1. 1.
    +8 -5
    " varoşa başka bakar gökyüzü."

    kabataslağı yapılmış, fakat sonradan müteahhitinin kaçtığı eski sitelerden birinde iki tinerci, aslı ve ben kırılmış son sigaramızı çarşafa döküp yeniden onarmakla uğraşıyorduk. elimizde hepimize yetecek kadar ot olmasına rağmen, daha fazla kafa yapsın diye üstüne sinek ilacı sıktığımız için bulaşmıyorduk. acayip kusuyordu insan içtikten sonra. züt gibi bir kafaya sahip olmak için kusmayı göze alamıyorduk, gerek yoktu.

    güntekin ve goril oturmuş tinerlerini bezlere dökmekle uğraşıyorlardı. aslı çarşafı yaladı, sigarayı sardı. içtik.biraz muhabbet ettik, sonra dışarı çıktık. esenlere gitmemiz gerekiyordu. bulunduğumuz yeri söylemeyeceğim çünkü feci ifşa muhabbeti dönebilir.

    çıktı siteden, kırmızı ışıklarda durduk. yanımızdaki otobüs durağında bekleyen bir çocuğun yanına gittik,bir süre otobüs bekler taklidi yaptık. daha sonra çocuktan akbilini vermesini rica ettik, kızardı,korktu. aslı çocuğun boğazına yapıştı ben de elimin tersiyle hafif bir tokat attım. çıkartıp verdi akbilini sağolsun. ertesi gün bu durağa akbilini bırakacağımızı, bulursa ne ala, bulamazsa kendi sorunu olduğunu söyledik.

    şehir merkezlerinden birinin metrosuna doğru yol aldık.

    dinleyenler varsa devam edeceğim ?
    ···
  2. 2.
    +3
    ayağa kalkıp etrafa baktığım gün, yine dönmek istedim bu tarz şeylere. ancak telefonumun bir hafta boyunca çalıp ertesi haftalarda bir mesaj bile almaması döndürmüştü beni bu yoldan.

    ne gazella ne kerem ne goril ne ps kafenin sahibi.

    güntekin bile artık rüyama girip " ben bir şey yapmadım abi, kendisi atladı " demiyordu ağlayarak. kahpemle iyiydik, ancak birbirimiz için evdeki herhangi bir biblo gibi olmaya başlamıştık, birisi gelip kırsa ziyanı yok derdik. yenisi alınır.

    ancak ikimiz de birbirimizi piyasaya yeniden arz edecek halde değildik, talep de yoktu. uzun zamandır hiç bir kadınla kesişmiyordum, kimsenin gözüne hoş gözükebilmek için göbeğimi içime çekmiyordum. ancak kahpeyle oturup iki kadeh rakı içip biraz sarmalamak hoşuma gidiyordu. hangimiz hangimizin çarşafı, hangimiz hangimizin zıvanasıydı anlayamadık yıllarca, seneler aktı gitti.

    gazella kimyager olacak yavşağı yanına almıştı,en son yanlarına gittiğimde ki bir kaç ay oluyor, iyice işi büyütmüşlerdi.her taku harman edip satıyorlardı. kimyager de diksiyonunu ve dünya görüşünü düzeltmiş olacak ki iyi pazarlıyordu bu taku, gazella yine bir yığın travestiyle gezip dolaşıyordu.

    daha sonra bu travestilerin onun köpeği olduğunu anladım. gazella da kar tanesi kadar yürek yoktu.bir damla gururu bile taşıyamazdı. şehire iş aramaya gelen doğuluları, hafif meşrep üniversite gençlerini ve hatta otobüs şöförlerini bile kendi emri altına sokmuştu adam.o potansiyel vardı zaten adamda. kimyager bir travestiyle baya muhabbet etmişti en son görüştüğümüzde ne iş lan dedim sen de mi asansörcü oldun.yok abi dedi,iyi anlaşıyoruz dedi. adam bildiğin kanlısını bulmaya gelmiş istanbula, gazellayla tanışmış travesti olmuş... o hikayeyi duyduktan yirmi dakika kadar sonra kalktım, döndüm yurduma.

    kerem bini de artık bana ihtiyaç duymuyordu. gazellayla bağlantısı vardı yetiştirdiği otları her türlü pazarlıyordu. artık eskisi gibi her gün evde değildi, aksine her gün yollarda olabildiğince insan tanımaya çalışıyordu. sırf 2 haftasını çeşitli illere gidip gelerek otobüs seferlerinde yanında oturan insanlarla tanışmak için harcamış anlattığına göre.

    saygı duydum hepsine.

    goril ve ps kafenin sahibi sadece resmiyete dökmedikleri ilişkilerini gönüllerince yaşıyorlardı,bir gün tek başıma beyoğlunda gezerken yolda karşılaştım alakasız bir yerde saat 9 civarlarında el ele geziyorlardı. yanlarına gelip tokalaştığımda bize yaklaşan üç beş adam gördüğümde tamam dedim, bunlar olmuş abi.

    bildiğin birisi gelip bunlara laf etmesin tatları kaçmasın diye adam tutmuşlardı.ps kafenin sahibi bildiğin yolda görseniz huur bu diyeceğiniz bir hal almıştı. yüzünde bir gram sakal yok,dar pantolon ve aşırı geniş yakalı bir tişörtle geziyordu. ancak bildiğiniz " muallak " diye sıfatlandırdığımız türdendi.

    babasının yanında regular fit gorilin yanında superslim di huur çocuğu.

    onlar da artık köşelerine çekilmişti.

    bir ayda çok şey değişmişti. kimseden bana ihtiyaç duymasını beklemedim. daha doğrusu şimdilerde böyle düşünüyorum o zaman nedir ne değildir diye analiz etmezdim olayları akışına bırakırdım akarsa ekime akmazsa gibime kadar derdim.

    kahpem girdiğimiz bu yeni dünyayı farketti ve açıköğretimden gibindirik fakat istihdam alanı geniş bir alana yazıldı,az kaldı bitirmesine.

    aslı ?

    aslının durumu berbattı.

    kocasından ayrılmış çocuğuyla birlikte istanbula tekrar dönmüştü.o göremediğim aralıklarda da kanadaya yine dönüş yapmışlardı sanırım.bir gün oturup konuşma fırsatım oldu,

    aslı ben ve kahpe.

    önceki entrylerde düşülen hatayı anlayıp, affetme seansından sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağından bahsetmiştim.bir kere bitti mi bitmiştir, sonradan yeni bir dünya yazsan bile ilki kadar tutmaz. herkes bilir bunu.yok denecek kadar nadir değil nadir denecek kadar yoktur.

    babası ondan nefret etmeye başlamıştı iyice,dul bir kadındı sonuçta. babası da " bu kızın hala gideri var ama çocuklu kimseye kakalayamam " diye düşünüyordu eminim. hayvan evladı. kanadaya resmen itelemişti kızı. gün gelip aslı kanada da bir gecede 4 cigarayı yakıp söndürünce sinir krizine girmiş kocasını boğmaya kalkmıştı nedense.

    adam da amerikalı zihniyeti var zaten ne kadar türk de olsa. yılanın zütünü dillediğini anlayınca zütüne yılan kaçmadan sallamıştı aslıyı. nafakasız bir şekilde.

    direkt olarak yurduna, evine anasının kucağına dönmüştü.

    anası da bildiğiniz gibi her anne gibi baba ve çocuk arasında git gel yaşaya yaşaya ikisini de memnun etmeye çalışa çalışa erken yaşlanmıştı.

    aslı gözümün önünde çürüyüşünü anlatıyordu, çocuğunun ilkokula yazılma yaşı gelmişti. ancak çocuk babasını çok sevdiği için ağzını açıp tek kelime etmiyordu, artık annesine düşman büyüyecekti. babası çocuğu da gibtiretmişti anlayacağınız.

    amerikalılar böyledir,her taku yerler ancak yine en medeni en iyi yaşayan onlar olur. amerikan rüyasını kabusa çevirenlere ise barbar derler. halbu ki barbarlar kendilerini ifade edemedikleri zaman gerçeğe dikkat çekmek için şiddete başvuranlardır.

    şiddetli bir hayatı dinlediniz siz de.

    aslında yazacağım çok şey vardı ama bitirmem isteniş ben de uzun uzun atlayarak geçtim hepsini.o dayağı yemeden önce de çok şey olmuştu tabi. ancak baktım da kendi düşündüğüm şeyleri paragraflara sıkıştıra sıkıştıra uzatmışım, hikaye ağır işlemeye başlamış.

    sizi de sıkmak istemedim.

    kısacası böyle işte.ilk önce aslıyla beraber ayakta durmayı öğrendim, sonra tek başıma yürüdüm en sonunda da tek başıma sayılabilecek şekilde yeniden düşüp kalktım.

    kahpe de olmasaydı kaçardım bu gibtiğimin yerinden.en yakın polisi yakasından tutup kafa atardım.bir düğmesine 6 ay isteniyorsa eğer, müebbet hapis almak için bir polisi çırılçıplak soyup metrobüs durağına atabilirdim.

    ama birisi vardı. kafamı duvara yaslayıp cigara yakıp avizeye kitlenmiyordum kısacası. beni kendine çeken birisi vardı.

    güzeldi, güzel bitti. yaralar geçti, seneler geçti. güzel bir birikimim oldu. klagib insanların yöneldiği yatırımlarımı yaptım, ailem iyice uzaklaştı benden. evimizi satmışlardı babamın masrafları için sanırım.bir takım şeyler olmuş yine, parça pinçik duydum oradan buradan, istanbulun köy denilecek yerlerinden birine göçmüşlerdi.

    bana da bu işlerden kar kalan bir tek araba ve kahpe oldu.

    bir kaç gram da öksürük.

    size tavsiyem,bu taku alacağınız kişiye dikkat edin, eğer al ver muhabbetindeyse almayın, size çok fazla samimiyet gösteriyorsa " biz yine dolaşalım gelicez " deyin pahalı bir pantolon satan apaçiye dediğiniz gibi.

    ama orta ayarda, ilginç konuşan insanlar bulursanız alın ve içeceğiniz insanlara dikkat edin.tek başına içip kafa oldum diyen yalan söyler,bu takun kafası hep dediğim gibi dumanı içerken duyulan kelimelerdedir.

    bir kişi karşınızda kovadan bir kapak alıp battaniyeyi üstüne çektiğinde " aha sardı kefen gibi " deyin,o ölüm muhabbetiyle yaşayacağınız en güzel kafalardan birini yaşayın.

    güldürenden sakinleştirici haplara kadar her taku deneyin.

    ama ilerde bir gün pişman olacaksanız hiç denemeyin, gibtirolun gidin.ya da benim gibi zevk haline getirin. bağımlılık diye bir şey yok. ihtiyaç duymak diye bir şey var.

    o televizyonlardaki kok müptelalarının da dıbına koyayım. kendilerini rezil ediyorlar. bağımlı olduğunuzu düşünmeyin yeter, kimseye diz çökmenize gerek kalmaz.

    bu dünyada sigarayı bırakmaya çalışan gerizekalılar var gerçi.tek zevki sigara olan adam sigarayı bırakacağım deyince en büyük sigarayı yakıyor, farkında değil.

    zaten akciğerler tadıyor bir kere, gibe gibe çıkıyor bu tak sizden acısıyla.o yüzden zevk alın yaşadığınız bu gibindirik mizansenden.

    dinleyen herkese teşekkür ediyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +2
    korsan kitapçılardan birine doğru yöneldik. aslı " al şimdi bak ne bakacaksan " dedi. güldüm.bir kaç kitap inceledim.hep aynı şeyler... bir cinayet yaratıp hafif polisiye katıp kendi düşünceleri ve yorumlarını serpiştiren yazarların birbirlerine benzeyen kitapları.

    aslı tezgaha geçti,30 yaşlarında bir adam duruyordu tezgahta,

    a - naber irfan abi... napıyorsun ? nasıl gidiyor ?

    irfan bini tedirgindi, tabi tanınan bilinen bir esnaftı. oğlan gibtiğine emindim. karısından bulamadıklarını taksimdeki folloş binlerden bulmaya çalışıyordu.

    i-iyi be aslı nolsun, hayırdır kitap mı bakacaktın.

    aslı bir kitabı aldı cebinden küçük bir poşet çıkartıp koydu içine ve sayfayı açtı. kitabın adı zargana ydı.

    a-evet bu kitabı övüyorlar baya, nasıl okudun mu ?

    irfan daha da tedirginleşti. kitabı kapayıp tezgahın altına koydu. aslıyı kolundan tuttu elimdeki kitabı atıp irfan binine öyle bir baktım ki zütünün gibileceğinden korktu. aslının kolunu bıraktı, genç bir çocuğu çağırdı tezgaha bakması için.

    irfanla karşıdaki banklardan birine oturduk, altımızdan trenler geçiyordu. elbet birisi bu trene kaçak atlardı yenimahalleden diye düşündüm.

    irfan " nedir bu " diye sordu." adı ne ? "

    aslı - patrick

    irfan - patrick mi ?

    ben - patrick işte abi, patrick kluivert. insanı sert bir plaseye çeviriyor dakikada.

    irfan bini güldü,ne kadar bu dedi ?

    gramı 15 dedi aslı. aslıya döndüm. ulan az önce niye 10 dedin der gibi baktım, giblemedi.

    irfan çok dedi. tabi alışmıştı relaxlatan çay türevi şeylere. dıbına koyayım irfan.ama bunu satmadan gitmeyeceğimizi biliyordu.

    kaç gram var dedi irfan.

    aslı çok gram var ama sana 4 gram ayırdım.

    60 çok dedi irfan.

    sen dene, olmazsa biz iade ederiz sana beğenmediğin takdirde.

    eyvallah dedi irfan,50 lira çıkardı. uzatmayın dedi, tezgaha doğru yürüdüm zargana kitabını aldım irfanın yanına geldim kitabı açtım.tak yere düştü poşet.

    irfan gözümün içine baktı, alelacele 20 lira çıkardı.70 verdi.var mı sizde 10 lira diye sordu amcık evladı.yok dedik, olursa veririz.

    yere düşen poşeti rahatça uzattım, kimsenin umrunda değildik. oradan da ayrıldık.
    ···
  4. 4.
    +2
    minibüslerin önümüzden ard arda geçtiği, etrafımızda nezih insanların sessizce yaşadığı binaların konuşlandığı yarak kürek bir semtte, insanların beyin dalgalarını gibecek şeylerden para kazanmamız fazla komik geliyordu bana.ben bu taku gidip güneşli ssk nın önündeki o umutsuz insanlara, işkur kapılarında hayal kurabilmek için para kazanmak gerektiğini düşünen insanlara satmak istiyordum.

    tek derdi, öğretmeninden azar yemek olan ve tek hayali gelişen teknolojinin son ürünlerini satın almak olan bin kurularına satmak istemiyordum.ama gelir dağılımında adaletsizlik var malum.

    bir huur çocukluğu var. para yanlış kişilerde.

    aslı bu okuldan çok insan tanır, aslıyı da bu okulun yönetiminden çok kişi tanır.en son fizik öğretmeninin zütüne tükenmez kalem soktuğu gün uzaklaştırma almıştı bu okuldayken. hoca ona öğretmenler odasında sigaranın zararlarını anlatırken o açık düğmesine ilişen gözleri görmüş ve masadaki tükenmez kalemi tam zütünün deliğine sokmuştu anlattığına göre.

    hani gavur der ya " in god we trust." yanlış...

    in aslı we trust.

    ona inanıyordum, burada da işleri yürüteceğine emindim. eski okul arkadaşlarından bir kaçı geldi,bir iki kız cins cins bakıp ilerledi. güzel bir kız gelip halini hatrını sordu, tokalaştık.ancak duydukları kokudan tiksindiklerinin farkındaydım.

    üstümdeki koku olmasa ilerde tek derdimin ona bir tek taş almak olacağı bir kadın bulabilirdim buralardan.ama tufan bini gaza getirdi işte... mürüvetime engel oldu bin.

    üç beş eleman bir kaç kız toplam 7 8 kişi toplandık. aslı " ee napıyoruz ? yapalım bir şeyler ne zamandır görüşmüyoruz " dedi. çoğu onayladı, sadece tokalaştığım kız biraz ırım kırım etti aslı onu da ikna etti, onunla arası iyiydi. gittik dersaneler sokağına. girdik bir cafeye. sohbet başladı döndü dolaştı kimyasallara geldi.
    ···
  5. 5.
    +2
    gorille üst katlardan bir daireye çıktılar.ama ikisinin kahkahaları bağırışları en aşağıdan duyuluyordu.

    hatun ihalesi bana patladı,ne tak yapacaktım bu saatte bu kadını ?

    iki muallak bir güntekin ve iki huuryla aynı binada onlarca köpek uluması içinde kalakalmıştım. kızın sabah kendine gelip gibtirolup gitmesini bekliyordum.ama olmadı. sabaha kadar boş boş oturup konuştuk.

    her şeyden konuştuk. herkesten.

    dünyayı konuşarak yıktık kafamızda.ama etkilenemiyordum bir türlü, keşke şu kafedeki kız gibi etkileseydi beni. etkileseydi de onun için ailemi camdan aşağıya atıp kızla sabaha kadar sevişseydim.

    ama olmuyordu işte, beni kendine vicdanımı gibip atacak kadar aşık edememişti, istediğime çabuk ulaşmıştım o gece.

    sabah oldu. herkes uyandı.

    ps kafenin sahibinin kafa iyice açıldı, mutluydu godoş. belli ki adam bildiğin goygoycuydu. gorilden önce çok kişiye düzdürmüştü belki de neyse ne.

    aldım karşıma konuştum.

    dedim buradan sonra sapak yok.yol kaçtı. fazla şey biliyoruz artık.sen bana ben sana.her türlü yardım ve yataklığı yapmak zorundayız gibe gibe.

    kızı gösterdim, güntekinin karısı olacak kahpeyle muhabbet ediyorlardı.iki kahpe birbirini bulmuştu ama o narin hatun u güntekinin yanına bırakamazdım. yakışmazdı,ayıptı.

    hatun muhabbetini konuştuk nasıl yaparız nasıl ederiz diye. çünkü kız artık neden etkilendiyse etkilenmişti bir kere. gitmek istemiyordu. gibik bir hayat yaşamayı marifet sanıyordu belki de.

    dedim bu kızı zütür abi getirdiğin yere. hallederim dedi.

    bir şekilde çözdük. detaylı anlatırsam sıkıntı çıkar.

    nikahının kaçta olduğunu sordum. akşamüstüydü yanlış hatırlamıyorsam. sıkıntı yoktu. telefonu kapalıydı. saat daha sabahın 6 sıydı. açık yer yoktu. marketler açılana kadar takıldık ettik, hatun gitmeden bir kez daha bir şeyler yapmak istedim, sonra vazgeçtim. güntekinin karısını gibsem daha iyiydi. soğumuştum bir kere hatundan.

    saat 9 oldu. açık yer bulduk, lavuk aldı kredi kartıyla bir şeyler, neredeyse 1 aylık site masrafını aldırttı goril herife.

    tarihinin en iyi kahvaltılarından birini gördü o gün o site. salamlar sucuklar sofrada defileye çıkmış gibiydi, güntekin ve karısı yemeye kıyamıyordu. hatta güntekin kaşar dilimini karısının alnına yapıştırmıştı espri olsun diye.

    adam her şey için teşekkür etti.ama ne için anlamadım.

    zütü gibilen o
    cüzdanı gibilen o
    nikahı bugün olan o
    hatunu takip edecek olan o.

    ne gorilmiş arkadaş, nasıl gibti bu adam seni de böyle uysal bir hale geldin.

    sonra giberim ya dedim, gittim eve. girdim.klagib bir kahvaltı vardı evde. babam kızmıştı bu sefer nedense.

    nerdeydin lan it otel mi lan bu ev gece gez sabah yat.
    arkadaştaydım baba, dedim.arkadaşta kaldım.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +1
    @1 ekincan arslan
    ···
  7. 7.
    +1
    aslı istediği konunun gelip çattığında memnuniyetin doruklarındaydı. efsane bir çıkış bekliyordum, ikna kabiliyeti çok iyidir, simsiyah saçlarını küt kestirdiğinden beri tam bir diktatöre dönmüştü. baştan aşağıya zarifçe zarar vermek için yaratılmış gibiydi.

    emin denen bir eleman vardı, ortamın maestrosu oydu. vardır böyle insanlar alpha male derler. ortam adamıdır.her şeyi onlar organize eder.o da hemen atlamıştı.

    aslıya canının sıkkın olduğunu biraz kafa dağıtmak istediğini söyledi.

    aslı da memnuniyetle cevapladı.

    " emin, senin için grdıbını 10 dan veririm, 4 gramla o dinlediğin gruplarla aynı sahnede yer alırsın gün boyunca."

    emin yarak kürek metal gruplarına bayılırdı. nerede bilinmez bir grup var bulur çıkartır dinler ve dinlediği için kendisiyle gurur duyar ve kızların bu grupları dinlediği için onlara dıbını sunmalarını beklerdi.

    özetle salağın tekiydi.

    aslı devam etti.

    bak bugün denedik bunu arkadaşla - tokalaştığım kahpenin gözünden düşmüştüm, gece beni düşünerek vucuduyla oynaması imkansızdı artık.- buraya gelene kadar amuda kalkmadığımız kaldı. kapanırsın odana yakarsın cigaranı kimse yokken, sonra sen slash ben selamet...

    gibeyim esprini aslı... herkes güldü ben somurttum.

    neyse ilk 4lüğü bu bir onluk 8 8lik bine kitledik.

    amı zütü dağıtıp anasına babasına ağzını yayarak konuşacağına emindim, camdan bile atlayabilirdi kamil.ama gidip arkadaşlarıyla kova yapıp bu malı ziyan edeceğini biliyordum. çaylar içildi zütler gibildi, alışveriş yapıldı. aldık 40 lirayı devam ettik, aslı hırkasının iç cebine koydu parayı. istasyona doğru devam ettik oradan ayrılıp.
    ···
  8. 8.
    -1
    neyse, konuştuk ettik,

    mesele geldi yeni mala.

    dedim oğlum nedir bu adı sanı yok mu ? yok oğlum bilmiyorum ki sormadım,ama hala züt gibiyim dıbına koyayım dur getireyim dedi.

    gitti getirdi. domates reyonuna koymuş hayvan herif. aslı baya gülmüştü o domateslerin içinde söndürdüğü cigarayı ararken, güzel gülüyordu. tımarhanedeki beyaz yüzlü bir kadının kedi severken güldüğü gibi. gitti getirdi, yaktım.önce taktan bi koku çıktı.ama çıkan duman çok koyuydu. müthiş bir rengi vardı. aslı da aldı bir iki duman.

    " ekinezya gitmiyor mu artık " dedi tufan.

    "yok dıbına koyım, herkes aynı şeyiğ satıyor,ada çayı na dayayacaksın sinek ilacını satacaksın en iyisi dıbına koyıyım,al marketten sermayesi bile yok."

    güldük falan. dedim abi yok mu ismi bunun amk.

    "ulan yeni şey dedin al yeni şey, sokturtma adına,de işte bişeyler, hollandadan kuzen getirdi de,adı da patrick de ilk kluivert denemiş de ondan böyle diyorlar de " diyip durdu.iyi dedim. patrick cebimde aslı yanımda. çıktık dışarı. döndük anavatanımıza.

    bakırköy.
    ···
  9. 9.
    +1
    dinleyen kalmadı mı ?
    ···
  10. 10.
    +1
    "sen başka bir şarkısın."

    yok, olmuyordu.güzel bir hayat kurmuştum. babama kolpadan bir sinir krizi yaratıp evi terkettim. zütümü kurtarabileceğimi,bir şeylere güvendiğimi biliyordu. umursamadı.

    giberim dedim, topladım üç beş eşyamı, çıktım evden, aslıyla ayrılmayacaktık. yine devam edecektik her zamanki gibi. beni elim kolum dolu gibtirolup gitmeye hazır bulmuştu sabahın köründe. koşup sarıldı. elimdeki bavullar düştü.

    yok bir şey aslı. sadece semt değiştiriyorum, buradayım yine merak etme dedim.bir şey demedi. ağlamıştı sanki.ilk defa böyle görüyordum onu.

    aslı mükemmel bir kızdı.ama sinem beynimi ele geçirmiş, bütün hücrelerime kendi istiklal marşını okumuştu bir kere. kafamda sinem, arkamda aslı, önümde ps kafenin sahibi muallaknin arabası, önde goril arkada kahpe.

    bindim. aslıya döndüm." saçmalama, yarın tekrar geliyorum. ayarla kendini." dedim.

    avcılara gittik. ucube bir binaya girdik kahpeyle. çok sevinçliydi. oturduk.

    yeni bir eve taşındığınızda ne hissediyorsanız onu hissediyordum, eşyalar yerli yerindeydi.ben o eve alınmış yeni bir mutfak robotu gibi hissediyordum kendimi. şimdi burada mı yaşayacağım diyordum kendi kendime, gecenin köründe başımda dikilip " yatmadın mı daha sen " diyen annem olmayacak mı ?

    sabahın köründe işe giderken ayakkabı topuğunu zenci yannanı kadar olan şeyle düzeltirken hakkımda konuşmayacak mı babam ?

    süper o zaman.

    peki sinem ? ulan istediğim her şeyi elde ettim şu zamana kadar.ama sinem elde edilecek gibi değildi, gözleri göz değildi,ses tonu ses değildi. kirpiklerini kırptığında bile bana seneler gibi geliyordu o gözleri göremediğim zamanlar.

    kafamda sinem koynumda kahpe. salonda goril ve kafe sahibinin iniltileriyle geçen aylar...

    aslısız günler, sinemsiz bir dünya.

    siteye de uğramıyordum ne zamandır. aslıyla 2 günde bir görüşüyorduk. avcılarda çabuk bir ortam kurmuştm kendime, işler yolundaydı.iki günde bir aslıyla görüşüp kereme gider malları alır avcılarda üstüne biraz kimyasal şeyler ekler satardım.

    eğer en taktan ota biraz sakinleştiri hap tozlarını eklerseniz nirvana denilen olayı yarılayabilirsiniz.
    ···
  11. 11.
    +1
    oldum olası bu kova icadından nefret etmişimdir, aslı da pek sevmez.

    goril bir keresinde floryaya yüzmeye gittiğimizde denizde kova yapmayı teklif etmişti, gerçek bir gorildi.şu behlüle final bölümünde yaptıkları halıflex sakal gibi gorilin tüm vucudu kıllarla donatsaydık, herhangi bir goril yavrusu sanar bağrına basardı am biniriğini.

    goril iyi adamdır, güntekin de öyle, babası ne kadar edebiyat düşkünü de olsa evladı tam bir tiner bağımlısı, tinerin tüm harflerini ezberlemiş bir binin teki. semtteki tüm köpekleri neredeyse kendine köle etmişti güntekin beni de pek severdi,az zütünü kurtarmadım. gorille ikisi bizden daha kötü durumdalar.ilk entry de bahsettiğim sitede yaşıyorlardı. herkese korku salıyorlardı ancak kimse onların sitesine girmeye çalışmıyordu. züt korkusu işte. zamanında elit insanlar yaşasın diye yapılan sitelerde esrar dumanından, tiner kokusundan kılları simsiyah olmuş kuduz köpekler takılıyordu. sadece asansörü ekgibti sitenin. camları da ordan burdan çaldıkları örtülerle kapatmışlardı. yaşayıp gidiyorlardı çalarak. günün birinde onların da mağdur durumuna düşeceklerini bilerek, kendilerini mağdur edecek insanları bekleyerek yaşadılar.

    kafaları dünyamızın seviyesine düşmesin, kendi yarattıkları hayal dünyasında yaşasınlar diye her akşam bir tiner alıp bırakırdım muallaklere. köpekleri de zararsızdı bize karşı. ancak ne zaman bir fırından geçseler fırıncı altına sıçardı köpekler yine vitrine saldıracak diye, napsın hayvanlar et nedir bilmezler...

    bu kadar bilgiden sonra konuma döneyim, adam da aldı, öksürdü biraz dumanın etkisiyle.ben oldum olası tam duman alamam şu kovadan birazını illa salacağım dışarıya.ama adam oral sex hastası sanki. dibine kadar aldı dumanı. helal olsun.

    ben bu kadar kafi deyip çekildim 2 3 kapak sonra. aslı da yüzünü yıkamaya gitti kattaki tuvalete, adam tek devam etti. hayatının neredeyse %60 ını anlattı bana.

    babasının taksi plakası kralı olduğunu, annesinin ailesinin sırça köşklerden çıktığını karısının avukat olduğunu, sırf şu taktan uzak dursun diye babasının burayı açtığını... her şeyi. adam zenginlik içinde sefalet yaşıyordu. ayda binlerce para kazanıyor ama bu dükkanda kalmayı bir sefalet olarak görüyordu.

    haklıdır belki de,banane. paramızı versin yeter.

    adamla anlaştık. malı beğendi, baya beğendi hatta.ne kadar dedi.
    aslı gramı 20 dedi. artık neden böyle dediğini biliyordum, adam geri kalan tüm malı alacak aslı da en fazla 15 e kadar inecekti.

    ama nedendir bilinmez. adam o kafayla kabul etti,dur bi hesap makinası kapayım dedi, baya güldük arkasından. yürürken tek başına titanikteki aşıklara benziyordu herif. sallana sallana...

    kaptı geldi hesap makinesini.

    adam - kaç gram var ?

    ben -4 şimdi içtik.

    adam -tamam onu da hesap edelim.

    ben -yok, beraber içtik. lafı olmaz.

    adam -lan ne beraber içtik, kitlediniz bana tüm dumanı.

    üstelemedim iyi dıbına koyayım dedim.

    4 öyle sattık 4 öyle sattık.12 gram vardı. yetmez dedi adam, ertesi gün e 20 gram daha ayarla dedi. aradım tufanı. dedim böyle böyle, cemile sorup dönücem dedi.

    döndü bi 10 15 dk sonra.o ara adamla bi pes attık, fark çaktı muallak bana. neyse bunlar ayrı mevzular. döndü tufan.gel yarın al dedi.

    tamam dedim, hesapla 32 * 20 kaç çıkıyor ?

    nasıl hesapladıysa o kafayla e li rakam çıktı. dedim var dıbına kodumun müptezeli.

    hesapladım, çakma abercombie satan esnaflar gibi hesap makinesini adama çevirdim,640 yazıyordu. adam çıkardı 650 verdi. aldık koyduk cebe. durun dedi. biraz kafam düzelsin öyle çıkarsınız.

    camı tam açtık. baya bi muhabbet ettik hakkında çok şey öğrendik, ertesi gün için sözleştik.bu saatlerde malı getirecektik. haliyle akbili de liseli bine vermeyecektik. üzüldüm bine o an.o kafayla bi onu düşündüm.lan yazık çocuğa dedim, minibüse para vericek boş yere... ağlayacak gibi oldum aslı hafiften uyardı tatlı bir tokat attı adam ayıkmasın diye. eyvallah dedim kalktık çıktık adamın kafa düzelince, döndük mahallemize.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    -1
    olm sen torbaci olsan ne olu olmasan ne olur. birde marifetmis gibi baslik acmis ergen pic. okumadim okumamda. sipa.
    ···
  13. 13.
    +1
    turuncu v yakalı yaklaştı, sıfatımı gibeceğini söyledi,iki üç hoşnutsuz laf etti, gazella elinin tersiyle doğru yere iyi bir tokat geçirdi, arkadaki diğer king konglarda hareket edince, epey bir kargaşa oldu.kim dayak yedi kim pert oldu bilmiyorum ama köşede yanımızda bir travestinin omuzlarına dayanmış ayakta durmaya çalışıyorduk.

    bir kaç kişi de bize girişti, travesti bir adamı feci yaralamıştı, adamın göbeğinde kan akıyordu oluk oluk.

    gazella durumu görünce tuttu kolumdan, kalk gibtirgit buradan çabuk dedi.

    çünkü orada kalsaydım şu anda tahminen bir koğuşta sigara tütününe sabun tozları serpip bir şeyler yapmaya çalışıyordum, emin olun.

    ihalenin oradaki herhangi birine çıkacağını biliyordum.

    ama şu da var ki bu kavga dönüm noktam olmuştu. düşüşüm ani gelmişti, dünyalı kaybolmuştu. yoktu ortalıkta.bir daha da bulamadım zaten.

    o zaman tam anlamıyla ayılmıştım,her allahın günü üç taneden az ot dolu cigara içmeyen ben, dudağıma slim sigara bile koyamıyordum.

    her şeyden önemlisi anlaşabildiğim bir dünyalıyı da dünyanın en gereksiz şeylerinden birinde kaybetmiştim, yine kahpeme anlatacaktım anlayacakmış gibi yapacaktı.

    aslında yapmamız gereken budur bana sorarsanız.

    bizi anlayanlara değil, anlıyormuş gibi yapanlara hitap etmeliyiz, çünkü bizi anlayan insanlar bir gün hadi eyvallah dediğinde yannan görmüş yeni gelin gibi kalakalıyoruz. sürekli yeni insan arama ihtiyacımız da bu yüzden ve nitekim aşk denen mevzu da.

    kimse bizi anlamasaydı şu güne kadar kimse kimseye çıkma teklifi etmek için kıvranmazdı, kimse kimsenin önünde diz çöküp tek taş uzatmak zorunda hissetmezdi kendini.

    evliliği uzun süren çiftler birbirlerini anlıyormuş gibi yaparlar, erkenden boşananlar ise kendilerini anlayan kişiyi bulmuş ve altına yatmıştır, veya üstüne çıkmıştır. bilinmez.69 bile yapmış olabilir edepsiz şerefsizler.

    müptezelliğe ara vermeye başlamıştım, kimseye bir şey satmıyordum, almıyordum,içmiyordum daha doğrusu içemiyordum. bir ayda zor toparladım kendimi.
    ···
  14. 14.
    -1
    " go ask alice."

    kimyager dediğim elemanla tanıştım. kimyager benim yaşlarında hiç bir taka sahip olamamış bir üniversite öğrencisiydi. konuştuk ettik, tehlikelerden sıkıntılardan trafikten bahsettik.o sadece üretim kısmında olduğu için sıkıntı olmaz diye düşündü.en çok tehlike onlardadır aslında.her neyse.

    çıktım. bindim arabaya. eski evimin önünden geçerken pencereye dikkat ettim, annem perdeyi çekiyordu.of dedim içimden. indim arabadan geçtim apartmana bastım zile. kapı açıldı. gittim evin kapısını çaldım. annem açtı. içim sızladı,ama çabuk geçti. babamı görmek istediğimi söyledim.bir odayı gösterdi. girdim içeri.

    kapıyı kapadım. annemin gelmeyeceğini biliyordum. zatenhiç bir zaman gerçek bir aile olmadık,hep dışarıda gördüğümüz aile yapısını taklit ettik. bunlar ayrı mevzular.

    babam ölmek üzereydi, tüm gün yatıyor, ilaçlarını alıyor ve ağzını açamıyordu. sadece kalbi atıyordu. ağzı yüzü yamulmuştu.

    durdum suratına baktım.

    değdi mi baba ? dedim.

    değdi mi ? şu hale bak. çıkardım cebimde yolluk olsun diye kerem e sardırdığım maryjanelerden birini gösterdim. gözünün önünde bir o yana bir bu yana salladım iki parmağımın arasında cigarayı.

    bak dedim, beni getirdiğin noktaya bak. okula sakallı gittim diye sakalımı kestikten sonra dövdün beni insan içine çıkamayayım diye, senelerce adam değilsin dedim, hala adam değilim. adam olamadım,ama senin oğlun da olmadım. benden utanıyorsun değil mi.?nasıl olur da senin gibi asil bir adamın taşağından düştüm ben ? nasıl bir hata bu...

    duyup duymadığını bilmiyorum ama beni gördüğüne sevinmedi. yaktım cigarayı. dışarda ezan okunmaya başlandı. kaç vakit okunur bu dedim. anlamsız sesler çıkardı.

    öksürmeye başladı. annem içeri girdi. elimde cigarayla görünce iki üç tane vurmaya kalkıştı ağlaya ağlaya. hayvan gibi güldüm yüzlerine karşı. helal lan size, benden bir huur çocuğu yarattınız dedim. helal size.
    ···
  15. 15.
    +1
    yine ilginç bir adamla tanışmıştım bu ortamda. adama nereli olduğunu sorduğumda " dünyalıyım " demişti,ben de hiç benzemediğini, daha çok jupiterlilere benzediğini söyledim,o da her polis çevirmesinde aynı şeyi duyduğunu söyledi.

    dedim güzel,bu adamdan yol çıkar.

    gece çıkışı bir kaç kadın prodüktör müsvettesi rezil huur çocuğu, dünyalı ve ben gazella nın türkü barına gittik.

    bu arada gazella demişken hep yazacağım unutuyorum, travestilerin de çoğu torbacıdır. gidip düz bir şekilde sorun o da düz bir şekilde cevap verecektir.

    neyse yine gazellanın gözde travestileriyle dolup taşan mekanda içerde onlarca ikinci sınıf işadamı adı altında travesti gibip evindeki çoluğunu çocuğunu hiç eden huur çocuklarıyla takıldık bir müddet. dünyalıyla tanıştırdım hepsini.

    dünyalı benim kafadandı. rahatça selam dünyalı ben dostum diyebildim. böyle insanlara ihtiyacım vardı gerçekten. herkes yakınımdı ancak kimseye bir sıkıntımı açamıyordum. hoş ; derdim de yoktu.ama olduğu zaman açabileceğim bir kişi yoktu.

    aslıya duyduğum ihtiyaçı karşılıyordu.ben sadece cidden konuşup anlaşacak insan arıyordum. ancak ne kahpem ne kerem ne de başkası bunu karşılayabiliyordu.ben oturup " ufka uzanan yolu sana gelen yol sanıp kendime güldüğümü nereden bileceksin " diye mırıldandığımda bana hikayesini analtacak insanlar arıyordum.

    dünyalının hikayesi klagibti. herhangi bir dostoyevski paragrafı gibiydi. bodrum katta oturup üst kattakilere küfür etmekle geçiriyordu hayatını. beyoğlunda yaşadığı için çevresi de genişti,her türden kadınla yatmış her türden kadını aldatmış ve aldatılmıştı,ama benim gibi nefes aldığı sürece duygularını ve pgibolojisini önemsemeyen, önemsediği anda kendini basite indirgediği için kendisini küçük düşürdüğünü düşünen birisiydi.

    insanları ve kendimi et olarak görmüyorum. tabi ki bir takım pgibolojik gereksiz alet ve edevatlarımız var ancak her şey anlık.

    dünyalıyla epey zaman geçirdik, beraber iş yapmaya başladık. aslıyla nasıl bir dostluğum varsa ona da aynısını sundum. aslı da ortalardan kaybolmuştu, artık çocuğu kucağında çıkmıyordu karşıma iki de bir.

    dünyanın bir vatandaşıyla dünyanın en gibindirik şehirlerden birinin dıbına koyuyorduk her cumartesi gecesi. bodyguardlara içi otlarla dolu sigara sunuyorduk. herkesin mekanlara girmesini sağlıyorduk elimizden geldiğince.

    yine günlerden bir gün cumartesi gecesi bir bodyguardla muhabbet ederken tadımız acayip kaçmıştı.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    -1
    bu otlara böcek ilacı sıkma olayı nedir panpa ?
    ···
  17. 17.
    +1
    gençler çıkmam gerekiyor. uzun uzun yazdım zaten, gece gelene kadar okuyanlar belirtsin, rezerv çeksin.

    gece uyumayıp yazacağım hepsini.bir kısmını yazacağım 5 dakikada. sonra da çıkıyorum, gece yarısı bir şey çıkmazsa, gibecek am bulamazsam devam edeceğim.

    pazar geldi, aslıyla erkenden buluştuk sitenin önünde. Goril geldi ne iş falan diye sordu, dedim böyle böyle abi işte geçmişti.gel sen de dedim,ben rap sevmem dedi adam. dedim tamam, pink floyd geldiğinde söz beraber gidicez. güldü,pimproyd ne lan dedi. dedim neyse goril, hadi eyvallah şu bine de göz kulak ol,bişey olursa da haber ver dedim. eyvallah dedi.

    gittik partinin yapılacağı yere.

    bir sürü rapçi,bir sürü bol pantolon,bir sürü tişört altından beliren beyaz sweetler... bir sürü kulaklıklı nba basketçilerine benzeyen adam.

    aslıya dönüp " hangisi sansar ? " dedim güldü." hepsi " dedi. anlamadım,sonra anlamadığımı anlamasın diye ben de güldüm.

    neyse, velhasıl gittik yarak kürek rapçiler çıktı. aslı sansar ı bekliyordu zaten. oturduk bi köşeye bekledik. baya zaman geçti, orhan gencebayın dediği gibi " beklemek hüzünlü bir şarkı gibi."

    partiyi sunan bi kamil vardı,tam bir boş adamdı... salak salak konuşuyordu " ve şimdiiiiii " diyordu. herkes sansar diye bağırdı " kimmm ? " sansaar " duymadım ?? " sansar...

    sonra baktım arkada kilolu yapılı bi adam geldi, yavşağın elinden aldı mikrofonu " hazırmısın lan " diye bağırdı. yanında da kısa boylu gözlüklü biri vardı. başladı bir şarkısını okumaya.

    ama en dikkatimi çeken sözü şuydu

    " ben sadece iyi rap yapan bir çocuk değilim,
    bu takun yeni kralıyım o yüzden eğilin."

    ben de sadece ot satan biri değildim.
    bu takun yeni kralıydım,ama kimseyi eğemedim.

    sansar ın performansını beğenmiştim ama ne yalan söyleyeyim önceki çıkanlar kafamı gibmişti.gel gelelim parti bitti sansar insan içine karıştı, aldım telefonu elime buldum sansarı. üç beş kişi vardı etrafında sigara uzattım. eyvallah dedi aldı, yaktı." dedim seni çok beğenen, dinleyen bir arkadaşım var.bir fotoğraf çekilir misin kendisiyle çok mutlu olur "

    muallak gibi konuşuyordum, daha önce görmediğim bi adamdan minnet umuyordum. tabi kardeşim dedi. getirdim aslının yanına, aslı çok mutlu oldu ama belli etmedi. tokalaştılar.

    hadi geçin bir fotoğrafınızı alayım dedi. aslı o kadar dinlemesine rağmen sansara sarılmamıştı fotoğrafta. helal olsun sana aslı dedim kendi kendime. sansarla beraber şık bir pozlarını aldım. daha sonra biraz daha konuşup ayrıldık oradan.

    sansar ı ben de sevdim daha sonradan, güzel şarkıları var. dinleyin derim. canlı izleme şansı bulduğumda gidip izleyeceğim yine.

    --

    beyler diğer cafecinin partiyi anlatmaya da gece başlıyorum, aklınızın almayacağı şeyleri anlatacağım. rezervleri alın.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +1
    böyle oldu bittiye getirmek istememiştim, ancak cidden fazla uzattım sanırım kusura bakmayın, kendi fikrimi söyleyeceğim diye tır parketmişim resmen başlığa.

    ama zaten aralıkta olan şeyler de hep aynıydı hemen hemen.

    tekrar herkese eyvallah diyorum.
    ···
  19. 19.
    +1
    karşı yola geçtik, çocuğun hıçkıra hıçkıra evine dönüyordu. evde annesinin üstüne üstüne gidip neler olduğunu öğrenmek için çocuğun kafasını gibeceğini, babasının işten gelip oğlunun durumuna bakacağını, bize küfürler yağdırıp, devletin bir tak yapmadığını söyleyeceğini biliyordum. olan yine çocuğa olacaktı, arkadaşları tarafından da duyulacaktı.

    kısacası akbilini kullandığımız çocuk taşakoğlanına dönecekti ailesi ve arkadaşları arasında. babası " vuramadın di mi ağızlarına bi tane " diyecekti annesi " taş da mı bulamadın gerizekalı " diyecekti...

    her neyse. akbili bırakacaktık ertesi gün oraya.ama biliyordum, birisi gelip gözetleyebilirdi. goril hallederdi o işi tinerci sonuçta, kimse niye sokaktasın bu saatte diye sormaz, kıvrılır durakta bir iki saat uyur, akbili bırakır. takılır.

    ne diyorduk ? geçtik karşıyola. üstümüz başımız feci derecede kokuyordu. aslı çocuğun arkasından bakıp " bugün de okula gitmeyi versin puşt " dedi. güldüm,aklıma üç karış sakalla yaz sonrası lisenin son sınıfına başlamak için okula gidip, müdür yardımcısından yediğim %20 sini hissettiğim tokatı anımsadım." gibtir lan dıbına kodumun teroristine bak " lafını yeniden duyar gibi oldum muavin bininin.

    otobüs gelmişti, bindik.şöför üstümüz başımız tertemiz olmasına rağmen bize cins cins baktı, aslı da şöförün ondan beklediği hanım kızlığı sergilemeyip, cins cins baktı haliyle. aldım akbili bastım, aslı geçti. biraz daha bekledim yine bastım. aylık değildi, daha yaptırmamış herhalde hibine, bize yetecek kadar bakiye vardı. geçtik oturduk yerlerimize.

    aslı nerden baksanız 3 4 senedir kullandığı pilli mp3ü çıkardı, içinden bir şarkı açtı. kulaklığın sol tarafını bana verdi, kendisi cam kenarı insanıdır. süper insandır, karşı cinse çok ilgi duyarım ancak aslı başka bir kızdı benim için,onu üçüncü bir kolum gibi görüyordum.iki elimden tutsalar,bir yerden kurtulup, göbeğimi delip karşımdaki insanın boğazını sıkardı, eminim.

    aslı genelde sansar salvo denen bir elemanı dinlerdi, daha sonraları araştırdığımda bu adamın da bizim sattığımız uyuşturucu türlerinden müzdarip olduğunu duydum. hikayeye başlarken de onun gökyüzü şarkısındaki sözünü almam bu yüzdendir, aslıya olan özlemim ve saygım yüzünden.

    aslı sansar ın " pgiboz " adında bir şarkısını açtı.

    fırtınalı bir gece yağmur sağanak
    dalgalı denizde kendini boğmak
    herşeyi bırakıp hiç bir şey olmak
    dumanaltı bir gece doğmak

    diye gidiyordu yanlış hatırlamıyorsam,bu güzel bahar gününe uymuyordu bu şarkı,ama müthiş bir ritim vardı.

    yol boyunca dinleyerek gittik. daha sonra metro durağında inip, metroya bindik. esenler de indik.

    tufan ı bulmamız gerekiyordu. Bizim insanların beyninde yaratacağımız tufan için tufandan yeni şeyler satın almamız gerekiyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +1
    esenler metro durağında indik, yanlış hatırlamıyorsam bir yokuşa benzer bir yol vardı. oraya doğru yürümeye başladık, insanların kendini göstermeye başladığı aktif bir caddeye çıktık. kendimi işine yeni başlamış bir pekekent gibi hissediyordum, tüm dünya benim için müşteriydi, iran devrim muhafızlarına bile bonz satabilirdim.

    obama ya beyzbol sporunun anlamsızlığını lsd tribi yaşatarak anlatabilirdim.

    neyse.gel gelelim esenlerde şakirt yayınları yapan bir çadır gibi bir şey mevcuttu o zamanlar,iki liraya kitap satıyorlardı, inceledim biraz. aslı da kolumdan çekiştirdi " ya bırak, rızıdan mı bitti ? " diyerek çekiştirdi beni. aldırmadım devam ettik.

    ara sokağa girdik, esenler belediye binasına kadar gelmiştik. tramvay yolu hala görünüyordu. fazla uzaklaşmamayı her zaman tercih ederim.

    nereden baksanız 6 7 tane ulaşım aracının olduğu bu şehirde kaçmak çok kolaydır benim için. vapurdan iner, teleferiğe binerim, teleferikten iner, trene atlarım.her şekilde kaçabilirim.

    devletin polisini devletin imkanlarıyla hiç koşmadan altedebilirim. tabi ki duraktan uzaklaşmamak kaydıyla.

    tufanın yanına vardık, kendisi kazım karabekir mahallesi diye bir yerde bir manavda çalışıyordu.

    manav önlüğünde bozukluk yerine, küçük wedd torbaları bulunan adamdı, geçtik manavın kapısını kapadık, kapalı yazısını astı.

    oturduk konuştuk, çay söyledik, adıyaman tütünü içtik.

    "dolu yok oğlum, kafam züt gibi sabahtan beri. cemil bini yeni bir şey getirdi, aklın hayalin almaz,iki dumanda ölüm tribine girdim dıbına koyayım " dedi.

    güldük ettik, aslıyla muhabbet ettiler, aslıya " nası kızsın lan sen " temalı güzel konuşmalar yaptı. aslıyı kimse çekici bulmuyordu, bulamıyordu.çünkü öyle bir kızdı ki ona muhtaç olduğunuzu bir bakışıyla size kabul ettirebiliyordu.
    ···