-
276.
+2defterlerine baktım, yine sonradan çok komik görünen bir sürü yazı vardı içinde. hatıra defteri tarzı bir şeydi. birkaç sayfasında notlar vardı içlerinde ‘canım’ ‘aşkım’ geçen.
kaldırıp koydum koliyi yerine. kutuyu da öyle.
ama artık merakım iyice katlanmıştı. elbette eski sevgilileri olabilirdi, liseden kalma hatıralarını saklayabilirdi. ama bu ‘ece’ ismi hakkında ne düşüneceğimi şaşırmıştım. çünkü birden fazla yerde görmüştüm adını. lisede uzun bi ilişki yaşadığını düşünmüştüm, belki liseden sonra da devam etmişti.
o ufak kutuda ne olduğunu da çok merak etmiştim. ama açmamıştım ve açmayacaktım.
Oğuz eve döndüğünde normal davrandım, her zamanki gibi çok iyiydik. gerçekten büyütülecek sorunumuz da yoktu –aklımdakiler dışında- -
277.
+2biraz zaman olmuştu, sınav haftamız gelmişti, geçmişti hatta. dersler tekrar başlamadan bir iki günlük boşluğumuz vardı.
akşam hazırlanmamı, beni çok güzel bir yere yemeğe zütüreceğini, bi saat içinde geleceğini söyledi, bi saat sonra geldiğinde birlikte çıktık. yemeğe gidecektik ama gittiğimiz yer, manzarası çok güzel olan bi tepeydi. arabaya geçti, bizim hep dinleyip dans ettiğimiz şarkıyı açtı, kutular getirdi. en sevdiğimiz yemekler vardı kutuda. şarabı bile şişeden içiyorduk. -
278.
+2öyle güzeldi ki bunlar, izlediğimiz filmleri anımsatıyordu. gece geç saatte eve döndük, yatağın içinde konuşuyor, birbirimize bakıyorduk. çok geçmeden uyuduk ikimiz de.
gece sayıklamasıyla uyanmıştım. kabus görüyordu, ‘ece’ gibi bi isim söylüyordu.
su getirdim, uyandırdım. bana o kadar sıkı sarılmıştı ki, omuzlarım acımıştı. o geri uyudu, ama ben uyuyamadım -
279.
+2sabah kahvaltıda, ‘ece kim’ dedim ona. kutusunda da bu ismi görmüştüm.
‘tanımıyorum ne bileyim’ dedi. ama yüzü değişmiş, duraksamıştı resmen, konuşurken yüzüme bakmamış, kahvaltısını yapmaya devam ediyordu.
‘rüyanda sayıklıyordun ne demek tanımıyorum’ diye bağırdım
- rüya işte hatırlamıyorum bile ne gördüğümü diyince, üstelemedim daha fazla. içim içimi yiyordu, sinirden delirecek gibiydim. korkuyordum da aynı zamanda. -
280.
+2dersler başlayınca, onu takip edecektim gün içinde ne yaptığını bilmek için. Perşembe gününü bekledim ve bir iki saatlik boşluğu vardı. ne yapacağını sorduğumda ‘bilmem bulurum bir şeyler, haber veririm sevgilim’ demişti
-
281.
+3okula bırakacaktı beni, ama ‘ben gideyim bu gün arabamla, bugün 1 saatlik dersim var sadece, öğleden sonra eve döneceğim’ dedim. çıktım evden, sokağın biraz ilerisinde, birkaç arabanın arkasına park ettim arabamı. Oğuz’u takip edecektim. beni aldatmayacağını da çok sevdiğini de biliyordum. sonuçta aynı evde yaşadığımız için şüpheyle ilgili bi sıkıntımız olmuyordu ama içimin rahat etmesini istiyordum. yarım saat geçmeden çıktı o da. kalp atışlarıma engel olamıyordum. o kadar yoğun şeyler hissediyordum ki, kötü bir şeyle karşılaşmak istemiyordum.
-
282.
0arabasını görebileceğim bir yerde durdum. indi, ormanlığın içine doğru ilerlemeye başladı , bir mezarlıktı burası. onu kaybetmemek için arkasına baksa beni görebileceği halde bunu göze alıp inip ben de gitmeye başladım peşinden.
çok sessiz olmaya çalışıyordum, kalbim yerinden çıkacak gibiydi. hem korkuyor, hem heyecanlanıyor, hem merak ediyordum ne göreceğimi. görmek istediğime emindim, ama ne göreceğimi bilmiyordum.. ilerledikçe beyaz mezar taşları görünüyordu.
annesi ya da babası geldi aklıma. ailesinden pek söz etmiyordu, tanıştırmamıştı da.. vefat etmişlerdi belki de, ilk düşündüğüm şey bu olmuştu.
biraz daha ilerleyince duracağından emin oldum. gizlendim bütün bi ağacın arkasına. baksa muhtemelen görecekti beni, ama arkası dönüktü bana. olduğum yerdeki biraz büyük taşı ağacın dibine koyarak geri dönmeye karar verdim hemen. durduğu mezarın başını hafızama kazımıştım resmen. çünkü geldiği yerden dönerse karşılaşacaktık. -
283.
0beni aldatmadığını biliyordum, buraya geldiğini görünce tamamen rahatlamıştım. onun benden bi başkasıyla olduğunu düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyordu. sevgisinden şüphemin olmayışı doğrulanmıştı en azından. arabama oturmuş onun gitmesini bekliyordum. ben gidip mezarlığa bakacaktım tekrar.
10-15 dakika sonra göründü, okula gidcekti. doğruca gidip buldum başında durduğu, taşına oturduğu mezarı. o beyaz taşta gördüğüm isim beni beynimden vurulmuşa döndürmüştü.
‘Ece Aydın 1984-2002’ -
284.
0Oğuz’un beni aldatmak gibi bir düşüncesi yoktu, bu sevindiriciydi. ama eski sevgilisinin mezarına gelmiş olmasını bile çok kıskanmıştım. birini kaybetmenin ne demek olduğunu en iyi yaşayan anlar belki. ben de annemi kaybetmiştim, mezarlık ziyaretinin insana nasıl şeyler hissettirdiğini -hele çok sevdiğiniz birinin- çok iyi biliyordum. insan alışsa dahi her şeye, ben annemi ne zaman ziyaret etsem isyan ederdim içten içe. Oğuz da isyan etmiş miydi biraz önce, Oğuz da başka bir kızın hayatında olmasını çok istediği halde bu durumu değiştiremiyor muydu.. ne kadar sıklıkta geliyordu buraya, nasıl dua ediyordu, ne diyordu. kimdi bu Ece, nasıl vefat etmişti, ne zaman vefat etmişti.. Oğuz sevdiği insanı kaybetmişken nasıl beni sevebilmişti. bana baktıkça ne düşünüyordu, zaman zaman beni istemiyordu belki de. ama öyle de görünmüyordu..
-
285.
0ben de oturdum onun oturduğu yere, ölüm konusundaki hassasiyetimle durumu kabullenmeye anlamaya çalışıyordum. sakinleşmek istedim, geçmişimizi değiştiremezdik, ve bu durum da değiştirilemezdi. herkes yaşadıklarını her yaşta sindirecek, yeniden kuracaktı düzenini.
ben de öyle yapmamış mıydım? Ben de sevmemiş miydim Burak’ı? ölümle karşılaştırılamasa da, sonuç aynı yere çıkıyordu.. ben de yeniden sevebilmiştim, Oğuz da sevmişti demek ki yeniden birini, beni.. -
286.
0pgibolojik tedavi desteği alışı için de, bundan daha büyük bi sebep olamazdı. ama bu kabullenilebilecek, konuşulabilecek, halledilebilecek bir şeydi, neden gizlemeyi seçmişti ki benden. bizim birlikte sürdürdüğümüz bi hayat vardı, kararlar almıştık geleceğe dair. mezarlık ziyaretini bunları düşündükçe daha da olağan karşılamaya çalışıyordum, içim içimi yemeye devam etse de, oturup şaşkınlıktan ve korkudan ağlasam da, bunu gerçekten Oğuz’la konuşmalıydım.
-
287.
0evde kilidini açmadığım kutuyu gidip açacaktım. içindekileri görmek istiyordum. eceye dair şeyler vardı muhtemelen ve hepsini öğrenmeye karar vererek eve doğru gidiyordum.
eve vardığımda oturdum önce. baştan aşağı düşünmeye çalıştım. o kutuyu açmaya bir karar veriyor, bir vazgeçiyordum. ama Oğuz’u takip ederken de korkmuştum, gördüklerim beni evhamlarım kadar hüsrana uğratmamıştı.
kolinin içinde kutunun anahtarını aramaya başladım ama yoktu hiçbir yerde. ufak bi anahtar olması gerekiyordu kilidine uygun. ama şimdiye kadar öyle bi anahtar hiç gözüme çarpmamıştı. kolinin içinde de bulamamıştım.
sandık şeklindeydi, taşınabilir çok ağır olmayan bi şeydi kutu. alıp içeri gittim ve kilidini nasıl kıracağımı düşünmeye başladım. -
288.
0açsam mı açmasam mı ikileminde kalmıştım.
hayatımda her zaman kaldığım ikilemlerde seçimimle öğrendiklerim üzmüştü beni. yine böyle olsun istemiyordum.
ama alt tarafı bi kutuydu, Oğuz’un kişisel eşyasına saygısızlık ediyordum bir nevi. gidip yerine koydum.
Oğuz’un gelmesini beklemeye, o geldiğinde her şeyi sormaya karar verdim. ama merakımdan da kurtulamıyordum. şeytan dürtüyordu beni sanki. taşında Ece yazan mezar geldikçe aklıma, hele bir genç kızın 2002’de 18 yaşındayken öldüğünü, ve bu kızın benim aşık olduğum, birlikte yaşadığım, evleneceğim adamın eski sevgilisi olduğunu düşünmek beni çileden çıkartıyordu. Oğuz’un içinde nelerin koptuğunu, neler düşündüğünü öğrenmek için, bu kızın onun hayatında nasıl bir yere sahip olduğunu bilmek için sabırsızlanıyordum. yüzleşmek istiyordum. beni çok sevdiğini bilmeme rağmen bu kutuyla bunun aksi bir şey düşünmekten korkuyordum. ama aynı düşünce oluyordu yine, ‘altı üstü bir kutu’ -
289.
0kalkıp fikir değiştirmeden aceleyle geri aldım kutuyu koliden. bir anahtarcıya gidip uygun anahtar bularak açacaktım.
arabamın yan koltuğuna koyduğum kutuya canlı bir şeymiş gibi bakıyordum. içinden kız hortlayacak gibi hissediyordum, bir yandan suçluluk duygusu..
bir anahtarcı buldum. ‘bu kutu benim ama anahtarını kaybettim, kilidini kırmak istemiyorum’ dedim. kilidine evirdi çevirdi baktı, uygun anahtar verdi zaten. ücretini ödeyip eve gidecektim tekrar. Oğuz gelmeden bakıp, kutuyu açtığımı söylemeyecektim ama soracaktım oradaki kutu neyin nesi diye.
eve geldiğimde kutunun kucağımda, anahtarı elimde olmasına rağmen acele edemiyordum.
açtım kilidini. bir şal vardı, zincire asılmış bir yüzük, bir de kutuya neredeyse tam oturmuş boyda bi not defteri. -
290.
0çıkardım şalı, kokladım ister istemez. çok zaman geçtiği için haliyle kokusu yoktu. kokusunu bile merak etmiştim, bunların Ece’ye ait olduğu kesindi benim için. zincire asılmış olan yüzüğe baktım, bir de kendi parmağıma.
-
291.
0geçmişte dahi olsa Oğuz’un birini çok sevmiş olduğu belliydi. geçmişine dair hala bunları saklıyor olması bizi çok kötü bi kavgaya sürükleyecekti.
not defterini aldım, mor kelebekli bi kabı vardı ve bütün içi pilot kalemle yazılmıştı. açtım bir iki sayfa, Oğuz’un yazısı değildi, Ece’nindi bu defter.
okumaya başladım. Oğuz için yazılmıştı sanki bütün sayfaları. bu kız Oğuz’a olan aşkını öyle kusursuz anlatmıştı ki, onun aşkını kıskanmıştım. Oğuz’u hayatında koyduğu yeri, benim sevdiğime yüklediği anlamları kelimelerinde okudukça yutkunamamıştım. çocukluk aşkıydı Oğuz onun ve büyüdüklerinde devam etmişlerdi. Oğuz’la kurdukları hayalleri yazdığı sayfayı okuduğumda göz yaşlarıma engel olamamıştım. -
292.
0hayallerini, ben yaşıyordum resmen. Oğuz beni Ece’nin yerine koymuştu
defterin sayfaları arasından 2-3 fotoğraf çıktı. parmaklarımın arasına sıkıştırdığım bu fotoğrafları görünce başımdan sıcak sular dökülmüştü. kızın yüz hatları o kadar benziyordu ki bana, benim nefeslerim çalınmıştı yine sanki. kalbim çalınmış gibi olmuştu. tam yüreğimin üzerinde kocaman yaralar açılmıştı. ve beni hayatıma dair kurduğum bütün amaçlardan uzaklaştırmıştı o an.
beyaz teni, düz saçları, çenesinin ovalliği beni andırıyordu. ya da ben, Oğuz’a Ece’yi anımsatıyordum..
büyük sayılabilecek kahverengi gözleri bile yakışmıştı sanki kızın yüzüne. Oğuz’un beni tabir ederken bahsettiği doğallık, Ece’den kalma bi zaafıydı belki. -
293.
0o kadar çok şey düşünüyordum ki, allak bullak olmuştum. Oğuz beni hiç sevmemişti. Oğuz hep Ece’yi sevmişti.
öptüğü, birlikte olduğu kız ben değildim. kaybettiği, aşık olduğu sevgilisiydi. benim peşimi bırakmayışı bensiz yapamayacağı için değildi. Ece’nin peşini bırakmamıştı o, benimle değil Ece ile uyuyordu onunla yaşıyordu dünyasında. belki benden bahsediyordu mezarında ona. bunun için isyan ediyordu, onun yaşaması için her şeyini verebilirdi belki de. Beni bile… -
294.
0kutunun başında 2 saatim geçmişti, fark etmemiştim bile. bir sayfa okuyor, bir fotoğrafa bakarak gözlerimi siliyordum elimle.
kendime acıyordum. kendime üzülüyordum. en sevilen insan bir başkasıyla düşünüldüğünde bile can yakar ya o düşünce.
bende kalp kalmamıştı, canım yanmıyordu. öyle buz gibi oturuyordum, bir de yaş düşüyordu gözlerimden.
Oğuz’un geldiğini duymadım, anahtarıyla girdiği halde duyardım, kutuyu, defteri, fotoğrafları gördü daha yanıma gelmeden. -
295.
0bağırdı, avazı çıktığı kadar bağırdı. ‘sen naptığını sanıyosun’
cevap vermedim, hışımla gelip kutuyu fırlattı duvara. defteri çekti elimden. korkmadım bu halinden, hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. boğazım düğümleniyordu öksürük tutmuştu ağlarken, beni öyle görünce yanıma oturdu. sakinleşti, özür diledi, ‘ağlama ne olur’ dedi oda ağlayarak...