-
1.
+3Okuyan bir kisi bile olsa hikayeyi tamamliycam partlari atiyorum
-
2.
+3hani 2 parttı bin
-
-
1.
0Kanka telefondan girdigim icin uzun surdu
-
1.
-
3.
+2- özür dilerim aykut. nerede kalmıştık?
- dövmenden bahsediyordun.
- ah evet, hayırdır sana nerden esti bu istek?
- değişiklik iyi gelir diye düşündüm. gelip geçici tatminler işte naparsın?
konuşurken gözlerinin derinlerine bakıyordum, o şeytana dair bir ipucu bulmak adına. hayır, bunca kanıta rağmen sanki yanılmıştım, bu kızda kötülüğe dair hiçbir emare yoktu. bir adım daha ileri atmayı düşündüm ve ağzımdan şu sözler döküldü:
- bana gelsene film falan izleriz.
her şey benim dışımda gelişiyor gibiydi, planlar kuruyor, eyleme geçiyordum fakat sanki bunları yapan ben değildim...
olur ya sıktı zaten burası.
hesabı ödedim ve dışarı çıktık. cebinden çıkardığı kısa parliament pakedini bana doğru uzattı, kendisi de bir sigara aldı.
- güzel bir hava var.
- öyle. -
4.
+2Seri partlari atiyorum cugulayanlar okuyanlar mi amk ?
-
5.
+270'lik bardağı tutan elimin titrediğini hissettirmemek için bir kahkaha patlattım. içim fena halde kaynıyor olsa da, dışım aynı oranda normaldi. istemsizce duruma uyum sağlamıştım... kahkahalarım içinde bulunduğum tuhaf durumdan dolayı haddini aşmaya başlamıştı. deniz'in telefonun çalması kendimi toplamam adına bir fırsat yarattı. " beni istediğin zaman arayabileceğini kim söyledi sana?" dedi kısık sesle telefondaki kişiye, eliyle müsade isteyerek kalktı masadan o güzel şeytan.
ne olacaktı şimdi? hiçbir şey olmamış gibi devam edebilecek miydim? bunu istesem bile yapamazdım, zira içten içe bu durumla karşılaşmaya can attığımı biliyordum. burada duramazdım, daha fazla heyecan lazımdı bana. hayatımda ilk defa önemli bir şeylerin parçası olmuş gibi hissediyordum kendimi. -
6.
+2- bu konuyu sen açmasan ben açacaktım. gerçekten de normal değilsin son günlerde. hele şu bayılma olayı tuz biber oldu tüm bu olanların üstüne. bir sıkıntın mı var?
- yo yo, modern insanın şımarıklıkları işte...
- peki öyleyse.
şüpheyle bakmaya devam ediyordu. artık planın ikinci safhasına geçmeliydim.
- deniz, bildiğin bir dövmeci var mı?
- noldu ki?
- bir dövme yaptırmak istiyordum da.
- hmm ben bir aralar yaptırmıştım ama hala açık mıdır bilmem.
bingo.
- harbi mi? ne dövmesi?
- boşver ya çocukça bir şey.
- söyle ya merak ettim.
- şey orak. -
7.
+2Devam ediyim mi kac kisi var ?
-
8.
+2aklıma gelen ihtimal bile kanımı dondurmaya yetti. yo yo bu kadar şiddetli görsele şahit olmam zihnimin düzgün çalışmasını engelliyor olmalıydı. uyku vakti gelmişti artık zaten yarın erken kalkmalıydım.
uykuda bile peşimi bırakmadı deep web, şiddet dolu rüyalarla devam ediyordu bu pgibopatlığın resitali.
saatin cırtlak alarm sesiyle uyandım. kendimi kilometrelerce koşmuş gibi yorgun hissediyordum, buna rağmen aç değildim. şiddet beni doyurmuştu adeta. bir çay içtim, akabinde hızlıca giyinip işe doğru yola koyuldum.
ünlü bir bilgisayar pazarlama şirketinin küçük bir şubesinde satış görevlisiydim. ruh gibi içeri girdim, arkadaşların verdiği selamlara robotik şekilde karşılık verip deniz'e doğru yanaştım.
- günaydın.
- günaydın naber?
- iyi. naptınız dün?
gözlerim istemsizce saçlarına takılmıştı. deniz bir şeyler anlatıyordu fakat anlamıyordum.
gözlerimin karardığını hissettim. bayılmışım o anda.
- uyanıyor galiba.
gözlerimi kırpıştırarak etrafıma baktım. deniz ve şef başımda bekliyorlardı. dehşetle deniz'e baktım tekrar, o da şaşkın şekilde beni izliyordu.
- noldu aykut, dedi şef.
- şey kahvaltı etmedim, şekerim düştü galiba.
- al iç şu meyve suyunu. adam gibi gelin şuraya, işleri aksatıyorsunuz.
- özür dilerim şef.
- 5 dakika içinde işinin başına geç.
diyerek çıktı. deniz'le baş başa kalmıştım.
- niye öyle garip garip bakıyorsun bana?
kendime gelmeliydim bir an önce. deniz'e bir şey çaktırmamalıydım ayrıca durumdan da emin değildim. muhtemelen son günlerde maruz kaldığım görseller ve açlık birleşince zihnimi bulandırmıştı.
- hiç ya, dün uyuyamadım da.
- iyi ben işe başlıyorum, müşteriler birikmeye başladı. sen de iyi hissedince kendini gelirsin.
- tamam. -
9.
+2Gordugunuz gibi beyler hikayeyi 1 saatte bitirdim okuyan goz bebekleri dert gormesin primci olsaydim bitirmezdim.
Bu hikaye baştan sona ekgibsiz gercek yaşanmiştir. benim lavuk arkadas deep web'te biraz fazla takilip uyuyor ve gormus oldugu rüya ekgibsiz fazlasiz bu anlattiklarimdan ibarettir. 04.11.2014 günlügünde kaleme almis oldugu bu hikayeyi okudum ve panpalarimla paylasmak istedim.
Uludag eksi ve tisozluk'te kiz arkadasi deniz bunu paylasmis. hayret amk nasil inciye dusmemis -
10.
+2- dinliyorum.
- şirketin iki yönlü işlediğini fark etmişsindir, daha önce söylediğim gibi yaşam ve ölüm. seçeneklerin bunlar, ya bizim emrimiz altında, insanlara diledikleri ömre bahşetme görevini üstlenirsin - tıpkı deniz gibi - veya senin vücudundan sadece tek sefer faydalanmamıza izin verirsin. anlarsın ya.
suratına yerleşen gülümsemede en az hakim olan duygu mutluluktu.
- öldürebilirsiniz beni.
müfettişin bu cevabı beklemediği belliydi, hoş aklı başında hangi insan bu cevabı seçerdi ki? fakat artık normal bir insan olmadığımın farkındaydım. evet, eski silik aykut gitmişti, tıpkı olmasını istediğim gibi fakat bunun bedeli şu an ölümü isteyen tuhaf bir aykut olmuştu.
- son kararın mı?
- evet kenan bey.
gülümseyerek deniz'e baktım. o da gülümsüyordu, fakat bu sefer içten gibiydi. bu pislikten ancak ölümle kurtulacağımı biliyordu ve kurtulduğuma seviniyor gibiydi.
- seni bekliyor olacağım deniz. her nerede olacaksam.
klişelere saplanmaktan kurtulamamıştım ölüme giderken bile. eh, o kadar da olurdu ha?
- pekala aykut, acını daha fazla uzatmayacağım. sıradaki zengine hizmeti sen vereceksin.
az önce camın diğer tarafından izlediğim odadaydım şimdi. içeri girecek olan katilimi bekliyordum. kolay kolay teslim olmamak vardı kafamda, şansım varsa yanımda birkaç pgibopatı da arkaürebilirdim. o sırada kapı açıldı ve az önce müfettişle konuşan zengin adam girdi içeri.
- merhaba küçükbey, bakalım bu defa gülebilecek misin? -
11.
+1- peki aldığınız hizmet nedir tam olarak?
- yeter aykut, sesi sert çıkmıştı bu sefer müfettişin.
müfettiş baş selamıyla veda etti zengin beye, sırıtarak yüzüne baktım ben de oradan ayrılırken. göreceğimiz ne kalmıştı ki daha?
duvarlarından biri camla kapla olan bir odaya girmiştik şimdi de. cam belli ki tek tarafı gösteren cinstendi çünkü camın öteki tarafında ilk odada gördüğümüz kimsesiz kadınlardan birisi vardı ve bizim odaya girdiğimizi fark etmemişti.
- ne oluyor?
- şş sessiz ol ve izle.
izlediğimiz odaya ikinci odada gördüğümüz iyi giyimli adamlardan birisi girdi. kadın kızgın bir suratla adama neler olduğunu sordu, adam ise ona sakin olmasını söyledi. içerdeki sesler hoparlörle bizim odaya da veriliyordu. o sırada kadın adamı iterek bunlara daha fazla katlanamayacağını ve gitmek istediğini söyledi. kapıya yönelen eli bir süre zorladı kolu... bu sahneyi daha önce yaşamış birisi olarak ürpermemi engelleyemedim.
kapıyı zorlamaya devam eden ve bağıran kadına ağır ağır yaklaşıyordu zengin adam arkadan. elinde bir şey tutuyor gibiydi, evet bir bıçak. soğukkanlılıkla ilerledi ve kadının sırtına bir kegib attı. kadının çığlığı mikrofon olmasa bile ulaşacak derecede şiddetliydi...
acıyla yere yığıldı.
adam artık güçten düşmüş kadınla oynamaya başlamıştı. giysilerini yırtıyor, elindeki bıçakla vücuduna çeşitli şekiller çiziyordu. garip bir şekilde kadını öldürmek istemiyor gibiydi, ona şefkatle yaklaşıyordu adeta. bıçak olmayan eliyle kadını okşuyor, kulağına bizim duyamadığımız bir şeyler fısıldıyordu. duyulan tek şey kadının hıçkırıkları arasındaki boşlukları süsleyen çığlıklardı.
adam bu ritüele bir süre daha devam ettikten sonra aynı soğukkanlılık ve ifadesizlikle kadının boğazını kesti. oluk oluk akana ellerini uzattı ve avucuna doldurduğu kanı kendi vücuduna sürmeye başlamıştı. eski çağlardan kalma bir ritüeli gerçekleştiren bir şaman gibiydi adeta, ne yaptığını biliyor olmalıydı. işini bitirdikten sonra eserine son bir bakış daha attı, daha sonra odayı terk etti.
- gösteriden memnun kaldın mı aykut -
12.
+1Güzelmiş..
-
13.
+1günler bu periyotta akıp gidiyordu. okuluma gidiyor, geldiğimde babamla olabildiğince az muhattap oluyor ve gece canavarla baş başa kalıyordum. son zamanlarda bir değişiklik yaşanmıştı bu olaylarda, geceleri bize bir kamera eşlik ediyordu. daha sonra bu videoları bilgisayara yüklüyordu. bu bana iyi bir fikir verdi.
yine bir gece çektiği videoyu internete nasıl yüklediğini izledim. zor bir tarafı yoktu, her çocuk gibi çabuk öğreniyordum ben de. planımın bu kısmı tamamdı. yaklaşık 3 gün içinde planımın diğer kısımlarını düşünerek, bir karara vardım. sonunda harekete geçeceğim gün gelmişti.
o gece her zamanki gibi hiç konuşmadan içeri girdi ve kamerayı kurdu. sesimi çıkarmadan yatakta oturuyordum. bu gece defalarca yaşanmıştı, neden farklı bir şey olsundu ki bugün? bu rahatlıkla yanıma doğru geldiğinde, iki elimle sıkı sıkı tuttuğum bıçağı tüm gücümle karnına sapladım.
şaşkınlıktan büyümüş gözleri üzerime kilitlenmişti. hala ayaktaydı, ellerini ellerimin üzerine koyarak bıçağı çekmeye yeltenmişti ki tüm gücümle ellerimi sağa ve sola doğru hareket ettirerek vücudunu olabildiğince haraplamaya başladım. yüzüm kan içinde kalmıştı, canavarın yavaş yavaş güçten kesildiğini hissediyordum... ellerim sıcak kanın tadına daha iyi varmak istercesine git gide daha hızlı hareket ediyordu...
sonunda yere yığıldı, ölmemişti hala güçlükle nefes aldığını hissedebiliyordum. kamerayı olduğu yerden aldım ve yakından çekmeye başladım onu.
- iyi misin babacığım?
zorlukla kafasını doğrultarak yüzüme baktı. ölümün yakınlığından dolayı duyduğu korkudan çok şaşkınlık okunuyordu yüzünden. belki de kendi kızının nasıl ona bunu yapabildiğini düşünüyordu muhteşem bir ironiyle... -
14.
+1babam işini bitirdikten sonra tekrar saçımı okşamaya başladı. düşünemiyordum o sırada, sanki ruhum bedenimden ayrılmış, kendimi izliyordum. algılarımı yitirmiştim. kalktı ve çıktı odadan. artık odada da, hayatta da yalnızdım. hayat, küçük omuzlarıma bu yükü yüklemeyi uygun görmüştü. önümde iki seçenek vardı, mücadele mi edecektim, boyun mu eğecektim?
uykudan kalktığımda saat öğlen 3'tü. merhametli uyku tanrıları uyandırmak istememişti beni sanki, zira uyanılacak bir hayata sahip değildim. aşağı indim, babam gazete okuyordu. dışardan bakan birisi hiçbir fark göremezdi o şeytanda, fakat bu normalliği bende tam ters bir etki yaratıyordu. içinde beslediği o canavar içgüdülerine rağmen nasıl bu kadar normal gözükebiliyordu?
- günaydın kızım.
yumruk yemiş gibi baktım suratına. uzun süredir bir şey yemediğimi fark ettim o sırada, fakat gram iştahım yoktu. canavar bunu fark etmiş gibi sordu:
- bir şeyler hazırlayayım mı?
hayatımız aynen eskisi gibi mi devam edecekti? geceleri canavara tahammül edip, gündüzleri üzerine giydiği insan postuyla mı muhattap olacaktım?
- iyi olur babacığım.
madem bir oyun oynanacaktı, ben vardım. o yaşta her çocuk babasıyla oyunlar oynardı, demek ki benim kaderimde de bu oyun vardı.
kendimi hiç olmadığı kadar güçlü hissediyordum. sanki o sabah kalktığımda 10 yaş büyümüş gibiydim. gerçekten de kaybedecek bir şeyi olmayan bir insanı yenemezsiniz, o an bunun farkına vardım. canavara karşı gelmeyecektim kesinlikle, oyun onun istediği gibi oynanacaktı bir süre. rehavete kapıldığı an, sonsuza kadar kaybettiği an olacaktı. -
15.
+1aslına bakarsanız hikaye dinlemeyi oldum olası sevmişimdir. herkesten öğrenecek bir şeylerim olduğunu düşündüğüm için de iyi bir dinleyiciyimdir genel olarak. fakat şu an içinde bulunduğumuz durum normal değildi. uzun zamandır yoksunluk çeken bir madde bağımlısı gibi cevaplara açtım. bütün bunlara rağmen önümde tek bir yol gözüküyordu..
- pekala anlat.
bardağın sonunda kalan birasını bitirdi, yeni bir sigara yaktı ve anlatmaya başladı.
bundan sonrasını deniz'in ağzından anlatacağım.
sıradan ve mutlu bir aileydik. zaten sıradanlık mutluluğu getirir bana kalırsa, en azından mutsuzluğa giden kapıları kapatır. hiçbir aşırılığa kaçmadan ölür gidersin. annem de aynen bu şekilde öldü işte. evet, mutluydu öldüğünde. 8 yaşındaydım o sırada, cenaze işlemleri süre gelirken uzun süre evde yalnız kalıyordum, bu ilerleyen günlerdeki iç yalnızlığımın bir provasıydı sanki.
ilk birkaç hafta ağlayamadım. çünkü bilmiyordum ölümü o yaşta, aklıma sokamıyordum. bir süre sonra annemin bir daha gelmeyeceğini tam olarak anladığımda artık gecelerime gözyaşlarım eşlik etmeye başladı. hıçkırıklarımı duyan babam gelir teselli ederdi beni geceleri. evet, tutunacak tek dalım babamdı o sıralar. bir gece onu da kaybetmemle beraber, rüzgarlı bir havada elden kurtulmuş uçurtma gibi savruldum.
yine hıçkırıklara boğulduğum bir gece babam geldi yanıma. artık annemin yokluğuna değil, babamın yanıma gelmesi için ağlıyordum geceleri. geldiğini görünce gözyaşlarım diniyordu kendiliğinden. yanıma oturdu, ağırlığıyla yatağı çökertti ve fizik kuralları gereği onun kucağına doğru yaslandım. okşuyordu saçlarımı, tüm sıkıntılarımı unutuyordum o çocuk aklıma o anlarda.
fakat o gün beni her zamankinden farklı şekilde okşadığını hissettim. ayrıntıya girmek istemiyorum fakat bana sakin olmamı, kötülüğümü istemediğini söylüyordu sürekli. üstümdeki giysileri çıkarttı. neler olduğunu anlamıyordum ama korktum nedense, tekrar ağlamaya başladım. o sığındığım limanı, tüm savunmasızlığımla kendimi teslim ettiğim babamı da kaybedersem yaşamamın ne anlamı kalacaktı ki? -
16.
+1konuşası yok gibiydi. ilişkimizde üstün tarafın o olduğunu ikimiz de bilirdik. o benle ilgilendiği için kendimi şanslı sayardım, onu sıkmaktan da fena halde çekinirdim. dolayısıyla eğer bir muhabbeti uzatmazsa, o muhabbet bitmiş demektir. o gece de değişen bir şey olmadı. sessizce eve doğru yürüdük. o sessizlikle yol her zamankinden daha uzun geldi...
• **
- ne izleyelim?
- bir dakka, filmden önce sana bir şey göstermek istiyorum.
elim sağlamdı, bakalım onun elinde neler vardı?
ona kendi videosunu izletmek gibi bir aptallık yapmayacaktım elbette. yine benzer bir video açarak tepkisini gözlemleyecektim.
- şey, ilginç bir şeye rastladım internette. senin fikirlerini merak ediyorum.
- aç bakalım.
- miden bulanabilir ama uyarayım.
videoda kurban öldürülüp tecavüz edildikten sonra sofraya oturtuluyor ve hep birlikte yemek yeniyordu. değişik bir absürdlüğü vardı videonun, sofraya ölü adamla birlikte oturan katiller görgü kurallarına olabildiğince özen göstererek neredeyse komik bir video çekmişlerdi.
- nedir bu?
- internette rastladım da garip geldi.
- sever misin böyle şeyleri? -
17.
+1içinde bulunduğum durumun iyi tarafı da buydu belki... dünyevi şeylere verdiğim önem hayli azalmıştı.
dünyayı algılama biçimim değişmişti şu son günlerde yaşanan olaylardan dolayı. insan hayatına verilen önemin ne kadar düşebileceğine şahit olmuştum. şu dünyada yaşama verilen önem bile bu kadar düşükse, neyin değeri kalırdı ki? bugüne kadar inandığım tüm değerler yıkılmıştı bir anda. hiçliğin sularında yüzüyordum sanki.. tuhaf ve hoş bir histi bu.
buluşma saatine kadar 4 paket sigara bitirdim. para durumum da sıkıntılıydı, hoş paraya değer vermesem de şu dünyada onun sözü geçiyordu. giyindim ve dışarı çıktım. eskiden olsa param olmadığı için hesabı nasıl ödeyeceğimi dert edinirdim fakat şu anda gibimde bile olmadığını fark ettim.
pub'a vardım. deniz aynı masaya oturmuştu. süzüldüm ve yanına oturdum. bardağındaki birayı süzüyordu.
sessizliğini bozmasını bekledim 5 dakika boyunca. sonunda konuşmaya başladı.
- aykut şu hayatta en değerli şey nedir biliyor musun?
- nedir?
- güçlü olmaktır.
felsefe yapmaya gelmemiştim buraya... konuşmasına müsade ettim bir süre, eninde sonunda açıklayacaktı olanları. -
18.
+1- canından çok sevdiğin annen öldükten sonra bile ayakta kalabilmektir. annenin yası bitmeden bir gece babanın senin yatağına süzülmesine ses çıkarmadan katlanabilmektir. o tecavüzcü pisliği, hiç beklemediği bir anda öldürebilmektir güçlü olmak.
kendi kendine konuşuyordu. anlattıkları umrumda değildi, ben istediğimi hala alamamıştım.
- dinliyor musun aykut?
- ne?
dalıp gitmiştim o sırada, günahlar içinde boğulmuş iç dünyamdaki bataklıklarda yüzüyordum.
- bak, benim hikayemi anlamadan sorularına cevap bulamazsın. şimdi dikkat kesil ve dinle. bu taka girdiysen boğazına kadar batacaksın, başka yolu yok. -
19.
+1sonunun rüya olduğunu öğrenince kendimi kullanılmış hissettim amk senin
-
-
1.
0Gunlugundeki bu ruyasini bana okuttuktan sonra o gun bu gundur denizden hep tirsmişimdir
-
2.
0Hikayedeki aykut bini sen misin la yoksa
-
3.
0aykutun arkadasiyim amk
diğerleri 1 -
1.
-
20.
+1silahın ateş aldığını fark ettim, fakat silah patlamadı. odanın içini dolduran bir zırıltı çıkmıştı patlama yerine. yo yo, odanın içinde değil kafamın içindeydi bu zırıltı. ölmüş müydüm? böyle bir şey miydi ölüm?
- zırr... zırrrr.
uzun süre suyun altında kalıp da ciğerlerim patlamaya ramak kalmışçasına ileri atıldım. hala suyun altında gibiydim, bir türlü yüzeye çıkamıyordum. kulaç atıyordum fakat bir türlü azalmıyordu üstümdeki su. bir anda hz. musa misali tüm denizi kenara attım sanki. daha önce hiç nefes almamışcasına içime çekiyodum havayı. nerede olduğumu anlamaya çalıştım, yo burası bir deniz değildi. odamdaydım. deniz sandığım şey ise yorganımdı.
- zırrrr.
silahlı adamı aradı gözlerim, o da burada değildi. patlayan silah değil, kapıydı. evimdeydim ve kapı çalıyordu, evet. gerçek bu kadar basit olmasına rağmen algılamam uzun sürmüştü. nasıl gelmiştim buraya?
binbir güçlükle ayağa kalkarak kapıyı açtım. deniz'di bu.
- ne arıyorsun burada?
- seni almaya geldim, hadi çıkıyoruz.
- nereye, şirkete mi yine?
- ha?
zonklayan kafamı oğuşturdum.
- neler oldu, nasıl ölmedim?
- ne saçmalıyorsun aykut sen?
- müfettiş nerde?
- kötü bir rüyadan uyandırdım galiba seni?
bütün bunlar bir oyun olmalıydı muhtemelen. hafızamı silip beni tekrar buraya yerleştirmişlerdi. hırsla deniz'in gözlerine baktım, şimdi anlayacaktım gerçeği.
- dövmeni göster bana.
- ne dövmesi?
böyle olmayacaktı, deniz'i duvara dayayarak üstündeki bluzu yukarı sıyırdım. dövme yoktu?
- ne yapıyorsun aykut bırak beni!
rüyaydı her şey... son 1 ay rüyaydı. veya o yaşananlar gerçekti, şu an rüyadaydım bir filozofun dediği gibi.
- iyi misin aykut?
- iyiyim, hiç bu kadar iyi olmamıştım hem de, diyerek deniz'in dudaklarına yapıştım. yaşamımın bu kadar değerli olduğunun farkında olmam için bir kez olsun ölmem gerekiyormuş demek ki... deniz bana karşı koymuyordu, evet bu bir rüya olmalıydı. onu kucağıma alarak içeri arkaürdüm, madem bu bir rüyaydı, tadını çıkarmalıydım (:
başlık yok! burası bom boş!