1. 1.
    0
    Bi woswos manyağından inciler...
    Adam deli beyler...

    http://www.sahibinden.com...amerikan-kasa-1303s/detay

    KILIYDI TÜYÜYDÜ ŞUYUYDU DEĞiL HERŞEYi VAR HEPSi YENi VE ÖZELL.. GELiN GÖRÜNN...

    Müller, 1973 yılının sıcak bir haziran akşamında doğdu... Parçaları özenle seçilmiş ve işlenmiş, lastikleri gıcır gıcır, farları pırıl pırıldı... Egsozundan şirin sesler çıkartıyor, deposundaki benzini arada bir kokluyordu... Hayatından memnundu.Tek şikayeti kardeşleri gibi fazla gezememekti, çünkü sahipleri yaşlıydı ve onu sadece ihtiyaçları olduğunda kullanıyorlardı.Bu duruma biraz içerliyordu Müller, fakat dışarıya yansıtmamaya çalışıyordu..Aradan yıllar geçti, ve garajın kapısı bu kez farklı bir şekilde açıldı... Sahipleri tanımadığı bir kişiyle el sıkıştı, daha sonra bu yabancı adam Müller'i garajdan çıkararak başka bir yere zütürdü... Müller sahibinin değiştiğini daha yeni farkediyordu ve Hans ile Helga 'yı gerçekten çok özleyecekti..Yeni sahiplerine alışmakta biraz zorluk çekti, çocuklar her tarafa birşeyler döküyorlar, teybinde garip müzikler çalıyordu.Ve nedense garip bir şekilde, yeni sahibi onu kullanırken kolunu camdan dışarı çıkartıyordu... Paspaslarına dökülen reçeller, salçalar, koltuklarına ve bagajına sinen sucuk-pastırma kokuları sadece tek anlama geliyordu : Yeni sahipleri gurbetçi Türklerdi !

    Eski sahiplerinin aksine yeni sahipleri Müller'i sürekli yıkıyor, onu sürekli gezintiye çıkarıyor ve yağını ekgib etmiyorlardı..Yeni sahiplerine alışmış, artık onlardan biri gibi olmuştu..Ta ki sahiplerini anavatanlarına geri dönmeye karar verip, onu başka birine satana kadar...

    ilerleyen yıllarda Müller, sayısız sahip değiştirdi, ama bir türlü Türk sahipleri kadar ilgi görmedi... Bir türlü mutlu olamadı... Yeni modellerin çıkmasıyla birlikte bir kenara itildiğini hissediyordu.Artık son sahibinin garajına dahi giremez olmuştu.Evin arka bahçesinde, eski bir buzdolabıyla yan yana, çürümeye terk edilmişti... Kızgındı, üzgündü, her yeri paslanmıştı, ve 1 metre bile hareket edecek gücü kalmamıştı... Gözlerini kapamayı düşündü, ve kapadı.Uyandığında etrafında bir sürü ölü araba vardı, üst üste yığılmışlardı.Nerede olduğunu kavraması uzun sürmedi.Parçalanıp jilet olacaktı !

    Silkindi... Paspaslarında yok olmaya yüz tutan salça kokusunu, arka koltuktaki dondurma lekesini hatırladı... Almanya ona dar geliyordu, gitmeliydi, anavatanına dönmeliydi, evet evet, ait olduğu yere dönmeliydi...

    Ve döndü, bizi buldu... Restorasyona hemen adını Müller den Muhittin e çevirmekle başladık.Daha sonra solmuş boyayı ve çürükleri kapatmak için geçici bir çözüm olan sticker uygulamasına baş vurduk.Parçalanmak üzere olan pas yığını jantlara gözümüzden yaşlar akarak plastik jant kapakları taktık. ( çok üzücüydü, evet. ) Sonunda bütçe biraz kabarmaya başladı ve sonunda Muhittini bu şekile getirdik...
    ···