cinlerle ilk iletişimim ve yıllar sonra 2

@414

soruların ciddi anlamda güzel . kendimce cevap vermeye çalışacağım

5) bir hadise göre peygamber 'her insanın bir cini vardır ' buyurmuş , çevresindekiler ' sizinde mi ? ' diye sorunca , 'evet ,benimde vardır . ben ona galip geldim ve o müslüman oldu ' buyurmuş . lakin beni biliyorsun , hadislere ihtiyaç duymam . hadis , söz demektir . günümüzde bile yeni yeni hadisler çıkıyor . bu arada cinn kelimesinin anlamı 'gizli ,saklı ' olan anlamındadır . bu söz belki de nefs için söylenmiştir . 7 rakdıbını ilk kez duydum , bu sebeple hadislere pek itimat etmiyorum işte . neticede kul sözüdür ve peygamber döneminde toplanılması kısmen yasaklanmış meselelerdir . neden ? çünkü hz peygamber biliyordu ki ; insanlar kendi sözlerini allahın sözü ile kıyaslayacak . hadislere itibar etmemek haşa peygamberi hiçe saymak değildir . tam aksine onun hakkında şüphe yaratacak hadislerde mevcuttur . özetle allah bu size yetiyor dedi ise ben ötesine tabi olmak zorunda değilim . ha belki tabi olsam birşey kaybetmem ancak kaybetme ihtimalim varsa uzak durururum . alah kuran'ın değiştirilemez olduğunu söylüyor ise bunda bir mesaj daha alırım , demek ki başka kaynaklar değiştirilebilir : ) bakış açısı ... 200.000 e yakın hadis olduğunu biliyor musunuz ? bu hadise göre her insanda kaç cin olduğunu bilmek bana ne kazandıracak ? hiç bir şey : )

4 ) yeni bir dönemin başlaması adına bazı şeyler daha da karışır kimi zaman . arap toplumunda da cincilik yaygındı , cinler sayesinde kehanetler fazlaydı . o anlık değişim ve cinlerin 'kısmen' bilgi çalması engellenerek dikkatleri 'bir değişime' çekildi : ) bu da peygamberin gelişiydi .

bilgi vermeleri imkansız ? bu kısma biraz değineyim . bir doktorun kanser hastasına 1 yıla kadar ölürsün demesi ne kadar kehanetse , cinlerinki de buna benzer . işte bu sebepten bazen doğru , bazen yalan söylerler . istişareleri yüksek derecededir . hızları ve farklı mekanlara ulaşmaları muazzamdır . aynen bu şekilde parçaları birleştirirler ve bilgi verebilirler . gözlem ve anlık duruma dayalı olabilir . ancak kaldı ki , sandığın gibi de imkansız değildir . o hususa biraz yoğunlaş . eğer bu mantıktan bakarsan allah'ın kuran'ı indirmesi ile de dünyada mutsuzluğun bitmesi lazımdı ; )

3 ) bu özeldir . yaptığım dönemler his şeklinde idi , ya da bazen rüya halinde görüntü . ancak birine bir his besliyorsam bazen karışırdı . bu biraz özel diyeyim , ne kadar anlatsamda karşılığını bulamaz çünkü

2 ) belkıs 'ın cin ve insandan olduğu söylentileri vardır . ancak cin ve insandan çocuk dünyaya gelmez . kuran'da belkıs'ın cin ve insan münasebetinden olduğu yazmaz . tamamen daha sonradan falanca filanca kişilerin görüşlerinden derlenmiş bilgilerdir . bu arada cinlerle evlenilebilir ama pek uygun değildir .

1 ) dünyadan ayrılan bir ruhun dünyaya tasarrufu imkansızdır . işte çok tanrıcılığın temelleri bu şekilde atılıyor . baki olan sadece allah'tır ve allah'tan istenir .

@419 ben genelde hiçbir şey adına imkansız ifadesini kullanmam , sadece olasılıklar düşüktür . evet sanırım düşük olasılıklarda fiziksel zarar görmek mümkündür , ancak genele dökersek daha çok zihinselle sınırlıdır etkileri . ( olmayanı var gibi gösterme , sarsıntı yaşatma , olmayan sesleri işittirme vb ) .

@420 için ise kuran'da hızır olarak düşünülen şahıs için 'ilim sahibi bir kul' tarzı ifadeden ötesi yoktur . kalan bilgiler yine falanca filancadandır . ben kuran'ı baz alırım . hızır cidden yardım etse de bana bir faydası yok , zira hızır varsa bile kendi elinden bir şey üretemez . onu görevlendiren allah , benim adıma birini hızır eyler . vesilelere çok kafa yorup , ana kaynağı kaçırıyorsunuz : )

kırk tarikatın kırk kolu var . bu kırk kolun kırk vekili var . ermişlerin makamı var . dervişlerin manevi meclisleri var . ha işte bu tarikatlere ,cemaatlere bağlı her kişinin ortak kararıdır ki ; bu meclislerin bu manevi rütbelerin başında kutup var , gavs var . yine bu müritlerin her birine göre ise kendi şeyhi kutup , kendi şeyhi gavs : ) geniş düşün .

gelelim diğer konuya ... yatırlar ...

yatırlar ... ölü olandan ne diye fayda bekler bir insan ... cevap sanırım şu ; o çok yüce bir şahsiyetti

kime göre ? hani makamları bilen sadece allah'tı . allah yerine hüküm verdin ve onu şefaatçiler listesine mi koydun ? söylediğinle çelişmedin mi ? ( bu sözün sana değil , genele )

evet bu gerçekten doğru olabilir , o kimse kamil biri olabilir . aynı zamanda olmama ihtimali de yüksektir . bu riske girmeye değer mi ?

yalnız benden isteyin diyen , kendi özelliklerinin sana yetecek kadarını sayıp döken tek sağlam kapı allah'ın ki iken neden o yetmiyor ?

neden ona ulaşmak adına illa araya birilerini koyma ihtiyacı hissediyor insan ?

işte hal böyle ise , ciddi anlamda 'allah'a güven sorunu' vardır . onun herşeye kadir olduğunu söylesen dahi bir tarafın falanca baba hazretlerinin yardımı olmadan dualarının kabul olmayacağını vurguluyor sana . oysa falanca baba esasen ne idi , allah katında kıymeti nedir bunu da bilmiyorsun : ) allah'a tam anlamı ile teslim olmuyor , onun kudretine samimiyetle inanmıyorsun . inansan ona eşler aramazdın ( yine sana değil sözüm , genele . benim hitap tarzım bu )

'iyyake na'budu ve iyyake nestain' her namazda okuduğumuz bu kelimelerin anlamlarının farkına varalım . verdiğim ayetlere bak dostum.

tevbe suresi 31 * buna bir göz atalım dostum . falanca hoca efendinin görüşünden sıyrılalım , zira allah bunu hem alime hem zalime okuyup birşeyler öğrensin diye indirdi . sadece meale bak , çok açıktır . falanca baba hazretlerinin talebesi , filanca şeyh efendinin pankreası kendine göre yorumlar durur bu ayetleri . oysa anlam çok açıktır . yorumlar ki , bile bile şirk içinde olduğunu kabullenemez

ve şu ayeti oku ... geniş düşün

zumer suresi 29.ayet : )

Allah, birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir adam ile yalnızca bir kişiye ait olan bir adamı örnek verdi. Bu iki adamın durumu hiç, bir olur mu? Hamd Allah’a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.

selam ...

@422

yatır olayı hakkında sana tüm söyleyeceklerimi söyledim sanırım . kuran'da sıkça canın köprücük kemiğine dayanması hadisesi anlatılır , bu dakikaya kadar her çaba fayda verebilir . bedenen öldükten sonra ruh bu dünyadan ayrılır , mezarın içinde falan beklemez . dünya ile arasında 'berzah' vardır. nasıl ki insan dünyaya gelmeden önce ana rahminde farklı bir alemde idiyse , dünyadan göçtükten sonra da yine ahirete geçiş adına farklı bir alemde olacak . diyeceksin ki ; ruh ölmüyor ama belki bu sebepten vefat eden dünyaya dönebilir . ana rahminde iken de ruh bedenindeydi : ) kısacası yok abdest aldı , yok her sabah namazını kıldı bunlar hikayedir . sana tüm samimiyetim ile söylüyorum 'masaldır' . bunu kabul etmek adına 2 şeyi inkar etmek lazım . dünya hayatının geçiciliği ve ölüm ile amel defterinin kapanması . allah bu tip işler için melekleri görevlendirmiştir . oysa biz hızırdan başlayarak evliyalar , şeyhler , şeyhcikler bunların hepsine kıyamete kadar ölümsüzlük veriyoruz : ) baki olan sadece allah'tır . bu şekilde öğrendiğiniz üzere ( - bende öyleydim ) bu meselelerden kopamıyorsunuz . size göre bu yanlış düşünceleri inkar etmek çok sakıncalı bir şey : ) bu hususta anlıyorum , ancak 1000 kere de sorsan cevabım aynı olacak .

yatır meselesine yine değinirsem , emin ol ben bu hikayeyi ciddiyim ki en az 30-40 kimseden 'kendi yakınının başından geçmiş' olarak dinledim . ya da bir tanıdığı memlekette şahit olmuştu . insanlar bazen palavraları din motifler ile süslerler . inandırıcılığı artsın diyede olayı kendi başından , ya da yakınının başından geçmiş gibi anlatırlar .bende çok efsaneler duydum , çok tarikat kapısı aşındırdım . gittiğim zaman kazın ayağının öyle olmadığını gördüm , hem de uzun yıllar . üstelik bu efsaneler bir bidon su ve havlu olayından daha ekstremdi . bir basit örnek daha , diyelim tüm bu görüntüler doğru o zaman ne denir . şeytanın en sevdiği saptırma yöntemleri bidatlardır : ) bunların bidat olduğunu akıl etse dahi içine sindiremeyen kimselere harikalar gösterip , daha da bağlama hali olabilir . yani bir bakıma senin dediğin dalga geçme hususu olabilir .

şeyh uçmaz mürit uçurur . dediğim gibi bunlar hakkında görüşüm belli benim . ha belki gerçekten böyle bir şey vardır (-ki aslında yoktur ) , o zamanda beni yine ilgilendirmez . bak sana bir hikaye anlatayım . x şehrimizde bir peygamber kabrinde amcam sayesinde sabahladım . 3 kişi idik , sadece iç kısımda yani kabrin başında 3 ümüz . ne efsaneler vardı . gece kalkıyor ,insanları geziyor . tek duyduğum his bir allah elçisi ile madden aynı ortamda bulunmaktı . insanlar görmek istediklerini , dini motiflerle süslüyor . buna emin olabilirsin

1 ) cinlerden birini yakalamak gibi bir husus mümkün değil . onlar kendilerine ait form ile zaten tutulamazlar . bir insan bedenine girerse , işlem yapan kişi onu o bedenden çıkması adına zorlarsa bir acı çekmesi mümkündür . tıpkı elektriğin tesir ettiği cihaza göre etki vermesi gibi . dediğim gibi insan bedeninde ise , bu işlemi yapan kişi işinin ehli ise bir nebze mümkün , ancak anladığınız şekilde değil . uyku felcini karabasan sanıp , o karabasana iğne saplayınca senin kölen olması gibi bir durum yok mesela

2) bir cinin kanını akıtmak gibi bir husus söz konusu değil . cinlerin fiziki formu insan gibi değildir

3) bu aslında genel olarak duygusal değişikliklerin açtığı enerjisel boşluklarla alakalıdır . yeni evli kadın kısmını ilk kez duydum ancak lohusaları tek bırakmazlar . dediğim gibi hormonal değişimlerin yarattığı enerjisel değişimlerin kapı açması mümkündür . her lohusaya musallat olacaklar diye bir kaide yok