1. 226.
    +5
    -ali öpsene beni
    neye uğradığımı şaşırdım. Nasılsa hatırlamayacaktı.
    -ecrin sarhoşsun, o yüzden öpemem.
    -ben öperim seni o zaman?
    -ayıkken öpersin bebeğim
    -ayıkken öpemem işte ali.
    Yanaştım yüzüne.
    -neden bebeğim?

    yanaşmaz olaydım. Beni yakamdan tuttu dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

    sevdiğim kızla öpüşmüştüm, ama o sarhoşken. Şansımı gibeyim, net.
    ···
  2. 227.
    +6 -1
    kıbrıs'a geldik beyler. geceydi ve sahil tam görünmemesine rağmen muhteşem ötesi güzellikteydi. çok çok küçük bir yer olmasa yaşamak isteyebilirdim burada. ha bir de her şeyin fiyatı türkiye'ye göre daha pahalı beyler. her şeyin.
    zaten bilen bilir türkiye'de bir lira olan gazete kıbrısta 3 lira falan oluyor.

    her neyse valizleri otele yerleştirdik falan. başka okul yoktu beyler zaten öyle aman aman büyük bir otel de denemezdi.
    genellikle herkes palandöken'deki grubuyla kalacaktı. ben yine ercanlaydım haliyle.
    ···
  3. 228.
    +5
    Bağırarak anca konuşabiliyorduk, zaten göz gözü görmüyordu, sesten bir şey duyulmuyordu. iletişim kurmamız zor olmasına rağmen çabalıyorduk.
    -yine öper misin beni?
    -neee??
    -yine diyorum öper misin?

    Gözlerini devirdi. Bir şey demeden dans etmeye devam etti. Güldüm.

    Onu utandırmak hoşuma gidiyordu.
    -niye utandın ecrin?
    -utanmadım
    -utandın işte, beni öperken öyle değildi ama
    -sus ali
    -niye sus diyorsun öptün işte

    Sabrını taşırmıştım sanırım beyler. bin bin sırıtmamın üzerine bu lafları söylememle ecrin elini kaldırdı. Bana geçireceğini anlamıştım.

    Ondan erken davranıp kolundan kendime çektim yapıştırdım bunu.

    -yakışıyor mu ecrin? Sana beni öpmek yakışır vurmak değil
    -ali bırak
    -niye, sevgilim değil misin?
    -öyle miyim?
    -e değil misin? Öpüştük? Olalım bir zahmet yani.
    -ama.. sen hiç ne bileyim
    -ille teklif mi etmem gerekiyor, anlamıyor musun davranışlarımdan?

    iyi ki öpüşmüştük amk. Her fırsatta yüzüne vuruyordum ve bu beni daha da eğlendiriyordu.
    ···
  4. 229.
    +5
    Bense ikinci bir palandöken vakası olmasından kokuyordum. Valla ecrin bu dikkatsizlikle denize falan düşerdi. Hemen dışarı fırladım beyler. Otelin girişindeki merdivenlerden çıktım apar topar. Sokakta olmayadabilirdi. Odasina gitmis de olabilirdi. Ama sansimi denemeliydim.

    otelin cevresini biraz dolanacaktim zaten. Tahsin hoca disari çıkmamızı yasaklamıştı ve ecrin öyle kuralları çiğneyen biri sayılmazdı.

    Çevreye bakınırken biraz uzakta iki kafa gördüm. Denize dönük iki kafa. Biri kız diğeri erkek kafası.
    sokak lambasının bana verdiği bilgiye dayanarak söylersem siyah, uzun saçlı bir kafa ve sarı bir erkek kafası.

    enes ile ecrin'in kafası.
    ···
  5. 230.
    +5
    Kan beynime sıçradı beyler. Enes ve ecrin. Bu iki ismi aklımda tekrar edip duruyordum. Okulda onları konuşurken görmedim ya da başka bir yerde. Niye böyle yapmışlardı ki? Salak mıydı bu kız? Yanlarına gittim.
    (B:ben, ec: ecrin , e:enes)

    B: merhaba ne yapıyorsunuz burada? (Hesap sorar gibi söyledim bu lafı beyler)
    Ec:konuşuyoruz ali.
    B:ne konuşuyorsunuz?
    E:sanane?
    B:sen karışmasana lan
    E:ikimiz konuşuyoruz sonuçta ecrinle. Seni alakadar etmez. Doğru konuş ağzını topla
    b:toplamıyorum amk

    ayağa kalktı ittirdi beni. Havada karada döverdi.

    Ec:salak mısınız? Enes bırak ali'nin yakasını.
    Ben hemen yumuşamıştım ecrine karşı.ama gözümün önünde bir enes bini varken sakinleşmem zordu.
    Ec: enes bizi biraz yanlız bırakır mısın?
    Enes gibtirolup gitti.

    B:ne konuştunuz ecrin?
    Ec: sana söyleyeceğimi mi sanıyorsun?
    B:ne yani söylemeyecek misin?
    Ec: hayır ali.

    gibtir. Bir şey demedim, arkamı dönüp gittim oradan. Benden bir şey gizliyorsa yürümezdi bu iş.
    ···
  6. 231.
    +5
    Ee nolacaktı şimdi? Ecrin'i arkamdan bırakmıştım ve kendimi gib gibi hissediyordum. Ne yani güzelim kıbrıs tatilini ecrin ile küs olarak mı geçirecektim?
    sanırım evet. Yani bu gidişle öyle olacaktı. Halbuki ben bu tatili eşi bulunmaz bir fırsat olarak düşünmüştüm.
    tam yakınlaşmıştık ne bileyim öpüşmüştük ulan. Bu tatil ikimize de iyi gelebilecekken yine bir takluk çıkmıştı ortaya.

    verdiğim tepkinin abartılı olduğunu falan da düşünmüyordum. sevgilisiyim amk. Ne o öyle benden habersiz enesle konuşmalar deniz kenarlarında. Enes' in binlikliklerini de biliyorsunuz ayrıca.
    Öyle sessiz kalamazdım. Yapacak bir şey yoktu. Bara gittim. Içki içtim. Içki sevmezdim normalde. Ama içtim işte. Odama çıktığımı falan hatırlamıyorum zaten beyler.
    ···
  7. 232.
    +5
    Yavaş yavaş gidiyorduk. Daha doğrusu Zeynep yüzünden yavaştık. Salak salak sallanıyordu.
    -ali
    -ne
    -beni kaybettiğine çok pişman olacaksın
    -allah düşürmesin o duruma
    -mutlu olmanı istiyorum ama benimle

    Bir şey demedim. Her zamanki gibi boş konuşuyordu işte. Birden durdu. O durunca ben de durdum.
    -ali
    -yine ne var?

    Bir şey demedi ve sarıldı. Sıkılmıştım artık. Bana doladığı kolları açmaya çalıştım. Sımsıkı kenetlemişti. Yine de erkek olduğum için daha güçlüydüm ondan ve açtım kollarını.

    -ali!
    Uzaktan bir ses.. arkamı döndüm, ecrin. Onu görmemle beraber bara geri girdi.
    Bense ne yapacağımı bilemedim. Ecrin’in peşinde bara girsem bu yarım akıllı Zeynep yine başına bela açardı. Geri döndüğümüzde de Tahsin hoca hepimizi bir güzel disipline verirdi.
    Adamın artık sabrı taşmıştı. Her gezide bir olay oluyordu çünkü.
    ···
  8. 233.
    +5
    Ecrin ile yaz boyu görüşemeyecek olmak… düşünmesi bile cehennem gibiydi beyler. Zaten 12. sınıfta kasacaktım ve ona yeterince vakit ayıramayacaktım.yaz mevsimi elimizde kalan son fırsattı. Gitme diyemedim.
    Hazırlık okuyarak vakit kaybetmek istemiyorum demişti. Kendince haklıydı.
    Bense önemsemiyordum hazırlığı. Hedefimdeki bölüm zaten yükseklerdeydi. Hazırlığı falan düşünemezdim.

    Sonuçta onun da ulaşmak istediği hedef vardı. Parası olduğu için bölümü değil dilini geliştirmeye bakıyordu. Ben olsam ben de öyle yapardım herhalde.

    3 aylık yaz tatilinde ilk senelerdeki ekgiblerimi tamamladım. Babam ve annem izin aldı, hopa’ya gittik. Annem kışın van’a gitmişti o yüzden oraya uğramadık.
    Bazı günler Ercan’la çalıştık, bazen denize gittik.
    Onun da başak’ı yoktu sonuçta o da mutsuz gibiydi.

    Tek ümidim üniversiteydi. Kazandığımız zaman mutlu olacaktık. Yemyeşil çimleri olan kampüste yatacaktık. istanbul’u gözlerimiz kapalı dinleyecektik.
    ···
  9. 234.
    +5
    Görür görmez sarıldım. Sımsıkı, hiç bırakmayacak gibi.
    -ali nefes alamıyorum
    -sen yokken ben de nefes alamıyordum anla işte

    Bu ona iyi bir cevap olmuştu.
    -seni çok özledim ali
    -beni hayata döndürdün ecrin.
    -nasıl?
    -geldin ya işte.

    Güldü. Bıraktım onu. Kursunu anlattı. ingiltere’yi anlattı. Haftanın iki günü gezdiriyorlarmış, diğer günlerse ders ve sınavlarla geçiyormuş.
    Benimse anlatacak bir şeyim yoktu.
    ···
  10. 235.
    +5
    Gelen kişilerin sayısı git gide artıyordu. Bu sefer eğlence tüm okulaydı. O yüzden oldukça kalabalıktı. Biz ön tarafta köşeye oturmuştuk. Ortalara genellikle hocalar ya da okul başkanları yani popülerler oturuyorlardı.

    Bizse rahatça eğlenebileceğimiz ve hareket edebileceğimiz bir yere oturmuştuk. Tanıdıklar masaya gelip selam veriyorlardı.

    Grup çoktan gelmiş, gitarlarının akordunu yapıyordu. Bense güzel deniz manzarasına dalıp gitmiştim.

    Aklımda sürekli bir gelecek kaygısı vardı beyler. Gerçekten sınavı çok kafaya takıyordum.
    Öncelikle önümde nisan ayında olacak ygs vardı. Lise 1de bol bol yattığım için biraz endişeleniyordum. Şubat ayında sözel derslere çalışacaktım. Ygs’den ziyade lys önemliydi dediğim gibi ama benim lise1’im ekgibti.

    Geldiğim bir eğlencede, yeni yılda bile aklımı bu meşgul ediyordu.

    Ecrin ise benim için endişeleniyordu. Sanırım o da stresimin farkındaydı.
    ···
  11. 236.
    +5
    Gecenin sonuna kadar şarkılara eşlik ettik. içmeden sarhoş olduk. Gerçi biliyorsunuz ben zaten aşk sarhoşuyum…
    Hele şükür saat 12yi göstermişti.

    Işıkları kapatsalardı ecrin’i öpecektim. Ama öyle bir şey olmadı. Hocalar varken de öpemedim ya la.
    Yanağına minik bir buse kondurabildim yârimin. “sonsuza kadar, birlikte” olacağımıza söz verdik.

    Güzel bir yılbaşıydı zaten sabaha kadar sürmüş eğlence. Ama biz 2de ayrıldık. Uykum geldi demiştim ama aslında ders çalışacağım için yorulmak istemiyordum.
    Aşırı inek kaçmasın ortama diye içimde sakladım bunu beyler.

    Ecrin’i taksiyle eve bıraktım. Ercan ile başak biraz daha kaldılar bizden sonra. Onlar beraber uzun süredir eğlenmemişlerdi, hak ediyorlardı artık.
    Ecrin’i eve bıraktıktan sonra ben de gittim yattım zaten.

    Yeterince müzik, dans, aşk almıştım zaten ruhuma. Bunun yorgunluğuyla uykuya dalmam zor olmadı.

    Ertesi gün zaten Cuma ve tatil. Haftasonuyla birleştirince bunu güzel bir tatil ortaya çıkıyordu ama 12. Sınıfta tatil demek ders çalışmak için fırsat demek olduğu için, hafta sonunda da ders çalışacaktım.

    Zaten 5 ocak Salı günü ercan’ın doğum günüydü. Oradaki eğlence vaktimi telafi etmeliydim.
    ···
  12. 237.
    +6 -1
    Bedenciyle de aram iyi beyler. Adam ercan’la bana su aldırdı ama resmen amelelik yaptırıyordu. Neyse ki yaptırdığı tek amelelik bu oldu. Biz aldık suları.
    işte bizi tembihledi “motive edin bunları antrenman pek yapamadılar sınav telaşından şimdi de tırsıyorlar”.
    Biz de gaz veriyoruz tabi zaten okulumuz hiç öyle pasif falan değil kravatlar çıkmış sallanıyor falan.. hoş bir görüntüydü. Tabi biz okulumuzdan ayrı düşmüştük ama kendimi kutsal biri tarafından görevlendirilmiş yüce biri gibi hissediyordum akla gel…

    biz de her molada motive ediyoruz bunları zaten önde başladık, iyi gidiyordu maç beyler. Ercan öğle arası çalışmaktan yemek yememişti onun da maçları başlayacaktı bu arada(masa tenisi)

    Ercan karnı acıktığı için spor salonundaki kantinden tost almaya gitti. Buranın tostları da acayip güzel olur be böyle kocaman ekmek, kaşarı uzar sucuğu mis kokar falan. Zaten kantinciler iskenderunda adı sanı bilinen kişilerdi.

    O sırada yanıma kıvırcık siyah saçlı bir kız oturdu.
    ···
  13. 238.
    +5
    Acısıyla tatlısıyla, aşklarıyla dostluklarıyla benim için anlam kazanan o okul artık hayatımda olmayacaktı, bundan böyle…

    Düşüncelerimle uyuyakalmamak için kalktım bulunduğum yerden. Kavurucu sıcak hakimdi iskenderun’da. Mümkün olduğu kadar gölgede yürümeye çalıştım.

    Sıradan bir lise hayatı, okul değiştirmemle rüya halini almıştı.

    Telefonuma baktım: 7 cevapsız arama, dördü ecrin’den, üçü de ercan’dan. 3 tane de mesaj vardı. Yine ercan ve ecrin’den. Üçü buluşmuşlar beni çağırıyorlardı.

    Yalnızlık takıntımı onlar bilmiyorlardı, anlatmayı da düşünmüyordum. Hepsini ne kadar çok da sevsem, ne kadar yakın da olsam insanın kendisine özel ve kimseyle paylaşmayacağı bir özelinin olması kanısındaydım.

    Özeli derken geçmiş hakkında sakladığı bir sır, ailesiyle ilgili vb. gibisinden değil. Daha masum ve zararsız özeller diyebiliriz. Yoksa sevdiğim kişinin ya da yakın arkadaşlarımın geçmişlerini saklaması onlarla dostluklarımın bitmesine bile neden olabilir beyler. Neden demeyin ya da yadırgamayın.

    Bir ömrümü geçireceğim ya da canımı emanet edeceğim kişiyle gizlim saklım olmamalı. Bu ilişkiyi zedeler.

    Nostalji cafe’de oturuyorlarmış. iyi fikir denebilirdi çünkü insanın dilini damağına yapıştıran bu sıcakta denize girmeden dışarıda dolaşmak akıl karı gibi durmuyordu.

    Kafeye gittiğimde ayağa kalkıp sarıldı hepsi. Herkes mutlu görünüyordu. iyi ya da kötü. Bitmişti sonuç olarak. Herkes “aman ne olacaksa olsun” havalarındaydı belki lakin ikinci seneye kalmayı kim isterdi ki? Akranların gitmiş büyük şehirlere geziyor tozuyorlar artık. Ortamlara akıyorlar. Sen kalıyorsun bulunduğun şehirde ve 1 sene daha yemeden içmeden ders çalışman gerekiyor. Kabus gibiydi. Ama şöyle de bir şey var bu insanı yaşdıbının geri kalan kısmında çok başarılı olmasına sebebiyet verebilirdi, ders almış olurdu.

    Ercan’ın sınavı fena değilmiş, ecrin de zaten takmıyor bile iyi falan dedi. Cidden insanın parası olması güzel bir şey. Ne yalan söyleyeyim imreniyorum ve param olsa çocuğumu paralı okuturdum. Hatta sınava yemeden içmeden çalışmasına da kesinlikle engel olurdum. Eğitim sistemi çok berbat gerçekten beyler. Neyse “fuck the system” triplerine girmeyeceğim.
    Güzel oturduk konuştuk. Bu yaz tatilinde ben iskenderundaydım. Ecrin ise memleketi trabzona gidiyormuş babası ve teyzesiyle, başak da kursa gidecekmiş yaz boyu ama yine görüşürüz diyordu.

    Amk başaklarda tak gibi para var, hatta görmesem tuvaletleri bile altından derim ama kız ders çalışıyor. Gerçi başak paralı okumayadabilirdi. Daha önce demiştim zaten sınıf birincisiydi kız, bir sene dişini sıksa gayet iyi bir yer kazanırdı. Zaten üniversite döneminde ailecek istanbul’a taşınacaklarmış. Bu onun için iyi olmalıydı.
    Akşama kadar kafede oturduk. Ama daha sonra annem eve çağırdı akşam beraber yemeğe çıkalım diye tutturdu. Kebap yiyecektik beyler. Ayrıca ecrin gitmeden önce onu son bir kere yemeğe çıkarmayı planlıyordum, malum iki ay falan görüşemeyecektik.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 239.
    +6 -1
    O Trabzon yoluna çıkmıştı. Ben de güne erken başlamıştım artık. Tatilin tadını çıkarmak istiyordum. Tabi maalesef ecrin’siz. Annem aradı. Açıklama yaptım falan. Sonra dolaştım birazcık iskenderun sokaklarında. Ev-okul-ecrin’in evi üçlemesi arasında kaldığım için pek gezme fırsatı bulamamıştım. Ya da genellikle taksiyi kullandığım için. Yavaş yavaş yürüdüm beyler. Bacaklarım çok yorulmuştu. Havaalanından eve yürüdüm düşünün.

    Apartmanın önünde yavruları olan bir kedi gördüm. Yavruları hemen kaçtı. Kedi sarılı beyazlıydı ve çok güzeldi. Eve çıkıp süt ve plastik kap aldım, kediciği besledim.

    Aklıma ecrin geldi yine. Hamile bir kediyi besliyordu, ben de ona yavşamak için daha elverişli bir kap getirmiştim. Öyle tanışmıştık. Daha doğrusu o beni tanımıştı. Beni umursamamıştı bile.
    Kediyi biraz daha okşayıp eve çıktım.
    Bir sürü akraba arıyordu. Sınavın nasıl bilmem ne. Telefonumu kapattım. Tabi annem yine arayanlara söylüyordu ama umrumda değildi. Yeter ki benim kafamı şişirmesinler.
    Bilgisayara oturdum sonra.

    Günlerim bu şekilde rutin geçti. Gündüz sıcakta evde bilgisayarla oynuyordum, gece ercanla dışarı çıkıyorduk. Bazen tatlı yiyorduk, bazen içli köfte, bazen nostalji’ye gidiyorduk.
    Bazen de gece dışarı çıkıp sabaha kadar dolaşıyorduk ve sabah denize giriyorduk. Güzeldi beyler. Ercan gibi dostum bir daha hiç olmadı. O kadar candan, o kadar samimi ve her şeyimi paylaştığım biri… hiç olmadı.

    Günler böyle geçti beyler. Lys sonuçları açıklandı. Ve ben tercihime ilk yerleşmiştim.

    Boğaziçi üniversitesi, bölümü söylemeyeceğim. Dünyalar benim oldu diyebilirdim. Gerçekten gidemezsem çok üzülürdüm çünkü. Ercan koç üniversitesinde (bölümü söylemeyeceğim) tam burslu bir bölüme yerleşti. Zaten onun puanı benden daha yüksek. Ama ben yüksek de olsaydı koç’a gitmezdim.

    Her gün farklı arabayla gelen, koluna çanta takmış ve boya kutusuna düşmüş kızları görmek bana göre değildi. iskenderun’daki kızlar bakımlıydı ama öyle burslu ezmek gibi saçma olaylar yoktu.
    Koç’ta var mıdır öyleleri bilemiyorum ama istemedim işte. Halbuki ercan ile aynı üniversiteye gitmeyi dilerdim. Çünkü onunla aynı evde kalacağımızın hayalini kurmuştum hep.

    Başak da istanbul’da üniversite okuyacaktı yani öyle planlıyordu ve üçümüz beraber o evde eğlenirdik diye düşünmüştüm. Ama ercan koç’un yurdunda kalacaktı.

    Ecrin’i arasam mı aramasam mı diye düşündüm. Hani herkes arayıp çok bunalmıştır diye. Ama aramakta karar kıldım sonuçta sevgilimdi.

    -ecrin?
    -ali kazanmışsın
    -evet. Seni sormak için aradım
    -ben de kazandım. Yarı burslu hem de.

    Sonrasında havadan sudan konuştuk beyler. Çok özlediğimi söyledim. Ağustosun sonlarında geliyormuş.

    istanbul’a gelemeyecek olmasını her düşündüğümde üzülüyordum.

    Enes’ten, zeynep’ten haberim yoktu beyler. Zaten onları bir daha hayatımın sonuna kadar da görmedim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Hayatının sonunu nerden biliyon panpa
      ···
  15. 240.
    +5
    Oturdum kocaman sınıfta yapacak bir şey yok. Dışarıda otursam arkadaşım yok öyle mal gibi kalacam zaten. En iyisi burda beklemek diye düşündüm. Sınıfa kot şortlu bir kız geldi. Yüzüme bile bakmadan oturdu çapraz en öne.

    iste daha sonra tipik üniversiteliler gelmeye başladı: yazın uzatılmış saç-sakal, piercing, küpe, metal grubu tişörtü...

    ıyk dedim içimden. Bir grup arasında konuşuyordu "abii bu tolganın kaçıncı senesiydi laa"

    Sıkıcı olacak diye geçirdim içimden. Neyse manzarayı seyrederdim hiç arkadaşım olmazsa.
    kimsenin kimseyi kestiği yoktu. Yanıma eli yüzü düzgün bir cocuk oturdu başıyla selam verdi bana.

    özenti tripleri yoktu hafif sakalı vardı. Sanıyorsam 180 boylarındaydı kaslı denebilirdi.
    "Gündüz abi ben"
    "Ali" dedim gülümsedim

    içimdeki dalga dürtülerine engel olamadım. Aşık veysele bağladım /gidiyorum gündüz gece
    Tabi adama sulu görünmemek için içimden söylüyorum bunları.

    her neyse hoca geldi. Güzel ortam denebilirdi beyler kimse birbirini takmıyor gibi bir hava var. Öyle görünüyor yani.
    Adam ingilizce konuşuyo amk kendini falan tanıtıyor herhalde.

    dediğim gibi beyler malesef ingilizcem kötüdür. Hazırlığı tekrar etmemem dileğiyle artık...

    ders bittiğinde gündüz'le dışarı çıktık. Cana yakın bir cocuktu. Hep o konu buluyordu ben insanlarla kaynaşma konusunda bpek iyi değilim biliyorsunuz.
    ···
  16. 241.
    +5
    ecrin'in telefon numarasını çevirdim beyler. hafiften ter bastı. birkaç gündür sesini duyamıyordum sonuçta.

    -alo?
    -ecrin?
    -ali!
    -napıyorsun?
    -televizyon izliyordum
    -beni niye aramadın?
    -mesaj attım facebook'tan
    -e ben orayı fazla kullanmıyorum, ara bir dahakine
    -tamam, ee nasıl gitti
    -fena değil işte
    -güzel kızlar var mı?
    -var hepsi de taş gibi
    biraz bozulur gibi olmuştu. yüz ifadesini aklıma getirdim ve gülmemek için dudağımı ısırdım beyler. ses tonundan hemen kendini ele veriyordu.
    -demek öyle. gözlerin..
    -ne?
    -bayram ediyordur gözlerin
    -tabi ya zaten güzele bakmak sevap biliyorsun.

    kendini tutamadı
    -oyarım o gözleri
    -efendim?
    -oyarım dedim
    -yedin mi?
    -neyi?
    -of ecrin basmadı mı?
    -ney?!
    -kafan! birine baktığım falan yok saçmalama

    cevap gelmedi, ben devam ettim.
    -ee arkadaş buldun mu?
    -berfin'le aynı okuldayız
    -yine mi?
    -valla öyle. kendimi bildim bileli kızlayım.
    -olsun. öyle tanımadığın kişilerle takılma. huurlara da dikkat et
    -ne biçim konuşuyorsun?
    -e seni uyarıyorum. gece kulübüne falan da gitme sakın. ayartmasın o kızlar seni
    -ne alaka?
    -şimdi sen güzelsin, benim gibi yakışıklı sevgilin de var kuyunu kazmaya çalışırlar
    -of ali
    -ciddiyim kaşarlara dikkat et
    -bence kendime dikkat edeyim
    -ha o da olur. dikkat et yani sonuç olarak
    -tamam
    -mesaj at ya da ara olur mu? kopma benden.
    -tamam, öptüm
    -bende.
    ···
  17. 242.
    +5
    Sonra hoca geldi, dersini anlattı. Dersten sonra 1 saat mola verdik. Dicle, gündüz, ben çıkıyorduk. Aslında dicle’ye gel falan dememiştik ama peşimize takılınca ‘gelme’ de demedik. Herkes birbirini yeni tanıyordu zaten biraz baskın karakterli biri gibi görünse de yapacak bir şey yoktu. Olmadı kızdan hoşlanmazsak ona iğrençliklerimi gösterir, bir güzel kendimden soğuturdum daha önce yapmadığım bir şey değildi bu.

    Dicle önümüzde oturan çocuğu da dürttü çıkarken
    “serkan sen de gelsene!” bu kim amk? uzun şaçlı, sakallı, küpeli, converseli… tipik üniversiteli lan bu.

    Cidden kendilerimi aralarında ağır abi gibi hissediyordum çünkü yüzüm ve saçlarım traşlıydı.

    Saçları kulaklarının altına kadar geliyordu herifin. Anca bu kadar uzatabilmiş dedim kendi kendime, seneye omuzlarına gelir elbet..
    Adam uykulu gözlerle dicle’ye bakıyordu. Dicle dürtünce kalktı. Merhabalaştık. Kendini tanıttı, biz de öyle.

    Bahçeye çıktık hava fena değildi. istemeyerek de olsa yere oturdum.

    Serkan zaten istanbul’da oturuyormuş ve liseden beri barda çaldığı bir grubu varmış. Ama arkadaşları şehir dışında üniversite kazanınca 2 kişi kalmışlar.

    Cidden lisede çalmak güzeldir ulan. Cep harçlığını çıkarıyorsun falan, hem karı kız ortamı da vardır. Gerçi benim böyle bir ortamda gözüm yok biliyorsunuz.
    ···
  18. 243.
    +5
    Kampüse vardığımda bahçede dicle ile serkan oturuyorlardı, hararetli bir şeyler konuşuyorlardı.
    Yanlarına vardım. Dicle;

    -neredesin sen? Çaldırdık birkaç kere

    Telefonumu unuttuğumu yeni fark ettim.

    -uyuyakalmışım, telefonumu da evde unutmuşum.
    -tamam, ara verildiği sırada geldin tam
    -gündüz nerede?
    -çay almaya gitti dur mesaj atayım sana da alsın

    Başımı sallayıp yanlarına çöktüm ben de
    -ee ne konuşuyorsunuz
    -sosyalizmden

    Bir of çektim. Üniversiteye atılan herkeste bir devrimci kafası… tepki çekmemek için bir şey söylemedim ama siyaset beni geriyordu. ideolojiler de öyle. Bu yüzden sohbet dışı kalmayı tercih ettim, serkan’ın telefonuyla oynadım.

    Gündüz geldiğindeyse bu sefer rahatlamaktan of çektim. Hele şükür kafa dengim gelmişti. Dertli tasalı konular konuşmak istemiyordum, gündüz de bu konuda benimle hemfikirdi.
    Adam neşeliydi, giblemiyordu, tadını çıkarıyordu işte.

    Çayları içtik derse girdik. Hoca tam başlayacak, içeri bu sabahki kız girdi.

    Değişik bir kızdı beyler; altında acayip bol bir kot, üstünde çizgifilmimsi bir tişört , ayaklarında da mavi converseleri vardı.

    Hocaya baş selamı verip içeri geçti, dicle’nin yanına oturdu.
    ···
  19. 244.
    +6 -1
    Ara verildiğinde dicle’nin ısrarı üzerine pizza yemeye gittik. ne idüğü belirsiz bir yerdi la bura markayı da bilmiyorum. Neyse paronayak gibi görünmemek için ben de yedim. Bade de zoraki söyledi. Sonra pizzalar gelince içini karıştırmaya başladı. Sucuğun dibinden saç çekip aldı.

    -kıl!

    Ulan var ya… allah’tan ben baya yemiştim de geri dönüşü yoktu. Bir insan 15 dakika boyunca pizza karıştırıp kıl arar mı amk ya? Hayır bir de bulmuştu!

    Hemen sahibi geldi falan fişman

    -kıl buldum içinde? Nasıl koşullarda yapıyorsunuz siz bu pizzaları?

    -efendim dikkatimizden kaçmış olacak. izin verin hemen yenisini yapalım.

    -olmaz öyle

    -lütfen hem para ödemezsiniz

    hepimiz mi?

    -yok sadece siz

    -olmaz valla onlarda da kıl vardı belki?

    Adamı ikna etti, hepimizinkini bedavaya getirtti beyler. Adam da şikayet edilmesinden korkuyordu herhalde. Herkes bade’ye teşekkür ediyordu.

    Eyvah, gruptakiler şizofreni hastasına hayran olmaya başlamışlardı!
    ···
  20. 245.
    +5
    Kulağıma müziği taktım. Ve here comes to rain again’i açtım. Belki yağmur yağmıyordu ama kar vardı. O da sayılırdı.
    Kafamı otobüsün cdıbına dayadım. Pek rahat edemesem de kafamı kaldıracak halim yoktu. Bol gezmiş, az uyumuştum. Bu yüzden kolayca kapandı göz kapaklarım.

    Tabi ki aklımda beliren o kişiyle beraber. Gözümü açtığımda yine kaybolacaktı ama onu ne zaman görmek istersem gözlerimi kapatıyordum.

    Beni uğurlarkenki o bakışı aklımdan silmeye çalışıyordum. Sanki bir daha görüşemeyecekmişiz gibi. Hiç hoşuma gitmemişti o bakış. Filmlerdeki sonsuz veda sahnelerindeki bakıştı o. En nefret ettiğim bakış.

    Vedalardan hep nefret ederim. Bana kalsa ecrin’in haberi olmasın isterdim hatta. Yılbaşı onun bir rüyası olsun. Beraber eğlenelim, tam ben otobüse binmişken de uyansın uykusundan. Daha az canı yanmış olurdu hem.

    Gözümü açtım. Böyle olmayacaktı.

    Ne zaman uykuya dalmaya çalışsam karşımda çekik gözler, küçük burun, küçük bir ağız ve biçimli dudaklar gözümün önüne geliyordu.
    ···