-
26.
+12Anladım.deyip sustum. Burak Derin'in kuzeniydi. Ona Çalıkuşu adını takan da o muydu acaba?
Deli sorularım son bulamadan zil çaldı. Derin bir nefes alıp verdim.
Bora Gidiyoruz değil mi?dedi. Çıkışta bana şehri gezdirmeleri konusunda plan yapmıştık.
Elbette,dedim. Bize üç kişi daha katıldı ve çarşıya giden caddede ilerlemeye başladık. Bora her yeri bana tanıtıyordu. Bir süre sonra çarşı dediği yerin aslında geniş cadde ve sokaklar topluluğu olduğunu fark ettim. Çarşıya gitmiyorduk, zaten çarşıdaydık. Yığınla insan kaldırımları doldurmuştu. Kahve, yemek ve kozmetik dükkanlarından gelen parfüm kokusu burnuma geliyordu. Bora bana şehirdeki en büyük alışveriş merkezini gösterdi. Yukarıya, yukarıya ve yukarıya baktım. Devasa bir alışveriş merkeziydi. Aklım eskiden yaşadığım yerdeki üç katlı alışveriş merkezine gitti. Burayla kıyaslayınca orası yavru alışveriş merkezi gibi bir şey oluyordu. -
27.
+11Oraya gidip yemek yiyelim,dedim. Açlıktan ölüyorum.
Onaylayıp önden yürümeye başladı. Üst kata çıkıp yemek yedikten sonra evlere dağıldık. Yolda giderken aklıma sebepsizce Derin takıldı ve onu düşünmeye başladım. Benimle konuşmaya çalışsın istiyordum. Konuşurken gülsün, yüz vermediğimde konuşmaya devam etsin. Ama bunların hiçbirini yapmamıştı. Bu sadece beni daha hırslı yapıyordu. istediğim gibi davranacaktı bana. Bunu biliyordum. Diğerleri gibi olacaktı.
Keşke öyle olmayacağını daha erken fark edebilseydim.
Eve gidip annemle babama ilk günün özetini kısaca geçtikten sonra odaya çıktım. Odamda otururken aklıma yine Derin geldi ve kendi kendime homurdandım. Onu facebook'da aratmalı mıyım? Twitter? Instagram? Ama soyadını bilmiyordum ki. Burak'ın soyadı Çakır'dı ama teyzemin doğurduğu demişti. Soyadları aynı olamazdı. -
-
1.
0Rezerve 247
-
1.
-
28.
+11Burak'ı bulursam Derin'i de bulurum diye dahiyane bir fikir yürüttükten sonra ismi facebook'a girdim. Yığınla kişi çıktı. Teker teker hepsine bakarken sonunda Burak'ı buldum. Fotoğrafta Derin de olmasa yine tanıyamazdım. Sanırım Burak yaz tatilinde bir tür evrim geçirmişti çünkü bugün gördüğüm çocukla fotoğraftaki çocuk birbirinden bağımsız gibi görünen iki farklı kişiydi.
Arkadaşlarını gizlemediğini görünce sırıttım ve aramaya Derin'in adını yazdım. Derin Taş isimli tek bir profil çıktı. Bakın, amacım ona sulanmak falan değildi ama bir soyad, bir insanı bu kadar iyi tanımlayabilirdi. Çıkan profile girip fotoğraflarını açmayı denedim ama gizlemişti. Tekrar homurdandım ve arkadaşlık isteği yolladıktan sonra kapak fotoğraflarına bakmaya başladım.
Fotoğrafların %90'ında Percy Jackson olmasından anladığım kadarıyla, Derin bir Percy Jackson fanıydı. ibretlik tespit. Kendi sırtımı sıvazlayıp aferin demek için kolumu geriye doğru uzattım.
Otuz kadar Percy fotoğrafından sonra -ki artık çocuğu öldürme noktasına gelmiştim- Derin'in bir fotoğrafı çıktı. Bugün hissettiğim sıcaklığı tak var gibi tekrar hissetmeye başladım ve fotoğrafa bakakaldım. O nasıl bir gülüştü? Nasıl bir göz kısılmasıydı? Nasıl bir, nasıl bir... Şak diye laptopun ekranını indirdim ve hızla masadan kalktım. Böyle gülmesini istemiyordum. Hayır, istiyordum. Ama bana gülmesini istiyordum, başka birine değil. Onun yanımda olmasını istiyordum. Kaşlarımı çatarak düşüncelerime bir küfür savurdum ve kendimi yatağıma attım. -
-
1.
0Rezzzzz
-
1.
-
29.
+11 -1Oğlum uyan hadi! Saat kaç oldu yeşilişim. Geç kalacaksın bak.
Hı hı,deyip sesin geldiği yöne kıçımı çevirdim ve uyumaya devam ettim.
Deniz. Kalk. Bu otoriter sesin anlamı şuydu aslında Kalk. Bir kez daha söylemeyeceğim ve başka yollara başvuracağım. Bu yollardan olan yüze su dökülme, yataktan tekmelenerek atılma, yastığı kafama yeme, ölümcül bir silah olan terliğin kıçıma ışık hızında inmesi gibi şeyleri yaşamamak için sürünerek yataktan kalkıp banyoya gittim.
Elimi yüzümü yıkayıp, aynada yüzümde bir sorun var mı diye inceledikten sonra odaya girdim. Annem yine sabah sabah bilgisayarın başına çökmüştü. Bir de bana der Çok duruyorsun onun başında.diye. Anasına bak oğlunu al ne diyeyim. -
30.
+12 -1Deniz? Bu kız kim?diye sordu annem ben saçlarımı düzeltirken.
Hangi kız?diye sordum kafamı aynadan çevirmeden.
Bilgisayarda çıktı direk.
Utanma anında siz neler yaşarsınız bilmiyorum. Ama ben sanki biri enseme kızgın demir sokmuş gibi hissediyorum. Daha sonra da terleme başlıyor tabii. Durumu bozuntuya vermemek en iyisiydi. Salaksın oğlum işte. Hem Derin'in profilini kapatmadan yatıyorsun hem de durumu kurtarmak için çaba harcıyorsun. Bu zeka fazla sana. Buralarda harcanıyorsun Deniz sen. Evet.
Boğazımı temizleyip cevap verdim. Okuldan bir arkadaşım. Dün kendisini bulmamı istemişti de oradan. Derin istemiş. Daha fazla yaratıcı olamaz mıydım acaba?
Hım,dedi annem. Güzelmiş. -
31.
+16Evet, biliyorum. Güzeldi. Ve sinir bozucuydu. Bütün kurallarımı tek bir gün içinde yıkıp geçmişti ve bir fotoğrafa bakarken bile dalıp gitmeme sebep olmuştu. iç çekip hazırlanmaya devam ettim. Kahvaltıdan sonra kapıya çıktığımda Mert de yeni çıkmıştı.
Dün nerelerdeydin?dedi.
Birkaç arkadaşla tanıştık. Şehri gezdirmeye başladılar.dedim. Sırıttı.
iyi, sevindim.
Okuldan tanıdığın birileri var mı?diye sordum yürümeye başlarken.
''Sude'yi gördüm dün. Demir'le de konuştuk. Başka... Hah, Burak var. Bir de... Derin.''
Derin'in adını söylerken iç çekince kaşlarım çatıldı.
Hayırdır?dedim soğukça. Bir iç çekmeler falan?
''Derin'i seviyorum. Sanırım.''dedi gülerek. Boğazımı temizleyip önüme döndüm ve sebepsiz öfkemden kurtulmaya çalıştım. Ama öfkelenmiştim. Derin'in benim yanımda olmasını istiyordum. Mert'in ya da herhangi başka birinin değil. -
32.
+13 -2O?diyebildim sonunda.
Derin kimseyi o şekilde sevmez ama insan bekliyor işte. Ben iki yıldır bekliyorum mesela. Bir sonuç yok. ilk sorduğumda gerçi kasıklarıma tekme atmıştı. Pgibopatım benim.dedi gülerek. Derin'den böyle bahsetmesi Mert'e duyduğum bütün sempatiyi yerle bir etti ve çelme takıp düşmesini sağladım.
Pardon,dedim adice sırıtarak. Yamuk yürürüm biraz. Bu kuyruklu bir yalandı.
Pardon,dedim adice sırıtarak. Yamuk yürürüm biraz. Bu kuyruklu bir yalandı.
Kalkıp üzerini silkeledi. Sorun değil.dedi ama bozulmuştu. Anladı mı acaba sebebini? Keşke anlasaydı da ağız burun bir kavga etseydik.
Okula vardığımızda gözlerim fıldır fıldır ortalıkta dönmeye başladı ve Derin'i aradığımı birkaç saniye geç fark ettim. Homurdanarak arkamı döndüğümde onu gördüm ve sırıttım. Elinde telefon, okul bahçesine yürüyordu. Sonra ayağı takıldı. Tam yere kapaklanıp ufak burnunu asfalta sürtecekti ki bir kolundan ben tuttum. Diğer kolundan da biri tutmuştu. Kimin tuttuğuna bakmak için kafamı kaldırdım. Mert. O da bana dik dik bakıyordu. -
-
1.
0Devam et bin
-
2.
+2Adi puşt bi amlı için kardeşine yaptıklarına bak
-
1.
-
33.
+12Derin Mert'e bakıp kolunu hızla çekti. Sonra bana döndü ve gülümseyerek Teşekkürler.dedi. Gülümsemesine karşılık verdim. Telefonda o kadar ne vardı da önünü görmedin?diye sordum.
Deniz Atay sensin değil mi? Arkadaşlık isteğini kabul ediyordum.dedi saf saf. Bir an ona sarılmak istedim ve bu isteğimin önüne geçmem beni inanılmaz derecede zorladı.
Pardon.dedim. Gülerek omuz silkti ve yanımdan ayrıldı. Gözlerim Mert'le tekrar buluştu. Öfke saçan gözlerle bana bakıyordu. Aynı bakışla cevap verip arkamı döndüm ve binaya doğru yürümeye başladım.
Dersin ne olduğunu bilmiyordum. Önceki gün ders progrdıbını yazmaya üşenmiştim ve fotoğrafını çekmek eve gidince aklıma gelmişti. Önümde oturan kıza sormayı düşündüm ama adını hatırlamıyordum. -
-
1.
0Rez panpa devam
-
2.
0Devam et panpa
-
1.
-
34.
+11Bora.dedim fısıldayarak. Öndeki kızın adı neydi?
Işıl.dedi sesli sesli. Işıl dönüp baktı.
Efendim?
Şey,dedim zekice. Ders programı var mı sende?
Gülümseyip çantasından bir kağıt çıkardı. Dün fotokopisini çektirmiştim. Al birini.deyip uzattı.
Sırıtarak Teşekkür ederim.dedim. Işıl daldı gitti. Sonra boğazını temizleyip önüne döndü. Deniz etkisi, evet. Derin'de olması gereken ve bir türlü olmayan şey. Ondan başka herkeste oluyordu.
ilk ders yine ingilizce'ydi. idil hoca favorim olmuştu çünkü diğer hocaların aksine o, kontrol bağımlısı biri değildi. idil hoca sonunda sınıfa girdi. Dün konuştuğunun aksine bugün her dediği ingilizce'ydi. Sınıftan homurtular yükselmeye başlamıştı. -
35.
+11idil Hoca yine ingilizce olarak Dediğimi anlayan bir kişi yok mu?dedi. Elimi kaldırıp çarpık gülümsememi yerleştirdim yüzüme.
Deniz?dedi. %10'luk kısımda olacağımı söylemiştim.
Bir on dakika kadar ingilizce konuştuk. Nasıl böyle iyi konuştuğumu sordu. Geçen yaz iki aylığına Londra'ya tatile gittiğimizi söyleyince sırıttı.
Londra muhteşemdir.dedi. Bunu biliyordum, çünkü teyzem orada çalışıyordu ve her tatilde istisnasız bizi yanına çağırıyordu.
Arkadaş hoca edinme yolunda emin adımlarla ilerlediğimi söylemem gerekirdi. idilciğim derse devam etti ama zilin çalmasına çok az kalmıştı. Çalar çalmaz hocayla aynı anda sınıftan çıktım ve kantine gittim. Derin'i görmek istiyordum. Kantinde olmadığını görünce lavaboya gidip ellerimi yıkadım ve tekrar kantine döndüm. Gördüğüm manzarayla birlikte bedenim kasıldı ve kan beynime sıçradı. -
36.
+11Mert kolunu Derin'in omzuna atmış, kantinin diğer kapısından çıkarmaya çalışıyordu. Derin dirseğini Mert'in karnına geçirdi. Bu hareketi içten içe sırıtmama sebep oldu. Mert yine bırakmayınca hızla yanlarına gittim. Birkaç kişi çoktan etraflarını sarıp Derin'i kurtarma çabaları içine girmişti bile. Mert'i Derin'den koparabildikten sonra bir köşeye çektim.
Ne yapıyorsun lan sen?!
Sadece konuşacaktım.dedi. Kanım kaynıyordu.
Mert?
Ne?
Uzak dur ondan. Ciddiyim.
Bana cevap vermedi. Kantine, Derin'in yanına geri döndüm. Masanın birine oturmuş, yanındakilerle sohbet ediyordu. Boş sandalyeye oturdum.
Derin?
Gülümsedi. Hoş geldin.
iyi misin?diye sordum direk.
iyiyim. Bir sorun yok.dedi gülerek. Gülümseyerek karşılık verdim. Derin beni masadaki herkesle tanıştırdı. Dokuz-on karışık oturuyordu. Kantin sırasında üst sınıflardan biri Derin!diye bağırdı. Sonra Derin'e bir şey fırlattı. Derin attığı şeyi havada yakalayıp Teşekkür ederim Ali Abi.diye bağırarak karşılık verdi. Atılan şeye baktım. Vişne suyuydu. -
37.
+10Üst sınıflarla da iyi anlaşıyorsun anlaşılan.dedim. Sırıttı.
Arkadaş olmak istiyorum. Onlar da kabul ediyor.dedi. Sırıttım. Bunu zaten bildiğimi ona söylemedim. Birkaç dakika onlarla oturdum ama onunla kalabalık bir yerde durmak istemiyordum. Yalnız konuşmalı ve bana hasta olmasını sağlamalıydım. Başka bir şey istemiyordum.
Dışarıya çıkalım mı Derin? Derin bana baktı.
Neden?
Omuz silktim. Yürüyeceğim. Tabii eğer istersen. Kalkmak için sandalyemi geriye iterken Derin de omuz silkti.Olur.deyip ayaklandı. Bahçeye inip yürümeye başladık.
Derin seni çok dövmek istiyorum biliyor musun?
Ha?dedi. Sırıttım. Bu bir gerçekti, ona bakarken hava daha sıcak oluyor diye dövmek istiyordum ama bunu ona söylemedim. -
38.
+11Yani, öyle değil. Hani ufak tefeksin ya. Kedileri falan sıkarak seversin. Öyle dövesim geliyor.
Ne çeşit bir fantezi?diye söylendi Derin. Çok anormalsin.
Biliyorum. Ve yakışıklı.dedim egomu arşa değdirerek. Ne tepki vereceğini merak ederek bakmaya başladım. Ama o sadece omzunu silkti. Bana? Bu yüze? Omuz silkmek? Yok artık! Kendi kendime homurdandım.
Sence değil mi?diye sordum. Başını kaldırıp yüzüme baktı.
Öylesin, dedi. Tekrar sırıtacağım sırada keşke söylemeseydi dediğim kelimeleri de söyledi. Allah sahibine bağışlasın.
Ağzımın içinde bir şeyler geveledim. Umarım sana bağışlar o zaman, Derin.
Binaya doğru ilerlerken Ne zaman geçiyorsun bizim sınıfa?dedim.
Haftaya sanırım.dedi. Yine elini gözüme sokarcasına salladıktan sonra kendi sınıfına doğru gitmeye başladı. -
39.
+5Panpalar yemek yiyip geliyorum. Max yarım saat sonra burdayım.
-
40.
+12Derin'i dövmek istiyordum, sarılmak istiyordum, saçlarıyla oynamak istiyordum, minik burnunu sıkmak istiyordum. Bana göre Dünya'nın sekizinci harikasıydı. Dünya'nın uydusuydu. Güneş'iydi. Oksijeniydi. Mona Lisa tablosuydu. Topkapı'ydı. Simyacıların yapmaya çalışıp da asla yapamadıkları ölümsüzlük iksiriydi. Onsuz her şey yarımdı. Kalbini istiyordum. Kalbini bana verince ne yapardım bilmiyordum ama. Planım başarıya ulaştı deyip bırakıp gider miydim? Yoksa sever miydim?
ingilizce dersinden sonra Matematik koymuşlardı. Yaptıkları işe bir dizi sövdüm ama sorun yapmadım. Bugüne bugün bir Deniz Atay matematikte bile başarılıdır çünkü.
Matematik hocası kendini tanıtırken Işıl önüme bir kağıt bıraktı. Alıp baktım. Telefon numarası ve göz kırpma işareti. Çok klişeydi. Yanımda olmasını istediğim tek bir kişi olduğu için kağıdı almadım ve hocayı dinlemeye devam ettim. Işıl bozuldu. Açıkçası, umurumda değildi. Saatler ilerleyip gidiyordu ve ben Derin'in yanına tekrar gitmemiştim. Olayı abartmayıp biraz uzakta durmak istiyordum. Ama ertesi yine sülük gibi yapışacaktım, orası ayrı. -
41.
+13Çıkışta eve doğru ilerlerken Mert yanıma geldi. Omzumdan tutup kendine çevirdi.
''Derin'i seviyor musun lan?!diye bağırdı. Emin değildim. Sadece hırs yapmıştım ama o kadar da emin değildim. Hem, birini sevdiğinizi nasıl anlardınız ki?
Sana ne?dedim.
Ne demek sana ne? O benim lan! Buraya yeni gelip de iki yıldır beklediğim kızı sevemezsin! Duydun mu? Benim o!'' diye bağırmasıyla yumruğumu burnunun üstüne geçirdim. Geriye sendeledi. Sonra üstüme atıldı ve yumruk atmaya çalıştı. Bu kesinlikle başarısız bir denemeydi çünkü ben hobi olarak kavga eden bir insandım.
Yumruğundan kurtulup bir yumruk da çenesine patlattım. Hala karşılık vermeye çalışıyordu. Derin'in yıllar önce yaptığını duyduğum gibi kasıklarına bir tekme atıp kolunu arkaya çevirdim ve suratını duvara geçirdim.
Yumruğundan kurtulup bir yumruk da çenesine patlattım. Hala karşılık vermeye çalışıyordu. Derin'in yıllar önce yaptığını duyduğum gibi kasıklarına bir tekme atıp kolunu arkaya çevirdim ve suratını duvara geçirdim.
Onu iki gündür tanımama rağmen ben bile anlamıştım Derin'in kimseye ait olmadığını. O dakikada benim olmasını istediğimi fark ettim ve elimden bunu kabul etmekten başka bir şey gelmedi.
Mert'i yere ittikten sonra bir süre kıvrandı. Bu haline küçümseyici bir bakış atıp eve gitmeye devam ettim. -
42.
+11Sayılı gün çabuk geçer diyorlar. Ama bu yanlış. Hızlı geçen sayılı şeyler bu hayatta; tatil, yeşil ışık, annemin terliği.
Derin bizim sınıfa haftaya geçeceğini söylemişti ama bekle de bekle bekle de bekle. Yok. Bana aylar gibi geldi geçen üç gün. Cuma gününün son ders saatindeydik. Ders Tarih'di. Kafayı vurup yattım.
Son üç gün içinde Derin'le bayağı iyi anlaşıp vakit geçirmiştim. Tabii teneffüsler ne kadar izin verirse. Mert'i iki kez daha dövmüştüm. Derin onun bu halini görünce biraz üzüldü. Onun için üzülmesine her ne kadar sinirlensem de sesimi çıkarmadım.
Hadi zil çal artık, diye içimden isyanlara devam ederken beklenen kutsal ses geldi. Çantamı alıp sınıftan çıktım. Eve gidip arsızca uyumak istiyordum. En iyisi eve servisle gitmekti. -
43.
+11Kendi servisimi bulup içeriye girdim ve kendime haftalarca küfretmeme sebep olacak bir şeyi fark ettim. Derin'le aynı servisteydik. Bir hafta boyunca okula onunla gidip gelme şansına sahiptim ama geri zekalı gibi yürümeyi tercih etmiştim.
Derin'in oturduğu sıraya doğru ilerlerken önümde yürüyen çocuk Derin'in yanına oturmaya yeltenince onu hızla itip Derin'in yanına kuruldum.
Selam genç! Konuya giriş şeklim o dakika için gayet uygun gelmişti. Ne kadar berbat olduğunu sonra fark ettim.
Kulaklığının tekini çıkarıp Ha?dedi.
Havalar diyorum. Soğumaya başladı değil mi?
Evet. Üşüyorum ben.dedi safça. Kafasını tutup cama geçirmek ve sonra sıkıca sarılmak istedim. Sürekli gülümsemek istememe sebep oluyordu ve bu hoşuma gitmiyordu.
Ne dinliyorsun?dedim. Sırıttı.
OneRepublic. Biliyor musun? -
-
1.
0Ne saçma hikaye amk zlatan mjsin sen
-
2.
0Ne saçma hikaye amk zlatan mjsin sen
-
1.
-
44.
+8Tabii ki biliyorum. Hayır bilmiyorum.
Onu işte.dedi, önüne döndü. Kulaklığın tekini bana verir diye düşünmüştüm ben oysa ki. Derin öküzdür. Nokta. Ama sevimli bir öküzdür. O da nokta. Derin'e niye hakaret ediyorum? Niye ona hakaret etmeyi seviyorum?
Hafta sonunda ne yapacaksın? Umarım bunu sordum diye bana kafa atmazdı.
Okul malzemelerini alırım. Alışveriş merkezinde olurum herhalde.
Ne güzel. Hafta sonu akşama kadar orayı tavaf edip Derin'le tesadüfen(!) karşılaşsam nasıl olurdu acaba?
Pazartesi bizim sınıfta mı olacaksın? Sesli cevap vermek yerine kafasını aşağı yukarı salladı. -
45.
+9Neyse. Müzik dinlemeye devam et sen. Tutmayayım.dedim. Belli etmemiştim ama bozulmuştum. Hayır niye konuşmuyorsun ki?
Sol tarafa dönüp baktım. Kızın biri bana bakıyordu. Sonra gülümsedi.
Merhaba.
Selam,dedim.
Kaçıncı sınıfsın? Niye bunu soruyor herkes?
Dokuz.deyip sustum.
Tüh.dedi kız. Sonra toparlanıp iyice bana döndü. Büyük görünüyorsun?
Omuz silkmekle yetindim. Moralim bozuktu ve hiç kimseyle konuşmak istemiyordum.
Benden cevap alamayınca kız önüne döndü. Ben de gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Bugün çok fazla uykum vardı. Yavaş yavaş etraftan gelen sesler kısılmaya başladı. Sonra başım sağa doğru düştü. Bir el başımı kaldırıp düz tutmaya çalıştı ama yine düştü.
başlık yok! burası bom boş!