-
176.
05.BÖLÜM
Bir taraftan savaş devam ederken, diğer yandan askeri ve sivil devlet kurumları rutin faaliyetlerini sürdürüyordu. Balistik füze yağmurundan ötürü şehir merkezlerindeki okullar aylardır kapalı idi. Ancak silahlı kuvvetlerin böyle bir lüksü yoktu. Ankara’da füze ve füze savunma teknolojisi konusunda uzman, savunma sanayi uzmanlarının, subayların, akademisyenlerin ve istihbaratçıların katıldığı bir konferans yapıldı. Böylesine geniş katılımın olması gizliliğini zedelemiş olsa da yinede basına kapalı gerçekleştirildi.
Balistik terör ile nasıl mücadele edeceğiz?
Sivil savunma ve askeri tedbirler konusunda dünyada geçerli sistemlerin dışında ne yapılabilir?
Konuları masaya yatırılıyordu. Kağan da davet edildiği konferans da 5 sayfalık bir raporu okuma fırsatı buldu. Özetle Rusların seyir füzeleri ile hava uçurduğu Malatya-Kürecik’deki X band balistik füze erken uyarı amaçlı NATO radarının yerine ABD’nin söz verdiği ikinci bir radarı asla vermeyeceğini iddia ediyordu.
Sayısı o gün için 9 adet olan bu radarların dünya savaşının her an beklendiği bir anda verilmesinin ABD açısından hata olacağını değerlendirmişti. (2018 yılında teslim edilecek BAE için üretilen radar erken teslim bir yıl önce teslim edilmişti)
Onun iki teklifi vardı; -
177.
0Birincisi uzun vadeli ancak yıllar sürecek bir proje olan tüm Suriye sınırının Rus Doug 5N32 radarı benzeri radar antenleri ile donatılması idi. Bu sistem yan yana dizilmiş yüzlerce elektrik direğine benzeyen düşük teknoloji ve maliyet ile sadece farkındalık oluşturmak için yapılmış antenlerden oluşan bir sistem olacaktı.
Tespit ettiği balistik füzelere karşı gönderilen anti-balistik füzeleri güdüleme yapmak gibi bir özelliği olmayacaktı. Çünkü teknolojimiz, henüz Amerikan SPY-1 radarları gibi sensörleri üretecek seviyede değildi ve bu sistemlerin ihracını da savaş ortdıbını bahane eden ABD kongresi yasaklamıştı.
Ülkenin en büyük sıkıntısı olan iskender-M ve diğer TBM’lere karşı erken uyarı istemlerinden yoksun savaşılmakta idi. Halk her füze çıkışında tüm ülkede verilen alarmlardan bıkmıştı.
ikinci teklifi ise hemen uygulanabilir bir sistem olsa da pratikte mümkün görülmüyordu. Her tarafı IR sensörleri ile dolu F-35’ler 2015 yılında Alaska’da yapılan testlerde 1000 km’nin üzerindeki mesafelerden yeni ateşlenmiş balistik füzeleri atmosfere doğru çıkarken motorlarındaki çok yüksek ısıdan dolayı tespit edip ekranlarından izleyebiliyordu. Plana göre F-35’ler tespit edecek ve ABD’den yeni alınan uydu ve balistik füze vurma kabiliyetli AIM-120D AMRAAM-NCADE füzesi yüklü bir F-16 acil kalkarak füze uzaya çıkmadan Suriye hava sahasına dalıp füzeyi AIM-120D ile vuracaktı.
Pratikte füze önleme başarılı olmasa dahi erken uyarı ve sonradan alınan verilerin Ankara uydu kontrol merkezinde işlenmesi ile füzenin nere düşeceği tespit edilecek böylece toplam 15 dakika uçan füze için her seferinde tüm Türkiye alarma geçirilmesi yerine sadece düşeceği şehir veya ilçede 15 dakika öncesinde alarm verilecekti. (iskender füzelerinin ateşlemeden hedefe varış arasında geçen süre maksimum 15 dakika olduğu için) Bu ise can kayıplarını nerede ise sıfıra indirebilirdi. Çünkü insanlar kendi şehrine düşmeyen füzelerden dolayı artık alarmları takmıyordu. Füze düşünce ise sığınakta olmadıklarından bir felaket yaşanıyordu. Yani “Bana bir şey olmaz Türk mantığı” tekrar tekrar yaşanıyordu. -
178.
0SAVAŞININ EN ÖNEMLi ÇAY MOLASITümünü Göster
Konferansta verilen molada Kağan çay içerken yanına yaklaşan ve savaşın idare ve planlamasının yapıldığı harekât merkezlerinde sürekli görev yapan Havacı Kurmay Albay’lardan biri,
-“Kağan bey raporunun çok çarpıcı idi. Çok iyi bir fotoğraf çekmişsiniz. iptal edilen füze ihaleleri konusunda hepimize iyi saydırdınız. Gerçekten de o dönem ve sonrası asker-sivil hepimiz hak etmiştik” dedi.
- “Füzelerin düştüğü şehirlerde şehit olan 2000’den fazla sivil hak etmemişti ama. Üç beş tane PAC ve Aster’le okyanusta hamsi yakalamaya çalışıyoruz hala daha” diye cevap verdi sitemkar ve kızgın bir ifade ile.
Komutan sözlerine devam etti, konuyu hızla değiştirerek,
- Ancak bir sorum var size. F-35 ile balistik füzeleri tespit etmek yani onu bir erken uyarı radarı gibi kullanmak rantabl değil. 70 tane hadi farz edelim 200 tane uçağımız var, her an iki tanesini havada olacak şekilde uçurmak ne kadar gerçekçi. Ne o kadar uçak nede F-35 pilotu var. Sizin gibi bir uzmana bu teoriyi yakıştıramadım doğrusu.
- Bende bu kadar kalabalık bir topluluğa ayrıntısını anlatacağımı düşünmenize inanamadım doğrusu. Gerisi bende saklı. Bu gün bir yem attım ve yetkili ya da uzman biri ilgilenir mi diye düşünüyordum. Ben nasıl yapacağımızı biliyorum.
-iyi işte hem yetkili hem uzman biri yemi yuttu. Anlat bakalım.
-Sizi tanıyorum ve görevinizide biliyorum. isterseniz ben sorayım siz cevaplayın, dedi Kağan. Sormaya başlamadan önce;
-Hava ve kara kuvvetlerimiz Suriye’de Ruslara göz açtırmıyor. Cebel-i Tarık, Süveyş ve boğazlar Ruslara kapatıldığından beri deniz kuvvetleri de bizimkilerin baskısından gayri-faal. Geriye tek canımızı okudukları füzeleri kalıyor. Bunları da önceden tespit edebilirsek Suriye’de savaş biter inanın bana. Şimdi füzeler çıkış yapmadan 15 dakika önce haberimiz olsa ve midcourse (orta yol) fazında da izleyebilsek nereye düşeceğini bilir önlem alırız doğru mu?
-Tabi ki,
-Yani füze çıkmadan yada çıkışa hazırlanırken haberimiz olsa. Havada bir F-35 olsa ve füze çıkışından da rotasını gördüğümüzden düşeceği yerden de haberimiz olur. Doğru mu?
-Eee.
-Böylece her seferinde tüm ülkeye verdiğimiz alarmlardan bıkan halk üzerinde meydana gelen bıkkınlığı ve korkuyu yeneriz. Malum son olayda bana bir şey olmaz diye pazar meydanında gezen insanlarımız şehit oldu. Oysa artık sadece tehlikede olan şehirlere alarm vereceğiz diyebilsek kimse sığınaktan kafasını çıkarmaz. En azından hangi santral ve fabrikaların elektriğini keseceğimizi biliriz doğru mu?
-Evet, mükemmel olur. Ama biliyorsun balistik füzeleri ilk önce Amerikan DSP uyduları görüyor ve bize haber veriyor diye Ruslar kapalı ve özellikle yağmurlu havalarda ateşleyip her seferinde ayrı bir şaşırtma taktiği ile bazen Suriye’de ki birliklere topçu roketi salvolarının arasında yolluyor. Biz DSP’den yani Amerikalılardan bilgisini alana kadar füze uzaydan Türkiye üzerine dalışa geçmiş bile oluyor. Malatya Radarı da sizlere ömür malum.
Kağan komutanın doğru adam olduğunu anlamıştı, devam etti,
-Özel kuvvetler ve hava kuvvetleri son zamanlarda mobil füze bataryalarına adeta göz açtırmadı. Bu sebeple Ruslar ve Suriye kuvvetleri tüm füzeleri hava savunma kalesi olan Hmeymin üssüne doldurdu. Hatta atışlardan önce sık sık Moskova olimpiyatlarında icat etikleri yağmur bombasını gökyüzüne bırakarak perdeleme yapmaya çalışıyor. Bütün bunlardan sizler haberdarsınız değil mi?
-Tabi ki.
-Güzel doğru yoldayız. O zaman sorulara başlayarak teorimi test edeyim.
-Rusların fırlatma kararından sonra Hmeymim üssünde iskender füzelerinin kamyon üzerinde dik konuma getirilmesi ve fırlatmaya hazır hale gelmesi kaç dakika?
-Yaklaşık 15.
-Yani komutanım bunu dışardan seyreden biri 15 dakika önce bunların ateşleneceğini biliyor. Bu füze R-17 Scud türevi ise 30 dakikayı geçer. Birde çöl iklimindeki üste fırlatma anında çok toz çıkarıyorlar. YAMAHA olmasın diye biraz üs dışına taşınıp oradan fırlatıldığını duymuştum buda doğru ise en az yarım saat.
-Eee. Ne yapalım, yani üsten adam mı ayartalım? Bunu denemedik mi sanıyorsun?
-Ayartmayın, adam yerleştirin. Üssün içinede değil. Üs dışından bir kilometre içinde herhangi bir yere dürbün mesafesinde. Öyle bir yer olacak ki iniş kalkışta ve uçak yüklemelerini görebilecek, ayrıca güney doğusunda depolanan balistik füze taşıyıcı kamyonları sürekli göz hapsinde tutabilecek bir tepeye. Mesela küçük bir yer altı mevziine vb.
-O adamı oraya kadar nasıl zütüreceğiz?
-Bu ben bilmem. Herkesin uzmanlığı farklı. O sizin işiniz asker olan sizsiniz. Dedi ve gülümse Kağan. Sormaya devam ederek,
-QRA bekleyen F-35 füzeyi görecek yüksekliğe erişmesi, AIM-120D NCADE taşıyan F-16’ların ise füzeyi vurmak için ateşlemesi kaç dakika sürer?
-Alarmdan itibaren sanırım 30 000 feet fazla bile... Eee, F-35 bunu toplam 10 dakikada başarır. Ancak F-16 füzeyi ateşlemek için yaklaşmalı yani Suriye hava sahasına girmeli tam AB’de gitse F-16 için 15dakika diyebiliriz.
-Komutanım! Bir an hayal edin orada öyle bir addıbınız var ki, tüm balistik füzeleri model model tanıyor ve size rapor ediyor. Sizde tipini öğrendiğinizden hemen menzil tahmini yapıyorsunuz. F-35 kalkıp füzeyi görüyor, F-16 15-20 dakika sonra yaklaşık fırlatmandan 3-5 dakika sonra vuruyor. Gerçi yetişmesi çok zor %5 bile vursanız süper başarı. Ama olsun amaç nereye ne zaman düşeceğini bilmek.
Kağan diğer ayrıntıları uzun uzun anlattıktan sonra,
-Komutanım biraz daha geniş düşünün gönderdiğiniz adam birde Rusların uçaklarda taşıdığı tüm mühimmata hakim olsa. Mesela her uçak kalkışında “şu kadar uçak şu mühimmatla kalktı” şeklinde rapor etse. Siz uçak mı, tank mı, gemi mi vurmaya geliyorlar anlamaz mısınız? Hatta üstüne bonus olarak üsteki tüm hava savunma füzelerinin durumları ile tüm uçakların harbe hazırlık durumlarını rapor etse.
-Yeter. Kes. Aklımı başımdan aldın!
Kurmay Albay ayrıntıları duydukça kafasında şimşekler çakmaya başlamış çok heyecanlanmıştı.
-Seni mutlaka birkaç gün içinde karargâha çağıracağım Kağan Bey. Sakın ortalıktan kaybolma telefonun hep açık olsun.
O gece yeni aşık olmuş sevgililer gibi ikisi de uyuyamadı. Birbirlerinin söylediklerini tekrar tekrar kulaklarında duyuyorlardı. Albay “Bu özelliklerde bir özel kuvvetler askeri yada istihbarat ajanını nereden bulacağım ve nasıl göndereceğim” diye düşünürken, Kağan’da ”bu adamı nereden bulacaklar bu ülkede benim muadilim olsa mutlaka bir yerde tanışırdım” diye düşünmekte idi. -
179.
0ÜÇ GÜN SONRA GENELKURMAY KARARGÂHI HAREKAT PLAN ODASINDATümünü Göster
istihbarat teşkilatlarından, dış işleri uzmanlarına, deniz kuvvetlerinden, birçok milli savunma sanayi firması uzmanlarına kadar birçok uzman yapılacak operasyonu planlamadan önce gönderilecek adamın ne tür meziyetleri olması gerektiğini, kriptolu bir haberleşme cihazı için Aselsan’ın neler yapabileceğini, adamın nasıl gideceğini vb. onlarca konuyu konuşuyordu.
O ise projenin mucidi olarak hangi özelliklerde birinin işe yaracağını ve çay sohbetinde uzun uzun anlattığı önleme ve erken uyarı prosedürüne ait ince detayları izah etmesi için çağrılmıştı. Bir saat boyunca verdiği brifingin sonunda toplantıdaki en üst düzey yetkili olan general;
-Şimdi yukarıya gerek komutanlarım gerekse hükümet yetkililerine bu planı arz etmeden önce uygun kişiyi de bulup öyle çıkmam lazım. Planın ana hatları hatta Aselsan’ın hangi kripto cihazı ile haberleşileceğine kadar belli oldu. Geriye ufak bir detay kaldı. Kimi göndereceğiz? Bunu da arza çıkmadan belli etmemiz lazım.
Herkes de ufak bir gülüşme oldu. En önemli detay bu idi. Komutanda buna dikkat çekmek için “ufak detay” demişti. Sonra tekrar Kağan’a dönerek,
-Sen diyorsun ki verimliliği maksimum yapmak için şu özellikler de adam lazım ama bizde böyle bir adam yok. Hatta dünyada hangi orduda vardır bilmiyorum. Madem sen bu kadar şeyi bilip tanıdığını iddia ediyorsun sana özel kuvvetlerden bir komando, SAT/SAS timi veya bir fiziki performansı çok yerinde bir pilot ayarlayacağız ve sen onun birkaç haftada yetiştireceksin. Süremiz az çünkü hem balistik terör tahammül edilemez hal aldı hem de bölgedeki ajanlarımızı bir bir kaybediyoruz. Yakında üs yakınında ki barınağı inşa edip uzmanı sokacak kimse kalmayacak. Yani Kağan Bey işin zor. Çok süper bir öğretmen olmalısın. Adam senin gibi üzerinden geçen uçağın altına bakınca ne takılı olduğunu anlamalı. Elindeki tabletteki kataloğa bakana kadar geçip gitmiş olur çünkü. Zaten yanında tablet falan da olamaz.
Kağan’la birlikte tüm toplantı odası sessizliğe bürünmüştü. Herkes onun ağzının içine bakıyor yavaş yavaş bu adam neden komutana cevap vermiyor diye düşünmeye başlamışlardı ki,
-Komutanım, dedi düşük bir sesle dikkatlice gözlerine bakarak. Yavaş yavaş devam etti, ne istediğinizin farkında mısınız edası içinde,
-Siz benden 30 yılda yaptığım birikimi 3 haftada bir adamın beynine nakletmemi istiyorsunuz. Bir kasabadaki 2000 kişinin kişisel özelliklerini bir adam 3 haftada isim isim ezberletebiliriz. Ancak hepsi iki kulaklı bir burunlu bu adamları görür görmez tanıyacak şekilde resimlerini ezberletmemiz hem de her açıdan gece karanlığı dahil mümkün mü? Siz 30 yıldır orada yaşamaktasınız herkesi görür görmez tanırsınız. Çünkü beyninizde böyle bir göz aşinalığı denen özellik var. 3-4 haftada 2000 kişiyi ezberletecek öğretmende öğrencide yok, bu imkansız.
Kağan’ın bu cevabı üzerine toplantı sona erdi. Komutan toplantıyı ertesi gün sabah 10’a ertelemiş herkesin katılmasını istemişti. Yardımcısına ise sabah 08:30’da O’nun hakkında her şeyi bilmek istediğini dosyasını masasında istediğini söyledi.
Yine uyku tutmamış halde sabah istenilen saatte toplantıda idi. “Yıllardır günde sadece 4 saat uyuyorum aslında casus-gözlemci için ideal kişi benim” diye kendi kendine düşünüp kendi ile dalga geçiyordu.
Ertesi gün komutan;
-Gönderilecek kişiyi seçtik herkes planlamasına başlasın.
Deyince salondakiler afallamıştı. Daha ilk şoku atlatamamışlardı ki,
-Seni seçtik, zaten askerliğini komando yapmışsın,
Dedi. 40 yaşını geçmiş göbekli komandoya. -
180.
0KORKTUĞU BAŞINA GELiNCE
Boş boş gözlerle komutanın yüzüne baktı. Çocuklarını düşünüyordu. Birkaç saniye içinde zihninden o kadar çok şey geçmişti ki. Onlara kıyamazdı. “Hayır” dedi içinden. Sonra okuduğu savaş tarihi kitaplarını, dinlediği kahramanlık hikâyelerini düşündü. Seyrettiği ikinci Dünya Savaşı filmleri, haber bültenlerinde gördüğü füze saldırısı sonrası kargaşa görüntüleri aklına geldi. Çocukları ilerde huzur içinde yaşamalı ise bugün bedel ödemeli idi. Sonra tekrar gel-git’ler yaşadı.”Bu savaşı ben mi kurtaracağım? Bana ne, ben sivilim. Yakalanır işkence görürsem her şeyi öterim” dedi yine içinden. Sonra…
Sonra vicdanının sesini dinledi. Evet ölebilirdi ama eğer kabul etmez ise de bir ömür boyu vicdan azabından ölecekti. Şunu biliyordu ki ülkede bu bilgi düzeyinde başka bir asker veya sivil biri yoktu. Çok iyi askerler ya da istihbarat subayları olabilirdi. Ancak füzelerden anlayan uçaktan anlamıyor, uçaktan anlayan pilotlar helikopter ve Rus füzelerini tanımıyor, bunların hepsini bilen bir Havacı olsa da balistik füzeleri tanımıyor hadi onu da tanısa bile tüm dünyadaki savunma sanayi dalındaki gelişmeleri takip eden ve tüm bunlara hakim bir Havacı, Karacı yada istihbarat ajanı yoktu. Bölgede Ruslara istihbarat toplayan israil iHA’larının gezdiği söylentileri de çıktığına göre iHA’dan da anlayan biri olmalı idi.
En iyi yaptığı işi yapacaktı keşif-tanımlama-gözetleme. Birden 12 yaşındayken şehirlerindeki yedek meydanın yakınındaki çaya balık tutmaya gittiği günü hatırladı. Küçük tepeciklerin arkasına saklanıp pisti kollayarak birkaç saatliğine piste inmiş olan F-104’leri casus gibi kollayarak arkadaşlarına bilgi veriyor ve onları da havaya sokmaya çalışıyordu. Ama bu sefer oyun oynamayacaktı.
Ülkeye düşen balistik füzelerin neler yaptığını biliyordu. Ayrıca Rus Hava Kuvvetleri’nin sürpriz saldırılarında şehit olan mühendis ve subayların cenaze törenlerine katılmış çocuklarının yüzlerindeki acıyı görmüştü.
“Tamam” dedi komutana. -
181.
0ÇARESi BULUNAMAYAN BALiSTiK BELA “iSKENDER”Tümünü Göster
Rusların, mobil iskender ve Suriyelilerin R-17 Scud türevi çeşitli füzelerde oluşan mobil bataryaları sürekli kamyonlar üzerinde yer değiştirdiğinden tespit edilip vurulmak üzere yapılan hava akınları hep boşa çıkıyordu. Suriye içlerinde muhaliflerin de desteği ile müstakil hareket eden ve operasyon yapan özel kuvvetler timleri de aldığı istihbarat üzerine ne zaman sabotaj operasyonuna kalksa onlar gelene kadar füze taşıyan kamyonlar yani füze bataryaları başka bir yere intikal etmiş oluyordu.
Hatta öyle ki Ruslar bölgeye dağıttığı her bir bataryanın önüne ve arkasına birer tane zırhlı personel taşıyıcıyı koruma amaçlı vermiş, yanıda bir petrol tankeri ekleyerek araçların yakıt ihtiyacını gidermek yepyeni bir kompset geliştirmişti.
Her bir iskender taşıyan kamyonda iki adet füze yüklü idi. Böylece bir füze bataryası 4 veya 5 tane iskender füzesi taşıyan kamyon içi asker dolu bir zırhlı personel taşıyıcı (BTR) ile müstakil mobil füze birliklerine dönüşmüştü.
Bu birlikler zaten 500 kilometre menzil avantajı ile hep dost topraklarda gezmekte hemde iskender füzelerini taşıyan araçların üstüne tanker de dahil kamuflaş örtü çekildiğinden havadan keşif yapan Türk insansız araçları (ANKA-MALE, Bayraktar-iHA gibi) bunları ikmal malzemesi taşıyan bir Rus askeri konvoyundan farklı görememekte idi.
Taktik değiştiren Ruslar, uzaktan dürbün mesafesinden bile bakıldığından standart kamyonları ile iskender füzesinin taşıyan kamyonlara savaşta aynı personel kabinini takması yük kamyonu ile aradaki farkı kapatmıştı. Türk Hava Kuvvetleri ile özel operasyonlar düzenleyen Özel Kuvvetler yani bordo berelilerin işi çok zordu. Mobil olmaları yetmemiş gibi birde tespit edilmeleri çok zorlaşmıştı.
Hava kuvvetlerini F-35 ve F-16’ları tarafından bırakılan yerli SOM seyir füzeleri bir çok Scud ve iskender bataryasını yok etmiş olmakla birlikte ve Rus savaş ekonomisi Afgan ve Çeçen savaşındaki gibi binlerce Taktik Balistik Füze üretmeye devam edemese de, Ruslar bölgede o kadar stok yapmıştı ki vurulabilen füze bataryası sayısı yüzde 25’in altında idi. Neyse ki Rus ekonomisi ve ordusu SSCB dönemindeki ihtişamlı günlerini yaşamıyordu. Afgan ve Çeçenlerin maruz kaldığı binlerle ifade edilen balistik teröre, sınırlı yürütülen savaşta yüzlerle ifade edilen rakamlarda maruz kalınmıştı. Çoğu da hava üssü askeri fabrika gibi stratejik tesislere atılmıştı. -
182.
04. BÖLÜM...
Rus kara birlikleri ile sınırlı sürdürülen düşük yoğunluklu bir savaş olmasına rağmen Türk Hava Kuvvetleri 50 uçak kaybetmiş, kara kuvvetlerinin ise binlerce askeri şehit vermişti. Düşen uçak miktarı ve ölen Rus askerlerinin sayısı daha fazla olsa da oransal olarak bakıldığında daha büyük kayıpta idik.
Suriye ve PYD ittifakı için durum daha vahimdi. Kırım ve Suriye cephesinden gönderilen onlarca Scud türevi taktik balistik füze şehirlerde rastgele düşmüş, esas yıkımı ve etkiyi ise Rusların gönderdiği sayısı yüzden fazla 500 km den fazla menzile sahip iskender füzeleri vurmuştu.
Durdurulamayan bu taktik balistik füze salvoları sivil yerleşim yerlerine yağmur gibi yağarak halkın savaşma azmini ve hükümet ve orduya karşı güveninin yitirmesini amaçlamıştı.
Füzeler savaşı kazanamasa da savaşı başlatan ve Suriye’ye giren siyasi aktörlerden kimseyi bırakmamış ülke çok farklı kesimlerden oluşan bir koalisyonla çıkış yolu aramakta idi. Suriye’de de durum farklı değil idi. Esed’in faydalı kullanım ömrünün bittiğini fark eden Ruslar general olan kuzenini kimseye çaktırmadan tereyağından kıl çeker gibi yapılan bir darbe ile başa getirmiş dünya olup biteni bir gün sonra öğrenebilmişti.
Dokuz yıldan sonra iptal edilen yüksek irtifa hava savunma füze ihalesinin ve sonrasındaki gelişmelerin bedeli ödenmekteydi. Kendi füzemizi geliştirme çalışmaları bir türlü sonuçlanmamış ne kadar para/emek/AR-Ge ayrılsa da işin tabiatı gereği ha diyince anti-balistik füze yapılamıyordu.
Ülkeye NATO yardımı kapsamında gönderilen Patriot PAC bataryaları ile savaş çıkınca acil ihtiyaç kapsamında alınan az sayıda ASTER-30 SAMP/T bataryaları sadece stratejik hedefleri korumak için konuşlandırıldığından sayıca yetersiz kalmıştı. Aster-30 füzeleri yüksek performans gösterse de çok kritik kabul edilerek sarfiyatlarına azami özen gösteriliyor, PAC-3 MSE ler ise yüzde 80 lere varan daha önce göstermediği yüksek başarılara imza atsa da kaçırdığı yüzde 20’yi Türk halkının canına mal oluyordu.
NATO kod adı SS-26 Stone olan iskender–M Taktik Balistik Füzelerinin cep mesafesi 15 metre idi. Ruslar nerede ise istediği hedefi vurabiliyor ve bu hedef hassasiyeti ile balistik füze kullanım doktrinini değiştirerek seyir füzelerinden farksız hale getiriyorlardı. -
183.
0KUZEY CEPHESi NEDEN YOK TU?
Rusya 2016 Mart atından itibaren Ermenistan’da ki hava üslerine yerleşmiş ve uçuşlara başlamıştı. Ancak savaşın ilk günlerinde Türkiye Ermenistan’a ültimatom vererek tarafsız kalmadığı takdirde tüm Ermenistan’ı işgal edeceğini kararlı bir şekilde deklare etmişti. Ardından Azerbaycan ve Gürcistan açıklama yaparak Türkiye-Ermenistan arasında çıkacak bir savaşta fiilen Türkiye’nin yanında olacaklarını açıkladılar. Başka şansları da yoktu zaten. Çünkü şunu çok iyi biliyorlardı ki Rus-Ermenistan koalisyonunun Türkiye’ye girdiği bir ortamda kendilerine acımayacak özellikle Ermenistan tahriki ile ikisi de gümbürtüye gidecekti.
ABD’nin Gürcistan’a açık desteği ve Rusya’ya Gürcistan ve Türkiye işgali karşısında kayıtsız kalmayacağı mesajı da işe yaramıştı. Ayrıca 3.Dünya Savaşı’ndan ödü kopan Avrupa yani NATO ülkeleri Ermenistan’a tarafsız kalması konusunda görülmemiş bir baskı uygulayıp ellerindeki tüm ekonomik imkanları kullandılar.
Ermeniler az bir Azeri ve Gürcü toprağı için batı dünyası ile tüm iplerini koparamazdı. Ayrıca 3 cephede savaşmak zorunda kalması bir yana Ruslarla sınırı olmayan Türkiye’nin ordusunun Kars’dan dalıp soluğu Azerbaycan sınırında almaması için bir sebep kalmaz idi. Bu sebeple kara savaşı Suriye sınırları içinde kalacak gibi gözüküyordu… -
184.
03.BÖLÜM
O sabah Doğu Akdeniz hava sahasında cereyan eden hava savaşında, Türk F-16’sının ateşlediği AIM-120 AMRAAM füzesi, Rus Su-27 uçağının gövdesinde patlamış ve uçak parçalanarak düşmeye başlamıştı. Kol lideri binbaşı, alevler içinde düşmeye başlayan uçaktan atlayan olacak mı diye sabırla uçağı seyrederken, E-7T AEW&C (Erken uyarı ve kontrol uçağı-Barış Kartalı) uçağından;
- Zıpkın07-Ejder1 Sabredin dörtlü kol yardımınıza geliyor.
- Ejder1 Zıpkın07, gerek yok. Fox-1’den sonra geri dönüyorlar başka ayı görünmüyor.
Deyince, E-7T erken uyarı uçağındaki operatör heyecanlı bir sesle,
- Zıpkın07 Ejder1, güneyden beş yönünde haydut. Dörderli iki paket yaklaşıyor hazır olun. Kuzeyinizde dört F-16 size yönlendirdim. Ayrıca (incirlik ve Antalya meydanlarını kodlarını telaffuz ederek) QRA beklemesindeki uçaklara kalkış verildi.
Filo komutanı olan binbaşı ayni zamanda o günkü kolun lideri idi, aldığı bilgiyi diğer pilotlara da rapor etti.
Serkan Yüzbaşı ise 1000 saat F-16 uçuşu olan tecrübeli bir pilot idi. Dalaman meydanından daha önce destek için bölgeye gönderilen dörtlü kol ile kalkış yapmış kuzeyden muharebe bölgesine yaklaşmakta ve çatışma bölgesine 100 km uzakta olduğundan henüz hava muharebesine girmediğini zannetmekteydi. -
185.
0F-16C uçağı, kanat alında 2 adet dış yakıt tankı, 2 adet AIM-120C7 (aktif radar güdümlü), 2 adet AIM-9X (ısı güdümlü) füze ve gövde altında ise o yıl yeni tedarik edilmiş AL/ALQ-211 AIDEWS (Geliştirilmiş entegre elektronik harp süiti-düşmanın radar güdümlü füzelerinden kurtulmasına yardımcı olacak karıştırma sistemi) taşımakta idi.
Güneyden yaklaşan Rus Su-35 paketinin öncü kolu muharebe sahasındaki Türk F-16’ları ile çarpışmadan kaçınarak, bunu geriden gelen kola bıraktı. Aslında bu bir şaşırtma taktiği idi. Onlar kuzeyden yaklaşan Serkan Yüzbaşı’nın da içinde olduğu dörtlü kola uzun menzilli radar güdümlü füzelerle saldırmayı amaçlayarak önce destek kuvvettini yok edip sonra uzun süredir muharebede olan ve çetin ceviz oldukları belli Su-27 katili Türk F-16’ları ile arkadan gelen 4 uçakla birlikte savaşacaklardı.
Böylece zaten yakıtı kritiğe girmek üzere olan Binbaşı ve 4 arkadaşı sık sık AB’de uçarak, 7 uçaklık Su-27, Su-35 karmasının arasında kalacak ve yakıt ikmali de yapamadıklarından ya kaçacak ya düşecekti. -
186.
0EN UZUN BiR DAKiKA
Serkan Yüzbaşı’nın tam da AIDEWS podunun arıza yapıp devre dışı kaldığını fark ettiği anda“Geri mi dönsem devam mı etsem” diye düşünüyordu ki, füze ikaz vericisi füze ikazı yapmış ve ciyak ciyak ötmeye başlamıştı.
Su-35 pilotlarından biri karşılıklı olarak yüksek hızda birbirlerine yaklaştıklarını da hesap ederek bir R-77 M-PD (NATO kod AA-12 Adder) aktif radar güdümlü uzun menzilli havadan-havaya füzesini ateşlemişti. Rusların en iyi füzesi olan olan R-77, Aktif Radar güdümünün yanında DL, IMU, PRFgibi yardımcı güdüm sistemlerini de kullanan tam bir baş belası idi.
Serkan Yüzbaşı ciyaklayan RWR ekranında füzeyi görmüştü. Füzenin motorunun 30 saniyeden az bir süre tam güç çalışacağını ve hayatının en uzun bir dakikası olacağını anlamıştı. Hatta o kadar dahi süresi yoktu. Derhal gaz kolunu maksimuma getirdi ve lövyeyi ileri iterek dalışa geçti. Yönünü Türkiye’ye çevirdi.
AB “ON” konumunda füzeden kurtulmak için deniz seviyesine indi. Hem ses hızına çıkıp füzeyi atlatmayı hemde ilk saniyelerde füzeyi güdüleyen Su-35’in radarına kendini unutturmayı umuyordu. Çünkü füze radarının menziline girip “pittbull” olursa şansı kalmayacağını çok iyi biliyordu.
(AB:Afterburner-Art yakıcı, Motor nozzle yani eksozlarına saf yakıt püskürterek uçağın ses hızına çıkmasını sağlayan sistemdir. Beşinci nesil supercruise uçak motorları hariç 4 ve 4+ nesil F-16 gibi uçaklarda yakın hava muharebelerindeki ani manevralar, kalkış ve ses hızına çıkışta kullanılır. Bu sebeple de aşırı yakıt sarfiyatından dolayı ancak birkaç dakika AB’de kalınabilir. F-22 gibi beşinci nesil uçaklar ise bunu AB’siz başarır)
Sonra füzeni çok yaklaştığını fark etti. Deniz üzerinde dağ ve tepe olmadığından radardan saklanma imkanı da bulamamıştı. Düşman uçak çok yüksekte olduğundan dünyanın yuvarlak olması avantajınıdaF-16’sı ile deniz seviyesine inerek kullanamamış, ECM podu ALQ-211 de bozulunca da füzeyi karıştıramamıştı. Füzeyi karşılamaktan başka yapabileceği bir şey olmadığını anladı. Kaçarak bu füzeden kurtulmazdı çünkü füze daha hızlı idi. Hızla irtifa almaya başladı. -
187.
0AYI GÖRÜNCE ÖLÜ TAKLiDi YAPMAK
“BEAM” manevrasını denemeye karar verdi. Bu manevra herkesin yüreğinin dayanabileceği bir şey değildi. Ormanda ayıya yakalanınca son çare ölü taklidi yapmaya benziyordu. işin sonunda canlı canlı yem olmakta vardı.
Hemen 20 bin feet’e tırmandı, 500 knot hıza inip 360 derece dönüşler yapmaya başladı. Bir taraftan alüminyum parçalardan oluşan “chaff”leri atmaya başladı diğer yandan da füzeyi kendisine göre 3-9 yönüne tutmaya çalışıyordu. Böylece dikey düzlemde kendisinin hareket etmiyor gibi görünmesini sağlamaya çalışarak R-77 radarını yanıltmayı amaçlıyordu.
Tüm bunlar saniyeler içinde oluyor, usta bir pilot olarak saniyeler içinde karar alıyor, dönüşlere başladığında çelik gibi sinirleri profesyonelliğin etkisi ile ellerinin titremesine izin vermiyordu. Ancak saliseler içinde kafasından ailesinin de dahil olduğu binlerce şey geçiyordu. Ne de olsa sesten 4,5 kat hızla bir füze üzerine geliyor o ise aynı, yerde dönüp duruyordu. Bunu her babayiğit yapamaz idi. -
188.
0Derken gerçek savaş ortamında çok az gerçekleşen, R-77 için ise ilk kez uygulanan yöntem işe yaramış ve füze F-16’nın yerini unutarak geçip gitmişti.Tümünü Göster
Lider, bozuk pod ve yakıt sarfiyatını düşünerek Serkan Yüzbaşı’ya Antalya meydanına dönmesini emrederek “Biz gerisini hallederiz sen dön” demişti.
Çünkü o sırada tuzağı fark eden E-7T “Doğu” uçağındaki nöbetçi hava muharebe operasyon komutanı Albay, çatışma sahasında Binbaşı ve arkadaşlarına;
-Lider Ejder konuşuyor; Derhal muharebeyi kesip, geri dönün güvenli bölgede tanker sizi bekliyor,
Emri vermişti. Adana güneyine KC135R tanker uçak yollanmış, ayrıca incirlik ve Konya’dan kalkan F-35/ F-16 oluşan karma bir filo tam AB konumunda hızla bölgeye geliyordu.
Serkan yüzbaşının yakıtı kritiğe girmişti. Durumu Ejder’e bildirdi. Ejder o bölgede henüz hava hakimiyetininsağlanamadığını tanker gönderemeyeceğini söylemişti. Lider Ejder tanker gönderip buluşma sağlanabilse bile bunun zaman alacağını, güneyde Türk ve Rus uçakları arasında sıcak çatışmanın devam ettiğini, füzelerin havada uçuştuğunu biliyor ve bölge temizlenmeden koca bir tankeri mürettebatı ile harcayamayacağını düşünmüştü. Kısaca başının çaresine bak demişti. Ardından sivil trafiğe de açık uluslararası bir meydan olan Antalya meydanını alarma geçirip bir F-16’nın mecburi iniş yapacağı haber verdi.
Yakıtı transfer edip dış yakıt tanklarını attı Serkan Yüzbaşı. Henüz füzelere kıyamamıştı. Sonra yakıt hesabı yapıp durumun umutsuz olduğunu gördü. Hemde sivil meydana yapılacak acil inişte bir terslik olursa füze yakıtı ve harp başlıklarıyla sorun yaşayabilirdi. Dördünü de denize attı içi giderek. 900 adet top mermisi de dahil..
Uçakta tek yük AIDEWS elektronik harp podu idi ona kıyamadı. Hesaplamaları yapıp uygun yüksekliğe çıktı. Birazdan yakıt bitecek ve motor duracaktı. F-16’sı en son Hava Harp Okulu’nda uçtuğu planör gibi olacaktı. Fabrika verilerine göre F-16 motoru durduğunda bir süre kanat tasarımı ile süzülebiliyordu.
Antalya meydanı ile irtibat kurmuş ve “emergency” deklare etmişti. Artık sivil kanaldan konuşuyordu ve trafik kuleye devredilmişti. Uçağının yakıt tanklarında kalan son damlalar motora akıyordu.
Alana yaklaşma paternine girmiş olan tüm sivil uçaklarda konuşmaları duymuştu. Beklenenden önce yaklaşmaya girmeyi başarınca son yaklaşmada en önde olan bir Frankfurt uçağına yaklaşma kulesinden aniden;
- Havayolu 7280, pas geçiniz-emergency trafiği öne aldık. -
189.
0Boeing 737 uçağının kokpitinde eski bir F-16 pilotu oturuyordu. 55 yaşındaki kaptan pilot, sağda oturan genç ikinci pilota dönerek “Acaba ne oldu” diye sordu. Bir yandan da eli oto pilot paneline gitti. Gaz kolları ileriye doğru hareket ederken Boeing 737’nin sürati artıyor ve irtifa almaya başlıyordu… Ama kaptan pilotun aklı acil durumdaki F-16’daydı.
Bu arada Serkan Yüzbaşı’nın F-16’sı biraz yan rüzgara maruz kalmış bir sağa bir sola yalpalayıp duruyor çok güven vermiyordu.
Kaptan pilotun gözü acil iniş yapan F-16’daydı. Telsizden uçağın yakıt kritiğinde olduğunu öğrenmişlerdi.
ikinci pilot o kadar olay yaşamalarına rağmen ilk kez kaptanı bu halde görüyordu.
-Kaptanım, inebilecek mi?
Deyince, umursamadı bile kaptan. Savaş çıktığından beri niye bu savaş ben orduda iken, gençken çıkmadı diye kendini yiyip bitiriyordu zaten.
-Ne diyorsun oğlum sen… Ben üç kere emegency indim hiç birinde bu kadar heyecanlanmadım,
Diye bağırdı. Ağlamaklı gözlerle. Savaşında etkisi ile profesyoneller dahi çok hassas bir hal almıştı çünkü.
Artık Serkan Yüzbaşı pas geçemezdi. Uçağının motoru yakıtsızlıktan durmuştu. Süzülüş açısına göre pist başını tutturamazsa tek şansı atlamaktı.
Meydan üzerinde dönüp te meydanı gören tüm sivil uçakların pilot kabinlerinde milli duyguların tavan yaptığı bu günlerde, çoğu asker kökenli olan yolcu uçaklarının pilotları nefeslerini tutmuştu. Yabancı hava yollarının dahi saygıdan ve havacılık ruhundan ileri gelen dürtülerle sesleri çıkmıyordu. Tüm Antalya gökleri olayı izliyor tüm kabinler de hemen hemen hemen ayni bağrışmalar oluyordu;
-Hadi oğlum, hadi aslanım, koçum benim Allah’ım yardım et…
Tekerlek bir iki derken üçüncü kez yere temas edince arka hava frenlerini full açıp paraşütü salmıştı. F-16 tüm yer ekiplerinin yürekleri ağzında bir ortamda güvenli bir iniş yapmış ve güçlükle pisti terk etmişti. Arkasından itfaiye ve kurtarma araçları saniyeler içinde F-16’nın yanı gelmişti.
Derken B-737 ve tüm diğer uçakların kabinlerinde kaptan pilotların olayı ve geç inişin sebebini anlatan anonsları duyuldu.
-This is the captainspeaking…
Tüm uçakların yolcu kabinleri stada dönmüştü…
-Türkiye seninle gurur duyuyor… -
190.
0Kuyruk olan ve çoğu itibari ile yakıtı kritiğe giren uçaklar acele ile birer birer indirilirken, yabancı hava yolu pilotlarının tebrik mesajları telsiz çevrimindeki tüm mürettebat tarafından duyuluyordu.
Frankfurt uçağının emekli F-16 pilotu kaptanı uçağı park ettiğinde 50 metre ilerdeki pistin askeri tarafındaki F-16’yı fark etti. Son bir anonsla çoğu Almanya’da ki vatandaşlarımız olan yolculara bunun o uçak olduğunu söyledi. Uçaktan inen hiç kimse otobüslere gitmiyordu. Herkes bir arada 50 metre ilerdeki F-16’nın altında uçağa zarar gelmiş mi diye konrtol eden Yüzbaşı Serkan’ı alkışlıyor ve tezahürat yapmaya devam ediyordu. Zaten hepsinin savaşta yüreği yanmıştı. Bu kahramanlardan birini görme fırsatını bulmuşken ayrılamıyorlardı.
Gerek hava muharebeleri, gerekse mecburi iniş duyulmuş bir çok kanal canlı yayına geçmişti. Yolculardan bazıları cep telefonu ile televizyonlara bağlanmış bir yüzbaşıyı bir yolcuları göstererek olayın heyecanının canlı yayında tüm ülkeye yansıtıyorlardı…
Kaptan pilot, ikinci pilotuna dönerek,
-Kusura bakma sana bağırdım. Onların hepsi benim oğlum gibi, onları ben yetiştirdim hepsi senin kadar kızım kadar değerli gözümde. Son anda pisti tutturamayacak diye çok korktum.
-Ben fazla endişe etmedim sorun çıkarsa atlar diye düşünmüştüm,
-Hayır hayır, indirmeye kararlı olduğunu fark ettim ben. Atlayacak olsa idi son yaklaşmada alçak kalınca çekerdi. O yüzden çok korktum.Son ana kadar atlamayacağını biliyordum… -
191.
0EĞiTiM Mi DEDiN
Aradan 5 gün geçmiş nihayet Özel Kuvvetler Komutanlığından çağrılmıştı. Kafasında planlar yaparak hayaller kuruyordu;
-Bir hafta kaçma-kurtulma ve hayatı idame eğitimi için Eğridir ve Çiğli’ye giderim.
-ikinci hafta özel kuvvetlerde istihbarat ve istihbarata karşı koyma dersi alsam. Biraz da dayak yemeye alışsam.
-Üçüncü hafta da MiT’te şifreli haberleşme, istihbarat eğitimi ve bölgeyi avuç içi gibi bilecek kadar öğrenebileceğim brifingler…
-Birde silah eğitimi lazım bir iki gün yeter. 15 yıldır elime sapan bile almadım.
Özel kuvvetlerin Ankara’da ki karargâhına girişte kapı gibi bir bordo bereli binbaşı onu karşılamış ve özel bir eğitim laboratuvarına almıştı. Derken çaylar geldi.
-Benim için nasıl bir eğitim programı düşündünüz? Sizce 3 haftada göbeği eğitip forma girebilir miyim? Ümit var mı sizce?
Şaşkın bakışlarla yüzüne bakan binbaşı,
-Siz nasıl bir program düşündünüz nelere ihtiyacınız olacak? Dedi.
Gelirken aklından geçen tüm eğitim progrdıbını hızlı hızlı ve heyecanlı bir şekilde aktardı. Bordo bereli sert mizaçlı binbaşının yüzündeki sertlik bir anda gülümseme ile bozuldu ve alaycı bakışlarla,
-Kağan Bey! Dün gece siz hangi filmi seyrettiniz Rambo’yu mu? Aramıza dönmeye ne dersiniz?
-Nasıl yani?
-Kaçma-kurtulma eğitimi vermeyeceğiz. Çünkü kaçacak durumunuz yok en yakın sınıra 50 km uzaklıkta olacaksınız.
-istihbarat derslerine gerek yok. Çünkü sizi bulunca direk elektrik ve diğer yöntemler ile zaten konuştururlar. Burada boşuna dayak yemeyin. Bu yaştan sonra sizden komando falan da olmaz. Konuşsanız ne olacak ki bize ait bir şey bilmiyorsunuz. Sizi, bizi değil düşmanı iyi tanıdığınız için seçmediler mi?
-Bölgeyi bilmenize de gerek yok.Tek başınıza kaçsanızda şansınız yok. Sizi yarısı bordo bereli yarısı muhalif Suriyeli Arap askerlerden oluşan çok özel 10 kişilik bir ekip zütürecek. Geri gelirken de onlar getirecek. Tüm ikmalinizi onlar yapacak.
-Silah eğitimine de gerek yok, çünkü silah vermeyeceğiz. -
192.
0-Yok artık. Dedi Kağan kızarak ve hayretle,
-Bari geldiğimi de haber verin.
-Gittiğinizde ülkede bilmesi gerekenlerden başka kimsenin hatta Suriye’de ki birliklerin genel komutanı haricinde kimse bilmeyecek. Havadan bakıldığında 11 kişilik bir muhalif mangası gibi olacaksınız.
-Silah vermememizin ise üç sebebi var; Birincisi yolda mümkün olduğu kadar çok yiyecek, kişisel temizlik malzemesi, panzehir ve pil zütürebilmen için gereksiz yük olacak. Senin için en stratejik şey yiyecek ve pil olacak, mermi değil. O kadar askerin olduğu bir üste çatışmaya girsen ne olur ki?
-En önemli sebebi ise; şu anda bir ekip üssü gören bir tepede kayalıklar arasına dört metrekarelik bir sığınak kazıyorlar. Ama merak etme iyi kamufle edecekler ve küçük küçük açıklıklardan görüş süper olacak. Şansımız yaver gitti ve tepede kayalıklar arasında bir su gözesi bulduk ve yer atından birkaç metrelik kanal ile sana bağladık. Hem su hem temizlik ihtiyacını görebileceksin. Su ikmali olayını bir türlü çözememiş kaç litre ile ne kadar gün dayanırsın diye hesap yapmaktan canımız çıkmıştı. Çok şükür sulu bir yer bulduk. Sakın sık sık yıkanmayı unutma!
-Niye böcekler mi beğenmez yoksa Ruslar temiz mi sever?
“Hayır Kağan Bey” dedi binbaşı gevşek gevşek sırıtarak,
-Bölgede akrep ve zehirli yılanlar çok. Kokunuz bunları yada kokunuza gelen sürüngenler bu hayvanları çekebilir. Birde bizim Cizre civarında da çok görülen halkın sarıkız dediği büyük zehirli örümcekler. Normalde tıbbı müdahale şansı olsa öldürecek kadar zehirli değil. Tarantulanın küçüğü emmioğlu diyebiliriz.
-Ne kadar iç açıcı. Dedi Kağan,
-Sanırım dosyamda bir şey ekgib
-Nedir?
-En çok korktuğum hayvanın akrep olduğu. Anında kaçarım Ruslar ister öldürsün, ister hapse atsın.
-Merak etmeyin bol sayıda panzehir ve serumda depolamış olacağız. Yeter ki burada vereceğimiz eğitimde siz hayvanları iyice tanıyarak hangi hayvan için hangi ilacı kullanacağını iyi öğrenip karıştırmayın. Zaten 2-3 akrep sokmasından sonra alışırsınız. Sadece pgibolojik değil metabolizmada akrep zehrine alışıyor ben ikinciden sonra takmıyordun Kandil’de iken.
-Kandil’de mi? -
193.
0Sevimli yaratık
-
194.
0Imciciyiz len nolcek mq
- 195.