-
401.
0bilerek Buket’ten söz ediyordum. anlamaya çalışıyordum nasıl bi iletişimlerinin olduğunu. ama bunu anlamama izin vermiyordu. üstelik gerçekten tatile gitmiş kadar bronzlaşmıştı
+ henüz vakit var, belki giderim. iki günlüğüne adada kalmıştım, o zaman bronzlaştım
-anladım
diye başlayan, hayli uzayan bi sohbet başlamıştı. okuldan, derslerden, sıkıcılıktan bahsediyorduk.
hayatımla ilgili sorular sorduğunda annemi kaybettiğimi, babamla yaşadığımı söylemiştim.
+ sen neden tek yaşıyorsun
- ailemle anlaşamıyordum, onlardan ayrı yaşıyorum. ama aram iyi görüşüyoruz sürekli.
+ peki kaç yaşındasın
- 21
+ üniversiteye neden geç başladın
- başta istememiştim. sonra karar verince girdim sınava. uğramıyordum bile okula bir ara. alışınca devam ettim
merak ettiklerimi sormuştum ona. birkaç saati birlikte geçirmiştik. akşam yemek yedik, yemekten sonra ise eğlenmek için kafe-bar gibi bir yere gittik. çok eğleniyorduk, biraz alkol almıştık ve git gide samimileşmişti aramız.
bir ara yüzüme baktı ve öpmek istercesine yaklaştı. çeneme uzatmıştı bir elini -
402.
+1başımı eğdim. hislerimden emin değildim, aramızda bir şey de yoktu. üstelik Buket’e karşı o an çektiğim vicdan azabının ya da suçluluk duygusunun haddi hesabı yoktu.
Oğuz,ne istediğini bilmeyen dengesiz biri değildi. üstelik onu tanıdığımdan beridir, yanında hiçbir kızla da görmemiştim. yan yana geldiğimiz zamanlarda mesajlaştığına, telefonla konuştuğuna hiç şahit olmamıştım.
şimdiye kadar Buket’le de bir yakınlaşmaları olmamıştı. görüştüklerini ve dışarı çıktıklarını biliyordum ama, değil öpmeye yelteniş, Buket hiçbir fiziksel yakınlaşmanın olmadığını söylüyordu (yan yana değil de karşılıklı oturmak gibi)
ama anlam da veremiyordum olanlara.
Oğuz beni gördüğünden beri garip bakışlarını sürdürmeye devam etmişti, mesaj atmıştı, bardan sıkıldık diye çıkmak istemişti. ama o günden sonra ne karşılaşmıştık, ne mesaj ya da ne arama olmuştu.
pgibologda karşılaşınca ise günü birlikte geçirdik, ve öpüşmemize ramak kalmıştı.
dengesizlikten daha çok, temkinli olduğunu düşünüyordum onun hakkında. ama neyin temkini, ne için onu anlamakta zorluk çekiyordum. -
403.
+1Buket’le de çıkmıştı dışarıya ama, herhangi bi yakınlaşma taşkınlık ya da lakayitlik yapmamıştı. her bulduğuna asılan, her bulduğunu tavlama çalışan bi kişilik sergilememişti. böyle davranmıyordu ve onda farklı bi ağır tavır vardı..
bütün bunları düşününce öpme isteğine niye kızmadığıma anlamlar yüklemiştim. ki böyleydi de.
kızmamıştım ama yine de rahatsız olmuştum. ben başımı eğince kendini geri çekti, ‘afedersin’ dedi. çenemdeki eliyle yanağımı okşadı.
daha fazla gözlerine bakmamalıydım, güzel bi tebessüm vardı yüzünde..ne oluyordu böyle…
sessizliği bozmalıydım
+ beni otoparka bırakır mısın, arabamı alalım
- bu saatte arabanı almamıza gerek yok, ben bırakırım seni eve
+ tamam, kalkalım mı
- kalkalım
arabadayken, araba kullanmayı nasıl öğrendiğimi, babamla neler yaptığımızı, babamla yaşamanın nasıl gittiğini sormuştu.
onun da sessizliği bozmak istediği belliydi… evin önüne geldiğimizde, ‘seni yarın otoparka bırakmamı ister misin’ dedi. teşekkür ettim, ‘kendim giderim, yarın yapmam gereken şeyler var’ diyerek uzak durmaya çalışıyordum ondan.
- bugün için teşekkür ederim hanım efendi, bütün gün çok hoş gözüküyordunuz ayrıca, lütfettiniz gününüzü diyerek takılıyordu bana. aramızda gerginlik olmamasını istiyordu belki de
gülümseyerek ‘rica ederim, ben de teşekkür ederim bugün için, iyi geceler’ diyerek kapattım arabanın kapısını. ben içeri girene kadar gitmemişti -
404.
+1ertesi gün, öğleye doğru uyanmıştım. ben uyandıktan bir iki saat önce atılmış iki mesaj vardı telefonumda. ‘günaydın’ - ‘birlikte kahvaltı yapalım mı’
ikisini de Oğuz atmıştı..
‘günaydın, şimdi uyandım’ diye cevap verdim
- kahvaltıyı kaçırdın… dedi.
aklımda bir sürü soru işareti… yine bir sürü soru… Buket…
benim bütün bunlardan kurtulabilmem için, teker teker çözmem gerekiyordu her şeyi. Buket’in öğrenmemesi gerekiyordu, Oğuz’u uzak tutmam gerekiyordu, hatta Oğuz’la açıkça konuşmam gerekiyordu.
olacakları beklemek istedim ama uygun zamanlar için.
arabamı almış, eve dönüyordum. o gün için işim yoktu, evde olacaktım. Oğuz’a işim var demiştim ama, ben eve girecekken sesini duydum.
-evde pineklemek bence yapılmasa da olacak bir iş’ diye seslendi
+ güldüm. babam yardım etmemi istemişti, evdeki dosyalarını düzenleyeceğim dedim bozuntuya vermeden
- sonra yaparsın, kahvaltıyı kaçırdın ama yemek için acıkana kadar gezdireyim seni
+ teşekkür ederim ama üzgünüm, halletmem gerekiyor gerçekten, akşama kadar ancak bitiririm
- benden kaçıyorsun
+ hayır, neden kaçayım senden -
405.
0- o zaman naz yapıyorsun
+ ne demek istiyorsun ne nazı yapacağım sana
- yanımda keyifli gözüküyorsun. ama benimle zaman geçirmeye seni ikna etmem için uğraştırıyorsun. işim var dedin, evine geldin
eve girmeden gittim yanına. arabadayken uygun zaman bulmuş olduğumu düşündüm.
+ tamam. planın neydi bilmiyorum ama gezmesek? konuşabileceğimiz bir yere gidelim mi
- evet sevinirim
oturmuştuk bir kafeye, sakindi.
+ senden kaçmıyorum ve aramızda sana naz yapacağım bir durum yok. ne düşüneceksin bilmiyorum. ama konuşmadan, birimizden biri açık olmadan rahatlamayacağım…Oğuz, Buket benim en yakın arkadaşım. bunu söylemem doğru mu emin değilim ama sen de farkındasındır. Buket senden hoşlanıyor. hatta düpedüz seviyor -
406.
0- farkındayım
+ peki siz nesiniz
- ben Buket’e her zaman arkadaşça yaklaştım. onun ilgisini fark edince, çok daha dikkatli oldum. benim Buket’in duyguları için yapabileceğim bir şey yok, her insanın duygularına saygım var.
+ seninle görüşmemizin ilerlemesini, sürekli vakit geçirmemizi istemiyorum
- neden, keyif aldığımızı, iyi zaman geçirebileceğimizi düşünmüştüm
+ bana bu iyi zamanı arkadaşça geçiriyormuşuz gibi gelmiyor
- doğru. seni arkadaşım olarak görmüyorum zaten
+ bu nedenle zaman geçirmek istemiyorum. sen beni arkadaşın olarak görmüyorsun, ama Buket benim en yakın arkadaşım ve seni seviyor. bunu bildiğim ve fark ettiğim halde seninle sürekli bi görüşme içinde olmak benim için doğru değil. biz Buket’le barda tuvalete peşimden geldiğin gece bi tartışma yaşadık. Buket’in rahatsızlığını bile bile arkadaşça da görüşemem seninle
- sen beni arkadaşın olarak mı görüyorsun
+ evet
- anlıyorum
- emin misin
+ evet
- Buket’le neden tartıştınız tam olarak
+ tuvalette peşimden gelişin beni zor durumda bıraktı
- bu Buket’in abartısı. hem onun senin hayatını engellemeye ne gibi bi hakkı olabilir ki. neden ona karşı sorumluluk duygusu hissediyorsun, benimle dün zaman geçirirken neşen yerindeydi. görüşmek istememenin tek sebebi Buket mi?
+ ben zor şeyler yaşadım. yeni yeni siliyorum izlerini. arkadaştan başka bir şey de istemiyorum hayatımda. belki böyle bi konuşmayı çat diye yaptığım için itici gözükmüşümdür. ama nasıl gözükürsem gözükeyim. açık olmak istedim sana karşı. ve Buket benim en yakınımdaki insan. tabii ki sorumluluk hissedeceğim. onun kötü hissetmesini sağlamak bencillik olur.
- anlıyorum. son bir şey soracağım, Buket’le nasıl bi tartışma geçti aranızda?
+ rahatsızlığını dile getirdi. özet olarak
- rahatladın mı benimle bu konuşmayı çat diye yapınca
+ evet
- ben nasıl rahatlamalıyım peki
+ anlamadım
elime uzandı. sandalyesini yanıma yanaştırdı.
- dün gece öpmek istediğim için tekrar af diliyorum senden. ama ben sana karşı olan duygularımdan eminim. bakışını gördüğümde bile bana değişik bambaşka şeyler oluyor. gözlerimi alamıyorum. beni gerçekten arkadaş olarak gördüğüne inanmıyorum. ama eğer arkadaş olarak görüyorsan da ben istediğin şekilde olmaya hazırım. yeter ki birlikte olalım -
407.
0+ Oğuz, lütfen. ben seni arkadaş olarak görüyorum evet. anlattığım gibi, ben bi ilişki için hazır değilim. yüreğim donmuş gibi ve hiçbi şey hissedemiyorum. ve hissetmiyoken de, ne senin hislerini bilerek seninle görüşebilirim, ne de Buket’in sana olan duyguları böyleyken ona bunu yapabilirim. beni anlamanı istiyorum
- hayır anlamıyorum. Buket’in duygularının mesulü ben değilim. onun duyguları için de senin görüşmeme kararını anlayamam, bahane ediyorsun. üstelik ne hakla seninle tartışabilir
+ sesini yükseltiyorsun, biraz sakin olur musun
- afedersin
+ bundan önce nasıl görüşmüyorsak, şimdi de görüşmemeye devam edebiliriz, karşılaşırız bir araya geliriz yanımızda arkadaşlarımız olur görüşürüz, ama bunların dışında ısrar etme lütfen. dünden önceye rahatça dönebileceğimizi umuyorum
- sen beni görmüyordun, ama ben hep seni görüyordum. görüşmedik evet, ama ben görüyordum
+ nasıl, anlamadım? takip mi ediyordun?
- hayır
+ ne peki?
- başka zaman konuşuruz bunları. benim gitmem gereken bir yer var. seni eve bırakmamı ister misin
+ evet
arabadayken hiç konuşmadık. ben inecekken elime dokundu, gülümsedi.
- teşekkür ederim
+ ne için?
- öyle endişeli ve umutsuz bakıyorsun ki bana, istediğini gözlerinde gösterdiğin için teşekkür ederim. seninle uğraşmam için karar vermemde yardımcı oldu, görüşürüz -
408.
0ertesi gün akşam Oğuz beni aradı. aşağı inebilir misin dedi, indim…
bir demet çiçek vardı elinde.
+ neden geldin bu saatte
- trafikteydim. kadının biri çiçek satıyordu aldım ben de. dua etti, kabul olsun diye sana getirdim
+ Oğuz, ne yapmaya çalışıyorsun
o sırada babam balkona çıkmıştı, aşağı iniyorum dediğimde merak etmişti sanırım. ‘gençler, yukarı gelmek ister misiniz’ diye seslenmişti.
babama içten içe kızmıştım ‘hayır babacım teşekkür ederiz’
Oğuz gülümsüyordu, o da teşekkür etti. korkmuştum fırsat bilip çıkacak diye ama böyle bir davranışta bulunmamıştı. kucağımda çiçekler duruyordu, utanmıştım.
- bir isteğin var mı, gidiyorum
+ hayır yok. çiçekler için de teşekkür ederim, ama bak beni zor durumda bırakıyorsun. rezil oldum babama
- benimle görüşmeyi denesen bu saatte sokak ortasında çiçek vermek yerine aldığımda yanımda oturuyor olurdun, rezil olmak senin seçimin
+ anlaşıldı iyi geceler Oğuz
- iyi geceler -
409.
0çiçekleri vazoya koyup odama koymuştum. içindeki nota ilişti gözüm;
-sen çok daha güzel kokuyorsun-
babam sormuştu haliyle kim olduğunu, ‘konuşmak istersen ben buradayım’ diyordu.
ama konuşmak istemiyordum kimseyle Oğuz hakkında… söyleyeceklerim korkutuyordu beni, konuşurken düşüneceklerim…
birkaç hafta geçti.. Oğuz sık sık mesaj attı bu sıralarda. ama mesajların sıklığı, boğmuyordu beni. her şeyi dengeli yapıyordu sanki.
ona dair itici bir şeyler arıyordum sürekli. ama bulamıyordum
gittiğim her yerde etrafıma bakınıyordum herhangi bir yerden çıkacak mı diye. evdeyken balkona ya da pencereye takılıyordu gözüm.
Buket’le hiç görüşmedik son zamanlarda. pgibologum arayıp duruyordu.. yanına çağırıyordu beni..
gitmeye karar verdim. konuşuyorduk, anlattım olanları -
410.
0+ güvenemiyorum. güvenemem…ben babam annemi aldattığında Burak’a güvendim, bir darbe de ondan yedim düzelmeye başladığımda. hayatıma kimseyi almayacağıma dair kendime söz verdim. ama bırakmıyor peşimi. altından kalkamayacağın bir şey beklemiyorum senden bu bi ilişki bile olsa diyor. seni görmek istediğimde görüşelim mi demiyorum artık sana, ama inan hep görüyorum seni diyor, takip mi ediyor onu da anlayamıyorum.
ama mesaj gelmiş mi diye sürekli telefonuma bakıyorum. balkona çıkıyorum aşağıda biri var mı diye. Buket beni aramasın diye dua ediyorum. o kıza ne hesap veririm düşünemiyorum bile. Oğuz’la yakınlaşmak istemiyorum… korkuyorum -
411.
0- cesur ol küçük hanım… ne istiyorsun, yakınlaşmak mı-yakınlaşmamak mı…cesurca konuş benimle, ben senin her zaman cesur olduğun yandaşınım unutuyor musunTümünü Göster
+ doğru söylüyorsunuz, her zaman cesur olduğum yandaşımsınız. ama size bir şey sormak istiyorum. Oğuz’la ilgili hep bir şeyler biliyormuş da benden saklıyormuşsunuz gibi hissettim. konusu açıldığında üzerinde durmak istemediniz, ben anlatmak istediğimde ise bir ilişkiyi doğru bulmadığınızı ima ettiniz. şimdi ise cesurca konuşmamı, duygularımı benden hazmetmemi istiyorsunuz. yardımcı olun bana lütfen
- öncelikle, ben senin pratikte sadece doktorun olmasam bile, teoride doktorunum. Oğuz da benim hastam, sen de benim hastamsın.. sen, benim senden başka bir hastamın özelini açmamı istedin kendine. ben bunu prensip olarak yapmadım, hiçbir zamanda yapmam. yanlış değerlendirmişsin beni küçük hanım… oluşmamış duygularını, aklına girerek oluşumunu sağlamamak için ilişkiyi doğru bulmadığımı ima etmiştim evet. ama şuan görüyorum ki duyguların zaten oluşmuş. dolayısıyla ben bunu cesurca anlatmanı istiyorum ki, orta yolu bulalım..
+ anlıyorum, teşekkür ederim size. haklısınız… ama ben duygularımdan emin değilim..
- duygularından emin olman ya da olmaman çok önemli değil şuan.. ‘sen duygularından emin olmak istiyorsun’ yani küçük hanım, sen Oğuz’un sana güven vermesini istiyorsun içten içe.. doğru mu bu
+ evet öyle…
- ama bir yandan da Buket’in sorun olmaması için görüşmemek istiyorsun
+ bu da var…
- zamana bırak, durumları izle, olayları kendi kafanda değerlendir.. ne zaman istersen de beni ara. daha sık gel konuşalım. içine kapanmaya çalışma, daha yeni toparladık seni. ve şunu unutma.. duygularından ve güveninden emin olursan, bunları göğüsleyerek arkadaşının karşısına çıkman gerek. sevgiler ve duygular değerlidir küçük hanım, göze alabileceğin şeyleri iyi düşün
eve gelmiştim. bütün gün bunları düşündüm… pgibologum haklıydı. yine onunla konuşmak bana çok daha iyi gelmişti. ama en yakın arkadaşıma karşı sevdiği adama aşık oldum demek de beni çok korkutuyordu. daha doğrusu, aşık olmak korkutuyordu beni… ama gittikçe etkisi altına giriyordum…
okul dönemi başlamıştı. evden çıktığımda arabamın sileceğine not bırakılmıştı –etrafına bak, sen de göreceksin beni- bakınıyordum ama göremiyordum hiç kimseyi.
notu bırakan Oğuz’du ama yoktu hiçbir yerde. telefonuma ben bakınırken bir mesaj geldi. -
412.
0rizörv
-
413.
0Hakkaten dizi gibi bitirmiş:)online olanlar dinlediklerine dair hiç emare vermemiş gerçi küsmüş de olabilir:)
-
414.
0- yeterince istekli bakmıyorsun -
sinirlenmiştim. madem o buralarda bir yerlerdeydi, görmeme gerek yoktu o zaman benim de. arabama bindim ve okula gittim. Filiz gelmişti, akşam yemeği için bize davet ettim arkadaşlarımı. ben yapacaktım yemekleri. Buket aradı, hep böyle bir şeylerin üzerine ya arıyordu ya buluşmak istiyordu bu kız. zamanlaması harikaydı her zaman… akşam buluşmak istedi, bizimkileri yemeğe davet ettiğimi söyleyince, ‘ben de geleyim’ dedi, gel dedim…
okuldaki arkadaşlarım grup halinde gelmişlerdi. yine sonradan gelen Buket’ti ve alışılageldik bir durum olarak, Oğuz da gelmişti.
Oğuz’u Buket davet etmemişti, ama sürekli Buket’ten de haberdar olan Oğuz öğrenmiş ve takılmıştı peşine. elinde bir demet çiçek vardı.
‘trafik işte, biliyorsun…’ dedi. gülümsedim,
kulağıma eğildi. ‘şaka şaka, bu seferkini ilk defa evine geldiğim için nezaketen getirdim. yanında çikolatasıyla gelmeye alıştırma olur belki’ diyerek gülmüş, takılmıştı yine bana
masaya geçtik, birkaç çeşit yemek birkaç çeşit de meze hazırlamıştım. babam evde değildi, misafirlerimin geleceğini söylediğimde bize katılmasını teklif etmeme rağmen gelmemişti. babamın düşünceli ve anlayışlı hali beni çok mutlu ediyordu. bir yandan da görünmeyen otoritesi bir şekilde üzerimdeydi.. -
415.
0Oğuz’un ise ara ara bu şekilde takılmaları, gülerek alay edişi, aynı zamanda da ciddi ve kararlı olduğunu gösteren davranışları, hoşuma gidiyordu.
yemekte yine sürekli bana bakıyor, herkes muhabbet ederken biz birbirimize baktıkça gülüyorduk.
Buket bütün akşam keyifsizdi. çünkü Oğuz’un bana olan ilgisi gözünden kaçmıyordu. çiçek olayına ise hayli bozulmuştu.
Caner’e yanaşıyordu sanki. Oğuz’a baka baka Caner’le muhabbet edişiyle dalga geçmiştik Oğuz’la ikimiz o gece bir aralıkta. bunu yapmamız çok yanlış olsa bile, Oğuz’la kendimi çiftmişim gibi hissediyordum sanırım. bir ortamda en yakın arkadaşınız bilir ya aranızdaki espriyi, onun gibi bir durumdu.
yemekten sonra masayı ben toparlamıştım, kimsenin yardımını kabul etmedim, ben de yanlarına dönecektim zaten.
yaptığım yemekleri beğenmişlerdi, ‘senden ev hanımı olur’ diyorlardı. Oğuz su istemeyi bahane ederek yanıma mutfağa gelmişti.
yine kulağıma eğilerek, ‘senden ev hanımı olur’ dedi
yüzüne baktım, gülmüyordu, gözlerimin içine bakıyordu öylece. gözlerinin dolduğunu fark ettim. anlam verememiştim, sandığımdan da duygusal biri vardı o ağır tavırlarının altında. ‘yemekler çok güzeldi, nasıl öğrendin’ diye sordu.
‘babamla yaşamaya başlayınca, birkaç kez yapa yapa öğrendim, beğenmene sevindim’ dedim
mutfak kapısından bir ses geldi. Buket’ti
‘Allah muhabbetinizi artırsın’ yüzünde yapmacık bir gülüş vardı. sinirini gizlemeye çalışıyordu..
Oğuz, Buket’e, ‘yemeklerin ne kadar güzel olduğunu söylüyordum. elleri lezzetli’ dedi.
içim içimi yiyordu bile… -
416.
0o gün bir şeyler içtik, muhabbet ettik, kalktı arkadaşlarım… babam da gelmişti onlar gitmeden önce, babamla da tanıştılar.
Oğuz’u görünce babam, ‘hoş geldin oğlum, geçen yukarı çıkmadın ayıp oldu ama bugün gelmişsin sevindim’ dedi
kimse aldırmadı, Buket’in gözleri fal taşı gibi açılmıştı…
kar topu gibi büyüyen bu durumu engelleyemiyordum.
Oğuz okuluma geliyor, evimin önünde dikiliyor, balkona çıkmamı istiyor, bazen ise hiç sesini çıkarmayarak beni telkin ediyordu zaman zaman.
dönem sonu gelmişti. finallerim vardı, ve son sınavımdı, çok önemliydi benim için çok da çalışmıştım, yazın rahat etmek istiyordum.
Buket’le de birkaç kez görüşmüştük, Oğuz’un konusunu bile açmamıştı.
sınavdan bir saat önce evden çıkmıştım, çünkü uyanamamıştım. ucu ucuna yetişecektim. biri arıyordu araba kullanırken. bakamadım, üst üste 3. arayışında açtım, Buket’ti. ağlak, endişeli bir ses;
‘bu telefondan en son bu numara aranmış, yardım edin ne olur, telefonun sahibine çarptım arabamla’
neye uğradığımı şaşırmıştım. nerede olduklarını sordum, xxx hastanesi diyince doğruca hastanenin yolunu tuttum. Hastane girişinde Buket ve bir kız arkadaşı gülüyor, ‘sana şaka yaptık, Buket için ne kadar endişeleneceksin diye ölçtük’ diyorlardı.
burnumdan soluyordum, çocuk gibi bir hareketti bu. Buket bugün sınavımın olduğunu biliyordu ama inkar ediyordu. özür diliyordu, haberinin olmadığını söylüyordu. ama hiç inanmıyordum onun samimiyetine. onun yüzünden kaçırmıştım sınavımı, hocaya mazeret bildirsem dahi telafi sınavı için ikna edemedim. -
417.
0Buket’in yaptığı şeyin anldıbını da bilmiyordum ama, neden yapmıştı ki bunu. birkaç kez bağırıp çağırdım sonradan, ama affettim. görüşüyor, konuşuyorduk.
Buket’in okuluna gitmiştim ikinci dönemdi bir kere, Oğuz’u görmek için… Buket’le otururken, Oğuz da geldi. sandalyesini yanıma çekti, üçümüz muhabbet ederek yine eğildi kulağıma. ‘gerçekten çiçeklerden daha güzel kokuyorsun, burnuma geliyor kokun’ dedi.
içime bir şeyler oluyordu sanki böyle anlarda…
Buket nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde, konuyu geçmişime getirdi. Oğuz’un yanında patavatsızca konuşuyordu. ‘bunun babası annesini Burak da bunu aldatınca yedi kafayı işte’ diye bir cümle kurmuştu orada. Buket sınırını aşıyordu.
kalktım masadan, ister istemez düşmüştü gözyaşlarım. annemi hatırlamıştım, geçmişimin açılması değildi beni üzen. Buket’in bunu anlatış biçimiydi, onun bunu neden yaptığıydı.. ağzına sakız mı yapmıştı bütün bunları.
arabama bindim, sakinleşmeyi bekliyor ağırdan alıyordum, kemerimi takmıştım. Oğuz bindi yan koltuğuma. elini saçlarıma koydu, ‘sakın’ dedi
‘sakın düşürme gözlerinden o damlaları’
başımı omzuna doğru çekti. ‘sinirlerine hakim ol, Buket’in yanında bir daha bulunmazsın olur biter. beni görmek istediğinde de mesaj atarsın’
Oğuz bu durumda bile uyuzluk ediyordu.. gülmeye başladım. hemen kaldırdım başımı omzundan, Buket ise uzakta dikilmiş, görüyordu bizi arabanın içinde. -
418.
0ama hiç suçlu hissetmemiştim şu durumda kendimi. onun kişiliği, karakteri beni yeterince zorluyordu.
o çok iyi biri olabilseydi, ben de hata yapmazdım ona’ diye düşünüyordum. ama yine de, sevdiği insanın yanındaydım…
o günden sonra, Oğuz’la her gün görüşmeye başlamış, sürekli vakit geçirir olmuştuk. tam olarak ne olmuştu bilmiyordum ama, Buket’te de bir değişim vardı sanki. çünkü beni aramıyor sormuyordu. bu benim işime geliyordu.
sık sık pgibologumla konuşuyordum.
bu bütün olanları babama da anlattım. babam benim doğru kararlar verebileceğime inanıyor, benim yanımda olduğunu belirtiyordu.
Oğuz’la çok eğleniyor, bazen yalnızca konuşup sohbet ediyor, bazen susup çevreyi izliyorduk.
aynı kulaklıkla müzik dinlerken onun yanında kendimi çok huzurlu hissediyordum. konuşurken hep gözlerime bakması beni ona bağlıyordu sanki.
bazen sabahları beni evden alıyor, okula bırakıyor, sonra kendisi okula geçiyordu…
sınav zamanlarımızda
kütüphaneye gidip ders çalışacağımız zamanlarda ayrı masalara oturup ders çalışıyor, birbirimize kalem atıyor, pişt pişt diye seslenip gülüyorduk.
bazen birkaç gün görüşmüyorduk. mesaj atıyordu aşağı in diye, elinde bir demet çiçek…
‘çiçek satıyordu bi kadın’ diyip veriyordu bana
o sene, okul dönemi bu şekilde bitmişti. ama aramızda henüz hiçbir şey yoktu.. yaklaşık 3 aydır sürekli görüşüyor sürekli mesajlaşıyorduk ama, ne baskı kuruyordu üzerimde, ne de istemediğim şeylere kalkışıyordu.
öpmeye bile yeltenmemişti…ama o da, ben de, duramaz olmuştuk görüşmeden…
Oğuzlaydık yine, oturuyorduk. telefonum çaldı, yabancı bi numaraydı arayan -
419.
0açtım, ‘ben Burak. nasılsın’ dedi telefonun diğer ucundaki ses.
+sağ ol iyiyim
- merak ediyorum seni, neler yapıyorsun
+ merak edilecek bir şey yok, ama beni bir daha aramanı istemiyorum. rahatsız etme lütfen
- sadece halini hatırını soracaktım ne var bunda
+ seninle hiçbir şekilde muhabbet etmek ya da konuşmak istemiyorum, kapatıyorum telefonu
diyerek kapattım. Oğuz’un yanında konuşmuştum.
- kimle konuştun, resmen yüzün düştü
+ Burak’tı arayan
- neden aramış ne diyormuş
+ halini hatırını soracaktım dedi, benim dediklerimi duydun işte
- hep arıyor mu
+ hayır ilk defa aradı
- anladım
Burak’ın arayışı bende hiçbir etki yaratmamıştı iyi ya da kötü. yalnızca aramasına şaşırmıştım, çok uzun zaman olmuştu. gerçekten hiçbir şekilde onunla konuşmak ya da görmek istemiyordum. hiç de istememiştim. Oğuz bana yüzün düştü demişti ama benim aklıma takılan hayatımda artık hiçbir sorunun çıkmamasını isteyişimdi.
o an, bulunduğum yeri, yanında oturduğum insanı, şu anki duygularımı sorguluyordum aslında. birine yeniden güveniyordum. birinin sevgisini göğüs kafesimde hissediyordum. bozulmasını istemiyordum bu huzurumun.
Oğuz’un biraz canı sıkılmış gibi görünüyordu. ama bunu sorun haline getirmeyişine sevinmiştim.
benim Burak’a ya da herhangi birine karşı içimde hiçbir şey beslemediğimi de tahammülümün olmadığını da biliyordu. -
420.
0her şeyden önce, Oğuz benim ona nasıl baktığımı görüyordu gözlerimde.
birkaç gün sonra Buket aradı beni. görüşmek istedi, ‘özür diledi telefonda da. izin ver yüz yüze de özür diliyim, senin gibi bi arkadaşı kaybetmek istemiyorum haksızdım’ gibi şeyler söyledi.
görüştük ertesi gün, ona karşı vicdanımı rahatlatmak istiyordum ben de Oğuz konusunda. ama aramız eskisi gibi olmayacaktı elbette. en azından düşman gibi kalmak istememiştim.
o gün, ‘Oğuz’dan da özür dilemek istiyorum. ona da söyle en yakın zamanda üçümüz görüşelim. içim rahat etmiyor bir türlü’ demişti
Oğuz’a anlattığımda Buket’in iyi niyetli olduğuna inanmadığını söyledi. ben de öyle düşünüyordum, ama yine de böyle kalmak da doğru değildi. kızın sevdiği adamı ben kapmışım gibi bir durum gözüküyordu dışarıdan. çözülmeliydi.
Oğuz’la beraber gittik Buket’in olduğu kafeye. hoş-beş merhaba napıyosun faslı da bitmişti ama Buket hiçbir şey olmamış gibi davranıyor, herhangi bir ciddiyete bürünmüyordu.
kapıya doğru dönüp el sallamaya başladı.
Masamıza doğru gelen Burak’tı.
‘geçenlerde Burak seni bana sormuştu, çağırdım ben de, kötü şeyler geçmişte kaldı’ diyordu Buket.
masayı ters çevirip Buket’in ağzına doğru geçirsem az gelebilirdi. haddi, sınırı, çıtası yoktu ve insanı katil edebilirdi.
-
sabırlı olun güzel günler yakında
-
tayyıp ergan şu anda güç zehirlenmesi yaşıyor
-
hava dunden beri ruzgearli
-
kulağım sürekli kapanıyor
-
şundan alcam yav muhtemelen
-
yarın olsun sonra da öbür gün olsun
-
admın bıle sozlugun durumuyla dalga
-
ruby gıttı wow gırl gıttı arwen kaldı
-
elaman okadar acınasıkı ıftıra atmaktan
-
wow girl göbek delıgı
-
gıbe gıbe kabul etceksın sozlukte sendenf
-
bu havada sütyen giyen
-
mogaf döner yedim yine tam doymadım
-
kamıl ısı bıtınce kadın hesaplarını sılıyor
-
ferre guzelık algısını bozdu
-
zaljna kusra bakma
-
omrumun yarısı sozlukte gectı bırsuru asalık
-
sözlükteki mevcut
-
o fahıselerın sultanı o huurların prensesı
-
bundan kullanın ipneler
-
acik ten renkli goz sarisin olmak
-
ruby chocolate göbek deliği
-
kamyoncukamil gizem bağdaçiçek baslıgında
-
şeytana taş çıkaran adam
-
la arkadasin midesi bozulmus
-
fotoğraf yüklemeyi mi bilmiyorum
-
ha kuzu yemısın ha ınsan bebegı farkı
-
başlık açacaktım ama 4 üye aktif
-
sokie hak verıyorum kuzu gordum zaman
-
kayra sizofreni
- / 2