1. 53.
    -2
    üstteki muallaklerin anasini gibmeme vesile olan huur çocugu
    ···
  2. 52.
    0
    artiz pekekent saçlar yakalar filan tam şekil
    ···
  3. 51.
    0
    Sartre dan cok daha samimidir.ama bu onun gibinde bile degildir..
    ···
  4. 50.
    0
    "1 varoluşçu olmaktansa futbolcu olmayı yeğlerim" demiş lan robert smith

    sen kimsin lan camus reise laf sokuyosun. giberler!
    ···
  5. 49.
    0
    "iki kere intihar fikri. ikincisinde, hala denize bakarken, şakaklarında ürkütücü bir yanık hissi. insanın kendini nasıl öldürdüğünü şimdi anlıyorum. yine sohbet, laf çok ama söylenen az. karanlıkta yukarı güverteye tırmanıyor, çalışmamla ilgili bazı kararlar verdikten sonra günü deniz, ay ve yildizlarin karşısında bitiriyorum. su yüzeyi hafiften ışıltılı ama derindeki karanlığı hissediyorsunuz. işte deniz bu ve ben denizi bunun için seviyorum! yasama çağrı, ölüme davetiye." yazmıştır. arkadaşlar rica ediyorum şu kelimelerin harikalığına bakıp albert camus'a tapmaya başlayabilir miyiz?
    ···
  6. 48.
    0
    camış sol taşşağımda belirdi birden hatırladım ki facebookta sevdiğim yazarlara eklemiştim kendisini fuck at hiç okumadım kitaplarını binin.
    ···
  7. 47.
    0
    Yalnızca gerçekten ciddi bir tek sorun var: intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediğini düşünmek, felsefenin temel sorusunu yanıtlamaktır. Dünyanın üç boyutlu olması, zihnin dokuz ya da on iki kategorisi olması gibi sorunlar sonra gelir. Bunların hiç önemi yok. Yanıtlamak gerek önce. Nietzsche'nin de söylediği gibi,bir filozof saygıdeğer olabilmek için özüyle sözü birolmak zorundaysa, bu durumda yanıtın önemi ortaya çıkar, çünkü yanıt kesin davranışı önceler. Bunlar yürekte kendini gösteren apaçıklıklardır, ama onları zihinde aydınlık kılabilmek için derinleştirmek gerekir.

    Şu sorunun öbüründen daha öncelikli oluşunun neye bağlı olduğunu kendi kendime sorduğumda, yükümlendiği eylemlere göre diye yanıt verebilirim. Varlık-bilimsel bir kanıt için ölen insan görmedim. Önemli bir bilimsel doğruyu bulan Galilei, yaşdıbını tehlikeye soktuğu anda bulgusunu kolaylıkla yalanlamıştır. Bir anlamda iyi de yaptı. Bu doğru diri diri yakılmaya değmezdi. Dünya mı güneşin çevresinde döner yoksa güneş mi dünyanın çevresinde döner, hiç önemli değil bu. Ne olursa olsun bu önemsiz bir sorundur. Buna karşılık yaşamın yaşanmaya değmediğini düşünerek ölen birçok insan gördüm. Kendilerine yaşama nedeni sağlayan fikirler ve yanılgılar için çelişkili bir tutumla ölen insanlar da gördüm. (Bu yaşama nedeni denen şey aynı zamanda eşsiz bir ölme nedenidir). Bu durumda, yaşamın anlamı sorunların en önceliklisidir diyorum.

    Buna nasıl bir yanıt bulunabilir? Tüm temel sorunlar üzerinde -bununla öldürmek tehlikesine düşenleri ya da yaşam tutkusunu çoğaltanları anlıyorum - iki düşünce yöntemi olmalıdır, La Palisse'inkiyle Don Quichotte'unki. Heyecana ve açıklığa aynı zamanda erişmemizi sağlayan şey apaçıklığın ve lirikliğin dengesidir. Hem alçakgönüllü olan hem duygu yükü taşıyan bir konuda bilgeliğe dayanan klagib diyalektik yerini hem sağduyuya hemde duygu yakınlığına dayanan daha ılımlı bir düşünce tutumuna bırakmalı. intihar hiçbir zaman toplumsal bir olgu olarak incelenmedi. Tersine, burada, başlangıçta, kişisel düşünceyle intihar arasındaki ilişki sözkcnusudur. Böyle bir davranış yüreğin sessizliğine bir yapıt gibi hazırlanır, insanın kendisi bile bilmez bunu. Bir akşam tetiği çeker ya da suya dalar. Bir gün bana, beş yıl önce kızını yitiren bir bina yöneticisinden sözettiler, adamın o zamandan beri çok değiştiğini, bu olayın onu için için kemirdiğini söylediler. için için kemirmekten daha uygun bir sözcük bulunamazdı. Düşünmeye başlamak için için kemirilmeye başlamaktır. Toplum bu başlangıçlarda çok büyük şeyler bulmaz. -Kurt insanın yüreğindedir. Onu orada aramak gerekir. Varoluşun karşısındaki apaçıklıktan ışıkların ötesine kaçışı getiren ölümsü oyunu izlemek ve anlamak gerekir.

    Bir intiharın pek çok nedeni vardır, genel bir biçimde en göze çarpanlar en etkilileri değildir. insanın düşünerek intihar ettiği pek görülmez (yine de bu varsayım çürütülmemiştir). Bunalımı başlatan şey hiçbir zaman denetlenemez. Gazeteler sık sık «derin üzüntüler»den ya da «onulmaz hastalıklardan sözeder. Bu açıklamalar geçerlidir. Ama bir kötü gün dostunun bile gün gelip onunla kayıtsız bir biçimde konuştuğu olmaz mı? O suçludur işte. Çünkü bu da askıda bulunan tüm kinleri ve tüm yorgunlukları ortaya dökmeye yeter.

    Ama en kesin anı belirlemek güçse de, düşüncenin ölümle sözleştiği incelikli gelişimi belirlemek güçse de, bunun getireceği sonuçları davranışın kendisinden çıkarmak kolaydır. Kendini öldürmek, bir anlamda, melodramda olduğu gibi içini dökmektir. Yaşam tarafından aşıldığını ya da anlaşılmadığını bildirmektir. Yine de bu benzerlikler üzerinde çok durmayıp alışılmış sözcüklere dönelim. Bu yalnızca «yaşamın değmez olduğunu» bildirmektir. Yaşamak elbette hiç kolay değildir. Yaşamın buyurduğu davranışlar gerçekleştirilir durmadan, bunun birçok nedeni vardır, ilk nedeni de alışkanlıktır. isteyerek ölmek, içgüdüsel bile olsa alışkanlığın gülünç özyapısmı, tüm derin yaşama nedeninin yokluğunu, günlük çalkantının anlamsız özyapısını ve acının boşluğunu kabullenmeyi gerektirir.

    Bu durumda zihni yaşam için gerekli uykudan yoksun bırakan hesaba gelmez duygu nedir? Kötü nedenlerle bile açıklanabilen bir dünya içten bir dünyadır. Tersine yanılgılardan ve ışıklardan birdenbire yoksun kalan bir dünyada insan kendini yabancı duyar. Bu sürgün uzak bir ülkenin anılarından ya da adanmış bir toprağın umudundan yoksun kaldığı için çaresizdir. insanla yaşamı arasındaki kopuş, oyuncunun dekorundan kopuşu gibidir, bu da tam olarak saçmanın duygusudur. Tüm sağlıklı insanlar kendi intiharlarını düşündüklerinde, çokça açıklamaya girişmeden bu duyguyla hiçligi irteme arasında dolaysız bir bağ olduğu anlaşılabilecektir.

    Bu denemenin konusu, açıkça saçmayla, intihar arasındaki ilintidir, intiharın saçma için tam olarak hangi ölçüde bir çözüm olduğudur. Şunu ilke olarak koyabiliriz: Aldatmayan insanın doğru bildiği şey o insanın eylemini düzenleyecek şeydir. Bu durumda varoluşun saçmalığına inanmak onun davranışını belirlemelidir. Açıkça ve duygusallığın yanlışına düşmeden bu buyruğun sonucu anlaşılmaz bir durumu çabucak bırakmayı gerektiriyor mu diye sormak yasal bir meraktır. Burada elbette kendileriyle anlaşmaya hazır insanlardan sözediyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 46.
    -2
    yabancı 5 para etmez.. kitabı okurken biraz düşünün mallar adam ne dersen doğrudur demeyin. onun düşüncesinin de varoluşunun da dıbına korum.
    ···
  9. 45.
    +1
    bir zamanlar inci sözlüğün entelektüelite turnusolüydü. tabi şimdi konjonktür değiştikasljdhfjksld am züt meme.
    ···
  10. 44.
    +1
    Saçma, uyumsuzluk felsefesini çok iyi temsil etmiştir
    ···
  11. 43.
    +1 -1
    açıkçası aylar öncesinden aldığım "veba" okumayı uzunca bir süre ertelemiştim. affet albert abi, meğersem ne de güzelmiş sen. ah, sartre'den daha iyi bir yazarsın en azından.
    ···
  12. 42.
    0
    @42 http://tinyurl.com/7jbuhl3

    buradaki adam gibi söylememiz lazım işte.

    http://tinyurl.com/6uqnb93

    bu da wikipedia'dan okunuş.
    ···
  13. 41.
    0
    @42 gibtir edin albert diye okuyun amk
    ···
  14. 40.
    0
    @41 okunuyor oğlum fakat ğ ile yumuşattığın için hığhhkt diye çıkıyor orası : )
    ···
  15. 39.
    0
    @40 albeğh diye söyleniyor. o sondaki rt okunmuyor.
    ···
  16. 38.
    0
    camış diye değil beyler albeğrt kamüü diye telaffuz edilir.

    evet r'den önce ğ var.
    ···
  17. 37.
    -1
    ccc fuko giber ccc

    üşüyoruz foucault reyiz :(((
    ···
  18. 36.
    -4
    overrated.
    ···
  19. 35.
    0
    (bkz: türk kızına lafım)
    ···
  20. 34.
    0
    doğum günün kutlu olsun lan!
    daha bu gece bitirdim veba kitabını.
    hele tarrou denen adama bittik panpa.
    rahat uyu.
    ···