1. 11.
    +1 -1
    arada yazıyorum ben de bir şeyler bi taka benzemese de, bunu yazmıştım sen söyleyince hatırladım şimdi:

    Ankara ile seviştik dün gece yine,
    Sarhoştuk ikimiz de her zaman olduğu gibi,
    O rakı içmişti, ben ise votka
    Onun ağzı keder kokuyordu,
    Benimkisi ise safi günah
    Önce sakin başladı her şey,
    Çekildik odamıza
    Yavaşca dokunduk birbirimize,
    Biliyorduk aslında ikimizinde onca derdiyle
    Hakkını vereyemeceğimizi sevişmenin
    Sonra şiddetli bir sinir krizine dönüştü her şey
    O sakarya kaldırımlarını ezip geçen isimleri
    Bense yüreğimi kesip delenleri haykırdım şuursuzca
    Bir anda bittik sonra,
    Gideceğimizi bile bile geldik aynı anda.
    Birer sigara yaktık aynı paketten,
    O rakı doldurdu kendine, ben ise votka
    Tunalı vari yalnızlıklar gelip geçti gözlerinde
    Kuğuların çığlıkları okundu sözlerimden
    Şevkatle sarıldık bir birimize, uyuyakaldık sonunda
    Kollarım sarılmışken sımsıkı Ankara’ma,
    Kaleyi adımladım yavaşça gri rüyalarda
    Tam güneş doğacakken uyandım bir Ankara sabahında
    Kalktım yataktan, uyandırmadan, usulca
    Topladım kıyafetlerimi, gözlerim takıldı yatağa
    Acıdım, tüm mutluluklarımı bıraktım masanın ucuna
    Tekrar ölmeye uyandım bir Ankara sabahında,
    Aynı senin sabahında…
    ···
  2. 10.
    -1
    ben ankaralıyım dogma büyüme amk iyi olmus panpa
    ···
  3. 9.
    -1
    çok fazla düşük cümle var ğanğa
    betimlemelerinde de çok fazla anlam karmaşası var
    akıcılığını zedeliyor ve insan bir süre sonra okumaktan sıkılıyor
    ···
  4. 8.
    -1
    @6 panpa abartmış mıyım ankara ayazını?
    ···
  5. 7.
    -1
    @5 ankaralı değilim panpa 3 yıldır ankarada yaşıyorum ama
    ···
  6. 6.
    -1
    @5 ankaralıyım buyur
    ···
  7. 5.
    -1
    @4 ankaralı mısın?
    ···
  8. 4.
    -1
    güzel kardeşim beğendim cidden
    ···
  9. 3.
    -1
    yok mu lan ankarada zütü donan başka
    ···
  10. 2.
    +1 -1
    ankaranın ayazı zütümü dondurdu yeğen
    ···
  11. 1.
    +1 -1
    panpalar roman yazıyorum. bi bölümde ankara ayazını betimlemem gerekiyor. ama ankaralı değilim. ankaraya çokça gitmişliğim var. bişeyler karaladım. olmuş mu bi bakın lan. iki dakkanızı ayırıp okuyacanız altı üstü.

    Ankara’nın ayazı acıdır; lakin kolay kolay hasta etmez

    insanı. Kurudur çünkü havası. Gündeminin aksine, öyle saat

    başı da değişmez. Baba yadigarı paltoyu akşama kadar elinizde

    taşıtmaz. Nemli, denize nazır, narin kentlerde olur o; sıcağın

    üşütmesi, soğuğun terletmesi. Termometreler merttir Ankara’da; ne

    kadar üşüyeceğinizi açıkça söyler, kancıklık etmez. Ama rüzgarı

    beterdir. Esiyorsa deli deli, çare yok, ustura gibi dilim dilim kesiyorsa

    yüzünüzü; bilin ki o gün kafası güzeldir bu şehrin, belki de size

    kızmıştır. Ne giyersen giy it gibi titretecek, ısıracaktır. Bozkır insanı

    değilseniz, yıllar geçse de, her şeyine alışsanız da, rüzgarda

    ayazına alışamazsınız.

    Eski alışkanlık olsa gerek; zaman zaman kendi ihtilalini yapar

    bu kent. Vakitsizce yasak eder sokağa çıkmayı. Adaletli işkenceler

    yapar, ordan burdan ayırmaksızın. Rüzgarını halkının üzerine

    salıp; kan işetir, kulak keser. Evsiz hayvancağızları bile ayırmaz

    zulmederken.

    Bir akşamüstü, Aralık ayının ortasına gelirken, kim bilir neye

    kızmış yine Ankara, zemheri ayaz nefesini üfleyip sokaklara, sıcacık

    evlerin pencerelerinde ıslık çalıyor, tehditler savuruyordu: “Oturun

    oturduğunuz yerde!”
    ···