Hatunlarla muhabbet ettik, numaralarını aldım. Muhabbet sarıyor ama öyle böyle değil, hafif kassam cinselliğe girerim yani. Pat, kapı çarptı; bir baktım hoca bey gelmiş. Hemen ayağa kalk, üstünü başını düzelt ve hazır ola geç. Tabi daha sonra klagib, hemen otur ve elin gibinde keyfine bak.

O sıralar Res panpanız sözlükte yeni amk, sözlüğe girdim. Kızlar azdırdı, ferre kısmına girdim. Bir baktım "kuzenimi gibiyorum gelin" adlı başlık. Şaka şaka, öyle bir şey yok.

gibinde keyfine bak... Hocayı dinlemeye başladım. Ne anlattığını anlamıyorum ki amk. Hoca matematiği sevdirmeye çalışıyor, başlı başına insanlık suçu.
Hoca: Sayıları oyun gibi düşünün, onlarla oynayın çocuklar. /tok bir ses tonu./
Bende içimden diyorum, be aptal huur çocuğu... Anlamıyoruz işte ne kasıyorsun ki, yok yani çalışmıyor. Sayılar bana göre değil.

Günler geçti, Berke ile daha bir samimi olduk. Geleceğe dönük planlar yapıyorduk, panpa aynı evde kalalım konuları dönüyordu. Ama bu işler öyle kolay değildi. irem'i ben ayarladım, Ceyda huursunu Berke... Bunlar bizim hatunumuz oldu, iyiydi. Seviştik, yiyiştik ama gibişemedik. Galiba kendimize yediremedik.

Gurur ve namus mu yaptık, namus bizim neyimize amk. Aslında Res ve Berke bunları bahane ediyordu, eziktiniz işte dıbına koyayım. Kızlarla seviştiniz ama gibişemediniz, evet kabul ediyorum. O yaşlarda eziktim. Gerçek bir EZiK ve KOCAMAN BiR EZiK. Aslında benim içimde birisi vardı, kafese kapatılmıştı. Bir kuş, bir aslan, bir baykuş ya da kartal. Her ne taksa, işte o içimde sakladığım gerçek bir kişiliğim mi vardı?... Belki, belki daha sonra kişiliklerimiz değişecekti. Bunu zamanla görecektik.

Günler geçiyor, zaman daralıyor ve okullar kapanıyor. Yaz tatiline geldik, irem ve Ceyda ile takılmaca devam ediyor. Ben irem'i, Berke ise Ceyda isimli huuryla. Aslında dördümüz iyiydik, hatunlar naz yapmıyordu. Ay aşkım öpebilir miyim, uf dur öpeyim gibi cümleler kurma gereğinde bulunmuyor, dudaklara yapıştığımız da biz ne zaman istersek o zaman bitiyordu. Ama daha ilerisi olmuyordu.

Eh belki biraz elliyor olabilirdik ama yetersizdi, erkek milletini bilirsiniz... Bizler aç gözlüyüz, doyumsuz ırkız. Bir şeyi istediysek daha fazlasını istemeye başlarız, olmadı yani panpalar. Anlayacağınız yapamadık, gibişemedik ama pes etmedik. Yaz tatili oldu, peder falan sıkıştırdı hadi oğlum işe gir dedi. Az biraz naz yaptım, kahpe karı tribi attım yok ya falan dedim...

Ama yapacak bir şey yok, emir demiri keser moruk. Hem zaten giberler öyle hayatı. Peder bey para lütfen, valide hanım rica ediyorum eller cebe. Yok öyle yağma amk, adam gibi kazan paranı koy cebine. Res daha sonrasında çalışıp, hakkıyla para kazanmayı mantıklı buldu ve sebebi de bir o kadar mantıklıydı.

Kendi paranı o yaşlarda kazanırsan eğer gelecekte, büyüdüğün zaman hem zorluk çekmesin... Hem peder ve valide çıkıp demez, o kadar para kazandın ne yaptın onları falan diye kafa ütülemez. Oldu yaptılar... Her evde geçen cümle; köpek gibi çalıştım, aslanlar gibi yedim amk.

işe başladım, günler yine günleri kovalıyor ve yorulmaya başladım. Berke'de işe girmiş, ben paketçilik yapıyordum. Tantuni servis ediyordum. Çok para kazanmasak bile iyiydi, bize yeterdi. Paramızı kazanıyorduk, Berke'de aynı şekilde paketçilik işine girmiş. Okullar açılana kadar öyle devam etti. Benim ve Berke'nin mesai bitti, işten çıktık. Park var, parkın oraya gittik. Orada saygı duyduğumuz bir abimiz vardı, adı Ersin. Ersin abinin yanına oturduk, bankta oturuyoruz.

Birkaç çingen geldi, mevzu çıkartacak aklı sıra. O günü hiç unutmam, yanımızda hatunlar var. Ersin abi bayağı taşaklıdır, şu sıralar alfa denilen muhabbet var bilirsiniz. işte o alfa, tam bu elemana uyuyordu. Bütün kızlar etrafındaydı, Ersin abi beni sever ve sayardı, ama yine taşağını geçerdi. Bir gün dedi... Res, daha ayak tırnağımdasın. Umarım yavaş yavaş yükselirsin, kardeşim. Yediremedim, anasını gibecektim ortalığın ama yine bir tak yapamadım. Öyle güldüm geçtim, ne diyeyim.

Edit: Birkaç partı farklı bakış açışı-perspektiften okumanız, görmeniz amaçlı Tanrısal bakış açısıyla anlattım. Birinci tekil şahısa dönüş yapılıyor.

Biz yine banka oturduk, Ersin abi yanımızda ve Berke'de orada. Bu gelen çingenler herhalde birisine bakınmış amk, erkenden gibtirip gittiler hiç muhabbete bile girmediler. Her neyse, bizimle beraber oturan bir arkadaş daha var, adını falan hiç bilmem. Görsem bile tanımam yani o derece. Ersin abi, ben, Berke, o eleman ve üç hatun oturuyoruz. Çimlerde Ersin abinin çocuklar, arkadaşları falan var. Şöyle etrafa baktım on kişi falan varız.

Bu eleman, tanımadığım eleman yani. Ersin abi de tanımıyor, geldi küfür etti. Şahsa değil tabi, ortaya öyle. Bir şey anlatırken dıbına koyayım falan dersin ya ondan işte. Kızlar rahatsız oldu, Ersin abi bir daha etme dedi. Aradan beş dakika geçti, herhalde ağzından kaçtı. Ananı gibeyim tam yanımda oturuyordu, bir koydu dıbına koyayım ben hissettim. Şlaaap diye ses geldi, nasıl tokat vurdu amk.

Bu tokat sesini duyanlar, benim on kişi diye gördüğüm elemanlar bir kalktı, otuz kişi varmışız amk çimlere yatmışlar. Akşam akşam göz görmüyor ki.

Sonra bu salak huur çocuğu yanağını tuta tuta gitti, 10-20 dakika sonrada biz dağıldık. Ben ve Berke köle gibi çalıştık, anasının amı gibi para yaptık. Günler yine geçti, okullar açıldı. Bizim irem ve Ceyda yine duruyor ama bu sefer okula daha taşaklı gidiyoruz, hatunlar kolumuzda yani. Bilirsiniz o zamanın, lise zamanı havalarını.

Kızlar kolda, okula gidiyoruz. Yine ilk gün, takılmaca öyle, eğlence makara derken gün bitti. Okuldan çıktık, hatunlara iki öpücük paslayıp Berke ile eve yürüyoruz. Bir bakalım arkadan iki eleman, peşimizden geliyor amk. Biz bunları fark ettik, koşmaya başladık. Elemanlar 25-30 yaşlarında, ne tak oldukları belli değil. Ayakları kıça vura vura koşuyoruz ama öyle böyle değil.

Panpalar, on dakika sigara molası. Son olarak 2 part atar yatarım, belki üç beş atarım belli olmaz. Uyku geliyor, gözler hafiften kapanıyor. Her gün böyle part atarım, 20 part falan. iki haftaya bitiririz, son olarak finalde size sürprizim var. Sazan.avi değildir.

iki eleman peşimizden koşuyor, soluk soluğa kaldım. Zor nefes alıyorum, ciğerlerim artık iflas etmek üzere. Koşmaktan dolayı ayaklarımı hissetmiyordum, sadece koşuyordum, yaşam mücadelesi veriyordum. Bazen Berke'ye doğru bakıyor, tekrar önüme dönüyordum. En iyisi yolları ayırmak oldu, hemen bağırdım. "Berkee, sağ tarafa dön saaaağ" dedim, ben sola döndüm. Elemanlar az arkamızda, pek mesafe yok. Hava kararmak üzere, kuşlar göç ediyor, seslerini duyuyorum ama kafamı yukarı kaldırıp bakacak ne halim, ne durumum var.

Birisi benim, diğeri Berke'nin peşinden koştu, ara ara göz ucuyla omuz hizasından arkama bakıyordum, adamın ayak sesleri her geçen saniye yakından geliyordu. Aniden arkama baktım ve adamın çok hızlı geldiğini gördüm, hemen sol tarafa döndüm. Harabe bir ev vardı, yıkık gibi. Oraya girdim. Çok hızlı hareket ediyor, hızlı hızlı nefes alıyor ve ne yapacağını şaşırmış gibi sağa sola koşuyordum. Evde başka çıkış yeri arıyordum, gözüm döndü. Odaları hızlı hızlı gezdim, adam eve girdi ve benimle ne derdi var bilinmiyordu, pencereyi gördüm. Bir ışık, bir kurtuluş yolu gibiydi. Pencereye doğru koştum, ev yıkık olduğu için cam yoktu, pencereden çıktım. Cadde üstündeydim, artık güvenli bölgeye giriş yaptım, çarşının ortasındaydım. Sakin adımlarla ilerledim, derin derin nefes alıyordum ve her yer insan kaynıyordu. O günden sonra adamı bir daha hiç görmedim, göremedim. Berke'de emniyete sığınmış. O olaydan sonra ne ben, ne Berke o adamları görmedik.

Eve geçtim, aradan on dakika falan geçti, Berkeyi aradım. Berke atlattığını söyledi. Telefonda on dakika falan o adamların muhabbetini yaptık. Neyin nesiydi, kimin sıçtığıydı, derdi neydi acaba diye konuştuk. Konuşma bittikten sonra mutfağa geçtim, iki bardak su içtim. içim yanmıştı, bildiğin ölmek üzereydim.

Leş gibi terlemiştim, ölüler gibi kokmuştum. Hemen duşa girdim, üstümü giyindim ve o günü evde geçirdim. Dışarı çıkmak istemedim, ne olur ne olmaz. Cesaret sıçmıyoruz amk, insanız. O gün tam anlamıyla, korku hayatta tutar felsefesiyle geçirdim günü. Zor oldu, atlatmak zaman oldu. Birkaç hafta titreye titreye, paranoya gibi gezdim.

Not: Hepinize iyi geceler panpa, sabah hastaneye gitmem gerekiyor. O yüzden yatacağım, görüşmek üzere.

Aradan birkaç hafta geçti. irem ile tartıştım, ayrılmak zorunda kaldım. Ama pek takmadım, etraf hatun kaynıyor. Hatun düşkünü bir kişiliğim yoktu, gelen gelirdi. Berke panpamız, Ceyda arkadaşımızla ilişkisine devam ediyor, pek mutlu gözüküyorlardı. Okul sürecin ortalarına doğru, kapanmasına üç hafta kala falan hastaneye gittim.

Gitme sebebim parmaklarımın ara ara hafif kızarması, şişmesi ve uyuşmasıydı. Eskişehir devlet hastanesine gittim, herhangi bir uzmana "parmaklarım şişiyor, kızarıyor ve soğuktan sıcağa geçince değişik şeyler oluyor" dedim. Uzman ellerimi tuttu, parmaklarıma baktı. Ne bu eller, buzda mı çalışıyorsun dedi. Ne alaka amk dedim, benim tecrübem ve bilgim bu rahatsızlığa yetmez dedi...

Beni Osmangazi tıp fakültesine yolladı, profesörlerin ve sadece tıp okuyacak öğrencilerin bölümüne. Üniversiteye gittim, orada profesörler gözüm dahil her yerimi inceledi. Beş altı tane, elli yaşlarında beyaz önlüklü adamlar ve yanlarında öğrencilerle... Kılcal damarlarda tıkanıklık varmış, sigarayı acil bırakmam gerekiyor aksi halde parmaklarımı kesmek durumunda kalabileceklerini söylediler.

Çocukluk kafası, giberler amk dedim ve sigara içmeye devam ettim. Bana birkaç hafta sonra tekrar gelmemi söylediler, ama gitmedim. Peder ve valide ısrar etti, özel acı badem hastanesine gittik. Orada başka bir profesörle konuştum, aynı şekilde sigarayı bırakmam gerektiğini ve soğukta eldiven takmamı söyledi. Kısacası hastalıklar beni bulmaya başladı, ama depresif değildim. Karamsar düşünmüyordum, o sıralar Berke'den pek haber almıyordum, aramıza bir duvar örülmüştü.

Lise 2 bitti, ben okuma hevesimi kaybettim ve liseyi bıraktım. Açıkçası okul gibimde değildi, okumadan da para kazanılıyordu. Bir yıl kadar okulu bıraktım, Berke ile ara ara konuşuyorduk. Ben işe girdim, paketçilik yapmaya devam. Ama Furkan'ın çalıştığı yerde paketçilik yapıyordum, binle beraber çalıştık. Hikmet diye patron vardı, haha ağır huur çocuğu. Adamla taşak geçiyorduk, baba adamdı.

Patronun daha önce servis çalışanı varmış, iki tane hatun. Bu hatunlar geldi, ben de hatunlarla biraz samimiyet kurdum. Bize soğan soy diyordu patron, ben de tamam diyordum. Bu hatunlardan birisiyle soğan soymaya gidiyorduk, ama soğan soyuyorduk amk.

Her neyse, hatunla ara ara soğan soymaya gidiyorduk. Ben ve o, yalnızca ikimiz. iyi sohbet dönüyordu, hatun bazen kolunu omzuma falan atıyordu. Bildiğim yürüyordu amk, neler oluyor adamım diyordum. Ara ara azıyor, kadim dostum Lopez'in kafasını eziyordum. Ezmesem kalkacak amk.

Bir yıl böyle geçti, para biriktiriyordum ama, öyle keyfime göre harcamıyordum. Parayı valideye veriyordum, bir sene falan geçti. Ben de olmuş 8 bin Türk lirası. Az para mı amk daha 16 yaşında falanım. Bizim patron iflas etti, dükkanı kapattı. Ben de bir ay falan yattım, çok çalıştım diyerek biraz yatacağım dedim.

işten çıktım eve gidiyorum, Furkan'ı gördüm. Bu binin motoru vardı, beş bin liraya mı ne almış. Attı beni arkasına, Espark'ın orada park var. Parkın oraya gittik, birkaç bira aldık. Sohbet ede ede biraları gömdük, hayat artık pek gibimde değildi. Yine yaktım bir sigara, Berkeyi aradım. Berke yaşıyor musun bin diye söylenmeye başladım.

Okuyoruz panpa, devam işte sen keşke bırakmasaydın okulu dedi. Sesi hüzünlüydü, kadim dostum orada yalnız kalmıştı. Ama aklımda bir fikir vardı, çalışıyor musun diye sordum. Evet panpa, dedi. Paranı biriktir giberim seni dedim, işimiz var falan diye söylendim. Birkaç sene sabretmesini söyledim, bu eleman sözüme güvenmiş ama helal olsun.

Günler günü kovalamaya devam etti, Berke'de parasını biriktirmiş. Ben de artık seviye atladım. Paketçilik yerine komilik yapmaya başladım. giberler amk. Ailelerin ve hatunların cirit attığı bir restoran var, orada işe girdim. isim versem Eskişehir'de yaşayan herkes bilecek amk, o yüzden vermiyorum. Orada başladım işe, Esnaf sarayı var. Oradan siyah dar kot aldım, beyaz gömlek aldım, kolej model corcik de aldım.

Bunları bir giydim baba jilet, efsane, manyak bir şey, ananı gibeyim bir gaz bir özgüven benden yakışıklı ve karizmatik yok. Güzel günlerim o komilik yaptığım mekanda geçti, yalan yok. Harika günlerdi...

Burada olan var mı panpalar

Mekanda ilk günüm, panpanız jilet gibi. Diğer komiler aynı yarrrrrrrrrrak gibi giyinmiş salak huur çocukları. Üstlerinde sadece gömlek var, pantolon ve ayakkabının alakası yok. Gömlek komi, pantolon inşaatçı, ayakkabı sporcu amk. O derece alakasız yani, her neyse. ilk gün biraz alışmak için zaman çaba harcamak durumunda kaldım.

Sağ olsun diğer oğlanlara liderliğimi kabul ettirmek zor olmadı, bir haftada kölem oldular. Son söz bende biterdi, sadece erkek komiler değil aksine hatunlar da vardı ve o yüzden iyi günler geçirdim. Çok kıyak günlerdi panpalar, ahaha ananı gibeyim, neyse. Bir gün yine çalışıyoruz üç katlı mekan... Tabi panpanız fişek gibi maşallahı var amk, uçuyorum resmen. Beni her garson istiyor, Res penso gel amk yanımda dur diye. Bilirsiniz bir garsonunun yanında, bir komi olmak zorundadır.

Aralarında en sevdiğim garson Tahsin abiydi, onun için her şeyi yapardım. Berke ile arada konuşmaya devam ediyoruz ve bin çalışıyor, para kazanıyor. Biriktirmesini söylemiştim, parayı da biriktiriyor. Ben genelde Tahsin abiyle dururum, orta katta. Çok hatun gelir restorana off off hatun, piliç kaynıyor. Komi hatunlarla aram iyi zaten anasının amı gibi samimiyet var, el kol şakaları yapıyoruz falan. Orada iki kişiyle acayip öyle böyle değil ama acayip samimiyet kurdum. Muzo adlı kardeşim ve Tahsin abi.

Günlerden bir gün, Muzo dedi kanka kuyubaşına gidiyorum hap alacağım, ne hapı amk dedim. Speed kanka falan dedi, o ne amk dedim. Sana da alayım mı kanka dedi, al kanka fark etmez dedim. On beş liradan iki tane almış, toplam otuz lira. Öğlen vakti bigibletle gitmiş. Saat 10'da çıkacağız işten, bu öğlen 2 sularında geldi. Öğle servisi yoğunluğunu atlatmıştık, pek müşteri kalmadı. Panpa, aldım hadi gel gel dedi. Sigara içeceğiz biz abi dedim, Tahsin abi tamam tamam hadi gibtir ama geç kalma dedi. Eyvallah abim dedim, sarıldım adama. Severim onu, hala severim. Görsem yine sarılırım, giberim ulan.

Çıktık dışarı, tam çarşının oralardayız zaten. Her yer öğrenci Eskişehir'de bilirsiniz. Yaktım sigarayı moruk, bu haplardan birisini uzattı hemen aldım. Hapı ağzıma attım, yuttum amk. Su falan yok, öyle yuttum. ilk kez içiyorum lan çok heycanlıyım elim ayağım titriyor, altıma sıçmak üzereyim az kaldı. Bu binte attı hapı, on dakika sonra bir şeyler oldu, acayip hızlandım. Değişik değişik hareketler yapıyorum amk mesai daha bitmedi, anamızı gibecek patronlar haberimiz yok. Ben buna dedim, kanka yerimde duramıyorum anasını gibeyim. Elim duruyor ama ayağım durmuyor falan dedim, ben de öyleyim kanka rahat ol dedi.

Sigaraları içtik içeri girdim, bana bir şeyler oldu acayip hızlıyım. Geçtim pidecinin önüne, orada bekliyorum. Niye mi bekliyorum?... Sürekli pide, lahmacun falan sipariş ediliyor, döner pek edilmiyor o yüzden oradayım. Rafa siparişleri kağıtla koyuyorlar, ben onları kapıp direkt masaya zütürüyorum. Tam bana göre, hız gerektiren bir konuydu. Üçüncü kata beş saniyede çıkıp iniyordum amk, neler oluyordu pek farkında değildim ama çok hızlıydım.