+2
-1
Türkiye’li okurun, özellikle de Türkiye’ li solcu okurun anarşizm hakkında bildiği tek şey ondan hoşlanmadığıdır.
Türkiye’de hemen her konudaki tartışma "anarşizm" söz konusu olduğunda ortadan kalkmış gibidir. Basından halka, sağcı-solcu militandan devlet görevlisine herkes elbirliği ile anarşizme karşıdır. Mahkemede kalem kıran yargıç da, idam alan devrimsi de anarşizme karşıdır. Şaşılacak şey! Hem de aynı gerekçelerle; şu farkla ki, yargıcın gözünde sanık bir anarşistken, sanık çok haklı olarak anarşist olmadığını, yalnızca bir başka devlet istediğini belirtmektedir. Sonuçta bizim ve birkaç namuslu aydının dışında herkesin fikir birliği ettiği anarşi tanımı şudur: Anarşi kaos, kargaşa, kuralsızlık, terör, yıkıcılık, makine kırıcılığı, ilkelliğe dönüş isteği, küçük burjuvalık, başsızlık iktidarsızlık, kanunsuzluk, ahlaksızlık, mülkiyet düşmanlığı, örgütsüzlük, otorite karşıtlığı, dinsizlik, bireycilik, sorumsuzluk, disiplinsizlik demektir.
Terim, yergi dolu, çoğu olumsuz anlamıyla gündelik dile öyle bir yerleşmiş ki, "trafik anarşisi" türünden acayip deyimler ortaya çıkmış. Eski Yunan’dan beri politikacılar rakiplerini anarşistlikle suçlamışlar, hatta insanlar giderek müziğin sesini fazla açan komşularının anarşistliğini sorgular olmuşlar. (Ecevit’in izlediği ekonomik politika nedeniyle Özal’ı ciddi ciddi anarşistlikle suçladığı hatırlardadır.) işin kötü tarafı, özellikle ’68 sonrası ortaya çıkan rock, metal, punk anarşistleri böylesi bir anarşizm tanımını arzu eden bir varoluş geliştirmişlerdir. Anarşizm ilk ortaya çıktığı andan itibaren doktrin olmayı reddettiğinden, çeşitlilik içinde birliği savunduğundan ve anarşistlik kimsenin tekelinde olmadığından dolayı, bazılarınca böylesi bir kaotik anarşizm anlayışının savunulması işimizi zorlaştırmaktadır. Evet ne yazık ki anarşiyi kargaşayla eşitleyen, sorumsuz bireyciliği ve örgütsüzlüğü savunan anarşistler vardır. Diyebileceğimiz bu tür anarşizmin, anarşist geleneğin bütünü içinde son derece küçük bir yer tuttuğudur. Doğrusu anarşizmin başına bela olan, itibardan düşmüş bu tür eğilimlere saygı da duymuyoruz. Ayrıca şunu da belirtmeliyiz; anarşist geleneğin geçmişi de pirüpak değildir. Örneğin terörü savunan ve uygulayan anarşistler vardır. Yalnız terör anarşizmle ortaya çıkmadığı gibi milliyetçilikten sosyalizme çok geniş bir yelpazeye yayılan siyasal gelenekler içinde teröre en az prim veren hareket gene de anarşizmdir.
Bir başka zorluk da, yukarıda verilen gündelik dildeki geniş, şekilsiz anarşizm tanımının kimi öğelerinin yeniden ve çok dikkatli tanımlanmak koşuluyla gerçekten de anarşizmin temel özelliklerini yansıtmasıdır. Kısacası farklı dili konuşuyoruz, sözcüklerin gündelik dildeki anlamlarıyla bizim kullandığımız anlamları gerçekten de çok farklıdır. Örneğin Proudhon’un "mülkiyet hırsızlıktır" derken kastettiği "mülkiyet" kişinin emek araçları ve emek ürünleri üzerindeki mülkiyeti değildir. Proudhon’u okuyan herkes bilir ki O, köylünün işlediği toprak ve zanaatçının üretim araçları üzerindeki mülkiyetine son derece saygılıdır. işçi çalıştırmaya ve sömürmeye dayanan kapitalist mülkiyete karşı çıkış nedeni, tam da emekçilerin kendi emek araçları ve emek ürünleri üzerinde mülkiyetini savunmaktır. Yani kimilerine çelişkili gelse de,anarşizm hem mülkiyet karşıtlığı, hem de mülkiyet savunuculuğudur. O, öncelikle "mülk" sözcüğünün gündelik dilde her bakkalla Sabancı’yı eşitleyen "blok" anldıbının yıkılarak yeniden tanımlanmasını savunur. Devrim özgürlüğün fethiyse- ki öyledir-, bu fetih öncelikle dil düzleminde gerçekleşmek zorundadır.
Uhrevi ya da dünyevi kutsal kitabı olmayan, ama geniş bir literatürü olan, peygamberleri olmayan, ama ustaları olan, üstelik farklılığı zenginlik sayan bir hareketi bu küçük broşürün sınırları içinde tanıtmanın zorlukları ortada. Ancak anarşi sözcüğünün gündelik dildeki bu vahim kullanılışı bizi "hemen şimdi" harekete geçmeye zorluyor. Zorluklar aşılmak için vardır. Evet nedir anarşizm?
Anarşizm eski Yunanca’daki archos sözcüğünden türemiştir. Sözcüğün, güç, kuvvet, iktidar, hükümet, devlet gibi anlamları vardır. Archos sözcüğü ingilizce ‘deki "power" sözcüğüne benzer geniş bir alanı tanımlar. Yunanca’da "a" ön eki olumsuzluk belirtir. Anarşinin sözlük anlamı da basit ifadeyle devlet hükümet karşıtlığıdır. Burada söz konusu olan belirli bir devlet ve hükümet karşıtlığı değil, bir organizma olarak devletin kendisidir. Karşıtlık sözcüğüyle de anlatmak istediğimiz, devletin varlığını daim ve meşru kılarak, ona muhalefet etmek değil, devletsiz bir yaşamı savunmaktır. Anarşist hareketin yöneten- yönetilen ilişkisini ve hiyerarşiyi reddetmesinden yola çıkarak Orhan Hançerlioğlu, felsefe sözlüğünde anarşizmin Türkçe karşılığı olarak "başsızcılık" ı önermiştir. Bizce bu karşılık uygun değildir. Kuşkusuz anarşistlerin tabi olduğu liderleri yoktur. Ancak mücadelenin bazı özel anlarında özgürce bağlandıkları ve kendilerine "baş" kıldıkları doğal önderleri olabilir. ( Ukrayna’da Mahno ve ispanya’da Durriti’nin konumu.) Ayrıca başsız olan örneğin bazı haydut çetelerini anarşist olarak nitelemek de mümkün değildir. Başsızlık bütünlüklü bir özgürlükçü etiğin parçası olarak hayata geçtiğinde anlam taşır. Sözcüğe mutlaka bir Türkçe karşılık aranıyorsa, bazı Türk anarşistlerin kullandığı "Efendisiz" sözcüğü daha uygundur.
Gelelim sözcüğün tarihi kullanılışına. Platon’un Devlet’ i ile doruğa ulaşan Antik Yunan’daki otoriter ideal düzen arayışı, anarşi sözcüğüne negatif bir anlam yüklemişti. O dönemde politik filozofların başlıca tartışma konusu, devlet yönetiminin biçimi üzerineydi. Devletin olmadığı bir yaşamda insanların amaçsız yıkıcılığa yönelecekleri zaten bir önkabuldü. Ve filozoflar kendi açılarından haklıydılar. Bütün düşünsel haşmeti ve insan yaratıcılığının ulaştığı düzeyin büyüleyiciliğine rağmen Antik Yunan’da yaşam, köle emeği üzerine kuruluydu. Yasa koyan ve uygulayan bir devlet aygıtının olmadığı koşullarda, kölelerin efendileri için çalışmaları düşünülemezdi. Doğrusu, felsefe yapmak üzere dünyaya geldiklerine inananlar için ekmeğin peşinden koşturmak düzensizliğin ta kendisiydi!
Anarşist sözcüğü politik dilde yaygın olarak Fransız Devrimi’nde kullanılmaya başlandı. Antik Yunan’dan miras kaldığı şekliyle bir eleştiri, hatta aşağılama sözcüğü olarak kullanıldı. Tabii daha çok sola karşı. Örneğin Jironden Brissot 1793’de mecliste yaptığı konuşmada Enrage’lerin bastırılmasını talep ederken,"bu anarşiyi tanımlamak gerekir" diyor ve şöyle devam ediyordu: "Hayata geçirilemeyen kanunlar, güçsüz ve şaşkın otoriteler, cezalandırılmayan suç, saldırıya uğrayan mülkiyet, ortadan kaldırılan kişisel güvenlik, halkın ahlakının yozlaşması, anayasaya hayır, hükümete hayır, adalete hayır; işte anarşinin belli başlı özellikleri." Brissot gene ılımlıydı. Bir kaç yıl sonra Direktuar, yok ettiği Jakobenlerle alay ederken onları anarşist olarak (Jakobenler ve anarşizm!) adlandırıyordu:
"Anarşistlere kalırsa Direktuar, suça batmış, kana bulanmış, yağmacılıkla semirmiş, kendi yapmadıkları bütün kanunların ve yönetmedikleri bütün hükümetlerin düşmanı, özgürlük vaat eden ama despotizmi uygulayan, kardeşlikten bahseden ama kendi kardeşlerini boğazlayan... , tiranlar, köleler, tabi oldukları akıllı zorbaların adi yaltakçıları, tek kelimeyle bütün aşırılıkların, bütün alçaklıkların ve bütün suçların failiydi."
Tümünü Göster