+4
-1
Düşünsenize, birden telefonunuz çalıyor. Yolun birazcık uzağında koyunlarını otlatan yeğeniniz arıyor. Şöyle bir konuşma geçiyor aranızda;
+ Alo, amca. (Yeğeninizin sesinde bir korku, bir titreme.)
- Efendim.
+ Dede öğrencileri almaya gitti mi? (Bu arada babanız eskiden Köy koruculuğu yapmış, geçirdiği kaza sonucu emekli olmuş, ayda 800 lira para iki öğrenci okutmak için yetmediğinden dolayı 68 yaşında öğrenci servisi işine girip para kazanmaya çalışıyor.)
- Evet, gitti. Ne oldu ki?
+ Çabuk gel, sizin tarlada bir araba devrilmiş...
Telefonu kapattığınız gibi 600-700 metre uzakta olan tarlanıza koşuyorsunuz nefes almadan. Koşarken "Allah'ım ne olur babam olmasın" diye tekrar tekrar dua ediyorsunuz. Son 100 metre kalınca babanızın arabası mı değil mi diye kararsız kalıyorsunuz ama yine de koşmaya devam ediyorsunuz. Nihayet 50 metre kaldı ve babanızı arabası olduğunu görüyorsunuz. Koşarken bir yandan gözünüz babanızı arıyor. "inşallah bir şey olmamıştır" diye dua ediyorsunuz bu kez.
Ve son 20 metre kala aniden koşmayı bırakıyosunuz. Ayaklarınız sizi taşıyamıyor. Olduğunuz yere çöküyorsunuz. Şoka giriyorsunuz. Şokun etkisi ile ayağa kalkıp yavaş yavaş yerde yüzüstü yatan babanıza yaklaşıyorsunuz. Yaklaştıkça içiniz gidiyor, eriyorsunuz, bitiyorsunuz. Bir sürü kan kaybetmiş, ağzı kanla dolu. iç kanama geçiriyor. Başına gidip BABAA, BABAAA, BABAAAAAAA diye çağırıyorsunuz. Her baba deyişinizde öksürüyor, öksürürken ağzından kan çıkıyor. Başının sağ tarafında kafatası kırılmış, içini görüyorsunuz babanızın kafasının. Gözleri kapalı, kıpırdamadan yerde yatıyor, nabzını kontrol ediyor amcanız. Çok zayıf diyor, ambulans yok ortalıkta. Bağırışlar, çağırışları duymuyorsunuz, sadece "nabız çok zayıf" kelimesi beyninize kazınıyor. Zarar veririm diye sarılamıyorsunuz da..