-
26.
+15 -2hem değişik insanlar olduklarını, boş tipler olmadıklarını hissetmiştim hem de bi yandan dıbına koyayım yaşınız kaç sizin? ne işleriniz var bu kadar önemli olan ? tarzı sorular geçiriyordum aklımdan. sonra söz hakkı ona gelmiş gibi lera girdi devreye. sen kimsin anlat bakalım biraz, hiç görmedim seni daha önce buralarda, kimsenin yapmaya cesaret edemiceği bi şey yapmışsın dün. tarzı 2-3 cümle sıraladı sakin bir ses tonuyla. çok kısa bir şekilde bahsettim kendimden. topu topuna 2 hafta falan buralardayım diye, en son olarak da, ha bu arada düne gelince sarhoştum sanırım, yoksa en iyi ihtimalle 3 kişi 1 kişiyi döverken gördüğümde bi taraf seçmek zorunda kalsaydım çoğunluğa katılırdım muhtemelen dedim. miko anlamlı bir bakışla karışan sesli gülüşü bıraktı ortaya ve elini
omzuma atıp hafif sarıldı. kızlar ve kato da gülümsemişlerdi. neden bilmiyorum benim için samimi ve zeki bir insan olduğumu düşündüklerini belirttiler.
içimden ne ara bu kanıya vardınız amk, övüp övüp beni mi gibeceksiniz tarzı düşünceler geçirirken dışarıya sadece eyvallah kelimesini sunabildim.
birbirlerine onaylar bakışlar attıktan ve bu konuşmalar 1-2 dk daha ilerledikten sonra, miko benimle özel bi şeyler konuşmak istediğini belirtti.
20-25 yaş ortalamasında olan ve büyük bir lidere ihtiyaçları olmadığını apaçık belli eden bu grubun, birbirine değer veren ve çok zeki olduğunu düşündüğüm insanlardan
oluşan, değişik bir amaca sahip bir topluluk olduğunu düşünmeye başladım şiddetli bir şekilde. acaba ne konuşacaktı benimle ? dün yaşananlar aramızda kalacak
tarzı klişe bir cümleyle mi karşılacaktım yoksa farklı şeyler mi beni bekliyordu ? tamam konuşalım diyebildim sadece. -
27.
+13sadece eğlenerek yaptığım çalışmalar ve manyaklıklar haricinde hiçbir olay olmadı.
ama sebebini bilmediğim yerlerden, küçük küçük paylar almaya devam ettim.
ailemin yanına gideceğim zaman, elimde 45 bin tl para olmuştu. yanıma 5 bin tl alıp, kalanını yazlığa sakladım. mikoları da durumdan haberdar edip, bizimkilerin yanına gitmek için ayrıldım yazlıktan. yolda giderken mikonun kafama takılan sözünü düşünüyordum. 'tamam git ama döndüğünde bununla ilgili kesin bir konuşma yapalım seninle,' falan demişti. ne demek istemişti acaba ? o genç grubun hiçbirinden aile muhabbeti duymamıştım. kimseleri yok muydu ? ya da ailelerinden bilerek mi uzaklaşmışlardı ? benden de böyle bir şey ister miydi ? tarzı sorularla yarı dalgın bir şekilde döndüm ana kucağına. o kadar kısa zamana rağmen, annemin çok özledim fasıllarını falan geçip, 2. gün rutine dönmüştük. babamı da ikna etmiştim sorunsuz bir şekilde yaptığımız konuşma sonrası. o gece, babam hiç alakası olmayacak bi yerde, kıraathanede takılıyormuş. dışardan döndüğümde annemden öğrenmiştim. annemin almam için verdiği sipariş listesini tamamladıktan sonra babamın yanına uğramaya gittiğimde, kıraathanede o an başlayan tartışmaya tanık oldum. olaylarla hiçbir alakası olmayıp, tartışmayı ayırmaya çalışan babama patlayan 2 bin kurusu, öğrendiğim şeyleri denemem için, 2 tane ideal sığır yerini almışlardı. bi anda elimdeki poşeti bırakıp 2 sini de çok basit bir şekilde etkisiz hale getirdiğimde, babamla birlikte bi çok insan anlamsız bakışlarla beni izliyorlardı. mutlu olduğumu belli etmeyen suratımla babamı ufak çocuğummuş gibi alıp,
ayrıldım kıraathaneden.
arabaya doğru giderken, uzaktan motorla izleyen nilayı görmem sinirlerimi alt üst etmişti, mutluluk falan yok olmuştu o an, ama çaktırmadan geçtim direksiyona, eve sürdüm.
kışlığı ve ailemi de öğrenmiş olmuşlardı demekki. o kadar yararları dokunmalarına rağmen, ailemle alakalarının olma ihtimalleri bile bana batıyordu nilaların.
amaçları neydi dıbına koyayım. -
28.
+13o olaydan sonraki hafta, biraz durgunlaşmıştı ortalık. tekrar, extrem spor tadında manyaklıklar yapan, maceraperest arkadaşlar olmuşlardı mikolar.
benim için, en büyük eğlenceli kısım ise, o boş günlerde 3-4 saat boyunca,
bazı, kendini savunma teknikleri ve absürd anlarda sakin kalabilme gibi çalışmalar yaptırmaya başlamış olmalarıydı. hiçbir isim vermeden gösterdikleri enteresan dövüş teknikleri, çok hoşuma gitmeye başlamıştı. insan vücudunu ezbere biliyor gibiydiler. küçük dokunuşlarla bile nefessiz bırakmayı biliyorlardı insanı.
öğrenmeye başladığım bu şeyler, o kadar mutlu ediyordu ki beni, uslu öğrenci modunda hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışarak dinliyordum. çünkü biliyordum, bi gün bu gruptan
bi şekilde koparsam bile, bu öğrendiklerim hayatım boyunca daha cesur olmamı sağlayacaktı. onların yapabildiklerine tanık olmuştum. ben de onlar gibi olabilirdim. belki onlardan ayrıldıktan 5 sene sonra, başka bi şehirde, sevgilimle yürürken, bana sataşacak
4-5 tane çapulcuyu güle oynaya dövebilcektim. her ne kadar önemsiz bi şey gibi dursa da
şu an, o sıralar çok hoşuma gidiyordu bu tür ihtimaller. en azından sonraki haftasonu babamı korumama yetmişti. -
-
1.
0Sonunda lan
-
1.
-
29.
+15 -2o kadar çok şey görmüştüm ki şu kısa sürede, bana bi şey olmaz diyip yürüdüm aralarına.
3 tanesi leblebi gibi indi anasını satayım.
zaten sarhoş adamlar bi de hiçbir şey çıkarmadılar çakı falan. iyice zütüm kalkmıştı orda, sanki teknik bilen adamları sıraya dizmişim gibi. bi yannan yediğim yoktu oysa.
5-6 tane zavallının arasında sınanıyordum sadece. yere düşen binlerden biri ayağıma sarılınca, dengem alt üst oldu yatırdılar beni. aha dedim sarko efendi, şimdi zütünden
kanı damla damla çekecekler. ağrıyan yerlerine ağrı katacaklar.
hepsi sülük gibi bi tarafıma sarıldı dıbına koduğumun vitaminsizleri. 2 tanesi de ayakta arada sırada tutturamasalar da tekmelemeye başladılar. bizim züt kız da arkadan gülüyordu. erifler de gülmesinden bi şey anlamamışlar herhalde kendilerini kahraman gibi hissetmiş daha da bana odaklanmışlardı avradını gibeyim. iyice çaresiz kalınca ben,
o masum sevimli kız suratını ciddileştirip tek tek o 6 kişinin hayatını gibti.
ama öyle böyle değil, amlarının dıbını gösterdi tek tek. o sahneye tanık oldum ya ben, o zütü taklu velet, o çocukların dıbına koydu ya. kesin komada falandım. okulu falan bırakmamıştım.
okulda bi kaza geçirmiştim, rüya falan görüyordum,
xxx tatili falan yoktu hepsi yalandı diye düşünmeye başladım. -
-
1.
0dıbına koyayım son entryleri gülmeyle şaşırma karışık okudum. nasıl bir hikaye oldu bu gibicem. hepsi sülük gibi bi tarafıma sarıldı dıbına koduğumun vitaminsizleri sahnesini gözümde canlandırıp haykırdım aşsdlka
komiklik katmadan anlat şu hikayeyi gibicem. ne güzel esrarengiz tipler var, güldürme.
-
1.
-
30.
+13nilanın asık suratı, bizi bekleyen şeylerin ciddi anlamda tehlikeli şeyler olacağının göstergesiydi. bu kızın bildiği bi şeyler vardı. bu sırada kamyon durmuş ve bizi anayolun kenarında bırakıp devam etmişti. hemen durduğumuz yerin yanında, 2 tarafı da sıralı ağaçlardan oluşan dar bir yol vardı. özgünün peşinden o yolda yürümeye başladık. hafif arkalarından ilerlerken nilayla birlikte, merakıma yenik düşüp 1-2 şey sordum. ne olursa olsun bu gece yanımdan fazla ayrılmamaya çalış, sakin kal ve önündeki uzun yılları düşünüp bütün yaşama iç güdünü devreye sokup elinden gelen her şeyi yap cevabını verdi. ne alaka dıbına koyayım,ne ömrü ne yaşama iç güdüsü diye afallamıştım.
ne olacak bu gece diye tekrar sorduğumda ise muhtemelen özgünün duyabilceğini düşünüp sus işareti yaptı ve sadece dediklerimi kafana iyi kazı dedi.
daha yeni gelmiştik avradını gibeyim, eve bile yerleşmedik. ne olabilirdi ilk geceden bu kadar dikkat etmem gereken şey ?
neler gördük o kadar kısa sürede nila, hiçbir şey olmaz tarzı şeyler söyledim kısık sesle içimi rahatlatmak için.
hafif kafasını sallayarak, anlamlı-huzursuz bir gülüş atıp, sen daha hiçbir şey görmedin diyip adımlarını hızlandırdı. tek başıma kalmıştım arkadan yürüyen.
düşüncelere dalmıştım yine. o an korkmuyordum aslında ama nila gibi bi kızı bu kadar huzursuz edebilcek bi şey cidden ne olabilirdi ? o bile böyleyse, benim bu kadar rahat olmam normal miydi ? kesin abuk subuk bi şeyler olucak yine, en azından miko ve serana falan da burda olsaydı da kafam rahat olurdu tarzında şeyler geçiriyordum kafamdan. ama sadece 4 kişiydik ve sadece nilayı tanıyordum. o yüzden dediklerini dikkate almalıydım. akşam her ne olacaksa olsun hazır olmalıydım. -
31.
+13hiçbir şey söylemeden durdum karşılarında yaramazlık yapmış cezasını bekleyen küçük korkak bir çocuk gibi. düşünüyordum da aynı zamanda, kafamda aptal aptal sorular
oluşuyordu. tek yaptığım kavgadan kurtarmaktı adamı. absürd bi şey yapsam, enteresan bi şekilde kendimi kanıtlamış olsam, herhangi bir konuda üst düzey yeteneğim olduğumu falan farketseler neyse, sadece o gün mikoyu kurtarmamdan dolayı olayın buraya gelmesi kafamı çok fena karıştırıyordu.
göze direk çarpan şey parlıcak derecede dikkat çeken kıyafetleri, benim yaşlarıma yakın olan çocuklar oldukları ve hiçbir şeye özenilmemiş sade maskeleriydi. simsiyah sade bir maske, sadece göz delikleri açık-ağız/burun için yeri bile yoktu. kendi kendime zütlerinden nefes alıyorlar herhalde diye bile düşünmüştüm o kasvetli odada.
bi 3-5 dk anlamsız bir bekleyişten sonra miko ve işi var onun denilen ciksi kız girdi odaya gülümseyen suratlarıyla. vücudunun gördüğüm her yanını hatırladığım o mükemmelliyet
abidesi elini uzatıp adının serana olduğunu söyleyip tanışmış oldu benimle.
masaya oturmamı istediler ve bi tek katonun ayakta olduğu yerde herkes yerleşti masaya.
diğerlerinin hiç sesini çıkarmadığı masada miko ve serana konuşmaya başladılar benimle. miko kutuda gördüklerine rağmen geldiğine göre büyük ihtimalle bizden biri olmayı istiyorsun diye düşünüyorum artık dediğinde ne diceğimi bilemedim. para yok muydu lan onun içinde ? nasıl bakmazsın dıbına koduğumun salağı kim bilir nelere sebep olcak bu aptallığın diye yakındım içimden kendi kendime. bakmadım diyebildim sadece. serana çok şaşırmış bi surat ifadesiyle önce bana sonra mikoya bakınca ortamdaki soğuk havayı bi nebze dindirmek için; kafam çok dalgındı, unutmuşum, ama işte buradayım gösterceğiniz ve söyleyeceğiniz ne varsa hepsine hazırım tarzı gibimsonik bi cümle kurabildim sadece. -
32.
+13akşama kadar çok sıkılacağım kesin gibiydi. nilanın gelmesine daha çok vardı,
dışarı çıkmaya da korkuyordum ama bi şeyler yapmazsam çıldıracaktım o evde.
hem biraz kafamı dağıtayım hem de belki zaman kazanırım diye babamı aramak
geldi aklıma. biraz hal hatır muhabbeti yaptıktan sonra asıl aklımda olan konuya geçiş yaptım.
ne de olsa şu an okul olayımın falan olmadığını, önümüzdeki kışa kadar boş boş durmamın absürdlüğünü, şu an burada yaşlı bir tekel çalıştıranın yardıma ihtiyacı olduğunu ve yazın onların geleceği zamana kadar burada kalıp çalışabileceğimi söyledim. ilk başlarda sıcak bakmasa da olaya, ısrarcı yanıma yenik düşüp kabul etti. tek şartı, o haftasonu, yanlarına gidip doğru dürüst konuşmaktı bu olayı. her ne kadar dondurduğum okula geri dönmeyeceğimi veya yeni bir üniversiteye başlamamın inandırıcı olmadığını bilse de, hem arabayı onlara bırakmam için, hem 3-5 parça eşyayla yazlığa gittiğim için, hem de bi umut beni ikna edip kışlıkta bana başka bir iş bulabilme şansı olduğunu düşündüğü için yanlarına çağırdı. bunların sırf adet yerini bulsun diye yapılacak şeyler olduğunu bildiğim için kabul ettim sorun çıkarmadan.
araba yaza kadar bende duramazdı zaten, haklıydı adam. babamla yaptığım konuşmadan sonra, kafama takılan konuların bir kısmı aradan çıktığından dolayı az da olsa rahatlamış hissediyordum. sırada o geceyi beklemek vardı. -
33.
+13 -1evden dışarı çıktığımda ne yapacağımı bilememiştim. yedirememiştim kendime gibtir olup gitmeyi. derin derin nefes alıyordum sakinleşebilmek için.
oturdum evin önünde 2-3 dakika hareketsiz bir şekilde. mikoların yanına dönüp,
gözümün önünde kato ve arkadaşının belasını gibtiler,
ben de haber vermeye geldim diyemezdim.
telefon numaralarını verselerdi zamanında, oraya hepsini yığabilirdim,
ama tek başımaydım. tekrar o kadar yolu dönüp, haber verme kısmını kabul ettiremedim kendime.
kapıyı çaldım 4*5 dk sonra. sıfatını gibtiklerimden biri, açtı yine, hiçbir şey demeden çekildi önümden. girdiğimde katoyla diğer çocuğun hareketsiz halde kanepede yattığını gördüm. kas yığını telefonla bi şeyler konuşuyor, diğer adamlar da gruplar halinde kendi aralarında sohbet ediyorlardı. çok geniş olan salona dağılmıştı herkes. masadan aldığım kül tablosunu kas yığınının suratına fırlattığımda, ne de olsa işim bitti diyerek yanımdaki adamı da indirip üstüne çıktım, adama sarıldım, sadece kafa atmaya başladım üstünden alamasınlar diye. gözlerimi kapatmış seri seri kafa atıyordum altımdaki adama yakın mesafeden. karnıma yediğim tekmeden sonra nefesimin kesildiğini hatırlıyorum. akabinde gelen 2 tane sağlam yumrukla birlikte gözlerim kararır gibi olurken, kaos ortamı gibi bi şey yaşanmıştı sanki içerde, karışıklık olmuştu bi anda. -
34.
+12normalde gece yazıcaktım ama saat 18.00 gibi gelip merakta kalmayın diye geceye kadar
3-4 part atıcam. sövmeyin arkadaşlar, şu an hayatım mükemmel gidiyor olsa da bağlantım
kopmuş değil bu insanlarla. sürekli kuşku içindeyim. yavaş yavaş anlatıcam, arada girip kontrol ederseniz, beklemeyin böyle lütfen. -
35.
+12telefon numarasını vermemesi iyice düşündürmüştü beni yolda giderken.
ama evi gezdiğimden dolayı elime verilen poşetten cebim muhtemelen para doldu diye mutlu bir şekilde dönüyordum eve. yolda çantayı açmadım bile, bir an önce eve varmak istiyordum. döner dönmez telefondaki arkadaş mesajlarına döndüm.
annemler hiç aramamış bile boşuna kafama takmışım az da olsa. yine de bu cins grup yüzünden başıma bi şey gelme ihtimaline karşılık aramak istedim, iyi olduğumu öğrenip rahatsız etmemeleri için 2-3 gün.
neyse annemlerle konuşup iyi olduğumu buradaki tatilin iyi geleceğini falan söyledim, uzatmadan bitirdim konuşmayı. sanırım 1 saat falan duşun altına girip the wolf-joaquim şarkısıyla düşüncelere daldım. gece olabilcek şeylerin ihtimallerini tartıp durdum kafamda. biraz internette takıldıktan sonra yemeği falan aradan çıkarıp 1-2 bira içtim kafam biraz daha rahat olsun diye. sonra saat 12.20 civarı dediği yerde olup beklemeye başladım. arabanın gelmesini beklerken kutuyu açmayı unuttuğumu farkettim. nasıl bu kadar dalgın ve aptal olabilirdim bilmiyorum. belki o geceyle bile ilgisi olabilcek şeyler vardı içinde.
kısa süre içinde kafamdan bunları atıp önüme yanaşan siyah jipe tereddütsüz bindim. içerde sadece kato oturuyordu. yanına oturdum hiç sesimi çıkarmadan,
elindeki çantadan çıkarttığı siyah poşeti geçirmesi gerektiğini söyledi kafama.
içimden gibicem artık ordan burdan çıkardığınız poşetleri desem de üstelemenin bi faydasının olmucağını bildiğimden dolayı sorun değil diyerek müsade ettim. bunları o an çok normal bir şeymiş gibi yapma cesaretim nasıl oldu bilmiyorum ama yapıyordum fazla sorgulamadan. -
36.
+12yaşadığım olaylarda en çok bu anlattığım kişilerin etkisi oldu. tabi olaya en son eklenen nilanın yeri çok daha fazlaydı enteresan bir şekilde.
salıdan perşembeye kadar, hızlandırılmış şekilde anlatıp, bitirmeyi düşünüyorum bir aksilik olmazsa. (mesajdan soran arkadaşlar için söylüyorum. ne bu anlattıklarım,
aynı şekilde devam ediyor ne de tamamen kopmuş durumdayım onlardan. hala istedikleri zaman hayatıma etki edebilcek insanlar. ama ben de çok değiştim o 1 yıllık süreçte.
vakit bulabilirsem ilerde bazı detaylara değinirim.) şimdilik iyi geceler... -
-
1.
0Hadi bro daha ne kadar rez alalim
-
1.
-
37.
+12olayın başladığı ilk 3-4 günü ayrıntılı anlatma nedenim, olayların nasıl geliştiği konusunda kafa karışıklığı yaşamanızı istemememle alakalı.
baykuş gibi sürekli gece görüşüyorduk nedense.
gündüz yerin altına mı giriyorlardı napıyorlardı bilmiyordum. evime gündüz gelmeyi biliyorsun dıbına koduğumun kızı neden gündüz buluşamıyoruz diye konuşuyordum kendi kendime.o gün biraz düşünmeyi bırakıp buluşma saatine kadar kendime zaman ayırmak istedim. önce yaşadıklarımı tek tek yazmaya başladım okey puanlarını yazmak için kullandığımız deftere. ardından akşam üstü ilk günkü kavganın yaşandığı denize gittim. bomboş olan sahilde ve kış günü o soğuğu hissettiğim bir günde dalgalı suya saldım kendimi. yürüyerek ilerledim kafam dahi girene kadar sallana sallana dalgalı suda.
kendimi dokunulmaz biri gibi hissetmeye başlamıştım bile o imzadan sonra. zütümde anlamsız bir kalkıklık oluşmuştu, normalde karı gibi bağırcağım suda, sesimi çıkarmadan yüzmeye başlamıştım. yaklaşık 8-10 dk arası suda kaldıktan sonra giyinip ıslak ıslak uzandım kumlara. niye uzanmayayım ki kıyafet sorun muydu benim için ? tabiki hayır. -
38.
+12ben kendim giderim, biraz yürümek istiyorum diyerek çıktım evden. çıktım çıkmasına da, buradan eve nasıl gidecektim dıbına koyayım. ne gibimsonik korkutucu bi yerdi burası böyle. kulaklığı takıp, gaz müziklerimi verip, ufak ufak ilerlemeye başladım, taktan yolun kenarından telefonun flaşıyla. arada sırada kulaklığın tekini çıkarıp etrafımı dinliyordum, arkadan yanaşabilcek biri ya da ne bileyim hayvana karşı tedbirli olabileyim diye.
o anlardan birinde karşıdan gelen 2 kişinin sesine odaklandı kulaklarım.
bu saatte bu karanlık yolda benden başka kim olurdu dıbına koyayım. sesin biri yabancı değildi diye düşünürken tam, önümde durdular bigibleriyle.
oh dıbına koyayım diye rahatlamıştım o an mikoyla yanındaki kızı görünce. bu kızları da özel mi seçiyorlardı ne dıbına koyayım. yoklukta olup da her kıza güzel diyen bir insan olduğumu düşünmeyin. cidden sadece güzel kızlar vardı anlamsız bir şekilde bu adamların tayfasında. miko, sarko ne işin var senin bu yolda yaya halde, diye çıkıştı bana.
suratıma olan şeyden herkesin haberi olmuş zaten, adını söylemeden kız da girdi konuşmaya. adına alışamamış sanırım afalladı çocuk baksana diyerek.
ilk defa o zaman, bu şekilde hitap edilmişti bana. bunaldım sadece biraz yürümek istedim diye cevap verdim. tamam yalnız yürüme o zaman diyerek kıza bakması yetti.
bigibletin birini yolun kenarına bıraktılar. miko seranaların olduğu eve doğru devam etti, diğer kız da benimle ters yöne doğru yürümeye başladı.
kesin içinden sövüyodur bana diye düşünüyordum. erif kafasıyla işaret ediyor ve kız ilk defa gördüğü biriyle ıssız bir yolda yürümeye başlıyor,
vay dıbına koyayım diyordum kendi kendime. -
39.
+13 -1saat yaklaştığında arabaya atlayıp, adrese doğru yola çıktım. keşke araç isteseydim dıbına koyayım, bu arabanın başına bi şey gelirse hayatım kararır benim diye tırsarak ilerledim. denilen yere gittiğimde 2 kişinin beni beklediğini gördüm uzaktan. arabayla yanlarına kadar gitmeden inip çantayla birlikte yürüdüm.
beni bekleyen kato ve tanımadığım sığır gibi bi adamdı. tanıdık yüz görünce rahatlamıştım biraz. çantayı elimden alıp peşlerinden takip etmemi istedi.
kato kavgada da yoktu bugün. ben niye hem kavgaya zütürülüp hem taşıma kısmında yer alıyordum dıbına koyayım. nereye diye sorduğumda, sadece bakıp cevap vermeden
ilerledi. içimden o an sövmüş olsam da, takip ettim katoları. bu sefer bi tane evin önünde durduk gayet lüks. ama evin içine girdikten sonra, kanım donmuştu dıbına koyayım. hayatımda hiç o kadar korkunç bir dizayn ve tipler görmedim. bizim burdan ancak cesetimiz çıkar diye düşünürken, kato erifin biriyle o an anlayamadığım bi dilde diyaloğa girdi. içersi tıklım tıklım çirkin adam doluydu ve hepsi bize odaklanmıştı. konuşma tamamlandıktan 2 dk sonra kas yığını görünümlü ve liderleri olduğunu düşündüğüm yanık suratlı adam indi yanımıza. çantayı eline alıp, katoyla diğer sığırı kafa kafaya vurdu ve yere düşürdükten sonra adamlarına tekmeletti çırpınmaları kesilene kadar. elim titriyordu o an. ama katoyu tanıdığımdan dolayı içim o kadar parçalanmıştı ki, yan taraftan küçümser bir suratla ve sessiz bir mimikle gülümseyen adamın suratına tükürüp bi anda 3-4 tane yumruğu arka arkaya vurdum. hiç kimse nolduğunu anlamamıştı. o hareketten sonra öldürülmeyi beklerken, o yanık suratlı bin çantayı açıp elime paralardan 2 deste verip, mikoya selamlarımı ilet dedi gibik aksanıyla, diğer arkadaşlar bizim misafirimiz olacak diyip gitmeme izin verdi. -
-
1.
0yazmıcan mı kardeş
-
2.
0Lan yazsana amk
-
3.
0hadi sarko bekliyoz amq
diğerleri 1 -
1.
-
40.
+12o gün hayatımı giben adamlar o iğrenç bodrum katında bağlı halde duruyorlardı.
nerden öğrenmişlerdi de yakalamışlardı dıbına koyayım. ne alaka lan falan diyordum kendi
kendime. ama son olanlarla birlikte eskisi kadar sorgulamamaya başladım.
zamanla öğrenicektim zaten her şeyi. o sıralar şaşırmamaya şartlıyordum artık beynimi.
kato ve balkı kubrick in otomatik portakal filmi hakkında muhabbet ediyorlardı hiçbir şey yokmuş gibi. bana selam verip konuşmalarına geri döndüler.
adamlardaki rahatlık bi çok insana vay karını gibeyim tepkisi verdirtçek olsa da hafiften alışmaya başlamıştım. ama yine de ebenizin amı artık dediğim anlar oluyordu.
daha çok yeniydim dıbına koyayım. serana katolara bi şeyler fısıldayıp
odadan gönderdi onları ve hiçbir şey demeden çıktı arkalarından. adamlarla yalnız başıma kalmıştım odada. bu adamlar sana hediyemiz, al şöyle şöyle yap tarzı bi şey dese 1-2 tane vurup hıncımı falan alır bırakırdım. konuşmadan gitmek de nedir dıbına koyayım.
daha sıska ama zeki görünümlü olan bin konuşmaya başladı. aylık düzenli 10 binle anlaşalım duruma göre bu para 10-15 bin aralığında artış gösterir dedi.
ne saçmalıyordu bu dıbına koyayım. sıska olan bin paradan bahsederken dinlemeden arka arkaya 2 tane vurdum suratının ortasına sesi kesildi.
yanındaki sığır ayı gibi böğürüyordu dokunma lan ona diye. uşağıydı sanki dıbına kodumun evladı. sabah 2 kişi belamı giberken sesin çıkmıyordu lan bin diyip sıskaya 1 tane daha vurdum.
sıska hafif kendinden geçince tamam 25 bin vericez dur artık dediğinde cevap vermeden çıktım odadan. seranaya gidip neden bahsediyor bunlar dedim.
ne kadar teklif ettiler diye sorduğunda 25 bin cevabını alınca ilk iş için çok iyi başlangıç dedi. o paranın 10 unu düzenli olarak mikoya veriyorsun kalanlar senin oluyor,
şimdi motoru al evine dön dedi. nasıl senin oluyordu lan. beni döven adamları ayağıma kadar getirmişler. 3 tane yumruk atıp yanındaki sığırın ağzından tamam 25 bin tl vericez
diye bir cümle çıktı diye o para benim mi olacaktı. kafam allak bullak olmuştu yine.
motor sürmeyi bile bilmiyordum dıbına koyayım. o an söylemeye utandım böyle bir şeyi. anladı herhalde cevapsız kalışımdan, katodan beni bırakmasını istedi ama eve dönmek istemiyordum. yapacak hiçbir şey yoktu dıbına koduğumun evinde. -
41.
+122 taraf da 2 farklı zombi grubuymuş gibi birbirine koşturmaya başlamıştı. tam ortalarında kalmıştık mikoyla birlikte ve yerdeydim hala mal gibi.
tam nilalar yanımıza geldiğinde kalkıp, eşlik etmiştim onlara. bıçak dahil hiçbir silahın kullanılmadığı o anda ölümcül bir kavga başlamıştı. nila ve serana yan yana motorlu grubu
bizimkilere hiç gerek olmucakmışcasına indiriyorlardı. ama mikonun nasıl bir adam olduğunu o günkü kavgada anlamıştım. hayatımda gördüğüm en cesur adamdı o bin.
(ilk tanıştığımız gün, onu kurtardıktan sonraki yaptığı gırgırı hatırladıkça gülerim. adamlar karı gibi dalıyordu, uyuya kalmışım tarzı bi şey demişti.
o gün niye kaçıyordu hiç sormamıştım ama herhalde, o adamlara en başta karşılık verseydi hiçbir şekilde tanışmamıza gerek kalmazdı.)
tuttuğunun bi tarafını kırıyordu resmen tek hamlede. ya da bana öyle geliyordu o anki şokla. kimle karşı karşıya gelse anlamsız güreşme durumu söz konusu olmadan
bitiyordu, karşıdaki adam hareketsiz kalıyordu bi anda. ortalık hafif durulur gibi olduktan sonra tamamen onların arabalarının ve motorlarının olduğu kısma tek başına yürüyen miko, adamın indiği arabaya girip, elinde 2 çantayla birlikte döndü kendi jipine. serananın dönüyoruz lafıyla birlikte, bizim tayfa motorlara döndü ve karşı tarafın bunağa odaklandığı o sırada, dönüş yoluna geçmiştik. -
42.
+12evin önünde tekrar toplandıktan sonra, herkes yapması gerekeni biliyor diyip seranayla içeri girdi, çantaları nilaya vererek. motorlar ve jipler bi anda kayboldu.
nila yanıma gelip çantaları bana verdi direksiyona geçti ve bizim eve döndük çantalarla birlikte. bunlar niye bizde kalıyor dıbına koyayım, bunağı eve musallat edecekler, babamların başı belaya gircek falan diye korksam da sesimi çıkarmadım hiç. gibtir et olum, bi şey olmaz bu adamlar yanındayken, bak! böyle bi olayda bile zütümüzü kaşıyarak gidip geldik, bu muydu yani önemli gece dedikleri falan diye rahatlatırken kendimi, nilanın çantaları koltuğa bırakıp gel benimle hemen demesiyle kursağımda kalmıştı her şey. benim sıramın yeni geldiğini o an anlamıştım. meğer hiçbir şey yapmamışım ben.
banyoya sokup güzelim saçlarımı aldı elimden huur. kızlar haricinde tek saçları uzun olan adam bendim harbiden grupta. kısa saç takılıyordu adamlar anlamsız bir şekilde.
buz gibi soğuk suyu da açtı, bu suyun altında yıkan şimdi diyip çıktı. ahlaya vahlaya ve fazla bağırmamaya çalışarak yıkandım.
niye o çıkınca suyu ısıtmadım bilmiyorum ama zütüm tireye titreye, saçsız versiyonumla buz gibi duşu da aradan çıkarıp odaya döndüm. ben çıktığımda nila çoktan gitmişti.
çantanın birini bırakmış diğerini almış ve not bırakmıştı bir tane. adres ve saat vardı yine sadece. şifreli olan çantada muhtemelen para vardı ama hiçbir açma girişiminde bulunmadan hazırlandım. -
43.
+13 -1@porseidon == dostum yanlış anlama ama senin edeceğin küfür ya da atacağın çükünün
benim için ne kadar önem arz ettiği hakkındaki düşüncelerimi belirtip canını sıkmam istemem.
kimseyi burda bekleyin ve beni dinleyin diye zorlamıyorum. hayatım hakkında en ufak bi fikrin yok. sizden ne bir şuku bekledim, ne de entry girip başlığı ayakta tutmanızı. arada sırada bakıp yazıp yazmadığımı kontrol edebilirsiniz. hayatım saçma sapan bi hal aldı yine. vaktim oldukça yazıcam. günümüze kadar getireceğime ve o 1 yıllık süreçteki yaşadığım herşeyi anlatacağıma dair söz verdim. siz her saat beklemeyin arada sırada kontrol edersiniz. eninde sonunda yazıcam. -
-
1.
0sen gibtir et milleti. tek istediğim yarıda bırakmadan bitir hikayeyi.
ama yine de çok bekletmemeye çalış. -
2.
0Ne zaman yazcan panpa bugun yazacan mı birazdaha
-
3.
0kurban oldugumun evladı cok iyi gidiyorsun ondan milletin isyanı
diğerleri 1 -
1.
-
44.
+13 -2kutuyu açarken istemsiz bir şekilde elimin titrediğini farkettim.
sanki bomba vardı dıbına koduğumun kutusunda heyecan yapmıştım işte.
ne mi vardı içinde ?
5 bin tl nakit ve 10 farklı kişinin fotoğrafı. 2 si ağzı yüzü patlamış muhtemelen ölmüş şekilde yatarken 8 tanesi mükemmel evlerinin efsane manzaralarında pozlar vermiş cins tiplerdi. tek benzer yönleri hepsinin saçları 3 numaraydı ve gülen yüz ifadelerine sahiptiler aynı katoyla miko gibi. bi de fotoğrafların altında bulunan zarfta bi kağıt vardı. bana o paranın çok büyük katlarına sahip olmanın basitliğinden ama bu seçimin tamamen benim ellerimde olduğuma dair basit bir üslupla yazılmış yazı vardı.
o 2 si gibi de olabilirmişim diğer 8 i gibi de yazıya göre. 2-3 basit ritüelle birlikte en altta onayladığıma dair kanlı bir parmakla basmamın söylendiği bir yer ve sanırım benim için kullanacakları isim olan sarko nun altına atılması gereken bir imza. anlamsız bi kahkaha atmıştım orda sinirden mi bilmeden.
sarko ne dıbına koyayım diye şiddetli bir şekilde güldüm gözümden yaş gelene kadar. oyun mu oynuyor bu dıbına koduğumun muallakleri benimle ? yeter bu kadar taşak geçmek diye düşünmüş olsam da bi süre, ilk günkü kavga, zütürdükleri evler, paralar, serananın beni o şekilde etkisiz hale getirişi falan geldi aklıma.
hayır şaka değildi vardı dönen bi şeyler... -
45.
+11bu ne dıbına koyayım? nereye gidiyoruz böyle? şaşkınlığıyla birlikte, yüzümde anlamsız bir gülümseme vardı. belki gurur verecek bi şey değildi, ama o an yanımda bu 2-3 günlük tanıdığım manyaklar varken hiçbir şeyden korkum yoktu.
kimsenin bu adamlar yanımdayken bana zarar veremiceğini düşünüyordum. aptaldım...
nilaya sarılmış halde ve 30 kişiye tek başıma girebilcek anlamsız özgüvenle bekliyordum olacakları. hiçbir şey söylememişlerdi bana.
seranayla takıldığımız kulubenin o son yoluna sapmadan, daha geniş yoldan ilerledik tepeye doğru. tepenin son yokuşuna gelmeden önceki araya saptı kalabalık.
indiğimiz yolda geniş bi arazi ve bizi bekleyen yaklaşık 20 tane motorluya eşlik etmiş 5-6 tane lüks araba vardı. yaklaşık 50-60 kişi vardı o an ki tahminlerime göre. ama enteresan bir şekilde en ufak bir korku duymuyordum. efsane bir filmin can alıcı bi sahnesindeki, herkesin güvendiği başrol oyuncusu gibi hissediyordum kendimi. oysa sadece hiçbir gibten
haberi olmayan bir piyondum. herkes yerini aldıktan sonra, miko araçtan indi ve karşı gruba doğru ilerledi. jipten sadece seranayla miko inmişti. serana yanımıza geldi, miko diğer adamlara doğru ilerlerken. bugün mikonun başına ne gelirse aynısı senin de başına gelicek diyip döndü kendi jipinin durduğu yere. o ne demekti şimdi dıbına koyayım.
bizim arabalardan başka kimse inmedi. motor tayfası da motorlardan inmemiş şekilde dikiliyorlardı. mikonun ilerlediğini gören kalabalıktan 2 kişi ona doğru ilerlediler. ağzım açık halde izliyordum olacakları. hararetli bir tartışma başlıcak gibiydi 3 ü arasında. miko niye tek gitmişti ki ?
hiç konuşacaklar gibi bakmıyorlar birbirlerine diye düşünürken 2 sini bi anda kafa kafaya tokuşturup bayılttı dıbına koduğumun hastası. ne bizden ne karşı gruptan ses çıktı bu hamleye. donup kalmıştım dıbına koyayım.
-
babamı yıllar önce bir akraba dolandırdı
-
yanlıslıkla protein tozunu çilekli söylemişim
-
profilimde kadınlar mod yazıyor
-
ortaokulda ateist bir fenci vardı
-
kapıya iki tane üniversiteli kız geldi
-
midede asit birikmesi
-
uzun boylu olunca sevgili yapmak kolaymı oluyormuş
-
şans çok garip bi şey amk
-
acayip ishalim donuma sçtım
-
kurmanci altincisi adminsiz mi kalsin
-
bi keresinde üniversitede ders arasında
-
aga insanlar ne kadar çok konuşuyor
-
pid0fili adam tarafından kaçırılacaktım az kalsın
- / 1