-
164.
0o kadar anlattık iki kişi mi dinliyormuş amk. canınız sağolsun, bu da bana yeter.
-
163.
0@164 dna testinin sonucuna bakmadım, ama biliyorum. doruk benim oğlum.
-
162.
0güzel hikaye panpa, ama öğrenemedik gitti abi çocuk senden mi değil mi şimdi en merak ettiiğm şey bu, abi türk izleyicisiyiz sonunda annelerimizden anneannelerimizden böyle öğrendik...
-
161.
0@160 hemen panpa, hem bana da bahane olur *
-
160.
0bitti.
-
159.
+1dün,
doruk'u onun gibi otistik engelli bir arkadaşı
ve annesiyle parka bıraktım.
önder'le buluştum.
zarfı aldım.
'rakamlar mı bu çocuğu oğlum yapacak.
yoksa beraber yürüyebilme umudumuz mu?
ha önder?'
güldü.
onun en gülünmeyecek anlarda gülmesini severim.
lisede, atatürk kültür merkezine gider,
çim parkurunda bira içerdik.
bira aldık, oraya gittik.
ateş yaktık, bira yudumladık.
biraz futboldan, biraz da tarihten konuştuk.
sonra sustuk.
cebimden zarfı çıkardım.
ona verdim.
güldü,
zarfı havaya kaldırdı;
ateşin üzerine bıraktı... -
158.
0panpa helal olsun, doruk'u benim için öp
-
157.
0günler geçiyordu,
doruk'a yürüyebilen otistik arkadaşlar edindik.
dükkanı kendim işletmeye başladım.
sahneye çıkmayı bıraktım.
gelirim azaldı,
ama her ay, önceden hayatımın beş yılı biriktiremediğim
parayı biriktiriyorum.
isveç'e gittik.
önder'in doktor bir arkadaşı orada bir takım testlerden geçerse
bir çaresi olacağını söyledi.
haziran 27'de türkiye'ye döndük.
hacettepe üniversitesi tıp fakültesinde
eski manitalarımdan doktor bir hatun tedavisiyle ilgilenmeye başladı.
doruk, temmuz 14'te ilk adımını attı.
şu an arka arkaya 4 adım atabiliyor.
tedavisi tahmini iki yıl daha sürecek.
ve oğlum benimle yürüyebilecek.
evet, oğlum.
artık herkese oğlum diye tanıtıyorum.
o bana abi dese de..
bana baba deyip demeyeceğini sorduğumda,
'babam senden yaşlıydı.' dedi.
'peki abicim' dedim.
her sabah güne salamlı yumurtayla başlıyoruz.
kolesterolüm yükselti,
hayatımda ilk defa check-up yaptırdım.
gömleklerimi pantolonun içine sokmaya başladım,
ve bıyık bıraktım.
kendimi daha yakışıklı hissediyorum. -
156.
0dna testi yaptırıp yaptırmadığımı sordu,
'bu benim oğlum.' dedim.
ve sonra bildiğiniz gibi,
gitti.
doruk'u yatağıma yatırdım.
dna testi sonucunu zarfı açmadan,
önder'e verdim.
saklamasını istedim. -
155.
0bana gelmiş,
hamile olduğunu söylemiş.
hatırlamıyorum.
yalan söylemediğine eminim.
aldırmak için geç kalmış,
ailesi muhafazakar bir aile,
aldırmasına zaten karşı çıkmışlar.
hiç evden çıkılmayan bir hamilelikten sonra,
doruk'u onların yanında dünyaya getirmiş.
bir buçuk iki yıl sonra
evlat edinme yalanı konu komşuya yedirilmiş.
doruk hatunun annesini anne, babasını baba,
hatunu da abla biliyormuş.
beni de, abi.
engelli olduğunu iki buçuk yaşında farketmişler,
hatun okulu bırakmış.
şu an hala ailesi ona bakıyor.
o da evde sabah akşam kağıda bir şeyler karalıyormuş.
yürüyememe nedenini ne o ne de zütürdüğü doktorlar biliyormuş.
ve doruk'a hamile olduğu dönem
benden başka bir kişiyle daha yatmış.
sevgilisiyle.
ayrıldıkları gün benimle yatmış.
yani şansım yüzde 50 imiş.
mış, miş... -
154.
0öpüştüler koklaştılar.
kahve ikram ettim.
doruk dizinde uyuyakalıncaya kadar oturdu.
doruk uyuyakalınca mutfağa çağırdım,
sigara ikram ettim.
kullanmadığını söyledi.
dumanından rahatsız olup olmayacağını sordum,
sorun olmaz dedi.
'abla, ha?' dedim.
'yirmi yaşında,
ailesiyle yaşayan üniversite öğrencisi
ve yalnız bir kız,
bu benim oğlum diyemez muğla'da' dedi.
'ailem, emekli olduktan sonra
bir evlat edinmiş gibi davranmak zorundaydılar.
ben de abla gibi davranmak zorundaydım' dedi.
'niye geldin?' dedim.
'sizi özledim' dedi.
biraz daha konuştuk.
kalmak istedi, engel olmadım.
ayakkabılarını giydi,
kapıdan çıktı.
'bir daha gelmem' dedi,
'misafirperverimdir ablası.' dedim.
dudaklarımı öptü.
ben de onun beline sarıldım.
sonra gitti.
cama doğru yürüdüm,
perdeyi kapadım. -
153.
0saçları kızıl, omuzlarına kadar,
kıvırcığa yakın, dalgalı.
ince kaşları, ince pembe dudakları,
burnunun üzerinde bir kaç küçük çili
ve gök mavisi gözleri var.
bir kaç saniye gözü gözüme değdi,
içeri buyur ettim.
kapıyı kapadım.
arkadan doruk'un sesi geldi.
'abla?' -
152.
0önder'in üzüldüğünü gördüm.
teşekkür ettim.
eve döndük.
paspasın altında sarı bir zarf daha.
giberim ben bu huuryu diyerek,
zarfı aldım içeri girdim.
açtım.
'son bir kez daha görmek istiyorum.'
yazıyordu.
camı açtım,
pastanede oturuyordu.
yukarı çağırdım. -
151.
0ertesi gün saat 6 gibi,
davul çalışma stüdyoları vardır;
iki bateri karşılıklı durur,
birine hoca oturur birine öğrenci,
o stüdyolardan birine gittik.
bir davula önder oturdu,
diğerine doruk'u oturttum.
önder önce bagetlerle bir iki kolay ritim çaldı,
doruk'un tekrarlamasını istedi.
tekrarladı, becerdi bizim kereta.
zilleri de katarak bir iki ritim daha çalıştılar önderle.
doruk çok mutluydu,
ve önder darbeyi indirdi.
ayağıyla davulun kick pedalına dokundu.
doruk'tan da aynı sesi çıkarmasını istedi.
gözlerinin dolduğunu hissettim.
bagetleri yavaşça trompetin üzerine bıraktı,
gözleri dolu dolu bana baktı, gülümsedi;
beni sandalyeme zütürür müsün dercesine. -
150.
0buna da reservedd
-
149.
0daha ne istiyosun olum
allah katında sevabı büyük
engelli çocuğa bakmanın.
yirmi sene daha bakarsan, kesin cennetliksin dedi.
güldük.
önder boş zamanlarında bateri çalar,
30 yaşlarda elemanlardan oluşan
bir grupları var, 70ler 80ler çalıyolar.
ona doruk'un bateriye olan ilgisinden bahsettim.
ve bana güzel bir fikir verdi. -
148.
0önder diye bi arkadaşım var liseden.
diğer arkadaşlarımın aksine oturaklı,
yaşının ağırlığını taşıyan, iş güç sahibi biridir.
lisedeyken ben haşarı çocuktum o olgun çocuk,
benim yaptıklarımı kalben yapmak istediğini
mantıken yapmaktan hep vazgeçtiğini hep hissetmişimdir.
onu o yapan mantığıydı zaten,
hayatını şekillendiren de o oldu.
uçak mühendisi, tai'de.
ayda yılda bir görüşsek de,
her zaman aramız çok iyidir.
kimseye anlatamayıp sadece ona anlattığım bi sürü derdim vardır.
ve onlara bir yenisi daha eklenecektir.
lisede gittiğimiz bi mekanda buluştuk,
kivili oralet içiyoruz.
doruk'tan bahsettim.
kapıdaki karşılaşmamızdan,
kucağındaki mektuptan,
embesil yüz ifadesinden,
müziğe olan yeteneğinden,
'evet' kelimesinden,
yürüyememsinden,
ona aldığım küçük darbukadan,
pastanedeki huur hatundan,
herşeyden bahsettim.
bir bir anlattım.
hiç şaşırmadı,
gözlüğünü çıkardı.
gülümsedi... -
147.
0tuvalet alışkanlığı edinmişti.
banyoya gidip kapıyı tıklattığında
ben yanına gidiyor,
altındakini indirip onu kaldırıyor,
klozete koyuyordum.
sifona bastığındaysa
onu almak için geri dönüyordum.
ancak son zamanlarda,
tuvalete benden kaçmak için gider olmuştu.
onu yürütmeyi kafama koymuştum,
sürekli jojo mayer'ın videosunu yüksek sesle açıyordum.
ben videoyu açınca,
tuvalete gidip kapıyı tıklatıyordu.
sifon sesi ise, ben videoyu kapadıktan
on ya da on beş dakika sonra geliyordu.
yaptığımın onu sadece üzdüğünü,
baskıladığını anladım.
cartoon network'ü açtım,
dışarı çıktım. -
146.
0gözüme zarf çarptı koltuğun üzerindeki.
zarfı aldım,
tekerlekli sandalyeyi kaldırıp,
oturdum.
elimde zarf,
ayağımla sandalyeyi ileri geri yapıyor,
kendimi hafif hafif sallıyorum.
hoşuma gidiyor.
bu zarfın da dışı sarıydı.
ebatları aynıydı.
acaba gayrımeşru bir oğlum daha mı var
diye düşündüm.
zarfı kenara koydum,
yatağıma gidip uyudum. -
145.
0devam okuyucu beklemez
-
2 yıl 31 çekmesseniz bu alışkanlık otomatik olarak
-
bu nee amkkkkkkkkkkkk
-
bir tane züt bombası patlatıp
-
kafam bozulduğunda uzaklaşmak istediğimde
-
kittyy1
-
uzun boyumla kızları nasıl tavlarım
-
bu kadar erkek napıyonuz burdaa
-
taşak sinirlerim öldüü
-
ucan kedi ananın kemiklerini severim
-
nofap yaptığım bir aylık dönem vardı
-
ayaklarımı paylaşıyorumm
-
sözlükte daha önce vurduran var mı
-
ak parti hariç bir partiye oy veremiyorum
-
o kadar garip takıntılarım var ki
-
pazartesinden beri konustuğum kadın sayısı
-
asşırı ciddi bir soru sorucam
-
yine saati 3 yaptık dıbına koyim
-
burası gerçek bir sosyal medya değil
-
sözlük incellerine yardım edeceğim
-
bacaklarıım nasıll
-
fotografimı bi daha paylaşan olursa
-
ablanıız nasılll
- / 1