Ben bu hap işini falan çok sevmiştim, gözlerim hafif kızardı bir şeyler oldu. Çaktırmamak için elimden geldiği kadar çabaladım, kimse fark etmedi. tak etmedi amk, şimdi aklıma geldi. Bizim lahmacun ustası 55 yaşlarında falan, adamda kullanıyormuş arada sırada ve Muzo buna da alıyormuş amk. Adam dedi ne içtin züt, dedim abi ne içmesi amk. Ben de içiyorum bin söyle falan dedi, anlattım ihtiyara.

iç iç sorun olmaz, var mı ot dedi. Ne diyor bu amk dedim, gün öyle geçti panpanız fişek gibiydi maşallah maşallah amk nazar değmesin. Saat 10 oldu, işten çıktık. Ben, Muzo ve bizle beraber komilik yapan üç hatunu aldık cafeye gittik. Gece saat 2'e kadar takıldık. Çay içtik, kahve içtik, okey oynadık. Güzel bir geceydi, hatunları evine bıraktık ve Muzo ile evlerin yoluna düştük. Muzo evine, ben evime gittim. Muzo adamdı, mutlu mutlu eve gidiyordum, telefon titredi. Mesaja baktım, kadim dostum Berke mesaj atmıştı...

Mesaja baktım. "Okulu bırakıyorum, ben de tam gün ve sürekli çalışacağım. Okul beni sarmıyor, panpa." yazıyordu, biraz sevindim. Bu bine yanıma gelmesini ve benim çalıştığım yerde çalışmasını söyledim. züt oğlanı ertesi gün yanıma geldi. Ben, Berke ve Muzo, üçlü köpek gibi çalışıyorduk. Tahsin abi baba adamdı, üçüncü kat yani teras katında bir oda vardı. Çalışanlar üstünü değiştirsin diye yapılan oda, oraya girdim. Baktım Tahsin abi orada, üstünü değişiyor. Boxer ve atlet var, abi fotoğraf çekeyim mi dedim. Çek çek dedi, güldüm amk. Çektim fotoğrafı, atarım bak her yere görürsün dedim. At amk gibimde mi dedi, adam pek takmıyor. Adam taşaklıydı, özel müşterileri vardı. Tahsin beye geldim diyorlardı amk, hatunlar diyordu bunu. Sanki jigoloya geliyorsun huur, neyse.

30 dakika sonra devam, yemek yiyeceğim amk.

Anlayacağınız Berke ile iş hayatına atıldık, bize bir şeyler oldu. Bildiğiniz açılmaya başladık, öyle böyle değil. Ben çok değiştim, bilemiyorum kültür kasmak istedim. Sürekli merak etmeye başladım, her şeyi merak ediyordum. Gittim kitap aldım, okudum daha sonra bitirdim ve yine kitap aldım. Bu iş böyle devam etti. Daha 16 yaşlarındayım, karı kız kovalamak yerine kültür kasmayı tercih ettim ve update edildim. Seviye atladım, beni bu seçime ne yöneltti bilemedim. Ben de yaklaşık 20 bin Türk lirası olmuştu, yaş 17 ve geleceğe yönelik oynuyordum. Berke'de parasını biriktiriyordu, planlarımız vardı.

18 yaşıma kadar orada çalışmaya devam ettim, yaş 18 oldu ve benim için hayat yeni başlıyordu. Odun pazarına gittim, orada çok kıyafet satan lüks mağazalar var. Oradan kıyafetler aldım, anlayacağınız şekildim. Freud okudum, bilim okudum. Okula gitmeden, okulda öğrenemeyecekleri şeyleri öğrendim. Berke devam çalışmaya devam ediyordu, ben ara vermiştim ve piyasa kovalıyordum. Piyasa dediğim cafeler, hatunlar falan. Zaman öyle geçti, 18 yaşımın ortalarında dövme yaptırmaya karar verdim, koluma bio-mechanic ve portre bir dövme yaptırdım. Omzumdan koluma kadar geliyor, dövmenin benim için anlamı çok büyük.

Adalara gittim, orada bir cafeye oturdum. Üstümde elit kıyafetler vardı, zengin gösteriyordu. Garson arkadaşımızdan kahve getirmesi için rica etmiştim, siparişimi verdim ve ayak ayak üstüne atıp telefonla oynuyordum. Bir kız cafeye girdi, içeriyi süzüyordu. Mekan elit bir mekandı, kız içeri girerken biraz kesiştik. Aynı şekilde bende ona karşılık verdim, kız tatlıydı. Uzun sırma saçlı, güzel mi güzel yüz hatları vardı. Kahverengi gözler, dar kot giymişti. Altında onu at gibi gösteren bir topuklu, üstünde dar deri montu.

Her zaman öyle bir hatunu koluma takmak istemiştim, önemli olan bu hatun nasıl yalnız geziyordu? Bu hatunun neden peşinden koşmuyorlar, hatun ters mi yapıyordu? Aklımdan böyle sorular geçiyordu, oturduğum masanın karşısına oturdu. Yani birbirimizle göz göze gelebileceğimiz bir yere oturdu. Açılar uyuyordu, karşı karşıyaydık. Sağa-sola bakmadığımız sürece birbirimizi görebiliyorduk ki, bu durum gerçekten hoştu. Duygularımın canlanmasını dün gibi hatırlıyorum.

Kahvemi yudumluyor, kızı kesiyordum. Kız bazen tebessüm ediyordu. Naz yapıyordu, ayaklarına baktım ve ayak uçları bana dönüktü. Okuduğum kitaplardan tecrübem vardı. Ayak uçları bana bakıyordu, demek oluyor ki; hatun beni işaret ediyor ve yanıma gelmek istiyor. Galiba çekiniyordu, yanakları ara ara kızarıyordu. Ama zaman gerekiyordu, barzo gibi yanına gitmek pek mantıklı hareket değildi.

Gizemli tavırlarımı sürdürüyordum. Hatunla birbirimize bakarken o naz, ben ise kur yapıyordum. Aramızda bir nevi savaş vardı, kahvemi yudumluyordum. Hatunun siparişi geldi, garsona bakıp tebessüm etti ve ben de kahvemi bitirdim. Çok beklemedim, masadan destek alarak ayağa kalktım, bu sırada kızın yüzüne bakıyorum. Kız biraz gözlerini kıstı, hamlemi izliyordu.

Heycanlıydım, her zaman yaptığım bir hamle değildi. Kız güzeldi ve kalp ritmim hızlanıyordu, derin derin nefes alıp veriyordum. Saçma sapan duyguları bir köşeye atıp, hamlemi devam ettirmem gerekiyordu. Yavaş adımlarla kızın yanına adımladım, sağ elimi masaya dayadım ve kızın yüzüne odaklandım.

Ben: Oturabilir miyim?
Kız: /tebessüm ediyor/ Evet.
Ağız kenarıyla sırıtıp kızın karşısına oturdum, ne içiyorsun diye konuya girdim. Türk kahvesi içtiğini, hava almak için orada bulunduğunu söyledi. Kendinden bahsetmesini söyledim, hatun Anadolu üniversitesinde okuyormuş, hatunun adı Selin. Selin ile sohbet ettik, samimiyet kurmak amaçlı kendinden bahsetmesini sağladım ve onu tanımaya çalışıyordum.

Selin'in numarasını aldım, otuz dakika kadar sohbet ettik ve kaynaştık. Berke'nin yaklaşık 13-15 bin Türk lirası vardı, benimde 20 bin Türk lirası kadar. Bu binle planımız aynı evde yaşamaktı, odun pazarından ev kiraladık. Ev 2+1 ve odunpazarı yani merkez, tam çarşının ortasındaydı. Yedinci kattaydı, bu binle evi tuttuk, elektik su ve doğal gazı falan üstümüze aldık. Her şey istediğimiz gibi gidiyordu.

Cimrilik yaptık, eşyaları ikinci elden aldık. Dolap, televizyon, kilimler, halılar. Her şeyimizi aldık. iki bin lira girdi kıçımıza kişi başı, toplam dört bin Türk lirasına her şeyimizi almıştık. Bilgisayar almayı düşünüyordum, iki bin lirada bilgisayara verdim. Sağ olsun Berke'de beş yüz Türk lirası verdi. internet bağlattım, huur çocukları bir ay sonra geldi.

Bir hafta kadar ev işleriyle uğraştık, evi düzelttik ve temizledik. Eşyalarımızı yerleştirdik, ikimizin ayrı odası vardı. Ben de 15 bin kadar, Berke'de 12-13 kadar kaldı. Para suyunu çekmek üzereydi, taş üstüne taş koymak gerekiyordu. Gelir yok gider vardı, böyle olmazdı. Ben ve Berke işe girdik, köpek gibi çalışıyorduk. Monoton bir hayat... Evden işe, işten eve ve cumartesi pazar dışarı çıkıyorduk. Hayallerimiz vardı lan, çocukluk hayallerimiz.

Lisede çocukluk sıralarında kurduğumuz hayallerimizle yaşadık, büyüdük. Bunlar ben ve Berke'nin hayalleriydi. Bunları gerçekleştirmek için gerekirse her şeyi yapardık, köpek gibi çalışmaya devam. Beladan uzak duruyorduk, hayatımızda pürüz istemiyorduk. Ama söylediğim gibi ben ve Berke oldukça açılmıştık, artık eve kız davet ediyorduk, ara ara parti yapıyorduk. Özetle yaşıyorduk dıbına koyayım.

işten çıktık, eve gittim. Berke'de benden otuz dakika sonra falan eve geldi, yorgunduk amk. Berke gelmeden önce duş almıştım, o binte duş aldı. Selin'i aradım, Selin'i eve davet ettim. Kız pek naz yapmadı, akşam 8 gibi eve geldi. Berkeyi evden pasladım, anlayışlı çocuktu. bin bin güldü ve gitti, Selin ile salona oturduk, televizyon zaten tüplü dıbına koyayım. Ne beklersin, daha çocuğuz ve cimriyiz. Parayı öyle pahalı şeylere yatıramayız. Selinle başladık sohbete muhabbete, hiç öyle gibiş konusu falan düşünmedim değil. Kız güzeldi, gibmek isterdim tabi.

Kızla muhabbetimizi ettik, kız kafasını omzuma koydu. Öyle sohbet ediyoruz ama öpüşmek falan yok. Yani aramızda bir duvar var. Akşam 10'a kadar sohbet ettik, kızı bağlar mahallesine bıraktım. Öğrenci semti, oradan eve geçtim ve Berkeyi aradım, pat bizim bin geldi. Hop kanka neler oldu gibiştiniz mi, hadi hadi gibtin dimi anlat falan muhabbeti yapıyor. Bende açık açık bir tak olmadığını, sohbet ettiğimizi belirttim.

Geleceği düşünüyordum, panpa biz böyle devam edersek yannanlara geliriz hiç yoktan açıktan okuyalım şu liseyi dedim. bin alıştı çalışıp para kazanmaya, okul falan unuttu. Zorda olsa ikna ettim, işten izin alıp açık öğretime yazıldık. Arada bir sınav oluyordu, sınavlara gidiyorduk.

Anlayacağınız hem çalışıyor, bir yandan okuyorduk. Kimseye minnet etmiyorduk lan, var mı lan bundan güzeli. Ne annemize eyvallahımız ne babamıza eyvallahımız vardı. Para bizim, ev bizim, eşya bizim ve hayat bizim dıbına koyayım, bir yolu iki kişi yürüyorduk. Kardeşim her konuda destek oluyordu, paralarımız aynı yerde duruyordu. Bankaya falan atmaya düşündük ama parayı biraz daha biriktirip atmaya karar verdik, faiz olsun faiz. Para katlansın amk.

Kirayı ortak ödüyorduk, her şeyi ortak ödüyorduk. Anlayacağınız paramız katlanıyordu, Berke bir akşam eve gergin geldi. iki çocuk buna posta koymuş, gibtiğim serserileri. O konuyu anlattı, bunu biraz sakinleştirdim. Olay öyle unutulup gitti.

Berke kardeşime bir öneride bulundum, spor bir araç alalım ve cumartesi-pazar günleri akarız panpa. Piyasanın dıbına koyarız dedim, hoşuna gitti binin. Parayı köpek gibi çalışıp kazanıyorsak eğer istediğimiz yere gömeriz amk. Çatır çatır kazandığımız gibi yiyorduk. Kimse gelip hesap sormuyordu. Ara ara bizimkiler paraya ihtiyacınız var mı diyordu, ben de sizin varsa ben yardımcı olayım diyordum. Okul kredisi biriktirmeye çalışıyorduk amk. Üç ayda dört kredi yaptım, 198 kredi falan gerekiyordu liseyi bitirmek için, ama biz çalışmıyorduk.

Hemen ehliyete yazıldık, ikimizde ehliyet almak için derslerimize çalıştık. Araba kullanmayı zaten biliyorduk, sağ olsun öğreten birkaç abimiz vardı. Ehliyetimizi aldık, yaşlar oldu 19 amk. Artık yaşlanıyorduk, yolun yarısına gelmedik ama gelmek üzereydik. Askerlik geldi sayılır, kapıya dayandı moruk.

Önce düşündük panpa askere mi gidip gelelim öyle mi alalım arabayı yoksa tecil mi ettirelim diye. giberler amk dedim, adalete bak. Biz düzenimizi tam kurduk sayılır askerlik çıktı karşımıza. Askerlik şubesine gittik. Ben ve Berke için askerlik bir sorun teşkil etmiyordu ama hayallerimiz için bir pürüzdü, kısacası askerliği yapmamız gerekiyordu. Şubeye gittik, tecil hakkımız olup olmadığını sorduk. Okuyorsanız tecil ettirme hakkına sahipsiniz dedi, teşekkür ettim ve nasıl olacağını sorduk.

Açık öğretimden belge getirmem gerektiğini, okuduğuma dair bir kanıt göstermem gerektiğini öne sürdü, teşekkür ettim ve açık öğretime gittik. Ben ve Berke, okuduğumuza dair belgeleri aldık, üstüne kişi başı 5 lira verdik. Şubeye tekrar gittik ve askerliğimizi tecil ettirdik. iki sene kadar, fazla değil. Sevindik, mutluyduk. Hayallerimizi gerçekleştirmek için zaman kazandık. Ehliyetlerimizi aldık, paramız hazırdı. 50 bin lira kadar paramız vardı, toplam yani. Kişi başı nereye amk, karı satmıyoruz ki bir senede anasını gibelim paranın.

Bu süre zarfında ehliyet ve para hazır, o yüzden sıra araba seçmeye geldi. Sahibinden adlı siteye girdik, araç bakıyoruz. Evde bilgisayar var, dediğim gibi spor araç bakıyoruz. Tek kapılı, güzel bir şey olsun istiyoruz. Google'ye yazdım, ucuz spor araçlar falan diye. Öneriler çıktı, gözüme Mazda RX8 çarptı, güzel araçtı. Araç hakkında yazılara baktım, motoru sıkıntılı falan dediler ve parça zor bulunuyor ama güzel araç, beş saniyede 100 kilometreye vuruyor gibi yazılar vardı.

Araç harikaydı, benim gözüm döndü ve bu araç için ısrar ettim. Berke'de beğendi, araç gösterişli ve iyiydi. Sahibinden sitesine yine girdik, o araç üzerinden araştırma yapıyoruz. 35.000 Türk lirasına aracı satan bir arkadaş bulduk, istanbul'da. Araçta hava yastığı, deri koltuk falan bayağı bir eklenti var. Görseniz bebek dersiniz, bu araca talip olduk.

Amk yerinde internet gitti, gelince devam

internet yok ama devam.

Araca talip olduk, 38.000 bin lirayı aldım ve istanbul'a gittim. Berke bini kafasına göre takılıyor, araç sahibiyle buluştuk. Araç siyah, spoiler falan var. Eklentiler falan yerinde yani güzel, her gencin istediği tarzda bir araba.

Önce deneme sürüşü yaptım, beğendim. Araç denildiği gibi hızlıydı, iyi dönüyordu. Adam alıcı olduğuma pek inanmadı, daha gencim amk.. O parayı nereden bulacağımı falan düşünüyordu herhalde. Adamla sohbet ettik, çay içtik. Her şey güzeldi. Evrak ve belge işlemlerini gerçekleştirdik, ondan önce tamirhaneye zütürdük aracı, adam bir güzel baktırdı araçta sorun yoktu. iyi güzel, parayı verdim ve aracı aldım. Eskişehir'e sürmeye başladım, Eskişehir'e geldim..

Panpalar burada olanlar ses versin

Eskişehir'e geldim, araç altımda. Zaten öğrenci şehri moruk, kolumu camdan çıkardım off benden iyisi yok. Hatunlar bakıyor, hedef Berke. Dostumun yanına gidiyorum, son gaz. Çevre yolundan bir basarsın moruk yüz yirmi kilometre. Fişek gibi uçuyorum, sola kırmam gerekiyordu. Zorlana zorlana sola kırdım, kaza yapıyordum anasını gibeyim.

Oradan üniversite caddesine girdim, esparkın oradaki caddeden bastım, tren geçidi, oradan odunpazarı. Araçtan vuvuvuvu sesler çıkıyordu anasını gibeyim bir gaza geliyorum öyle böyle değil. Aracı evin önüne park ettim, eve apartmankn kapısını açtım. Asansöre bindim, bastım 7 kata. Yavaş yavaş eve doğru gidiyorum... Az kaldı.

Daire kapısının önündeydim, Berke'nin ayakkabıları kapının önünde duruyordu. Kapıyı açtım, içeri girdim. Berke yatıyordu, uyandırmak istemedim. Günlerden cuma, yarın tatildi. Uyandırmadım, akşam piyasaya akarız diye düşündüm.

Mışıl mışıl uyuyordu gibtigimin bini, bende yemek sipariş ettim. Donas geldi, paketciye 10 lira uzattım ve bahşişi verdim. Bir güzel gömdüm donası, akşam oluyordu. Piyasa için heyecanlıydım. ilk arabamdı lan. ikimizin arabasıydı, Berke'nin ve benimdi.

Akşam devam, internet yok amk. Yol kazıyorlar binler.