/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 37.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=FQNFcYvILJE

    Sabaha kadar ömrümden ömür gitti. Sakindim, üstümde sadece Müzeyyen'in aniden bana ve bütün Dünya'ya doğrulttuğu tabancayı göğüslemenin yorgunluğu vardı. Uyanmıştı, kararı hala değişmemişti. Aklım almıyordu dıbına koyim o gün o evde neler oldu, neden bi anda bana sırtını döndü? Neden benim tarafımda olan tek oyuncuyken "karşı taraf daha güçlü oldu dıbına koyim" diyerek çekip gitmeye kalktı ki? Ağladım, saatlerce ağladım. 6 yıl sonra ilk defa ağladım. Hissederek ağladım. Sınıftakileri aradım. "Yanınıza geliyorum evde durursam kafama sıkmaktan korkuyorum" dedim ve atlayıp bizim çocukların yanına indim. Müzeyyen'de ordaydı. Bizim çocuklar geleceğimi haber vermiş bu aptal şırfıntı da aklı sıra sürpriz yapmış. Sarıldı bana ama soğuktu. Zihnimin en karanlık, en acımasız kısımlarından bile soğuktu kolları. Barışmıştık ama doğru hissettirmeyen bi şeyler vardı. Bana her baktığında gözleri doluyor, ağlamaklı oluyordu. Kafamdan binbir türlü senaryo geçti. Hepsi birbirinden iğrenç, birbirinden beterdi. Hiçbirini okyanus gözlüme yakıştıramıyordum ki.
    ···
  2. 36.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=mDlN99b0EBs

    ilişki tam gaz yıpranmaya devam ediyor ben ise kurtarmak için hiçbir şey yapmıyordum. Aksine ilişkiyi komple baltalamaya devam ediyordum. içimdeki duygu seli bi yere kadar sürmüştü. ilişki benim için tamamen cinsellik halini almıştı. Ne kadar ruhen anormal bir bin kurusu olsam da bedenen 17-18 yaşında sağlıklı, ergen bir Türk genciydim. Testosteronun kanımda yükseldiği her dakika Müzeyyen'e yanlıyor sürekli bi şeyler yaşamak için onu darlıyordum. O'na kendini o kadar değersiz hissetiriyordum ki, ilişkiyi sadece cinsellik üzerine yıkmaya başladığımdan şüphelenmeye başlamıştı, haklıydı da. Çok fazla dayanamadı zaten.

    Yaz tatilinden yaklaşık 2-3 hafta sonra evde abisi, abisinin sevgilisi ve kuzenleriyle içeceklerini söyledi, eyvallah dedim. Ama özlemiştim dıbına koyim onun öncesinde de 3 gün konuşmamıştık zaten. Mesaj atıyordum cevap vermiyordu, çevrimiçiydi ama cevap atmıyordu. ilk 15 dakika normal bir insan seviyesinde sinirlenerek darlamaya başladım. Ama hala cevap vermiyordu. Arıyorum telefonu meşgule atıyor, görüldü atıyor cevap vermiyor. En son evde çıldırıp "Super Saiyan'a" dönüşmeme ramak kala cevap attı:

    M: Ben iyi hissetmiyorum, ayrılmak istiyorum.
    B: Sarhoş musun la sen? Ne demek ayrılmak istiyorum.
    M: Sarhoşum... (bi 2 dakikalık boşluk) Hiçbir şeye katlanamıyorum, kendime dahi katlanamıyorum her şeyden kaçıp uzaklaşmak istiyorum.
    B: Ne saçmalıyosun sen ya? Sarhoşken bunu yapamazsın bana. En azından yarın ayık kafayla konuşalım lütfen...
    ···
  3. 35.
    0
    Amk manyagi cok guzel yaziyorsun devam
    ···
    1. 1.
      0
      Ayip oluyo ama manyak falan
      ···
    2. 2.
      0
      Degil misin la
      ···
  4. 34.
    0
    rez panpa 1000 tane rez
    ···
  5. 33.
    +1
    Aksam üstü gelicem yine
    ···
  6. 32.
    0
    Rezzzsso
    ···
  7. 31.
    +2
    https://www.youtube.com/watch?v=Cu8qsC1WLiE

    Duygusuz bir huur çocuğu olarak duygusal anlamda en yoğun ilişkilerden birisine nasıl devam edecektim ki? Müzeyyen'i gördüğümde içimdeki o kıpırtılar, yerini çok başka dürtülere bırakmıştı. Onun yetersiz hissetmesini, sürekli korku içinde olmasını, duygusal açıdan yıpranmasını o kadar çok istiyordum ki... Müzeyyenle öpüşmekten ileriye gitmemiştik hoş zaten bu ana kadar da öyle şeyler planlamıyordum. Ama diğerinin planları büyüktü, sinsiydi, ihtiraslıydı. Ama elinizi çükünüzden çekmenizi rica edeceğim çünkü anlatmayacağım o kısımları.

    Ben şahsen film izlemeyi çok seven bi insanım ve ilk iş olarak Müzeyyen'in oturduğu semte gittim. Sinemaya gitmeyi teklif ettim ve sinemada küçük çaplı yakınkaşmalardan sonra elinden tutup parka zütürdüm. Ama hangi parka? Tabii ki eski sevgilisinin allahın her günü geldiği park. Eski sevgilisinin gelmesini büyük bir sabır ve efendilik içinde bekledim. O sıska yoğun huur çocuğu görüş alanıma girdiği andan itibaren Müzeyyen'i öpmeye koklamaya başladım. Oturduğumuz yere önce bi kaç arkadaşı geldi, hem onun hem Müzeyyen'in ortak arkadaşları. Selam verdikten sonra bizden kalkmamızı rica ettiler. Neymiş beyefendi çok üzülüyormuş(!) Kendimden beklemediğim bir gevşeklikle "Gelsin onu da mutlu ediyim birader" kelimeleri döküldü ağzımdan. Yemi yutmuştu bizim oğlan ve ayaklanıp buraya doğru yürümeye başlamıştı. O kalktığında ben de ayağa kalktım. Ben iri bir insan olduğumu söylemiştim zaten. Üstümde o günde omuzdan destekli deri ceketim vardı, omuzlarım olduğundan bi 5 cm kadar daha iri duruyordu. Beni görür görmez suratının ifadesi değişti ve yönünü değiştirerek parkı terk etti. Müzeyyen ile yalnız kaldığımızda suratının aldığı şekil beni o kadar rahatsız etmişti ki... Elime geçen ilk sert materyal ile onun o kalemle çizilmiş suratını dağıtmak istiyordum. Planın ilk kısmı işe yaramıştı işte. Müzeyyen yıpranmış, birazcık benim paronayam da olsa eski sevgilisiyle bir şansı kalmamıştı artık
    ···
  8. 30.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=LQn_KCPmnsg

    Bi şekilde bunu da tatlıya bağladık. Ama Müzeyyen geçmişinden kalan hayaletlere o kadar takılmıştı ki. Soruyorum şimdi size: Aşık olduğunuz tek kadın size gelip "Bugün eski sevgilimi gördüm yolda sarıldık falan... " dese ne yaparsınız? Ben akli dengesi yerinde olmayan bi insan olarak ikisinin de gırtlağını kulaktan kulağa kesmekte tereddüt etmezdim. Ama yapmadım.

    ilişkinin dinamiği tam olarak şuydu; Haftada 1 kez eski sevgililer yüzünden kavga et, barış, tekrarla.
    O kadar yıpratıcı bi hal almıştı ki ilişki fiziksel olarak yorulduğumu hissediyordum. Ama o kavgaların sonunda gelip kafasını boynuma gömüp uzun uzun sarıldıktan sonra Orta Doğu'ya tek başıma barış getirebilirdim. Diğeri böyle düşünmüyordu ama. Sürekli Müzeyyen'in içten pazarlıklı, sinsi bir insan olduğunu söylüyor, adeta kafamın içindeki bir şeytan gibi vesveseler veriyordu. Ona tamamen hak vermiyor değildim ama bir iktidar savaşını daha kaldıramazdım ki. Ben direnmedim, o da zorlamadı. izin verdim ona belki de yaptığım en tehlikeli şeylerden bi tanesiydi canavarı sevdiceğimin üstüne öylece salmak.
    ···
  9. 29.
    0
    https://www.youtube.com/watch?v=a5geK2ceZkQ

    Her şey tıkırında gidiyordu, yeni ilişki sarhoşluğundan dünya gibimde değil. Hayatımın bütün merkezi sevdiceğim olmuş. Müzeyyen'in bir huyu vardı artık güven sorunu mu yoksa başka bi şey mi hala bilmiyorum, sürekli telefonumu kurcalamak isterdi. Hani şüphelenmesi için hiçbir sebep yok çünkü karının peşinden aylarca koşmuşum dıbına koyim. Ben öğle arası Müzeyyen ile ayrı yemek yediğim zamanlar telefonum falan bunda kalıyordu(#hanımcıyız).
    Benim de bir huyum vardı, Müzeyyen'in bana karşı ettiği en ufak bir iltifat, sevgi sözcüğü ya da ne bileyim attığı ses kayıtlarını bile whatsapp'ın yıldızlı mesajlar şeysine kaydederdim. Haftasonu buluştuğumuzda bu yine aldı benim telefonla takılıyor, ben de hiçbir art niyet gütmeden aldım bunun telefonu direk whatsappa girip yıldızlı mesajlarına bakıyorum. Yaklaşık 1500 tane yıldızlı mesaj var ve hiçbirisi bana ait değil... Sinirden şakaklarım patlayacak gibiydi, nefes alıyor muydum emin değildim, ellerim titriyordu. Göğüsümde yatan Müzeyyen panikle "N'oldu yaaa" dedi.
    Telefonun ekranını ona doğru çevirdim, telefonu biraz daha sıkabilsem kırılacaktı ellerimde esnediğini hissedebiliyordum. Müzeyyen; "Aşkım gerçekten düşündüğün gibi değil." diye çenemden tutup kafamı çevirdi, o an vücudumu kilitledim, tek bir kas dahi oynamamalıydı aksi takdirde sevdiceğimin kafasını gövdesinden ayırmam an meselesiydi. "Açıkla la" diyebildim. "Açıkla." Dedi ki; "Ne olursa olsun benim geçmişimden bi parça, yaşanmışlığım. Ben hayatımın bir kısmını silip atmak istemiyorum." O an adeta içimden adeta kükrüyorum, boğazım o kadar acıyor ki kendimi sıkmaktan tarif bile edemiyorum. Ama sesim o kadar sakin çıkıyor ki... "Lan her gün benim telefonum senin elinde bi açığımı yakalamak için çabalıyosun. Kendi telefonunda aylarca biriktirdiğin 1500 tane mesaj var ulan. Cilt cilt kitaplar çıkacak 1500 tane mesaj." Aslında söylenecek çok fazla şey vardı ama bozmak istememiştim, güvenmek istemiştim bahar gibi sevdiğime. Sustum bi süre. Silmesini rica ettim. Gerçekten rica ettim. Silmedi. O mesajları silmesi için 2 hafta uğraştım ama sildi sonunda.
    ···
  10. 28.
    +1
    Hala tahammül edip okuyan varsa; yarın yine aynı saatlerde devam edicem
    ···
  11. 27.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=U_aYibUx1B8

    Masum bi canı almak, karşılığında sizden de bi şeyler alır, ruhunuzun bir kısmını.. Karartır, bir zamanlar parlak kahverengi olan gözlerinizi soğuk, ölü, stabil bir siyahla yoğurur, benimkiler gibi..

    Müzeyyen'e anlattım her şeyi, hem de her şeyi... Yadırgamadı, sorgulamadı sadece kabul etti beni.
    Şimşekler düşerdi içime hep ama aydınlatamaz, yakardı ancak. Müzeyyen benim "ışıkgetirenimdi"
    Hayatımda ilk defa tanışıyordum bu ışıkla. Adı aşktı galiba...

    Demiştim ya, içimde benimle büyüyen soğuk, karanlık, kahpe bi boşluk var diye. Müzeyyen o boşluğumun kayıp parçasıymış gibiydi. Yerini tutmasa bile en azından üstünü kapatmıştı ve ben bu durumdan hiç şikayetçi değildim. Heyecanlıydım çünkü ilk defa gerçekten bi şeyler hissediyodum. Heyecanlıydım çünkü yıllar sonra ilk defa normal birisiymişim gibi hissediyodum.
    ···
  12. 26.
    0
    ananı 2 kişiyle beraber gibtim
    ···
    1. 1.
      0
      Entry-nick
      ···
  13. 25.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=tas5AEqnmuk

    Uzun uğraşlar sonucu Ahmet'i buldum. Sigara'yı yakıp oturdum yanına, bi sigara daha yakıp mezar taşının üstüne koydum. Ağlamak istedim, ağlayamadım. Gözyaşlarım gözlerime doldu, doldu.. Ama akmadı hiç. Sanki Ahmet ağlamamı istemedi, özürümü kabul etti. Senin suçun değil dedi.

    Okula gittim tekrar. 3. derse yetişmiştim, Felsefe'ydi ders. Tam bir tren enkazı gibiydim, bütün sınıf arkadaşlarımın "La buna n'olmuş amk" şeklinde bana baktığından emindim ama giblemek için aşırı bitkindim. Sağdan soldan gelen "La olm sana diyom şşş n'oldu la" tacizlerini "La uyumadım amk" klişeleriyle dodgelarken Müzeyyen'in endişe dolu bakışlarını fark ettim. Teneffüse çıkıp geldiğimde Müzeyyen önümü kesti, sarıldı. Hiçbir şey demedi, bir şey sormadı. Sadece sarıldı. Karşılık vermek için hala çok öfkeliydim ama ruhumdan arta kalan her zerre ona sarılmak istiyordu. Uzun uzun sarıldım ona, ve kulağına fısıldadım: "Akşam anlatırım"
    ···
  14. 24.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=31BS2oTkaw8

    Nisan başlarıydı galiba, haftasonuydu. Uyumamak için direnirken sızmışım. Odada bi ses vardı, sanki birisi koduğum musluğunu tam kapatmamış gibi, şıp şıp şıp... Musluk sesine bu seferde bir hırıltı eklendi. Sanki birisini gırtlaklamışlar da bi şeyler söylemeye çalışıyor gibi. Kendi kendime "Yine mi dıbına koduğum delisi" diye geçirdim içimden. Ahmet vardı karşımda... Kafatası parçalanmış, vücudunda ölüm morlukları, ayakkabılarından tanıdım onu. Diğeri Ahmet'in koluna girmiş ayakta durmasına yardım ediyordu. Çığlık atmaya başladım, n'olur gidin diye bağırdım. Gitmediler... Kimse de gelmedi odaya. Avazım çıkana kadar bağırmama rağmen hiçbir ses yoktu evde. Sadece Ahmet'in parçalanmış bedeninden zemine damlayan kanın sesleri; şıp, şıp, şıp...

    Yatağımda uyandım, hiç gelmeyecek birini beklemiş gibi yorgundum. Saat 8.30'du, ders çoktan başlamıştı. "Niye beni kimse uyandırmadı dıbına koyim" serzenişleriyle bi şeyler atıştırıp evden çıktım. Mezarlıktaydım ama neden? Okula gitmek için evden çıkmıştım dıbına koyim burda ne işim vardı? Ben olayı kavramaya çalışırken kulaklarımda kendi sesim net bi şekilde yankılandı: "Ahmet'e gidiyoruz."
    ···
  15. 23.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=fZ_Om_VI_hY

    Eve gelip ortalığın dıbına koymamak için, anında yatıp zıbardım. Aksi takdirde 3. sayfa haberlerinde bir killing spree'nin baş rolü olarak yer alacaktım. Binbir güçlükle dizginlediğim içimdeki canavar öylesine büyük bir öfkeyle uyanmıştı ki, hayatımda korkuyu iliklerime kadar hissettiğim tek andı. Zarar vermekten korkuyordum, bahar gibi sevdiğime zarar vermekten. Fiziksel olarak değildi kesinlikle, ona elimi süremezdim. Ama ruhunu paramparça edebilirdim. Özlem duyduğu, ekgib kaldığı her şeyi yüzüne vurup onu dayanılmaz acılara sevk edebilirdim. Ama yapamadım. Onun yerine onu görmezden gelmeyi tercih ettim. Hiç yokmuş gibi, hiç olmamış gibi, Müzeyyen diye birisi yaşamamış gibi davranmaya başlamıştım. 1 ay boyunca devam ettirdim bunu.

    Ben artık kafamın içinde neler döndüğünü anlayamıyordum. Hangisinin kontrolde olduğunun farkında değildim. Ders'in ortasında kendi dünyama gömülüp içeride kendimle karşılıklı muhabbet ediyor, hocanın ya da bizim çocukların dürtmesiyle ancak bulunduğumuz dünyaya dönebiliyordum. Uyumamaya başladım. Çünkü benim için asıl sınav uyuyunca başlıyordu. Eğer uyursam birimiz diğerimizi bir daha uyanmamak üzere derin bir uykuya yollayacak, sonunda hiçbirimiz bi daha uyanamayacaktık, biliyordum...

    Fiziksel ve ruhsal olarak o kadar bitiktim ki, basketbolu bırakmak zorundaydım. Babama bırakmak istediğimi söylediğimde yüzünün büründüğü o ifadeyi tanıyordum. Hayal kırıklığıydı. Ben babamı hiçbir zaman gururlandıramamıştım, kendisi her zaman inkar eder, ama biliyordum ben bunu. Bana karşı olan beklentilerinin altında hep ezildim ben. Babam 20 sene futbolla içli dışlı bir insandı. yaklaşık 15 sene futbol oynadıktan sonra 5 sene de çalıştığı kurumun takımında teknik direktörlük yapmıştı. Benim de futbolcu olmamı isterdi hep çünkü iyiydim. Gerçekten iyiydim ama sevmiyordum, basketbol oynamak istediğimi söyledim sürekli. Yüzü ilk kez o gün düşmüştü, sonra benim basketbola olan sevgim ve ilgim sayesinde o da benimle basketbolu sevdi, her maçıma geldi, desteğini ve inancını verdi... Yüzüstü bıraktım onu. Benden çok iyi bi liseye girmemi istedi, girdim ama bitiremedim, yine yüzüstü bıraktım onu... Hangimiz olursak olalım ailemizi üzmek bizim için o kadar iğrenç bi duyguydu ki...
    ···
  16. 22.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=TFjmvfRvjTc

    Neden diye soramadım, sormaya takatim kalmamıştı zaten. Ama umarsızca Müzeyyen'e çıkışıyordum. Bağırdım, çağırdım... Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ama umurumda değildi. Fütursuzca üstüne gitmeye devam ediyordum. En son adımı söyledi, yine iki adımı birden... "Özür dilerim" dedi.
    O titrek, o naif, o ürkütücü güzellikteki sesi bütün dengemin dıbına koymaya yetmişti. iyi geceler diyip kapattım telefonu. Yine en başa dönmüştük işte...

    Mart ayındaydık, Müzeyyen sınıfın bir köşesinde sürekli buruk, sürekli gözleri dolu bir şekilde ağlamamak için zor duruyordu. Benim yüzümden olmadığından emindim çünkü aramız iyi sayılırdı. Teneffüs zili çalar çalmaz kararlı bir hareketle benim sırama geldi, kafamı kucaklayıp kendine yasladı, kafamı öptü, gözlerinden bir-iki damla yaş süzüldü. "N'oldu lan, kim üzdü seni?" diye çıkıştım. "Sonra anlatırım" diyebildi sadece. Müzeyyen babasını çok küçükken kaybetmiş, o gün onun ölüm yıldönümüymüş. Bunu öğrendikten sonra lügatımdan "baba" kelimesini çıkarttım.
    Ona karşı tavrım tamamen değişmişti, onun hayatında hangi sıfatla yer alırsam alayım onu kurumuş bir çınar kökleri gibi destekleyecektim. Yerin altında, derinden ve hissettirmeden...
    Sahi ölüm yıldönümü demişken benim de bir ölüm vardı. Daha 12 yaşında canını aldığım ve cezasını hiçbir zaman çekmediğim... Ona daha sonra geleceğim.

    2 hafta sonra 12. sınıfların YGS sonuçları açıklandı. Eş-dost herkesin sonuçlarını öğreniyor, tavsiyeler alıyor kendimize bir plan hazırlıyorduk (bir gibime yaramadı ilk senemde kazanamadım)
    Sınıfta standart yüz ifademle nispeten iyi bir gün geçirirken sınıfın en boşboğazlı yaratıklarından birisi ve Müzeyyen'in nispeten yakın arkadaşı olan Gök ağzından bi şeyler kaçırmıştı. Müzeyyen, eski sevgilisini aramış, sonucunu sormuş, yaklaşık bi 10-15 dakika telefonla konuşmuşlardı. Hikayenin gerisi de vardı ama benim o güne dair hatırladığım tek şey; sınıftan çıkarken kırdığım kapı koluydu.
    ···
  17. 21.
    0
    Devam et amk guzel gidiyor
    ···
  18. 20.
    0
    gibtiret kanka yaz sen okuyorum ben
    ···
  19. 19.
    +1
    Eğer gibleyen varsa bugünlük bu kadar. Akşam üstü siz okusanız da okumasanız da devam edicem, şimdi işe gidiyorum.
    ···
  20. 18.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=SSR6ZzjDZ94

    Sürekli net bir cevap vermekten kaçıyordu, defalarca sordum "Biz neyiz?" diye. Her seferinde aynı cevabı verdi "Bilmiyorum, galiba bir uçurumun dibindeyiz". Gelmişti sonunda memlekete, sınıftakilerin aramızda olan bu isimsiz durumdan haberi olmamasını istemişti. Ama kimseye aldırmadan sımsıkı sarıldı bana. Ben hep üşürdüm, belki içimdeki buzlardandı nedenini bilmiyorum, ama bana sarıldığında sıcacıktı, her yer sıcaktı. Baharı getirmişti sanki...

    Dışarıda aramızdaki bu gibik yıpratıcı ilişkinin nereye varacağını konuşmak üzere buluşmaya karar vermiştik. Kaderin cilvesi midir yoksa benim binliğimden midir bilinmez buluştuğumuz gün 14 Şubat'a denk gelmişti. Ben elimdeki gülü ona verene kadar cidden farkında değildi 14 Şubat olduğunun. Fark ettikten sonra omuzuma öyle bir yumruk atmıştı ki yemin ediyorum aranızdaki hiçbir mangal yürekli huur çocuğu bu kadar sert vuramazdı.

    Oturduk, yine önümüze engeller koyuyor, sürekli her şeyin kötü gideceğini varsayıyordu. Ben artık konuşmaktan yorulup sandalyemi onunkinin yanına çektim ve yanağımı uzattım. Öptü, sonra sarıldı bana sımsıkı. Kollarımdaydı, kumrallığı tanrılardan çalınmış o saçları burnumda, o ince narin elleri göğüsümde ha uyudu ha uyuyacak öylece yatıyordu. Aylar sonra ilk defa halüsinasyon gördüm, donuk bakışlı, çatık kaşlı, geniş omuzlu yağız bir oğlan çocuğu bi sandalye çekti önümüze ve yorgunluktan bitap bi şekilde oturdu.. Müzeyyen'in kokusunu içime çektim, kalbim düzensiz bi şekilde atıyordu hissediyordum. Kalbimin olduğunu öfkelendiğimde şakaklarımda duyduğum zonklamadan değil de göğüsümde hissediyordum. Suratımda salak bi gülümsemeyle birlikte Müzeyyen'i öptüm saçlarından. Gün bitti, onu metroya bıraktım, otobüs durağına yürürken yaşadığımı hissediyodum.

    Eve gittim yıllar sonra ilk defa eve gülümseyerek gittim. Evdekilere sımsıkı sarıldım. Yatağa kendimi bıraktığım gibi mesaj geldi. Elinde ona aldığım gül vardı "Bu benim ilk çiceğim biliyo musun?" yazmıştı. Tam her şey rayına oturuyor derken bütün dünyamı 8.2 ile sarstı. Olmaz dedi, yine yapamam dedi.
    ···