bugün gece onikiye kadar bu başlıkta yazacagim

ne azim varmış sende azizim

ve güzeldi kız, gözleri güzeldi... beni arkadaşına gösterdi, gülümsediler... ben de onlara gülümsedim... yanına gitmemi bekledi ama ben gitmedim...

keşke o gelseydi...

bir insanın kulakları ve burnu, doğumundan ölümüne kadar mütemadiyen büyürmüş... iyi hoş da, keşke aynı şey yannanım için de geçerli olsaydı...

cemal süreya var bir de, oğlu tarafından itilen, kakılan ve dövülen...

bakın ne diyeceğim, tamam her ölüm erkendir de sadri alışık ve hulisi kentmen'in çok erkendi be...

benim televizyon tarihinde unutmadığım ve unutamayacağım bir an var o da kanal 6 da yaşandı...

Turgut Özal ölünce kanalın ekranına siyah bir zemin üzerinde, Taziye nedeniyle kapalıyız yazmışlardı...

o an ve o görüntü hiç aklımdan gitmiyor...

ha şimdi olsa belki kapatmazlar ama o gün bunu yaptılar...

böyle kadınların ali tırca ile sevişmelerini diliyorum... bilmem izlediniz mi, nasıl da gibiyordu kadını... sağ kroşe, tekme tokat... bildiğin taks maçı dıbına koyayım... kadın da hiçbir şey olmamış gibi sakso çekiyordu...

ayakta işerken, tuvaletin deliğine ve etrafına yapışan tak parçacıklarına nişan alarak işiyorum... vallahi hepsini yok ediyorum...

270le nasıl geçiniyorsun ??

istanbul'da oturuyorum, ev bana ait, aslında dedemden kalma... vakti zamanında gelmiş buraya iki gecekondu yaptırmış... birinde ben oturuyorum birinde de kiracı... ne yalan söyleyeyim öyle ahım şahım değil benim ev, normal ev işte... yerler mozaik, 2 oda, 1 salon, ben sadece salonu kullanıyorum, iki çekyat var işte, mavi bir halıfleks o da sigara izmaritlerinden delik deşik olmuş amk. her taraf plastik bardak, boş bira şişeleri, kebapçı poşetleri, gazeteler, dergiler falan öyle bir dünyam var işte... sonra bir masam var, iki ayağı kırık kola kasalarıyla ayakta duruyor, bir show marka televizyonum var 37 ekran... diğer iki oda da kullanmadığım eşyalar var, bazı kitaplar işte...

sonra mutfak işte, mutfak dolabım var, dedem kendi elleriyle yapmış. hala dipdiri... buzdolabım var arçelik tek kapılı...

tuvalet banyo aynı... fayans değil ama tuvalet taşı beyaz olanından da sararmış biraz.

eskiden havuza giden her kızı huur sanıyordum...

uyurken, tırtırlı acur ki taze değil, böyle kart acur, kalın mı kalın. kalkarken, 17 buçuk santim uzunluğunda kemiksiz etli organik hıyar uzunluğunda olup... gövdesinde 1'i kalın 2'si normal kalınlıkta 3 damar, başında, bir büyük baş soğan. soğanın yanında etli bilezik barındırmaktadır... yannanım, gövdesiyle, mimarisiyle, yapısıyla, haşmetiyle tam bir şaheserdir. ayrıca da yannanımın altında etli kesesi, kesenin içinde de etli üzümleri vardır... etli üzümlerim, ağza alındığına bal kabağı tadında olup lezzeti yedi düvelin dilindedir.

ne yazacağımı unutturdu bana eşoğlu eşek...

alayınız yalan dıbına koyayım!

@139 hocam kendine çeki düzen ver lan. istanbulda olsam gelirdim ziyaretine ama ankaradayım. spor felan yap hacı bence hem sağlıklı yaşarsın hem zamanın geçer. eğer yakınlarda saha felan varsa arkadaş felan bul kendine basket masket oyna zaman geçir amk.

270 lira kira veriyor kiracı, onunla geçiniyorum işte...

yalnız banyo yaparken biraz zorlanıyorum, ıslak ıslak terliklerden ayağım kayarsa tuvalete düşeceğimden korkuyorum... bu arada tuvalette elektrikli şofbenim var...

unutmadan bahçemi hiçbir şeye değişmem dıbına koyayım... bizim hüseyin abi taşınırken çekyatın tekini bana verdi, onu da bahçeye koydum, bir de dut ağacım var, onun altına koydum... yazın orada oturuyorum işte... kafama dut düşe düşe çekiyorum kafayı.. yalnızım ama olsun...

bir ümidim var, bir gün gelecek, gelecek olan...

ve bingoooooooooo!

6. şişe sana gelsin çakmağım...

gibtiğim bütün kadınları bir odaya toplasak ne olur?