1. 26.
    0
    kızlar başlarından geçen aşk meşk muhabbetini anlatıyorlar, he bi de sevginin sevgilisi var bu arada, ama istanbul da değil, ege de güzide bi ilçemizde yaşıyor. kızlarda egeli zaten, istanbula okumaya gelmişler. nese günler günleri kovaladı ve beklenen gün geldi çattı. cumartesi günü olmuştu ben çalışıyordum bir an önce akşam olsaydı da beşiktaşa doğru yol alsaydım diye kuruyordum kafamda. çünkü diyordum ve biliyordum kendimi, ulan ccc in ci we trust ccc bu akşam bi tak yiyemezsen giberim dalağını diye kendimi motive ediyordum.
    ···
  2. 27.
    0
    saat 5 gibi işten çıktım ve beşiktaşa doğru yola koyuldum. fulya yı aradım ve geldiğimi söyledim. evi bilmediğim için beni akaretler civarında karşıladı ve oradan birlikte eve doğru geçtik. tabi geçmeden önce bir tekele uğrayıp bişeler almak istediğimi söyledim ve fulya ile bir tekel bayiine girdik 70-80 liralık bir şarap aldım.
    ···
  3. 28.
    0
    ya zahmet etme falan dedi fulya ama, sus giberim ağzını yüzünü dedim, alacam dedim ve aldım.
    ···
  4. 29.
    0
    ondan sonra koyulduk yola beşiktaşın daracık amcık gibi sokaklarında ve yokuşlarında birazcık gittikten sonra eve vardık. ve sevgi karşıladı bizi. hoşgeldin sarılmaları ve öpüşmeleri ardından salon diye tabir ettikleri züt kadar odaya gittik ve birer sigara yaktık.
    sonra gel evi gezdirelim dediler ve odaları dolaştık. sevgi cinlik yapıp eşşek gibi odayı kendine almış ve çift kişilik yatağıda koymuş odaya. öhh dıbına koduum bu yatak ne lan bu kadar dedim. rahatıma düşkünüm ben dedi. rahatına sokayım dedim ve tekrar salona geçtik.
    ···
  5. 30.
    0
    ondan sonra kızlar mutfağa geçtiler ve yemekleri hazırlamaya başladılar. ara ara gelme sen süpriz yapacaz dedilerse de giblemedim ve gittim mutfaga, bildiğin et ve pilav yapmışlardı. pilavı geç dedim, ama etle şarap iyi giderdi ve çokta üstlerine gitmedim.
    ···
  6. 31.
    0
    nese bunlar o züt kadar salonda bulunan züt kadar masaya açtılar örtüyü, getirdiler yemekleri kurdular sofrayı, benim aldığım kırmızı şarabın yanına bi tane bunlar getirdi şarap, etti mi sana 2 şişe şarap. bunlar beni memnun eden hadiselerdi. nese bir yandan yemeğimizi yiyor bir yandan da felsefik gibimsonik muhabbetler ediyoruz ve kadehlerimizi tokuşturuyoruz.
    ···
  7. 32.
    0
    sonra yemek bitti bi şişe şarap bitti ikinci açıldı ve sohbete devam edildi. bu sırada yarak yarak entel şarkılarmı dersin, amcık amcık felsefe muhabbetleri mi dersin, ne aramazsan var aq ortamda. ama kadehler kadehleri takip ediyor, ne kızlar da ne de bende bi numara yok. hepimiz cin gibiyiz. bunlarda beni üzen hadiselerdi.
    ···
  8. 33.
    0
    ikinci şişede bitti. sonra fulya dedi, hadi dışarı çıkalım, dışarıda devam edelim içmeye diye. tuttum fulyayı işte bu dedim. dıbınakoduuum senden böyle hareketler bekliyorum dedim. sen tam bir beyinsin dedim ve öpücüğü kondurdum alnına. nese yüzüne gözüne baktı bunlar, iki makyaj tazeledi ve dışarı çıktık, çarşıya doğru gidiyoruz. ismi lazım değil bir mekana girdik ve şarapla devam edelim dedik. 3 kadeh daha şarabımız geldi ve bu sefer konu aşk hayatlarımızdı.
    ···
  9. 34.
    0
    *** kısa bir ara, yemek yiyip geliyorum. ***
    • ** kısa bir ara, yemek yiyip geliyorum. ***
    • ** kısa bir ara, yemek yiyip geliyorum. ***
    ···
  10. 35.
    0
    çabuk ye bin!
    ···
  11. 36.
    0
    beyler bugün iş çok. yarın devam edeceğim.
    ···
  12. 37.
    0
    evet gencler toplanın dıbınıza koymadan, dün yarım kalan hikayemi devam ettiriyorum.
    ···
  13. 38.
    +1 -1
    bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan. bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne tak varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı. sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu huur çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma. dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor a kegibmiş. zagor da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar a ; benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii: zagor u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, bini de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi huur. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor a, sonra komalık. ankara da oluyor bunnar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat. ama bu sefer başka güzel huur. oranın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, nasıl? diye sormuş bulunduk. huurluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak... işte o gün bu günden beri bu huuryla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki bin! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. huur da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden. önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. naptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile. beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişe demiyo. sinop ta oluyo bunnar. ben de döndüm istanbul a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o haliyle kalk git sen diyarbakır a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyo. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır a, zagor un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır dayım. bi soruşturma. kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişe demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    0
    up up up
    ···
  15. 40.
    0
    evet en son evden çıkıp bi mekana gitmiştik ve şarapla devam edip, aşk hayatlarımızdan bahsediyorduk.
    ···
  16. 41.
    0
    burada sevgi, 1 yılı aşkın çıktığı çocupu ve bazen onu aldattığı halde pişman olmadığını falan anlatmaya başladı.
    vay dıbınakoyimler yapma beee ler havada uçuyordu. ben gözüme fulya yı kestirmiştim, ama hedefimi değiştirsemmi diye düşünmedim değil.
    ···
  17. 42.
    0
    çünkü fulya için yaptığım ilk yorum belliydi hikayemizin başında.
    hatırlatma : böyle bir züt olamaz anasını avradını gibeyim.
    ···
  18. 43.
    0
    işte sevgi bunun bi versiyon üstüydü, ama sevgilisi var diye bende pek bi hareket uyandırmamıştı.
    ancak son anlattıkları ve çok yakın olarak çekildiğimiz fotoğraflarda düşüncelerim ister istemez değişti.
    ···
  19. 44.
    0
    daha sonra fulya anlattı bi tane lavuğu, bu arada bizim burdaki şaraplarda bitti, birayla devam edelim dıbına koyalım dedik. ve 3 tane 50lik geldi köpüklü köpüklü bardak terli. sonra fulyayı dinliyoruz, hem anlatıyor hem ağlıyor. hay gibicem diyorum bende bi yandan.
    ···
  20. 45.
    0
    evde ki iki şişe şaraptan sonra, barda birer kadeh şarap ve 3er tane 50lik bira, kızları züt etmeye ve devamlı gülmelerini sağlamaya yetmişti. saat gece 3 falan olmuştu. ama ben hala onlarda kalacağımı söylememiştim ve onlardanda böyle bir teklif gelmemişti.
    ···