin, bu operasyonların yapılması uğruna yanlışlıkla (!) yakılmasın istiyor diyecek haliniz yok ya!
bunlar üniversitelerin özel çıkara, kâr hırsına, paralı eğitime terk edilmemesini, şirket çıkarlarının değil halkın çıkarlarının belirlediği bir eğitim sistemimizin olmasını istiyor da diyemezsiniz.
bunlar artık ülkenin en güvenilir bilinen sınavlarına bile hile karıştıran, ülkenin tüm kurumlarında örgütlenmek için başvurmadığı desise kalmayan cemaati istemiyor hiç demezsiniz.
bize de bu yüzden tatminsiz, deli bozuk, yıkıcı ve hastalıklı ruhlar tanımlaması uygun görülüyor, tarafınızdan.
iyi de bu kadar kolay mı? bir kişiyi hep kandırabilirsiniz, herkesi zaman zaman kandırabilirsiniz ama herhalde koca bir halkı sonsuza kadar kandıramazsınız. bizim ne olduğumuz ve ne istediğimiz ortadadır, sizin tercümanlığınızın bu gerçeğin anlaşılmasına engel olamayacağını çok iyi biliyoruz, siz de bilseniz iyi olur.
sayın başbakan,
şimdilik size söyleyeceklerimiz bunlar. daha fazlasını duymak isterseniz biz buradayız. sizin tahta kurulacağınız, bizim de dizimizi kırıp çevrenize toplanacağımız saray kahvaltılarına değil ama eşit koşullarda yapılacak bir tartışmaya da geliriz. sopa, bıçak ve yumurta getirmeden gelmemizi istemişsiniz. sopa ve bıçak konusunu üniversitelerde sizin tetikçiliğinizi yapan milliyetçi ve islamcı gruplarla konuşmanız gerekir. yumurta konusunda ise teklifimiz çok açık: siz biber gazınızı, copunuzu evde bırakıp gelin, biz de yumurtamızı!
geçerken sormadan da edemiyoruz. üniversitelerde son 3 yılda onlarca bıçakla yaralama olayı yaşandı. hatta hatırlarsanız akdeniz üniversitesi'nde silah çekip etrafa ateş açan bir mukaddesatçı, milliyetçi öğrenci vakası da var. ne oldu? bunlarla ilgili herhangi bir işlem yapıldı mı? akdeniz üniversitesi'nin artık bir "ikon" haline gelmiş sakallı tetikçisi gerçekten cezasını aldı mı? marmara üniversitesi'nde durakta aynı üniversitenin bir öğrencisini yaralayan kişi hakkında, onlarca tanığa rağmen bir dava bile açılmamasını nasıl yorumlamalıyız. yoksa sizin aslında "öğrencinin bıçaklı, kasaturalı ve satırlı olanını sevdiğiniz" sonucuna mı varmalıyız?
sayın başbakan,
size söyleyeceklerimiz bunlar.
sevgili kardeşlerimiz, üniversiteliler,
biz tkp'li öğrenciler, sizleri size giydirilen gömleği yırtıp atmaya çağırıyoruz. bu ülkeyi kötü yönetiyorlar. bu ülke halkına kötü şeyler yapıyorlar. üniversiteleri de kötü yönetiyorlar, biz üniversite öğrencilerine de hep kötü şeyleri layık görüyorlar.
bir araya gelip kaynaşmaktan, sözümüzü birleştirip güçlendirmekten başka çaremiz var mı?
bizim yanımıza gelin. sadece eylem için, protesto için, omlet yapmak için değil. okumak için, anlamak için, söylemek için, anlatmak için yan yana gelelim.
biz başka türlü bir ülke istiyoruz. başka bir düzen kurmak gereğine inanıyoruz. siz bugün var olandan memnun musunuz? akp'nin "cumhuriyetin birincisi bitti, ikincisini veriyoruz" dediği noktada sizin de kan beyninize çıkmıyor mu?