1. 11.
    0
    bir gün anlarsın
    Uykuların kaçar geceleri
    Bir türlü sabah olmayı bilmez
    Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
    Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
    Ne çarşaf halden anlar ne yastık
    Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
    Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
    Onun unutamadığın hayali
    Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
    Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
    Şerefin faziletin iyiliğin güzelliğin

    Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
    Vurursun başını soğuk taş duvarlara
    Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın
    Duyarsın
    Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
    Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
    Niçin yaratıldığını
    Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
    Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
    Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
    Dolar gözlerin için burkulur
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
    Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
    Sevilen gözlerin erişilmezliğini
    O hiç beklenmeyen saat geldi mi
    Düşer saçların önüne ama bembeyaz
    Uzanır gökyüzüne ellerin
    Ama çaresiz
    Ama yorgun
    Ama bitkin
    Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
    Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
    Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
    Bir gün anlarsın hayal kurmayı
    Beklemeyi
    Ümit etmeyi
    Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
    Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
    Lanet edersin yaşadığına
    Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
    O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden

    Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın

    Ümit yaşar oğuzcan
    ···
  2. 10.
    0
    ali munzur

    Açıldı ömrümün haritası
    Bir omzu düşük ağır delikanlı
    Ey Ali Munzur ey dağların kartalı
    Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran

    Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası
    Ey Ali Munzur ey dağların kartalı

    Benim ömrümde bir kırlangıç ağıdı vardır bildiğim
    Benim ömrümde tel örgüler kuşluk ayazında
    Kör karanlık yağlı kurşun
    Birde yanık türküsü anamın
    Her biri bir başka seherinde güz dönümümün
    Vurup gitmiştir sessizce oğulları
    Şu gurbet denen şu belalı buğ yılanı şu bilinmez sefere

    Benim ömrümde bir ırmak vardır
    Durup önünde taş yüzdürdüğümüz ak köpüklerinde
    Sesine sesimizi kattığımız
    Ve anamızın patiskadan biçtiği uzun donlarımızla
    Bir turna balığına gençliğimizi sattığımız
    Aylandığımız
    adamdan sayılıp delikanlı halaylarına karıştığımız
    Yıldızların altında dam bacalarında aşık attığımız

    Benim ömrümde yarı çıplak popil delikanlısı ortalığın
    yağmurların sevdalısı ve parlayan yusuftutan kuşları
    Benim ömrümde mor menekşe
    Yediveren gülleri ve böğürtlen
    Birde sen!
    içime işleyen ah sen!
    Ondokuz yaşımın
    Ve ırmağımın
    Ve toprağımın hakkına birde sen! ..
    Bulutlarıma kına yaktığım sebebin
    Namerd olayım sevmedim hiç kimseyi böyle bu kadar! ..
    Ya da sevemedim
    Ey Ali Munzur ey dağların kartalı
    Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran
    Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası

    Bu da bir gurbettir yıkar adamı içine
    Bu da bir rivayettir on iki yıl bilmem kaç bin gece
    Bir türkü sesinde..
    Dumanlı dağları duman kaplamış
    Yine mi gurbetten kara haber var?
    Seher vakti bu yerlerde kimler ağlamış?
    Çimenler üstünde gözyaşları var..
    Benim ömrümde..

    Şimdi vur vur içine onca talanı
    Onca sevdayı vur vur Ali Munzur
    Bu sol yandaki hicran yarası öyle çok ki..
    Benim ömrümde çiçeğin bozamadığı
    Karanlığın düşemediği yüzüm
    Bana mahsus kor ayazda üşüdüğüm
    Hercanın yeşili Cemilin üzüm gözlü güzeli
    Ve hüzün yaprağını dökende dut ağacın
    Kalbime bir gül dikeni fikrime sevda batanda.
    Kemahın istasyonuna doğu expresi demir atanda
    Murat suyu Fırata karışır üç gün üç gece kan akanda
    Ben belki bin gece sayanda gurbet akşamlarında yıldızları
    Emanetime iyi bakasın köylü kızı
    O elinde tuttuğun kanayan şey Ali Munzurun kalbinin yarası

    Benim ömrümde yarı çıplak popil delikanlısı ortalığın
    Yağmurların sevdalısı
    Ve parlayan yusuftutan kuşları
    Benim ömrümde mor menekşe
    Yediveren gülleri ve böğürtlen
    Birde sen!
    içime işleyen ah sen!
    Ondokuz yaşımın ve ırmağımın ve toprağımın hakkına
    Birde sen!
    Bulutlarıma kına yaktığım sebebin
    Namerd olayım sevmedim hiç kimseyi böyle bu kadar
    Ya da sevemedim.
    Ey Ali Munzur ey dağların kartalı
    Sağ yanım bıçak yarası sol yanım hicran
    Ve emanet kalmıştır bir köylü kızında kalbimin yarası
    Açıldı ömrümün haritası...

    ibrahim sadri
    Tümünü Göster
    ···
  3. 9.
    0
    yapraklar

    Para insanı adam etmez
    insan parayı adam kılar
    Üç kuru yeşerir bozkırda
    Yemyeşil ovayı çam kılar
    Çok da önem verme biriktirme çok
    Küçücük kese yüreği yamyam kılar
    Ver düşküne ver gerekene
    insan insanı tam kılar
    Gök örtüsü korur hayvanları insanları
    Aydınlıktır erdemi çatılarımıza dam kılar

    fazıl hüsnü dağlarca
    ···
  4. 8.
    0
    hephaistos

    “Ne mutlu. Aşkını tamama erdirenlere…”

    Dedim ya, gökten düştüm. Uyurken Aphrodite’nin köpüklü
    yatağında. Ateştim, sakatlandım. indim ta demirciler
    çarşısına. Genç bir Kadın arayacaktı beni. Güzel ama
    kekeme, zalim ama ölümlü biri. Gelirse bu seyirlik postu
    ona verin, soğuyunca da, şu hırlayan döküm şiiri:

    o teni dalayan kutup soluğu değildi
    kalktığınız uykulardan
    o cana kurt uykusu düşüren değildi
    yattığınız tanrılardan
    size mutluluk diledik ve bol şans
    ona bağışladık utançsız bir yaz
    parçalarken içinde birbirimizi
    kutladık dans eden kızı ve anneyi
    biz ölü kurtlarız onun içindeki
    aç kurtlarız biz içinizdeki

    suat kemal angı
    ···
  5. 7.
    0
    spleen

    Gök çökünce sıkıntılarla sızlanan
    Ruha bir kapak gibi, ağır ve basık,
    Dökünce çemberi kuşatan ufuktan,
    Gecelerden de acı siyah bir ışık;

    Dünya olunca bir rutubetli zindan,
    Ümit kanatları ürkek bir yarasa,
    Gider duvardan duvara vuraraktan,
    Ve başı çarpar çürümüş tavanlara.

    Andırınca yağmur tel tel süzülerek
    Loş bir cezaevinin çubuklarını,
    Ve gerince iğrenç bir sürü örümcek
    Beyinlerimizde tozlu ağlarını,

    Çalar tehevvürle birden havalanır,
    Fırlatırlar göğe korkunç bir uluma;
    Bunlar, sanki yurtsuz, başıboş ruhlardır,
    Koyulup dururlar inatla feryâda.

    Ve ruhumdan geçer upuzun tabutlar,
    Sessiz, ağır ağır, ümit ağlamada;
    Merhametsiz korku mütehakkim, çakar
    Siyah bayrağını eğilen kafama.
    charles baudelaire
    ···
  6. 6.
    0
    kabirde azab

    Zifiri kara gözlüm, uyuduğun zaman
    Birgün, mermerleri kara mezarın dibinde,
    Ve bir gün, bu yatak yerine, bu ev yerine,
    Yağmurlu, oyuk bir çukura girdiğin zaman;

    O tembel, kayıtsız göğsüne abanıp, taş
    Çırpınan kalbini, bütün özlemlerini,
    Serüvenlere düşkün ayağını, elini,
    Bütün tutkularını ezerken yavaş yavaş,

    Benim sonsuz rüyamın sırdaşı olan mezar
    (Zira, mezar, şairi hep anladı ve anlar)
    Uykunun sürüldüğü bütün geceler boyu

    Sorup sana diyecek: "- Ey acemi fahişe!
    Ölüler ağlıyorken, senin aklın neredeydi?”
    -Ve kemirecek kurtlar derini azab gibi.-
    charles baudelaire
    ···
  7. 5.
    0
    bir cesedin yanında

    O gece bir cesedin yanında yatar gibi,
    Gudubet bir Yahudinin yanına uzandım,
    Hiçbir haz uyandırmayan hazin güzelliği,
    Satılık bedenini seyredip, düşünceye daldım.

    Canlandırdım gözümde körpe kızlık hâlini,
    Bakışı belki haşin, belki yumuşacıktı
    Ve başında kokulu bir şapkaydı saçları,
    Bunları hayâl etmek bile mestetti beni.

    O âsil bedenini nasıl öper, severdim,
    Serin ayaklarından saçlarına dek
    Seni okşar, herşeyim yoluna feda, derdim.

    Yeter ki, gözlerinden dökülen bir damla yaş
    Gudubetler ecesi, karartsın yavaş yavaş
    O soğuk gözlerini son ışık sönene dek!

    charles baudelaire
    ···
  8. 4.
    0
    uykusuzluk xix

    Günler ve geceler, akropolis,
    Bin ve Bir Gece zamanı,
    mümkün olmayan her şey mümkün:

    Kalın mahya kirişi, somaki,
    Kore ile Kuros arasında
    bin bir gün, bin bir gece

    defne kokulu yatak, revak,
    ağustos kovanının yanında
    burası yeter bana.

    Yatağımda bir kilit taşı
    menekşe rengi, gün doğarken
    Pomak ecesi, su terazisi.

    Ametist kadehte içiyorum
    gülçenin sunduğu şarabı
    dönüyorum pervane

    kuşlar aleminde bunlara
    mutluluk da diyorlar:

    yerçekimi artık yetmiyor bana .
    Özdemir ince
    ···
  9. 3.
    0
    cenaze

    Ağır ve karanlık bir gecede
    Dini bütün biri, medhe değer
    Saygın gövdenisi bir mezbeleye
    iyilik yapıp da gömerse eğer,

    Sofu yıldızlar, göz kapaklarını
    Kapayıp uykuya daldığı zaman,
    Örümcek orada örücek ağını
    Ve orada yavrulayacak yılan;

    Lânetlenmiş başınızın üstünde
    işiteceksiniz bütün bir gece
    Felâket uluyuşunu kurtların

    Ve sıska büyücülerin sesini,
    Yaşlıların şehvet iniltisini,
    Tuzağını kara düzenbazların.
    charles baudelaire
    ···
  10. 2.
    0
    güzelliğe ilâhi

    Derin gökten mi geldin, uçurumdan mı çıktın
    Ey güzellik! O kutsî, cehennemlik gözlerin
    Hem iyilik hem de suç dolduruyor kadehe,
    Belki bu yüzden çarpıcı bir şarab gibisin.

    Kokular taşıyan fırtınalı bir havasın;
    Gözlerinde, güneşin batışı, doğuşu var,
    Öpücüklerin iksirdir ve testidir ağzın
    Yiğidi alçaklaştırır, çocuğu yiğit kılar.

    Kara burgaçtan mı çıktın, yıldızlardan mı indin?
    Sapıtıp köpek olmuş Kader eteklerinde,
    Hem yıkım hem kıvanç saçıyorsun bütün gün,
    Yöneten sensin; ve sensin kem söz etmeyen de.

    Alay ettiğin ölüler üstünde yürüyorsun;
    Daha az mı çekici takılarından Korku,
    Ve Cinâyet sevdiğin süslerin arasında
    Mağrur göbeğinde sevdalı dans etmiyor mu?

    Su sineği, gözü kamaşmış, uçuyor sana,
    Cızırdayan mum diyor: Takdis edin alevimi!
    Eğilmiş sevgiliye âşık, soluk soluğa
    Mezarını okşayan canlı cenaze gibi.

    Ha cennetten gelmişsin, ha cehennemden, boş ver,
    Ey güzellik! Korkunç ama, kalbi temiz dev, sen
    Gözünle, gülüşünle, ayağınla bana n’olur
    Sonsuzun kapılarını şöyle açabilsen?

    Şeytanmış, Tanrıymış, Melekmiş veya Su Perisi
    Ey kadife gözlü peri, sen bunlara boşver,
    Ey uyum, koku, ışık, - ey tek ecem, kuluna
    Şu kainatı çekilir, hafif kıl, yeter!
    charles baudelaire
    ···
  11. 1.
    0
    ünlü şairlerin, yazarların,fikir adamlarının aforizmalarını, şiirlerini,yazılarından kesitleri ve daha birçok şeyi burada okuyacaksınız beyler
    ···